FİYASKO KILIÇDAROĞLU FİYASKO

 
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,Erdoğan hükümetiin PKK terör örgütü ile mücadelesinde;
Siyasal alanda yapılan mücadelenin yasal çerçevede olmasını sağlayıp-sağlamadığını,
Terör örgütüne katılımları kontrol altına  alıp-almadığını,
Teröristlerin yasal düzenlemelerle  caydırıp-caydıramadığını,
İktidarın çok boyutlu bir terörle mücadele programına sahip olup-olmadığını,
Örgüte uluslararası desteği kesip-kesmediğini,finansman yollarını engeleyip-engellemediğini,
Terörle mücadeleyi ulusal gücün  ekonomi,sosyo-kültürel,eğitim,güvenlik gibi bütün unsurlarıyla yapıp-yapmadığını,
Ulusal sınırlar ötesinde terör örgütünün yuvalanabileceği ülkelerle ortak hareket edip-etmediğini,
Güvenlik güçlerinin teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurup-kurmadığını,
Teröristlerin nerede ise etkisiz hale getirilip-getirilmediğini,
Sınır bölgelerinde giriş-çıkışları  kontrol edip-etmediğini sorgulamıyor. *
Erdoğan'ın Abdullah Öcalan ile yeniden başlattığı müzakerelerin Türkiye'nin PKK terör örgütüne teslimiyeti anlamına gelip-gelmediğine dair-varsa, bir fikri kendine saklıyor,gerçeği yurttaşın dikkatinden kaçırıyor. Ya? Yalnızca "AKP'nin geçmişteki kötü siciline rağmen"diyebiliyor.
Hâlâ," Umudumuzu koruyoruz.Sorunun ülkenin çıkarları bağlamında,insanımızın çıkarları bağlamında ele alınıp çözülmesi gerekiyor.Biz geçmişteki bütün hatalara karşı olarak AKP'ye yeni bir kredi açıyoruz.Çözün sorunu"diyor!
Çözüme katkısı verdiği kredi karşılığında -sanki, "Olur,emrin olur" denmesini beklemektir  -fakat,neden açık bir çözüm önermiyor?
Ya da Türkiye'nin Kürt milliyetçiliğine karşı sokulduğu açmaza - neden, sokaklardan,alanlardan,meydanlardan muhalefet  yükseltmiyor? *
Üstelik Kılıçdaroğlu'nun,"AKP'nin geçmişteki kötü sicilinden"ifadesindeki kast'inin;
ABD'nin farklı coğrafyaların sorunlarına yetki devriyle ve ekonomik-siyasal yeniden yapılanma yöntemleriyle müdahale etmesi,
O sırada Türkiye'dede rejim karşıtı ya da tehdit unsuru olarak tanımlanan  İslamcılığın siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığını öngörmesi,
İslamcılığın yasal ve toplumsal zemine çekilmesiyle sorumluluklarının genişlemesi ve istikrarın oluşacağı umuduyla iktidar edilişi olmadığı da anlaşılıyor.</p>
<p>*
Öyle olsaydı, Kılıçdaroğlu'nun ABD'nin Türkiye'de Gülen Hizmet Hareketi ve AKP iktidarı liderliğinde benzer süreci,Arap ülkelerinde de Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleriyle kurulan işbirliğinde İslamcılık ile Orta Doğu'yu sömürüye açmak üzere ulusal devlet modelinin aşılmasını öngören yeniden yapılandırma projesini ve Eşbaşkan Erdoğan'ı değerlendirmesi  gerekirdi.
Ancak bu çerçevede Kürtler'in dört ulusun-Türkiye,Irak,İran ve Suriye'nin- toprak ihlali ve bu ihlali meşru sayan siyasi,sosyo-ekonomik uygulamalarıyla yok edilmek istendikleri savunusuyla, eşgüdümde -fakat, beherinin kendi şartlarının gerektirdiği doğrultuda Büyük Kürdistan ideali ile başkaldırdığını görebilir,
Kürt Sorununda yegane çözümün -bugün,iktidarın kavgalı olduğu bu dört ülkenin birlikte çoğulculuk ve demokratikleşme ile sağlayabileceğine inanabilirdi...</p>
<p>*
CHP'nin Atatürk önderliğinde anti-emperyalist, bağımsızlıkçı, çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Cumhuriyetin siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,serbest piyasa ekonomisinin, barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inanç ve kararlılığını sürdüren bir siyasi geleneği temsil etmesi gerekiyor.
Ne ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun yıllar içinden süzülüp gelen siyasi mücadele birikimine sahip olmadan Genel Başkan olmasıyla beliren iki neden;
Birincisi, Atatürkçü düşünce sistematiğinden gelişen CHP'de bir liderin yetki kullanım iradesini belirleyen,
Karizmaya -ki,ilham yeteneği ve üstün yetenek,yüksek özgüven,etkileme,inançlarının doğruluğuna ikna edebilmek ve risk almak gibi üstünlüklerle özgün bir kişiliğe yol açar,
Gelenekçiliğe- ki,sahip olunan toplumsal medeniyeti öz kabul edip  o medeniyetin zenginleştirilmesi ve katkılarının yüceltilmesi,genişletilmesini sağlar,
Rasyonalizme-ki,akılcılık yoluyla belirlenen kesin,zorunlu bilgi alt yapılarına haiz olmadığı -artık, yedi düvelde çok açık biliniyor.
İkincisi, bu vasıflarıyla  Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasal vizyonuna yansıyan haldir -ki, bunu en güzel İmralı'lı Abdullah Öcalan belirliyor.
"Kürt sorununun çözümünün önünü açmak için Deniz Baykal'ın ulusalcı politikalarının yetersizliği görülmüştür. Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümü için Demokratik Kemalizmi geliştirecektir"diyor!</p>
<p>*
Nitekim,Başbakan Erdoğan Gabon,Nijer,Senegal'i kapsayan gezisi öncesi gündeme ilişkin soruları yanıtlamaktadır.
"Bakın bu gelişmeler esnasında da dikkat edilirse yine bizler şu anda siyasetçi olarak böyle bir görüşmenin içerisinde olmadık,olmuyoruz.Ben bir ifade kullandım;'Terörle biz mücadele ederiz,siyasetçiyle müzakere ederiz' dedim.Müzakere ile görüşmeler farklı şeylerdir.Ve bu görüşmeleri de yaparsınız,bu görüşmeler esnasındaki gelişmelere göre de adımınızı atarsınız" falan gibianlaşılmaz  bir şeyler söylüyor!
Vee, CHP Genel Başkanlığında zayıf bir vizyonun temsilcisi Kemal Kılıçdaroğlu'na;
"Ana muhalefet partisi diyor ki,'Biz kredi veriyoruz'diyor mesela.Kendisi muhtaç-ı himmet bir dede,nerede kaldı gayrıya himmet ede...Sen nereye kredi vereceksin,sen krediye muhtaçsın.Hangi krediyi vereceksin?"diyor.</p>
<p>*
Bu baş- bu traş cuk oturmuştur.
Kredinin beher Türk yurttaşın bir an önce kendine gelmesi ve rüştünü  göstermesi için Erdoğan-Kılıçdaroğlu'nun ötesinde  özgür akıl ve vicdana verilmesi gerekiyor.
</p>
<p>7.1.2013 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5
 
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,Erdoğan hükümetiin PKK terör örgütü ile mücadelesinde;
Siyasal alanda yapılan mücadelenin yasal çerçevede olmasını sağlayıp-sağlamadığını,
Terör örgütüne katılımları kontrol altına  alıp-almadığını,
Teröristlerin yasal düzenlemelerle  caydırıp-caydıramadığını,
İktidarın çok boyutlu bir terörle mücadele programına sahip olup-olmadığını,
Örgüte uluslararası desteği kesip-kesmediğini,finansman yollarını engeleyip-engellemediğini,
Terörle mücadeleyi ulusal gücün  ekonomi,sosyo-kültürel,eğitim,güvenlik gibi bütün unsurlarıyla yapıp-yapmadığını,
Ulusal sınırlar ötesinde terör örgütünün yuvalanabileceği ülkelerle ortak hareket edip-etmediğini,
Güvenlik güçlerinin teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurup-kurmadığını,
Teröristlerin nerede ise etkisiz hale getirilip-getirilmediğini,
Sınır bölgelerinde giriş-çıkışları  kontrol edip-etmediğini
 sorgulamıyor.
*
Erdoğan’ın Abdullah Öcalan ile yeniden başlattığı müzakerelerin Türkiye’nin PKK terör örgütüne teslimiyeti anlamına gelip-gelmediğine dair-varsa, bir fikri kendine saklıyor,gerçeği yurttaşın dikkatinden kaçırıyor.
Ya? Yalnızca “AKP’nin geçmişteki kötü siciline rağmen”diyebiliyor.
Hâlâ,” Umudumuzu koruyoruz.Sorunun ülkenin çıkarları bağlamında,insanımızın çıkarları bağlamında ele alınıp çözülmesi gerekiyor.Biz geçmişteki bütün hatalara karşı olarak AKP’ye yeni bir kredi açıyoruz.Çözün sorunu”diyor!
Çözüme katkısı verdiği kredi karşılığında
 -sanki, “Olur,emrin olur” denmesini beklemektir  -fakat,neden açık bir çözüm önermiyor?
Ya da Türkiye’nin Kürt milliyetçiliğine karşı sokulduğu açmaza – neden, sokaklardan,alanlardan,meydanlardan muhalefet  yükseltmiyor?
*
Üstelik Kılıçdaroğlu’nun,”AKP’nin geçmişteki kötü sicilinden”ifadesindeki kast’inin;
ABD’nin farklı coğrafyaların sorunlarına yetki devriyle ve ekonomik-siyasal yeniden yapılanma yöntemleriyle müdahale etmesi,
O sırada Türkiye’dede rejim karşıtı ya da tehdit unsuru olarak tanımlanan  İslamcılığın siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığını öngörmesi,
İslamcılığın yasal ve toplumsal zemine çekilmesiyle sorumluluklarının genişlemesi ve istikrarın oluşacağı umuduyla iktidar edilişi olmadığı da anlaşılıyor.

*
Öyle olsaydı, Kılıçdaroğlu’nun ABD’nin Türkiye’de Gülen Hizmet Hareketi ve AKP iktidarı liderliğinde benzer süreci,Arap ülkelerinde de Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleriyle kurulan işbirliğinde İslamcılık ile Orta Doğu’yu sömürüye açmak üzere ulusal devlet modelinin aşılmasını öngören yeniden yapılandırma projesini ve Eşbaşkan Erdoğan’ı değerlendirmesi  gerekirdi.
Ancak bu çerçevede Kürtler’in dört ulusun-Türkiye,Irak,İran ve Suriye’nin- toprak ihlali ve bu ihlali meşru sayan siyasi,sosyo-ekonomik uygulamalarıyla yok edilmek istendikleri savunusuyla, eşgüdümde -fakat, beherinin kendi şartlarının gerektirdiği doğrultuda Büyük Kürdistan ideali ile başkaldırdığını görebilir,
Kürt Sorununda yegane çözümün -bugün,iktidarın kavgalı olduğu bu dört ülkenin birlikte çoğulculuk ve demokratikleşme ile sağlayabileceğine inanabilirdi…

*
CHP’nin Atatürk önderliğinde anti-emperyalist, bağımsızlıkçı, çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Cumhuriyetin siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,serbest piyasa ekonomisinin, barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inanç ve kararlılığını sürdüren bir siyasi geleneği temsil etmesi gerekiyor.
Ne ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllar içinden süzülüp gelen siyasi mücadele birikimine sahip olmadan Genel Başkan olmasıyla beliren iki neden;
Birincisi, Atatürkçü düşünce sistematiğinden gelişen CHP’de bir liderin yetki kullanım iradesini belirleyen,
Karizmaya -ki,ilham yeteneği ve üstün yetenek,yüksek özgüven,etkileme,inançlarının doğruluğuna ikna edebilmek ve risk almak gibi üstünlüklerle özgün bir kişiliğe yol açar,
Gelenekçiliğe- ki,sahip olunan toplumsal medeniyeti öz kabul edip  o medeniyetin zenginleştirilmesi ve katkılarının yüceltilmesi,genişletilmesini sağlar,
Rasyonalizme-ki,akılcılık yoluyla belirlenen kesin,zorunlu bilgi alt yapılarına haiz olmadığı -artık, yedi düvelde çok açık biliniyor.
İkincisi, bu vasıflarıyla  Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasal vizyonuna yansıyan haldir -ki, bunu en güzel İmralı’lı Abdullah Öcalan belirliyor.
“Kürt sorununun çözümünün önünü açmak için Deniz Baykal’ın ulusalcı politikalarının yetersizliği görülmüştür. Kılıçdaroğlu Kürt sorununun çözümü için Demokratik Kemalizmi geliştirecektir”diyor!

*
Nitekim,Başbakan Erdoğan Gabon,Nijer,Senegal’i kapsayan gezisi öncesi gündeme ilişkin soruları yanıtlamaktadır.
“Bakın bu gelişmeler esnasında da dikkat edilirse yine bizler şu anda siyasetçi olarak böyle bir görüşmenin içerisinde olmadık,olmuyoruz.Ben bir ifade kullandım;’Terörle biz mücadele ederiz,siyasetçiyle müzakere ederiz’ dedim.Müzakere ile görüşmeler farklı şeylerdir.Ve bu görüşmeleri de yaparsınız,bu görüşmeler esnasındaki gelişmelere göre de adımınızı atarsınız” falan gibianlaşılmaz  bir şeyler söylüyor!
Vee, CHP Genel Başkanlığında zayıf bir vizyonun temsilcisi Kemal Kılıçdaroğlu’na;
“Ana muhalefet partisi diyor ki,’Biz kredi veriyoruz’diyor mesela.Kendisi muhtaç-ı himmet bir dede,nerede kaldı gayrıya himmet ede…Sen nereye kredi vereceksin,sen krediye muhtaçsın.Hangi krediyi vereceksin?”diyor.

*
Bu baş- bu traş cuk oturmuştur.
Kredinin beher Türk yurttaşın bir an önce kendine gelmesi ve rüştünü  göstermesi için Erdoğan-Kılıçdaroğlu’nun ötesinde  özgür akıl ve vicdana verilmesi gerekiyor.

7.1.2013


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir