ÇİVİYİ SÖKERSEN

Mustafa Kemal Atatürk
 
Ulus devlet ve Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde çözümü kapatılan Kürtçülük bu kez de  oluşturduğu sorunlarla ABD’nin öngördüğü demokrasi-demokratikleşme standardının tüm kurum ve kurallarıyla köklü bir şekilde yerleşmesine  engeldir.
Sürdürülen savaş ve yarının getireceklerinin bir temelde oluşmama olasılığı ülke kaynaklarını tüketiyor, geleceğin ekonomik,siyasal,sosyal ve kültürel gelişimine de ipotek altına alıyor.
Rağmen siyasi irade ve otokontrolü temin edilmiş medya,”PKK’ya silah bıraktırma” açılımı çerçevesinde İmralı’da Abdullah Öcalan ve Kandil’de örgütle başlatılan görüşmeleri kamuoyuna umutla pompalıyor.
*
Radikal’den Tarhan Erdem,yeni İmralı süreciyle ilgili verdiği röportajda,”PKK içinde Türkiye’deki siyasi hayata katılacaklar olacaktır.Bunu abartmamak da lazım.Öcalan’da dönebilir.Yani Öcalan’ı 5-10 sene sonra TBMM’de üye olarak görmeye alışmalıyız.Toplum buna hazırlanabilir.Çünkü bu halkın çoğunluğunun lehine olan bir şey”diyor.
 
*
Ne ki Türkiye’nin kurucusu Atatürk farklı düşüncededir,”Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri,Çerkezlik fikri hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır.Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler;bir kaç düşman aleti,mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden başka bir tesir hasıl etmemiştir.
Türk Milleti,kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu,alçak,vatansız,milliyetsiz,beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir.Türk Milletinin sosyal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkumdur”diyor.
*
Orta Doğu, ABD’nin 21.yüzyıl sonlarında da kendi egemenliğinin devamına olanak tanıyan kalıcı,köklü dönüşümlerin savaşımına sahne oluyor.
Bu sahnede ABD, Türkiye’deki varlığını bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmiş, devletin en üst yönetimi -bilhassa askeri kadrolarla oluşturduğu yakınlıkları inisiyatif ve egemenliğine  güvence olarak değerlendirmiştir.
 
*
Nitekim -bugün,Milli İstihbarat Teşkilatı Türkiye’de demokratikleşmeyi öngören ABD/CIA unsurlarının,demokratikleşme için Kürt Sorununun çözülmesini öngören İsrail/MOSSAD’ın,TSK’ya strateji belirleyen NATO ve yerli işbirlikçi unsurların ortak merkezidir,yeni Türkiye’nin hem siyasetini hem de askerini yönetiyor.
Siyasal iktidara verdiği destekle bir ulus devlet politikası olarak belirlenen çerçeveyi ve sosyal yapının çivisini oluşturan Milliyetçiliği;devletin elit kadrolarını oluşturan merkezi,yerel,özerk idarelerden, Danıştay,Yargıtay,Sayıştay,Anayasa Mahkemesi,CHP,TSK,Üniversiteler ve medyadan silmiştir.
İktidara hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin yeniden düzenlemesi karşılığında Orta Doğu’ya yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmaları oluşturuyor.
Yeni Türkiye,ABD’nin döneme ve bölgeye özgü geliştirmeyi öngördüğü politikaların gereği olarak yalnızca işbirlikçi bir siyasal gücü değil,üzerinde her türlü tasarrufa sahip olduğu toprağını da,gücünü de istediği biçimde değerlendirebileceği,gerektiğinde cephe ya da cephe gerisi olarak kullanabileceği bir ülke konumuna getirilmiş bulunuyor.
*
Bu güvencede MİT’i oluşturan güçler,bölgede karşıt bir cephenin engel olmaması halinde mutlaka başarılı olacak “PKK’ya silah bıraktırma girişimini” başlatmıştır.
Süreçte siyaseten Kürtlere daha fazla hak tanınması, tutuklu Kürtlerin serbest bırakılması,Anayasa’da Kürt milletinin tanınması yönünde adımlarla motive edilen PKK; silah bırakarak Kandil’e çekilirken -o esnada,TBMM Uzlaşma Komisyonunda Başkanlık Sistemi nedeniyle tıkanan yeni Anayasanın referanduma taşımasının yolu açılacaktır.
Ne pahasına?
*

Türkiye farklılıklarını içinde barındıran bir ulus devlet olarak kurulduğunda  sosyal,ekonomik ve siyasi alanlarda var olan sorunlarının bir kısmının nüfus yapısında  tamamlanmasını  iskân politikalarıyla sağlamıştır.

Ulusal Bütünlüğü teminen demografik ve toplumsal yapının değiştirilmesi,toprak bütünlüğünün sağlıklı bir yapıya kavuşturulması,nüfus dağılımı dağınıklığının ortadan kaldırılması,sağlıklı yerleşim yerlerinin sağlanması,merkezi otoriteyi hakim kılmak amaçlarında;ulus devlet felsefesi ve Milliyetçilik ilkesi iskân çalışmalarını yürütmek üzere oluşturulan kurumsallığın ve iskan çalışmalarının esasını belirleyen yasal düzenlemelerin temel unsuru olmuştur.

 
*
Ne ki Osmanlı Devletinde -işte,Mikdat Bedirhan’ın Kürdistan Gazetesi,Kürt Teali Cemiyeti, çeşitli şehirlerde kurulan Kürt Kulupleri  gibi çeşitli Kürt faaliyetleri -sonra,Milli Mücadele döneminde Kürt ileri gelenleriyle oluşturulan bir sürelik dayanışmanın ardından – giderek,
Kürtçülerin Ulus devlet karşısında Atatürk’ün Nutuk’ta,”Sevr’de:Fırat’ın doğusunda ve Ermenistan,Irak ve Suriye arasında ve kalan bölge için itilaf devletlerinin temsilcilerinden kurulacak bir komisyon özerk bir yönetim şekli hazırlayacaktır” ifadesiyle işaret ettiği Sevr Anlaşması esasında ayak diremeleri başlamıştır.
Sevr,anlaşmanın imzalanmasından 1 yıl sonra bu bölgenin Kürt halkının çoğunluğunun Türkiye’den ayrı bağımsız bir devlet kurmak isteğini ispatlaması halinde Milletler Cemiyetine başvurmasını Türkiye’nin kabul etmesini prensip almaktaydı.
 Kürtçüler bu çerçevede -o gün bugün,Türkiye Ulus Devletine Kürt varlığını ret ve inkar ettiğini,asimilasyon politikasını yürüttüğü  savıyla başkaldırıyor!
*
1925’te Şeyh Sait isyanıyla çıkarılan Şark Islahat Planının -aslında farklılıkları içinde barındıran  yeni bir ulus devletin sosyal,ekonomik ve siyasi alanlarda var olan sorunlarının çözülmesi için yürütülen iskân politikalarının isyanının bastırılmasına yönelik bir Cumhuriyet Devrimi  gereği olduğu  reddediliyor.
Sonra yıllardır sürdürülen iç savaş sırasında boşaltılan köyler,baskılar, bombardımanlar, mayınlar derken, halkın can ve mal güvenliğinin kalmaması, yatırımların düşmesi,işsizlik ve yoksullukla oluşan gönüllü-gönülsüz iskanlar bu reddi pekiştiriyor.
*
Vatandaşlık bağlamında Türk ve Kürt kaynaşmışlığı,iç içe geçmişliği yüksek seviyededir.
Ama Kürtçüler bir süredir Kürt nüfusunun yarısının bulunduğu Türkiye’nin batı şehirlerinde Kürtlerin kimlik haklarının da uluslararası garantiye bağlanmasını talep ediyor.
Toplumda “PKK’ya silah bıraktırma açılımı” ardından  pan-kürdik bir yapı ve Büyük Kürdistan  Devleti idealinde Kürtlerin hukuksal olarak sahipleneceği özerk bölgelerinden Türkiye’nin kıyı şehirlerine,limanlarına uzanması -üstelik,bunu Türk ve Kürt olmak üzere iki etnili  karma bir cumhuriyette yapma olasılığı -bilhassa,ulusalcı ve milliyetçileri deli etmeye yetiyor.
*
Türkiye ulus devletini yapan milliyetçilik çivisi sökülürse,çaresiz herkesin hakkını  karşıtından söke söke alacağı, tezgahların,işlerin,malın,mülkün, sözleşmelerin,mekanların el değişeceği bir dönemi kim engelleyebilir?
15.1.2013

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir