NELER OLUYOR HAYATTA

10.5.2013 - 7593

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry çalışmalarının merkezine aldığı İsrail-Filistin arasında yeni bir barış sürecinin başlaması için kapsamlı bir barış planında İsrail’den istenebilecek bir tavize karşılık, İsrail’e güçlü bir teşvik oluşturmak üzere ilgili başkentlerde yoğun temaslardadır.
O sırada Başbakan Erdoğan, geçici bir anayasada “Yarı-Başkanlık” ile iktidar yapısında bölgenin de sosyo-politiğine nüfuz edici bir değişimin arayışındadır.

*
İsrail-Filistin barış görüşmelerinden evvel önemli bir engeli ABD Ulusal İstihbarat Başkanı James Clapper, “Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi halinde Suriye etnik ve dini kimlik temelinde bölünecek, ülkenin 14 eyaletinin 13’ünde faaliyet gösteren radikal İslam bölgede başlıca aktif güç haline gelecektir” ifadesiyle açıklamaktadır.

*
Sürecin önünde diğer bir engel ABD’nin en büyük tehdit saydığı İran’ın nükleer sorunudur.
İran’ın barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması – o sırada,gelişmenin her kademesinde uygulanan yaptırımların peyderpey kaldırılması halinde esnek tutum alacağı açıklaması; ABD’nin İran ile diplomatik arayışlarını sürdüreceği umudunu geliştiriyor.

*
Barış için her gün bir adım atılıyor; Washington’da bir araya gelen Arap liderlerin “İsrail ve Filistin 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilir ” açıklaması, Arap devletlerinin 2002’de kabul ettikleri barış planında yumuşamaya gittiğini gösteriyor.
Kahire ve Doha’da El Fetih ile HAMAS arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ulusal Birlik Hükümeti kurmak için görüşmelere başlandığını duyuruyor.
Barış görüşmelerinin sürmesi için ABD- İsrail-Filistin-Ürdün’den oluşan dörtlü bir zirve yapılması bekleniyor.

*
Çin Diaoyu Adası, Güney Çin Denizi,Taiwan, Kore Yarımadası sorunları dışında Orta Doğu jeopolitiğinde çıkarlarını teminen sürdürdüğü politika ile İsrail-Filistin barış sürecinin çok önemli bir aktörüdür.
Güvenlik ve istikrarı ilgilendiren tüm sorunlarda ilgili tarafların yakın iletişim ve istişareler yürüterek gerginliğin azaltılması, diyalog ve danışma ile çözüm politikası yürütüyor.
Önce ABD, Çin ile karşılıklı ilişkilerin eşitlik,işbirliği ve ortak kazanç ilkeleri çerçevesinde yeni bir askeri ilişkinin temellerini atıyor.
Ardından Beijing’e davet edilen Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu ile yapılan görüşmelerde;
Uluslararası toplumun barış sürecini ilerletmek için güvence sağlaması halinde 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapılabilir temelinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve karşılıklı barış içinde yaşamı teminen iki ülkenin elverişli koşullar yaratarak barış görüşmelerine dönmesi isteniyor.

*
Moskova’da Dışişleri Bakanı Kerry,Dışişleri Bakanı Lavrov’la iki ülke ilişkilerinin yeni müttefiklik düzeyine çıkarılması görüşmelerindedir.
Cenevre Mutabakatı çerçevesinde yeni bir Suriye oluşumuna yönelik “İki ülkenin bu ay sonuna kadar Suriye konusunda uluslararası bir konferans düzenlemek ve hükümet ile muhalefeti müzakere masasına oturtmak için tüm imkanları kullanmakla yükümlüyüz” açıklaması yapılıyor.
Belli ki varılan mutabakat Suriye’de Beşar Esad’lı bir çözümle tarafların bir araya getirilmesi,iç savaşın sona erdirilmesi ve İsrail-Filistin barış görüşmelerinin önünün açılmasını öngörüyor.
Uçuş yörüngeleri Rusya hava sahasından geçen İran nükleer füzelerine karşı işbirliği de görüşülüyor.

*
Üstelik iki ülkenin istihbarat kurumlarının yakın işbirliği kararı alması ABD’nin Suriye’yi ele geçirmek için hepsini bir düşünce şemsiyesi altında toplamak istemesine rağmen başaramadığı radikal örgütlere karşı mücadelede, Beşar Esad’ın elini güçlendirmiştir;her geçen gün radikal örgütlere üstünlük sağlıyor.
Radikal örgütlerle mücadelede İsrail de yer almaktadır-işte, İç çatışmalara katılmak için değil kendi güvenliği -bilhassa,kimyasal silahların İsrail karşıtı Filistinli,Lübnanlı örgütlerin eline geçmemesi için Suriye’de radikal güçlere karşı operasyon düzenliyor…

*
İsrail-Filistin barışı önündeki alanın ortaklaşa hazırlanmakta olduğu anlaşılıyor.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon şu anki hedefin Suriye’deki şiddetin durdurularak, tüm tarafların haklarının korunduğu ve Suriyelilerin adalet ve özgürlük yolundaki tüm meşru taleplerinin karşılandığı yeni bir Suriye kurulması olduğunu,
AB Washington ile Moskova’nın Suriye konusunda mutabık kalmasından memnuniyetini açıklıyor.
Rusya ve Çin Suriye sorununun çözülmesine yönelik çabaları birlikte koordine etme kararı alıyor -bütün bu gelişmeler;

*
ABD’nin evrensel tek pazarın oluşturulması yolunda sürdürdüğü paylaşım kavgasının;
Rusya ve Çin’in duruşu, Büyük Orta Doğu projesinde İslam ülkelerinin uğradığı tahribatın bir bumerang gibi geri dönüşünü durdurma isteği, İsrail’in güvenliği için bölgedeki geleneksel dost ülkelerle ilişkilerini geliştirmek zorunda kalması ve sürecin karşılıklı paylaşımın dengelenmesiyle yürütülebileceği yeni bir sürece dönüştüğüne işaret ediyor.

*
Ya Türkiye? Başbakan Erdoğan’ın vizyonu ümmetin dayanışması,siyasal-ekonomik-kültürel-bilimsel işbirliği içinde tüm müslümanların haklarını savunan İslam Ülkeleri içinde Türkiye’nin dini bir çekirdek olduğudur.
Eşbaşkanının bu vizyonuna Başkan Obama alkış tutuyor ve “Küresel konularda harika bir partner olarak görüyorum,sergilediği liderliği takdir ediyorum” diyor!

*
ABD ve İsrail’in tek pazar oluşturulması yolunda sürdürdükleri paylaşım kavgası alanı daraldıkça Başbakan Erdoğan -işte,son kertede ve o vizyonuyla Suriye ve Irak jeopolitiğinde “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” vaadiyle,
PKK’ya silah bıraktırma açılımı ardından pan-kürdik bir yapı ve Büyük Kürdistan Devleti idealinde Kürtlerin hukuksal olarak sahipleneceği özerk bölgelerinden Türkiye’nin kıyı şehirlerine,limanlarına uzanması -üstelik,bunu Türk ve Kürt olmak üzere iki etnili karma bir cumhuriyetle yapmaya yönlenmiştir.

*
Ne ki herşey çok çabuk değişmektedir -şimdi,başlatılan “küresel paylaşımın dengelenmesi “sürecini yürüten güçlü ülkeler müzakerelerde -hem, Avrasya’nın çekim merkezi olma hedefinde Rusya ve dışarı açılmayı temel alan Çin’in ihtiyacları karşısında duran Erdoğan ve vizyonunu,
Hem temeline harç koyduğu zengin kaynaklar üzerinde Kürdistan’da bağımsız,birleşik,demokratik ve tarafsız bir Kürt ulus devleti yönetiminin kurulması düşüncesini,
Hem de,Kürt Ulus Devletine açılan yolda hasara uğrayan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin uluslararası hukukta teminatı olan Lozan Barış Anlaşmasını düşünüyor, tartışıyorlar…

*
Paylaşım dengesinde bir Kürt Ulus Devletine koşar adım gidilirken Erdoğan -hâlâ, düştüğü açmazdadır.
Uhdesine düşen Anayasa Uzlaşma Komisyonunda vatandaşlık tanımı,başlangıç bölümü,değiştirilemez maddeler ve başkanlık sistemi gibi maddelerde tıkanan yeni Anayasa yerine uzlaşma sağlanan maddelerle bir “geçiş anayasası” ile PKK’ya silah bıraktırma açılımını sürdürmenin zamanı gelirken,
Pek hevesli yeni CHP’nin seçim yasası,barajı,partilere hazine yardımı,Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması,Terörle Mücadele Kanununda düzenlemeler, koruculuk sistemi ve özel kuvvetlerle ilgili düzenlemeleriyle mevcut anayasa geçici anayasaya çevrilirken, PKK’ya silah bıraktırma ve Kürt Ulus Devletini oluşturma sürecine katılması öngörülürken,

*
Erdoğan çoğunluğun daha iyi temsil edilmesi,yasama bagımsızlığını artırması,rejimin istikrarına katkı sağlaması, güçler ayrılığının garantisidir tanıtımıyla Anayasa’da “Cumhurbaşkanı seçilenin partisinden istifa etme şartını” ortadan kaldırmaya ve Yarı-Başkanlık Sistemi ile rejimi değiştirmeye hazırlanmaktadır.
Genel oyla seçilen cumhurbaşkanının tek adam rejimi uygulamasına, parlamenter sistemden çıkıp Yarı -Başkanlık sistemine geçişle birlikte tekil yapıdan eyalet yapısına geçilecek bir Recep Tayyip Erdoğan rejimi!
Hâlâ ” Ya herro ya merro” mu diyeceği, ABD ziyareti sonrasında görülecektir!

10.5.2013