ORTADOĞU VE İSRAİL İÇİN İYİ DÜŞÜNCE

9.10.2012 - Mid East Ethnic lg
 

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven,”Dağda ölen teröriste acımıyorsanız insan değilsiniz.Ama eline silah alan,çoluk çocuk demeden insan katleden canavarlaşmış bir teröristi de etkisiz hale getiremeyen yönetime devlet denmez”diyor.
O sıralarda Özgür Suriye Ordusunun  beş karış kara sakalı ile  bir müslümanı öldürmeye koşturduğu Afgan,Pakistanlı,Çeçen,Suudi,Yemenli,Cezayirli,Mısırlı ya da Türk İslami terör örgütü mensubu teröristler bazen ellerinde silahları bazen fonda katliamlarıyla açılan her TV ekranından yaşam alanlarına arz-ı endam etmektedir; “lah’u akba” diye çığırırlarken,izleyenlerde “Allah belanızı versin” tepkisiyle ayrışmış hastalıklı sosyolojiler oluşuyor.

*
Oluk gibi kan akıyor yine de Suriye krizinin barışçıl  çözümde BM ve Arap Liginin Özel Temsilcisi diplomat Lakhdar Brahimi’nin,Cenevre’de tüm taraflarca desteklenen -fakat, ABD’nin toplantı sonrasında  Cumhurbaşkanı Esad’ın istifa etmesinde direnmesi nedeniyle; hükümetin ve silahlı muhalefetin ağır silahları kullanmaktan vazgeçmesi,tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulması ve barışçıl müzakereleri öngören planı işletilemiyor.
Çünkü ABD,Esad rejimine baskı yapmadan siyasi değişim beklemenin yararsız olduğu,diş göstermeden karar çıkartmanın anlamı olmadığı önyargısındadır.
Dışişleri Bakanı Hilary Clinton,”Esad rejiminin gidişini hızlandırmak ve Suriye’ye demokratik bir gelecek hazırlamaya yardım etmek amacıyla muhalefeti desteklemek için benzer görüşte olduğumuz ülkelerle birlikte çalışacağız”diyor.
*
Benzer görüşte ülkeler Türkiye,Suudi Arabistan ve Katar’dır;destekleyip,bir dediklerini iki etmedikleri ve “Allah’u Ekber” nidasıyla başka müslümanları öldürmeye koşturdukları TV ekranlarından sökün eden kirli amelleriyle insanlıktan çıkmış teröristler izleyenlere bir kez daha insanlığın ve çağdaşlığın doğrusu ve doğrultusunu hatırlatıyor.
Dinin toplumsal davranışı, sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak düşünülmesi yanlıştır ve sınırsız uygarlık çizgisinde halkların vicdan ve düşünce özgürlükleriyle  özgür insanlar yetiştirmek hedefinde olunmalıdır.

*
Rağmen ABD’nin -güya,barışçıl ve istikrarlı bir dünya için Arap Baharı sürecinde İslam aleminin sorunlarını çözerken siyasal,ekonomik,askeri gücünü ziyadesiyle din üzerinden kullanması, başlangıçta hiç öngörmediği halde lİslamı muzaffer etmek amacında birbirlerine örgütsel zincirle bağlı Müslüman Kardeşler Örgütü, El Kaide,Yemen’de Aden-Abyan İslam Ordusu,Mısır Gama’a İslamiyya örgütü,Cezayir Silahlı İslamcılar örgütü,Irak Ansar El-İslam ve sünni Tevhid- Cihat Cemaati gibi örgütlerin aşırı siyasi görüşleriyle aşırı siyasi reformlar istemesine ve bunları destekleyenlerle birlikte radikalizme yol açmıştır.
*
Radikalizmin İslam aleminde bir filme ait görüntülerin bir paylaşım sitesinde yayınlaması ardından ayaklanması üzerinden çok geçmemiştir.
Ortadoğu’da ABD askerlerinin varlığı, Irak’a yapılan askeri ve ekonomik saldırılar,ABD destekli İsrail’in Filistinlilere yaptığı muamelelerin belirsizliğinin bilediği ve dini motivasyonla beslenen milliyetçi duygularda İslami hareketlerin  yol açtığı komplikasyonların yarattığı dehşet  henüz tazedir.
ABD’nin 11 Eylül sonrasında başlattığı “Terörle mücadele” stratejisinde Afganistan’ı işgal için İslamcı El Kaide’yi bahane eden fakat  şimdi Suriye’de, Libya’da bu örgütle ya da bu çizgiye yakın anlayışı olan örgütlerle omuz omuza olan  politikasının -her geçen gün,kendine ve müttefiklerine zarar verme istidadı daha da büyük dehşet uyandırıyor.
*
Nitekim ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, bir yanda İslami Uyanış öte yanda Arap Baharı sürecinde radikalizmin önlenemeyen yükselişi çerçevesinde İsrail’in geleceğini projektör tutmaktadır.
Bakınız,”Eğer trilyonlarca ilave dolar verir ve ordumuzla düşmanlarına yeteri kadar vurursak İsrail kurtulabilir,2022 yılında İsrail olmayacak”diyor.

*
Ya da ABD İstihbarat Topluluğu,”İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” raporunda bir yanda Çin’in, öte yanda İslami Uyanış,radikalizm ve bilhassa Filistin yanlısı kuvvetin yükselişi sonunda İsrail’in ayakta kalamayacağı bildirmektedir.
ABD’nin giderek İsrail’i desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynaklarının olamayacağına- üstelik,İsrail’e verilen destekte ABD halkında  güçlü muhalefet oluştuğuna işaret ediliyor.
*
ABD’nin “Terörle mücadele” stratejisinin iflası giderek ortaya çıkıyor.
Mesela ABD Dışişleri Bakanlığı İran karşıtı eylemler yapan Halkın Mücahitleri terörist örgütünü terör listesinden çıkarmıştır.
Bu esnada Başbakan Maliki, Suriye politikasından rahatsızlık duyan Suudi Arabistan ve Katar’ın Irak’ta terör eylemlerinin başlıca destekleyicisi olduğuna işaret ediyor.
Ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin Türkiye’de kaçak yaşamasıyla birlikte artan terör olaylarında sadece Eylül ayında hayatını kaybeden 365 kişinin vebalini bu örgüte ve destekleyicilerine yüklüyor.
Ya da -mesela,sadece dün meydana gelen çatışmalarda -artık,birer TV yıldızı olan teröristlerin egemen Suriye devletine karşı ayaklanmaları sonucunda  73’ü sivil olmak üzere 100 den fazla kişi hayatını kaybediyor.
*
Ortadoğu’da İslami terör kanatıyor,İsrail’in bu kan gölünde boğulması kaçınılmaz akibeti gösteriyor.
Çünkü ABD,Ortadoğu’da ulusalcı ya da lâik felsefede herhangi bir ülkenin ümmeti bölen ve belli bir kavmiyeti herkese dayatan siyasetine karşı mücadele etmenin müslüman bireyin ve ümmetin vazifesi olduğu yanlış inanında siyasi oluşumları,cemaatler,sivil toplum örgütleri ve terör örgütlerini desteklemektedir -ki,bunlar yanlış inanlarında “ölümden öte ölüm yok”noktasında sabittirler.
Neden Başbakan Erdoğan, “Bu yola çıkarken kefen giydim”diyor? Ne densizlik!
Başta Erdoğan olmak üzere bunların inanlarından çağdaş düzeyi sorgulama, yakalama ve aşma anlayışı,insan hakları,düşünce, inanç ve girişim özgürlükleri,laik hukuk, katılımcı demokrasi, liberal ekonominin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı koyma iddiası ve ne yerel ne de küresel barış asla çıkmıyor…
*
Ölen teröristlere acınmıyorsa insanlıktan şüphe duymak gerekiyor ama ABD’nin de Ortadoğu’da bu inanın mümessillerine verdiği desteği daha fazla gecikmeden,derhal kesmesi gerekiyor.
Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov dünyanın değişmekte olduğuna ve bu yönde ciddi krizlerinin tek taraflı yaptırımlar yolu ile değil topluca çözmek gerekliliğine işaretle,”Rusya BM Güvenlik Konseyi kararlarının kötü amaçlarla yorumlanmasını önleme amacıyla tüm tedbirleri almıştır”diyor.
Savaşla barışın arasındaki ince çizgiye dikkat çekiyor.

9.10.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir