Kurulan barış mı, yoksa teslimiyet masası mı?..

NECDET BULUZ - necdet buluz

 

NECDET BULUZ

 

                                                      Her konuda olduğu gibi, PKK’ya silah bıraktırma amacı ile başlatılan çalışmalarda da biz her zaman Başbakan’a güvenmek isteriz. Devleti yönetenlerin söylediklerinin doğruluğunu kabul etmek ve her konuda rahat etmek her vatandaşın da isteğidir, hakkıdır. Ancak, terör örgütü ile gelinen noktaya baktığımızda, artık ne Başbakan’a ne de devleti yöneten herhangi birine inanmamız mümkün görünmüyor. Kurulan bu masaların barış mı, yoksa teslimiyet masası mı olduğunu da hiç kuşkusuz tartışmamız gerekecektir.

                                                        Başbakan’a neden mi artık güvenmiyoruz? Çünkü terör örgütü PKK ile yapılan mücadelede bir söylediğinin bir söylediğini tutmadığı için. Başbakan, bir yerde başka bir şey söylüyor, başka bir yerde sanki bu söylediklerini inkâr edercesine başka şeyler söylemek durumunda kalıyor. Kafalar karışıyoruz. Terörle mücadelede de aynı şeyler yaşıyoruz.

                                                        PKK İLE BÖYLE Mİ MÜCADELE EDİLİR?

                                                         Geçen gün, Kuzey Irak’ta PKK’lılar masaları kurdu, ellerinde silah, arkalarında PKK bayrakları ile adeta şov yaptılar. Kaçırılan 8 evladımızı “tutuklu” statüsüne oturttular. Kaçırılanlar, 40 bin kişinin katili Öcalan’ın talimatı ile tutanaklar ve imzalarla serbest bırakıldılar. Bu masa ne için kuruldu, bu masada neler konuşuldu, tutanaklarda neler yazıldı bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, devletin burada dize getirilmiş oluşudur.

                                                           Başbakan’a inanmadığımızı, bir söylediğinin diğerini tutmadığını söylüyoruz. Şimdi, Erdoğan’ın PKK ile mücadelede daha önce söylediklerine bir göz atalım:

                                                           “ Kararımız bellidir ve kesindir. Terör örgütü ile sonuna kadar mücadele. Siyasi yönden ise müzakere. Tabii ki terör örgütü ile kalkıp bizler siyasi bir irade olarak herhangi bir masada görüşme, asla ve kat’a yapmayız. Fakat parlamento çatısı altında uzantıları diyeceğim artık, onlarla bugüne kadar arkadaşlarımın görüşmeleri olmuştur. Çünkü bizim derdimiz çözümdür. Kendi iradeleri yoksa kendi iradelerini kullanamıyorlarsa, kendi adlarına konuşamıyor da, İmralı’nın veya Kandil’in ağzıyla konuşuyorlarsa artık onlarla da bunları konuşmayız.”

                                                            BU MASA TESLİMİYET MASASIDIR

                                                             Peki, bugün ortaya konulan bu masa neyin masasıdır? Bu mas, terör karşısında acizliğin, teslimiyetin masası değil midir? Bunun bir başka adı olabilir mi? Biz, bu Başbakan’a nasıl inanacağız?

                                                             Başbakan Erdoğan, daha düne kadar BDP’lileri “Terör örgütünün siyasi uzantıları” olarak suçlamadı mı? BDP milletvekillerine “hain” demedi mi? Onların dokunulmazlıklarının kaldırılması için talimat vermedi mi? Aynı Başbakan bugün gittiği her yerde BDP’lileri savunmaya başladı. Değişen nedir, bu dönüş nedendir? Böyle bir Başbakan’a güven duyabilir miyiz?

                                                           Bitmedi, İmralı canisi için ağzına geleni söyleyen, idamın yeniden gündeme getirilmesi için çalışma yapılabileceğine dikkat çeken Başbakan, bugün Öcalan’la müzakere edilmesinde öncülük yapıyor. Öcalan’ın talimatları ile hareket eder hale geliyor. Terörle böyle mi mücadele edilir? Bu tutumu sergileyen bir Başbakan’a ne kadar inanır, ne kadar güvenebiliriz?

                                                         SİLAH NEYİN KARŞILIĞI BIRAKILACAK?

                                                         Bütün mesele, bu olup bitenlerin sonunda nelerin olacağıdır. Şimdi Başbakan diyor ki “Önce PKK eylemsizlik kararı alacak, daha sonra silahları bırakacak, sonra da ülke dışına çıkacak.” Peki de, 30 yıldır silahlı mücadele eden bir örgüt, birden bire niye eylemsizlik kararı alsın, niye silah bıraksın, niye ülke dışına çıksın? Bu başlatılan sürecin, bir bedeli olmayacak mı? Bu bedel nedir? Millet, bu olup bitenlerden habersiz, bilgilenmek istiyor. Kandil “Biz dağa piknik yapmak için çıkmadık” diyor. Tamam, barış gelsin, kan dökülmesin, analar ağlamasın ama bu nasıl olacak asıl konu budur.

                                                         Şimdi, sürecin ev ev dolaşılarak anlatılması isteniliyor. Peki de bu dolaşmada ne anlatılacak? Bunu ortaya koymak gerekiyor. Yoksa bizlerin,kamuoyunun bilmediği şeyler mi var?

                                                         Buradaki bütün hesaplar, anayasa değişikliği ve başkanlık sisteminde düğümleniyor. Başbakan’ın da çevresinin de tek isteği anayasa değişikliği ve başkanlık sisteminin Meclis’ten geçerek referanduma götürülmesidir. Gözler kararmış görünüyor. İmralı ipine sarılmak, BDP ile sarmaş dolaş olmak, terör örgütüne şov yapması için alan bırakmak sanırız bu hesapların içinde yer alıyor. Bütün bunlar için bir bedel ödenmeyecek mi? Elbette ki ödenecek ama bu bedelin ne olduğu şu an için herkesten saklanıyor. İşte asıl tehlike ve bizim için çıkmaz sokak da bu olacaktır.

e.mail: [email protected]

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir