RADİKAL ÖRGÜT SALDIRILARI FAİLLERİ

18.4.2013 - israil turkiye

Muğla/Milas’ta jandarma 1997 basımlı,seri numarasına sertifikalı bankalar arasında para transferinde kullanılan, dünyada az sayıda bulunan 1 Milyon dolarlık banknot ele geçirmiştir.
Banknotun savaş sonrasında Irak bankalarından çalınarak Türkiye’ye getirilmiş olduğu tahmin ediliyor.

*
Aynı gün ABD Ulusal İstihbarat Başkanı James Clapper, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi halinde Suriye’nin etnik ve dini kimlik temelinde bölüneceğini,ülkenin 14 eyaletinin 13’ünde faaliyet gösteren radikal İslam’ın bölgede başlıca aktif güç haline geleceğini açıklıyor.

*
Ooo! Yine o gün, ABD/Boston’da bombalı saldırıda bulunuluyor.
Henüz saldırının nedeni, iç ya da dış bir örgüt işi mi veya art niyetli birinin eylemi mi olduğu bilinmiyor.
Başkan Obama “Bombalar masum sivilleri hedef almak için kullanıldığı zaman bu bir terörist eylemdir”diyor.
“Bunu kim yaptı” sorusunda herkes ilk sırayı El Kaide gibi radikal bir örgüte ya da bir yerlere saldırmak için ABD derin devletinin harekete geçip bu saldırıyı düzenlediği olasılığına veriyor.
Tüm başkentlerde güvenlik önlemleri arttırılmaktadır; terör masum sivillerin hayatına mâlolmuş,yaşam alanlarında insanların özgürlüklerinin de kısılmasına yol açmıştır.

*
Küresel bir keşmekeş yaşanıyor;ABD’nin dünya güncelini Başkan Obama’nın “Asya’dan Afrika’ya,Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” ifadesi belirliyor.
“Demokrasi”, Amerikan toplumundaki değişimin dünyaya yansıması ve egemenliği ABD’ye ait olan uluslararası hukuk ve evrensel tek bir pazarın oluşturulması halinin gereksinimleridir.
Ne ki mevcut büyüme hızlarıyla gelişen pazarlar mal ve finansal akımlarının dağılımı yeni güçleri de belirliyor.
İşte Çin, dışarı açılmayı temel alan sosyalist hukuk düzeni, kültür ve sosyalist piyasa ekonomisinin dinamizmi ile hızlı gelişimi, bilimsel gelişmesi, ekonomik kalkınması,hedefi ve stratejisiyle giderek dünya ile daha sıkı bir şekilde birbirine bağlanıyor ve ayrılmaz hale geliyor.
Ya da Rusya yaşam standartlarının oluşturulmasında ekonomisi ve geleceğini, lider ve bütün Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlamıştır.

*
Kısacası yakın gelecek başka bir teknolojik,ekonomik ve jeopolitik çağı, uluslararası ilişkilerde uygulanan pek çok kuralın değişeceği yeni bir dünya düzenini müjdeliyor.
Yeni dünyaya doğru ülkelerin pozisyonlarında yakınlaşma olmasa da karşılıklı anlayışların toplumların her zerresinde oluşturulması yaşamsal önem taşıyor.

*
Ne ki, ABD halihazırda egemeni olduğu uluslararası hukuk düzeni ve evrensel tek bir pazarın oluşturulması hedefi doğrultusunda nafile savaşımına devam etmektedir.
Mesela, işbirliği içinde olduğu İslam ülkelerinde siyasetçileri, sivil-asker bürokratları, akademisyenler, sermaye sahiplerini ve sivil toplumla birlikte türlü ekonomik,siyasi ,askeri ve etki sağlamaya yönelik güçleri kullanıyor.
Birlikte Osmanlı’nın ardından oluşan ülkelerde İslam Birliğinin ekonomik güç olması hevesi uyandırılıyor -aslında, değişim sürecinde ülkelerin ekonomik ve sosyo-politik değişkenleri birbiriyle etkileştiriliyor ve o ülkeler birer-birer güçsüzleşiyor.
Hem biricik müttefik İsrail’in İslamcı tehditlere karşı -güya,güvenliği sağlanıyor,hem itikadi hedeflerin önündeki engeller kaldırılıyor sanılıyor,hem de o ülkelerden maksimum kâr’ın sağlanması ve tek pazara transfer edilmesi amaçlanıyor.

*
ABD dünyaya düşünce ve inanç özgürlüğü vaadinde olmasına rağmen İslam ülkelerinde dehşet bir samimiyetsizlik daha sergiliyor.
Birincisi, dinler-elbette,İslam dini de ve çağdaş düşünce akla- bilime ve vicdan- düşünce özgürlüğü esasına dayanmasına rağmen İslam dininin demokrasiye aykırı olmadığı savından geliştirilen ve hakiki İslam’ı, inananları rencide eden -o yüzden, yıkımın,kan ve gözyaşının gerçek nedeni olan “Ilımlı İslam” konseptini işletiyor.
İkincisi bu konseptin başarılmasında -bizzat,radikal kişiler ya da radikal örgütleri kullanıyor; hem kendini hem dünyayı ateşe atıyor.

*
“Ilımlı İslam” akla-bilime ve vicdan-düşünce özgürlüğüne değil taassuba dayalı toplumlar oluşturuyor.
İnsanlar gerçek müslümanlıktan koparılırken,kaçınılmaz olarak Batı’nın “İslam’a ve peygamberine vurmak için alanlar açtığı, mürted olanı öldürdüğü -mesela, zina edene had uygulayan-hırsızlık edenin elinin kesilmesine karar veren şer’i hükümleri karaladığı ya da kadının örtünme emri,karma olma halinin yasağı gibi şer’i ahkâma savaş açtığı -bu suretle,insanın şer’i yükümlülüklerden kurtulmasına, yaptıklarında hiçbir faziletli inanca bağlı kalmadan özgür olmasına yol açıldığı” inancı pekişiyor.
Üstelik bu inançtakiler -işte,BM’in esas aldığı insan hakları müeyyidelerini davalarına şahit tutuyor -mesela,herkesin düşünce,vicdan ve din hürriyeti vardır ya da herkesin görüş ve yorum hürriyetini koruma hakkı vardır,deniyor!

*
Mesela, ABD’nin Afganistan’da Sovyetlere karşı daha çok Arap militanı kullanmak için CIA ve İngiliz İstihbarat Örgütü M16 tarafından kurdurduğu,beslediği,eğittiği, yönlendirdiği El Kaide örgütü,
Kurulduğundan beri -bir yanda, ABD’nin Büyük Orta Doğu projesinde tetikçiliğini yapmaktadır, Irak’ta Körfez Savaşlarında, Afganistan’da, Sudan’da,Somali’de,Libya,Yemen’de -bugün,Suriye’dedir.
Bir yandan da düşülen taassubla Batı’dan intikam peşindedir, Sünni Müslümanları “İslami Cihad”a devşiriyor -orada burada, masum insanları hedef alırken iman tazeliyor.

*
O kadar da değil! Bir yandan ABD amaçları doğrultusunda halkları koyu bir din terörü ile yıldırıyor,yakın bir gelecekte inandıkları biçimde yaşayacaklarını hayal ettikleri Sünni mezhebin İslam Birliğini kurmaya hizmet ediyorlar.
Öte yanda amaçladıkları İslam Birliği için düşmanla işbirliğinden de kaçınmıyor -üstelik,o yakınlık içinde -mesela;Irak’ta yaşanan dramdan hareketle imanlarını pekiştiren kinlerini biliyorlar.

*
ABD’nin uydurma bahanelerle Irak’a saldırması, milyona yakın müslümanı öldürmesi, bankaları talan etmesi,dünyanın en eski tarihini çalması, toplumsal yapının, birliğin, yargı sisteminin, eğitimin, sağlık hizmetlerinin, ülke alt yapısını bilinçle yok etmesi,petrol haritalarına el koyması,1 milyon dolarlık banknotun Milas’tan çıkması dramını akıl-bilim ve vicdan-düşünce özgürlüğü kapsamında değil koyu bir taassubla “İslami Cihad”ın gerekçesi sayıyorlar.

*
Ilımlı İslam ile yüce İslam dinini taassuba yöneltmenin affedilmezi Eşbaşkan Başbakan Erdoğan, neden “Dindar ve kindar bir nesil” istiyor?
Kin yalnızca Türkiye’nin laik ulusalcılarına mı yazıyor, İslam dinine kafir saydıklarına ne oluyor?
Ya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Bizim ne yapıp yapmadığımızdan ziyade ‘ötekilerin’ -yani Batı’nın neler yaptığını,neler düşündüğünü bilmek gerektiği -bunlara karşın,gerek maziden gelen derin kültürel birikim,gerek coğrafyadan dolayı konumumuzla Ortadoğu’yla din’i, Kafkaslar’la dini ve ırkı,Balkanlar’la tarihi bağlarımızı ülkemiz siyasetinin normları haline getirebiliriz” düşüncesi ne anlama geliyor?

*
11 Eylül’de New York ikiz kulelerine, Londra, Madrit,İstanbul’da ve başka bir çok yerde yapılan -son olarak, Boston’daki saldırıda kuşku oluşturan ve yüce İslam’ın adını kullanan,
Aslında Ilımlı İslam’la bağnazlaşmış liderler ve terör örgütleri hem din’in kendisini, hem de inanan milyonlarca insanı kahrediyor.
Faillerin başta ABD, ardından Türkiye’den,Tunus,Mısır,Libya,Suriye’den işbirlikçi eşbaşkanlar, siyasetçiler, satın alınmış sivil-askeri bürokratlar, yazar-çizer ve akademisyenler gibi zavallılar olduğunu bilmek gerekiyor.
Bu kâfirliktir ve sakınılması gerekir.

18.4.2013


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir