ÖZET VE SONUÇ

28.11.2012 - 7593
 

Neoliberalizm hızlı ve hep daha fazla kâr için  disipliner teknikleri, işlevsel ve esnek mekanizması ve değişim-geçicilik-değişim ardışık karakteri ile gelişmişlikle doğru orantıda bireylerden toplumlara karşılıklı bağımlılıkları geliştiriyor.
Değişim o denli güçlüdür-ki, devletlerin sosyal yanı tahrip olurken insan karakterleri aşınıyor.
Hem karşılıklı bağımlılık hem de böylesi bir insan-toplum dengesinde küresel ekonominin güvenliği, istikrarı ve büyümesinin sağlanması gıllıgışlı  bir yaşamı oluşturuyor.
Yaşam Türkiye’den Arap İslam toplumlarında Büyük Ortadoğu Projesi ile öngörülen ekonomi,siyaset,sosyal politikaların yeniden yapılandırılması -bu suretle,güvenli,istikrarlı,daha fazla kâr’ın transfer edilmesi çabalarıyla geçiyor.

*
Fakat-bakınız,eski Dışişleri Bakanı Condoleazza Rice-ki, ABD emperyalizminin hedeflerini Büyük Ortadoğu Projesi’nde neoliberal vizyonda güncelleştirmiştir, Washington Post’a bu uğurda gösterilen çabalardan duyduğu endişelerini yazıyor.
Bayan Rice’ın ilk endişesini “Suriye’de iç savaş,Ortadoğu’nun parçalanmasında son perde olabilir.Bölgeyi bir arada tutma ve somut anlamda hoşgörü, özgürlük ve demokratik istikrar temelinde yeniden inşa etme fırsatı ellerimizden kayıp gidiyor”ifadesi belirliyor.
İkincisini ise “İran, Şiiler arasındaki nüfuzunu yaygınlaştırarak onları Tahran’ın teokratik bayrağı altında birleştirmeyi ve Bahreyn’in, Suudi Arabistan’ın Irak’ın ve Lübnan’ın bütünlüğünü yok etmeyi tasavvur ediyor.Bu bağlamda, Tahran’ın nükleer silah edinme yönündeki koşuşturması sadece İsrail için değil, tüm bölge için bir problem teşkil ediyor”ifadesi oluşturuyor.

*
Emperyalizmin Bayan Rıce ile başlattığı neoliberal Büyük Orta Projesi önce Türkiye devlet kanadında Kemalizm’i  göçertmiştir.
Ardından Türkiye’nin modelliğinde  Bin Ali,Mübarek,Salih,Kaddafi,Esad’ın onlarca yıllık fakir,otoriter iktidarlarının temelsizliğinden yararla,merkezinde İsrail ve güvenliğinin bulunduğu ve etrafında çıkarlarına uyumlu ülkeler oluşturmaya yönelinmiştir.
Dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan siyasetçi,yöneticiler ve sivil toplum örgütleri bu ülkelerde toplumun büyük kesimini  peşlerine takmış-üstelik,orduları ve polis güçlerinin desteği ile ülkelerinde iktidar yapılmış bulunuyor.

*
Ne ki değişim ardışık olarak ülkeden ülkeye patlak verirken ve bir sonraki ülkeye geçiş sırasında medya ilk ülkede olanları kamuoyuna unuttursa da;
Bugün ilk ülkeden son ülkeye yeni rejimlerin sorunları çözmede hâlâ yerel ya da toprak etrafında mezhep- etnik niteliklerin giderek milliyetçiliğe dönüşen karakterde  direnişlerle karşılaşılıyor.
Bir türlü ne güven,ne istikrar ne de büyüme ve en fazla kârın transfer edilmesi sağlanamıyor.
Yeni İslamcı rejimler direnişlerin ardından toplumda bölünmenin ya da devletin yıkılması tehlikesinin önüne geçemiyor.
Üstelik ekonomik darboğazda olan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi,uzak çevreyi de kapsar yeni doktrini ile Rusya’nın ekonomide ve modern yaşam standartlarında lider olmak için Avrasya’da çekim merkezi olmak iddiasıyla sıkışıyor.
En geride İsrail ve İran bekliyor…

*
Onca kan,gözyaşı,can ve mala mâlolan Ortadoğu değişim sürecinde-bugün,Türkiye Ahmet Davutoğlu’nun,”Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü, hizmetkârı olmaya devam edeceğiz.Yeni Ortadoğu’da zulümler, baskılar, diktalar değil, halkın iradesi, halkın sesi, adaletin sesi hakim olacak. Türkiye bu sesin her yerde gür savunucusu olacak. Yeni Ortadoğu ile birlikte Türkiye’nin etrafında yeni bir barış kuşağı,istikrar ve refah kuşağı olacak. Ekonomik kalkınmamızı,demokratikleşmemizi, uluslararası itibarımızı bu yeni Ortadoğu ile gerçekleştireceğiz” ifadesiyle yükümlenen misyonda  ilerlemektedir.
Bayan Rice makalesinde bu misyonuyla Türkiye’ye bir paragraf açıyor,”Türkler,Kürtlerin Suriye’den koptuktan sonra Türkiye’deki kardeşlerini de aynısını yapmaya cesaretlendirmesinden umutsuzca korkmaları nedeniyle, çatışmanın içine çekiliyorlar. Ankara’nın geçtiğimiz ay boyunca NATO’dan yardım talep eden çığlıkları, dikkatimizi çekmiş olmalı. Fakat ABD nerede?”diye soruyor.

*
Türkiye Büyük Ortadoğu Projesinde Arap Baharı sürecinde oluşan Suriye krizinin yarattığı komplikasyonlara tek başına yanıt veremiyor.
Sınıra NATO’nun  temin ettiği ve kumandasını alacağı  Patriot füzeleri yerleştirirken  giderek pan-islamist yeni Osmanlıcı ve Sünni mezhep taassubuna dayalı  politikasının Şii İslam ülkelerine düşmanca tavrı ve bu tavra Irak,Suriye,İran’ın ve arkalarındaki Rusya’nın karşılıkları giderek birbirine  düşman komşu  ülkeler coğrafyası oluşturduğunu görmekten endişelidir -işte,krizin çözümünü NATO’ya bağlıyor.

*
Çünkü ne Bayan Rice’ın ABD’si ne de Türk iktidarının;
Türkiye’de ve Ortadoğu’daki rejimlerin değişim dalgası sürecinde neden hemen dağılıverdikleri,
Yerel mezhebî ve etnik aidiyetlerinin gücü,
Bütün bu ülkelerde yıllarca yoksulluk, cehalet ve din fanatizmi içinde rejime sessizce itirazda olan ya da aydınların,orta tabakanın birdenbire radikalizm ile nasıl ortak dil oluşturduğu,
Bu ülkelerdeki talebin azlığı,gelişimi engelleyen teknolojinin geriliği gibi yapısal sorunlara rağmen ABD neoliberalizmine kâr transferinin nasıl yapılabileceği,
İslam toplumlarında bunca fedakârlığına rağmen Batı’daki İslamofobini nedeni ve sonuçları ,
Bütün bunlara rağmen İslam dinini ılımlı İslama dönüştürmenin ve bir ılımlı İslam Ümmeti oluşturmanın anlamsızlığını algılamadıkları anlaşılıyor.

*
Bayan Rice Ortadoğu ülkelerinin etnik ve mezhepsel çatışmalarla bölünme yolunda hızla ilerlediği ve bunun sonucunda en hafifinden bölgesel savaşın endişesini hissetmekte yanılmıyor.
“Obama göreve” diyor ama… sorunun çözümünde Ortadoğu’nun o uğursuz proje ile çatışmaları körükleyen düşünce ve takipçilerinden vazgeçilmesi gereğini,
Mesela,Ortadoğu’da Kürt Sorununu barışçıl olarak-ancak ve ancak; Suriye,Türkiye,Irak,İran’da  kapsayıcı hükümetlerin  çoğulcu demokrasi ile ortaklaşa çözülebileceğini,
Bunun gibi Mısır’da,Libya,Yemen, Bahreyn’de,Irak,Suriye’de bölünmelerin,çatışmaların önüne geçmek için  -biricik çare,yalnızca akıl ve bilimin yönergesinde kapsayıcı hükümetlerin kurulmasına olanak tanımanın gerekliliğini düşünüyor mu, bilinmiyor…

28.11.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir