TÜRK -KÜRT KUŞAĞI KURGUSUNA

<p>
1947'de BM Genel Kurulu  tüm devletlerin uluslararası ilişkilerini  belirlenmiştir.
Devletler diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmeme,başka bir devlet sınırları içinde iç savaş çıkarmama,Barışı tehdit edici davranışlardan uzak durma,Sorunları barışçı yollardan çözme ve savaş yöntemine başvurmama,Hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmama zorundadır.
Aksi halde terörizmden soykırıma kadar suçlamalara muhatap olunuyor, cezaî müeyyidelerle karşı-karşıya kalınıyor.</p>
<p>*
Ne ki, "Ali Kıran Baş Kesen" ABD'nin Hazar Havzası ve Orta Doğu enerji kaynaklarına iştihası -sonuçta,ABD ve Rusya arasında bir çok soruna, Suriye'den gelişen İsrail'i merkezde tutan Sünni-Şii ekseninde  muazzam bir gerilime, İsrail'in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonuna,Türkiye'nin bir çok kalıcı sorunla kuşatılmasına ve bu kargaşada İran'ın nükleer programında gelişmesine  neden olmuştur -her geçen gün, Orta Doğu barışında umutlar tükeniyor.
Şimdi Irak bulunduğu siyasi koşullara ilaveten  Cumhurbaşkanı Celâl Talabani'nin ağır rahatsızlığı ile tüm dengelerin değişeceği,hatta bir iç savaşın dahi çıkabileceği konumdadır!</p>
<p>*
Beşşar el-Esad'ın "Suriye'de olanlar on yıllardır bölge için planlananların bir bölümünü oluşturuyor. Sykes-Picot'un torunları hala bölme rüyası görüyor.Hedefleri kimliğimizi ve şahsi kültürümüzü yok etmektir.Siyonist düşmana benzeri görülmemiş ve makul olmayan bu nezaket ve Suriye'ye  karşı gösterilen kararlılık ve baskı nasıl açıklanabilir? Suriye'yi İsrail'le değiştirmek istiyorlar.Sinsi ve kötü niyetleri açıkça ortadadır" ifadesindeki bilinci ve dirayeti, Suriye halkının kararlılığı, ordunun disiplini ve yoğun hava saldırılarına karşı koyabilecek etkili savunma sistemine sahip olunması nedeniyle,
ABD ve bölgeden Türkiye,Suudi Arabistan,Katar gibi ülkelerin siyasi,ekonomik, kamuoyu oluşturmaya yönelik türlü teknikle desteklediği, ağırlığını ötede-berideki İslam ülkelerinden toparlanan radikal terör çetelerinin,kiralık katillerin,ülkelerinde cezalarının af edilmesi karşılığında savaşan mahkumların oluşturduğu karma,dağınık,bilinçsiz ve zayıf Özgür Suriye Ordusu, doğrudan bir hava desteği alamadığı için bir türlü ülkenin iç bölgelerine ilerleyemiyor,kanlı çok derin bir kaos oluşturmaktan başka bir iş başaramıyor.</p>
<p>*
Fakat -nasılsa, ABD çıkarları yönünde önce İsrail etrafında güvenlikli bir bölge oluşturmak üzere-işte,Arap İslam ülkelerini ve Suriye'yi bir bir istikrarsızlığa sevketmiştir.
Nasılsa Arap İslam ülkeleri yapılarına,sorunlarını aşma kapasitelerine bağlı olarak ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileşmesiyle  düştükleri istikrarsızlıkta, ihtiyaçları olan barışı ve istikrarı kaynakları karşılığında serbest piyasa ülkelerinden satın alma noktasına getirilmişlerdir.</p>
<p>*
Bu noktada İsrail Savunma Bakanlığı Sözcüsü Amos Gilad,"Suriye'de devam eden iç savaşta kimyasal silahlar Beşşar Esad rejiminin kontrolünde bulunuyor.Muhalefetin Esad'ı yıkacak gücü yok.Esad'ta galip gelemiyor.Esad rejiminin yıkılması halinde kimyasal silahların radikal islamcı örgütlerin ya da Hizbullah şii örgütlerinin eline geçmesi felâket olur"diyor.
Öte yanda Rusya Dışişleri Bakanı Sergi Lavrov ise Suriye İç Savaşında kimsenin zafer kazanamayacağı bir sonuçta olduğu görüldükçe muhalefet koalisyonuna sponsorluk yapan ülkelerin giderek etkilerini kaybetmekte olduğuna dikkat çekiyor -artık,"Kimyasal silahların militanların eline geçmemesi için Batı'nın önceliklere karar vermesi gerekir"diyor.</p>
<p>*
ABD'nin -şu saatten sonra, Rusya'nında istediği üzere ,stikrarını kaybetmiş Suriye'nin bölünmeden "Federal" yapıya dönüşmesi ve bir devlet umudunun yeşermesini teminen -öncelikle, Beşar Esad'ın istifa etmesinin ısrarında olmayacağı anlaşılıyor.
Önceliklere karar vermekte tarafların karşılıklı ateş kesmesi ve kimyasal silahların  İslami terör örgütleri eline geçmemesi için alınacak tedbirler ile çeşitli ülkelerde ve Türkiye'de bulunan  500 bin mültecinin insani durumu ve oluşturduğu siyasi ve askeri risklerin çözümlenmesi ön sırayı alıyor.
Bilhassa, krizin daha başında henüz bir mülteci sorunu yokken,Türkiye'nin Suriyelilere kapı açmasıyla mülteciler sırtından Suriye'nin kuzeyinde önce askeri kontrol sağlamak,sonra Suriye içlerine ilerlemek ve rejimi düşürmeye yönelik bir koridorun kurulması amacının durdurulması gerekiyor.
ABD İstihbaratı ve Türkiye'nin mülteci kılıklı muhalif çetelere verdiği iaşenin, eğitimin,silah desteğinin kesilmesi önem kazanıyor -ardından,geçiş hükümetinin kurulması,barışcıl müzakerelerin başlatılması,Esad sorunsalı, seçimler,yeni bir anayasa vesaire sonraki işleri oluşturuyor.</p>
<p>*
Ya, Arap Baharı sürecinde Tunus'ta,Libya,Mısır'da -şimdilerde,Suriye'de ABD adına çalışan Türkiye'de hükümetle resmi görüşmeler yapabilen,beslenen,eğitilen ve her tür lojistiği sağlanan -o esnada,yerel Türk halkını ekmeğinden eden,huzurunu kaçıran işbirlikçi,islamcı çakallar?
Suriye'nin içine sokulduğu ağır tahribatın ardından nasıl etkisizleştirileceklerine dair bir planın bulunmadığı terör örgütlerinin imdadına-şimdi,Irak Cumhurbaşkanı Celâl Talabani'nin rahatsızlığının yetiştiği anlaşılıyor.</p>
<p>*
Uluslararası Enerji Ajansının dünyanın enerji ihtiyacını analizleyen raporu Asya ülkelerinin ekonomik gelişmelerinin etkisiyle bugünden 2035 yılına enerji ihtiyacının üçte bir artacağını ve Irak'ın bu artışın yüzde 45’ini  tek başına sağlayacağını varsayıyor.
Bu durumda "Ali Kıran Baş Kesen" ABD'nin Irak hidrokarbonlarının yüzde 90'ına talip olan Çin ve diğer büyük Asya ekonomilerinin yolunu Irak'tan kesmesi gerekiyor!</p>
<p>*
Nitekim Türkiye, ABD'nin misyonunu tamamlamadan ayrılmasıyla doğan siyasi boşluk sürecinde Irak iç işlerindeki gelişmeleri uluslararası olaya dönüştürmek hesabında son derecede önemli ve tehlikeli bir strateji izlemektedir.
Türkiye'nin Arap Baharı sürecinde Tunus,Libya,Mısır,Suriye'de rejimleri düşürmek, yerlerine Sünni İslami  rejimler kurmayı teminen muhaliflerle birlik olması bir yana, El Irakiye liderlerinin Haşimi olayını kullanarak ABD'nin Ortadoğu'da Şii İran'a karşı kurmak istediği Sünni eksen için müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerinde de bulunduğu biliniyor.
Nitekim CIA ve İngiliz Askeri İstihbaratı yönetimde olduğu bilinen kimi terör örgütleri Şii ve Sünni Müslümanları çatıştırmak için Irak'ın çeşitli kentlerinde bazen Şii, bazen Sünni, hatta Şiilerle Sünnilerin yaşadıkları ortak yerleşim bölgelerine  bombalı terör saldırıları düzenliyor.
O nedenle Irak Başbakanı Nuri El Maliki -ikide-bir,"Türkiye,bazı siyasi şahsiyetleri ve blokları destekleyerek Irak'ın içişlerine karışıyor.Siyasi konularda kabul edilemez biçimde karışıyorlar"diyor.</p>
<p>*
Sanki Abdullah Öcalan'ın, "ABD Ortadoğu'da ve Kafkasya'da Türkiye ve İsrail'in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor.ABD Kürt'e kaçmak için Kuzey Irak'ta  açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye'yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir" ifadesi gerçekliğinde yürünmektedir.
Uzun süredir Kürt Bölge Yönetimi lideri Mesud Barzani,Irak'ta yaşanan siyasi krizde Irak yönetimine katılım bağlamında ciddi tehlike yaşandığını ifadeyle bağımsız bir devlet ilanına işaret ediyor.</p> *
Eh! Şimdi Türkiye'nin Suriye'den yönünü Irak'a döndereceği  savaşçıların takviyesiyle Barzani'nin eli güçlenecektir.
Türkiye'nin sınırı boyunca oluşturulacak Kuzey Suriye Kürt Bölgesi Yönetimi ve eski Kuzey Irak Kürt Bölgesi yönetiminden yükselen  Bağımsız Kürdistan devleti koridoru üzerinde Musul,Kerkük petrollerinin Doğu Akdeniz'e boru hattıyla taşınması kurgusuna yürünüyor.
Türkiye'dede  federasyon olsun ve bir Kürdistan'da  burada kurulsun hesabı!</p>
<p>*
Yememek için Kemalizm'e sarılmaktan başka yol bulunmuyor.</p> 24.12.2003 - tuerkbayragimetalikayyildiz


1947’de BM Genel Kurulu  tüm devletlerin uluslararası ilişkilerini  belirlenmiştir.
Devletler diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmeme,başka bir devlet sınırları içinde iç savaş çıkarmama,Barışı tehdit edici davranışlardan uzak durma,Sorunları barışçı yollardan çözme ve savaş yöntemine başvurmama,Hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmama zorundadır.
Aksi halde terörizmden soykırıma kadar suçlamalara muhatap olunuyor, cezaî müeyyidelerle karşı-karşıya kalınıyor.

*
Ne ki, “Ali Kıran Baş Kesen” ABD’nin Hazar Havzası ve Orta Doğu enerji kaynaklarına iştihası -sonuçta,ABD ve Rusya arasında bir çok soruna, Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan Sünni-Şii ekseninde  muazzam bir gerilime, İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonuna,Türkiye’nin bir çok kalıcı sorunla kuşatılmasına ve bu kargaşada İran’ın nükleer programında gelişmesine  neden olmuştur -her geçen gün, Orta Doğu barışında umutlar tükeniyor.
Şimdi Irak bulunduğu siyasi koşullara ilaveten  Cumhurbaşkanı Celâl Talabani’nin ağır rahatsızlığı ile tüm dengelerin değişeceği,hatta bir iç savaşın dahi çıkabileceği konumdadır!

*
Beşşar el-Esad’ın “Suriye’de olanlar on yıllardır bölge için planlananların bir bölümünü oluşturuyor. Sykes-Picot’un torunları hala bölme rüyası görüyor.Hedefleri kimliğimizi ve şahsi kültürümüzü yok etmektir.Siyonist düşmana benzeri görülmemiş ve makul olmayan bu nezaket ve Suriye’ye  karşı gösterilen kararlılık ve baskı nasıl açıklanabilir? Suriye’yi İsrail’le değiştirmek istiyorlar.Sinsi ve kötü niyetleri açıkça ortadadır” ifadesindeki bilinci ve dirayeti, Suriye halkının kararlılığı, ordunun disiplini ve yoğun hava saldırılarına karşı koyabilecek etkili savunma sistemine sahip olunması nedeniyle,
ABD ve bölgeden Türkiye,Suudi Arabistan,Katar gibi ülkelerin siyasi,ekonomik, kamuoyu oluşturmaya yönelik türlü teknikle desteklediği, ağırlığını ötede-berideki İslam ülkelerinden toparlanan radikal terör çetelerinin,kiralık katillerin,ülkelerinde cezalarının af edilmesi karşılığında savaşan mahkumların oluşturduğu karma,dağınık,bilinçsiz ve zayıf Özgür Suriye Ordusu, doğrudan bir hava desteği alamadığı için bir türlü ülkenin iç bölgelerine ilerleyemiyor,kanlı çok derin bir kaos oluşturmaktan başka bir iş başaramıyor.

*
Fakat -nasılsa, ABD çıkarları yönünde önce İsrail etrafında güvenlikli bir bölge oluşturmak üzere-işte,Arap İslam ülkelerini ve Suriye’yi bir bir istikrarsızlığa sevketmiştir.
Nasılsa Arap İslam ülkeleri yapılarına,sorunlarını aşma kapasitelerine bağlı olarak ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileşmesiyle  düştükleri istikrarsızlıkta, ihtiyaçları olan barışı ve istikrarı kaynakları karşılığında serbest piyasa ülkelerinden satın alma noktasına getirilmişlerdir.

*
Bu noktada İsrail Savunma Bakanlığı Sözcüsü Amos Gilad,”Suriye’de devam eden iç savaşta kimyasal silahlar Beşşar Esad rejiminin kontrolünde bulunuyor.Muhalefetin Esad’ı yıkacak gücü yok.Esad’ta galip gelemiyor.Esad rejiminin yıkılması halinde kimyasal silahların radikal islamcı örgütlerin ya da Hizbullah şii örgütlerinin eline geçmesi felâket olur”diyor.
Öte yanda Rusya Dışişleri Bakanı Sergi Lavrov ise Suriye İç Savaşında kimsenin zafer kazanamayacağı bir sonuçta olduğu görüldükçe muhalefet koalisyonuna sponsorluk yapan ülkelerin giderek etkilerini kaybetmekte olduğuna dikkat çekiyor -artık,”Kimyasal silahların militanların eline geçmemesi için Batı’nın önceliklere karar vermesi gerekir”diyor.

*
ABD’nin -şu saatten sonra, Rusya’nında istediği üzere ,stikrarını kaybetmiş Suriye’nin bölünmeden “Federal” yapıya dönüşmesi ve bir devlet umudunun yeşermesini teminen -öncelikle, Beşar Esad’ın istifa etmesinin ısrarında olmayacağı anlaşılıyor.
Önceliklere karar vermekte tarafların karşılıklı ateş kesmesi ve kimyasal silahların  İslami terör örgütleri eline geçmemesi için alınacak tedbirler ile çeşitli ülkelerde ve Türkiye’de bulunan  500 bin mültecinin insani durumu ve oluşturduğu siyasi ve askeri risklerin çözümlenmesi ön sırayı alıyor.
Bilhassa, krizin daha başında henüz bir mülteci sorunu yokken,Türkiye’nin Suriyelilere kapı açmasıyla mülteciler sırtından Suriye’nin kuzeyinde önce askeri kontrol sağlamak,sonra Suriye içlerine ilerlemek ve rejimi düşürmeye yönelik bir koridorun kurulması amacının durdurulması gerekiyor.
ABD İstihbaratı ve Türkiye’nin mülteci kılıklı muhalif çetelere verdiği iaşenin, eğitimin,silah desteğinin kesilmesi önem kazanıyor -ardından,geçiş hükümetinin kurulması,barışcıl müzakerelerin başlatılması,Esad sorunsalı, seçimler,yeni bir anayasa vesaire sonraki işleri oluşturuyor.

*
Ya, Arap Baharı sürecinde Tunus’ta,Libya,Mısır’da -şimdilerde,Suriye’de ABD adına çalışan Türkiye’de hükümetle resmi görüşmeler yapabilen,beslenen,eğitilen ve her tür lojistiği sağlanan -o esnada,yerel Türk halkını ekmeğinden eden,huzurunu kaçıran işbirlikçi,islamcı çakallar?
Suriye’nin içine sokulduğu ağır tahribatın ardından nasıl etkisizleştirileceklerine dair bir planın bulunmadığı terör örgütlerinin imdadına-şimdi,Irak Cumhurbaşkanı Celâl Talabani’nin rahatsızlığının yetiştiği anlaşılıyor.

*
Uluslararası Enerji Ajansının dünyanın enerji ihtiyacını analizleyen raporu Asya ülkelerinin ekonomik gelişmelerinin etkisiyle bugünden 2035 yılına enerji ihtiyacının üçte bir artacağını ve Irak’ın bu artışın yüzde 45’ini  tek başına sağlayacağını varsayıyor.
Bu durumda “Ali Kıran Baş Kesen” ABD’nin Irak hidrokarbonlarının yüzde 90’ına talip olan Çin ve diğer büyük Asya ekonomilerinin yolunu Irak’tan kesmesi gerekiyor!

*
Nitekim Türkiye, ABD’nin misyonunu tamamlamadan ayrılmasıyla doğan siyasi boşluk sürecinde Irak iç işlerindeki gelişmeleri uluslararası olaya dönüştürmek hesabında son derecede önemli ve tehlikeli bir strateji izlemektedir.
Türkiye’nin Arap Baharı sürecinde Tunus,Libya,Mısır,Suriye’de rejimleri düşürmek, yerlerine Sünni İslami  rejimler kurmayı teminen muhaliflerle birlik olması bir yana, El Irakiye liderlerinin Haşimi olayını kullanarak ABD’nin Ortadoğu’da Şii İran’a karşı kurmak istediği Sünni eksen için müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerinde de bulunduğu biliniyor.
Nitekim CIA ve İngiliz Askeri İstihbaratı yönetimde olduğu bilinen kimi terör örgütleri Şii ve Sünni Müslümanları çatıştırmak için Irak’ın çeşitli kentlerinde bazen Şii, bazen Sünni, hatta Şiilerle Sünnilerin yaşadıkları ortak yerleşim bölgelerine  bombalı terör saldırıları düzenliyor.
O nedenle Irak Başbakanı Nuri El Maliki -ikide-bir,”Türkiye,bazı siyasi şahsiyetleri ve blokları destekleyerek Irak’ın içişlerine karışıyor.Siyasi konularda kabul edilemez biçimde karışıyorlar”diyor.

*
Sanki Abdullah Öcalan’ın, “ABD Ortadoğu’da ve Kafkasya’da Türkiye ve İsrail’in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor.ABD Kürt’e kaçmak için Kuzey Irak’ta  açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye’yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir” ifadesi gerçekliğinde yürünmektedir.
Uzun süredir Kürt Bölge Yönetimi lideri Mesud Barzani,Irak’ta yaşanan siyasi krizde Irak yönetimine katılım bağlamında ciddi tehlike yaşandığını ifadeyle bağımsız bir devlet ilanına işaret ediyor.


*
Eh! Şimdi Türkiye’nin Suriye’den yönünü Irak’a döndereceği  savaşçıların takviyesiyle Barzani’nin eli güçlenecektir.
Türkiye’nin sınırı boyunca oluşturulacak Kuzey Suriye Kürt Bölgesi Yönetimi ve eski Kuzey Irak Kürt Bölgesi yönetiminden yükselen  Bağımsız Kürdistan devleti koridoru üzerinde Musul,Kerkük petrollerinin Doğu Akdeniz’e boru hattıyla taşınması kurgusuna yürünüyor.
Türkiye’dede  federasyon olsun ve bir Kürdistan’da  burada kurulsun hesabı!

*
Yememek için Kemalizm’e sarılmaktan başka yol bulunmuyor.

24.12.2003

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir