ENSTRÜMANTAL PEKAKA SENFONİSİ

<p>ENSTRÜMANTAL PEKAKA SENFONİSİ HÜSEYİN MÜMTAZ</p>
<p>Türkiye’nin her saat, her dakika yâni 7/24 akıl tutulmaları yaşadığı bir süreçte Necdet Özel ve Sadullah Ergin Beyefendilerin; kavrama yetenekleri son derece kısıtlı beyinlerde kasırga etkisi yapacak, bilmem kaç şiddetinde artçı şoklar yaratacak farklı açıklamalarının çakışması herhalde kaderin bir cilvesidir.
Sadullah Ergin’in NTV’ye; “Bir devlet, karşı karşıya olduğu bir sorunu çözmek için elindeki enstrümanların hepsini kullanır. Bunlar milletin geleceği ve selameti içindir. Abdullah Öcalan'ın da bu sürece girmesi konusunda ayrım yapmıyorum. Bu sorunu çözecek tüm enstrümanlar vardır. Değişen şartlar ve ortama göre, istihbarat birimi, siyaset kurumu, güvenlik bürokrasimiz oturup karar verirler. Hangi enstrümanı kullanmayı kararlaştırırlarsa onu kullanırlar. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir” açıklamasını yaptığı gün…
…Necdet Özel’in de Türkiye Gazetesi’nden Nuh Albayrak’ın, “Örgütün üst düzey yöneticilerinin nokta operasyonlarla etkisiz hale getirilmesi imkânsız mı?” sorusuna verdiği “Çok iyi korunuyorlar ve çok sık yer değiştiriyorlar. Etkisiz hale getirmek için çalışıyoruz” cevabını vermiş olması kelimenin tam anlamıyla “sarkastik bir salınım”dır.
Albayrak “Soru-Cevap” şeklinde ve “yazılı” olduğu anlaşılan mülakata “Lider Kadronun Peşindeyiz” başlığını uygun görmüş..
Çok da iyi etmiş.
Çünkü bize, “Yahu -Lider kadro- zaten elimizde, İmralı’da değil mi?” sorusunu sorma olanağı yaratmış..
İmralı’da mı değil?
İmralı’daki, “lider” mi değil?
İmralı’dakinin statüsünün “enstrüman”lıkla tarif ediliyor olması resmen “kademe ilerlemesi”dir. Terfi’dir.
O zaman da iki şık var…
a)Ya o enstrümanı artık biz üflüyoruz, yahut b) O enstrüman artık “kendi özgür iradesiyle” önüne bizim koyduğumuz notaları üflüyor.. ki biz de gözümüzü Kandil’e çevirmiş durumdayız.
Lâfın işte tam burasında gündeme “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” geliyor…
Hani zamanında şu ağızlarını doldura doldura söyledikleri hükümet....
“İmralı”daki, eğer 12 yıl sonra meseleye etki eden bir faktör haline gelmişse bunun baş sorumlusu, “kesinleşmiş yargı kararına rağmen” asmayıp da besleyen “triumvira”dır.
“Triumvira” ile üç silahşörleri (!), yâni ECEVİT-BAHÇELİ-YILMAZ’ı kastettiğimi okuyucu iyi bilir.
O devrin şimdi siyaset sahnesinde kalan tek “enstrümanı” Bahçeli’dir. Enstrümanlar konusunda en son konuşması gereken de yine Bahçeli’dir.
Kimse seçim meydanlarındaki “ip atma/sen assaydın” gösterilerine aldanmamalıdır. İlk taşı, en az günahı olan atmalıdır.
Ne demek; “Öcalan’ı Amerika bize asmamamız koşuluyla teslim etti”?
Amerika bağımsız bir ülkenin yargısına ne karışır? Bağımsız bir ülkenin siyasi iktidar(lar)ı bağımsız yargısının ne karar vereceğini nereden bilebilir?
Ve Amerika’ya kalkıp “asmayacağız” sözünü nasıl verirler?
Ve o sözü verip uygulayanlar Türkiye’nin uzak/yakın geleceğinde Öcalan kılıklı Amerikan ipoteğini nasıl kabul ederler?
Bahçeli’nin Türk siyasi hayatındaki yeri “Öcalan’ı asmayan ülkücü”dür.
Bahçeli Türk siyasetinin yakasından düşmüyorsa artık hiç olmazsa bu konuda susmalıdır.
Tesadüfe bakın ki, Ergin ve Özel beyefendilerin konuştuklarının ertesi günkü Türkiye Gazetesinin manşeti şöyle idi;
“Çin, bütün dünyayı böyle kandırdı”.</p>
<p>“Karadeniz'de Ukrayna tersanelerinde üretilen uçak gemisi, boğazlardan "Yüzen otel" olacak gerekçesiyle geçirilip uzun pazarlıkların ardından geçiş izni kopartılan Varyag, resmen uçak gemisi oldu. İSTANBUL - - Çin'in platformunu Ukrayna'dan satın aldığı Varyag, düzenlenen bayrak töreninin ardından ülkenin ilk 'uçak gemisi' olarak donanmaya teslim edildi. Dümensiz ve motorsuz şekilde Ekim 2001'de Türkiye boğazlarından geçirilen geminin yenilenme projesine 2002'de başlanmıştı”.
Çin sizce acaba dünyayı mı kandırmış, yoksa gözünün içine baka baka Türkiye’yi mi kandırmış oluyor?
Peki, “kandırılan” 2001 yılında başımızda yine o meşhur “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” yok muydu?
Bu kadar tesadüf size de çok gelmiyor mu?
Ben bu çekilmez senfoniyi bu akortsuz çalgılardan artık dinlemek istemiyorum..Kulaklarım isyan ediyor.
Cümle enstrümanların müzikalitesi sıfır.
Ne hazan, ne hüzzam.. Kürdî bile değil..
Hep 9/8…</p>
<p>57′NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ</p> - hqdefault3

<p>ENSTRÜMANTAL PEKAKA SENFONİSİ HÜSEYİN MÜMTAZ</p>
<p>Türkiye’nin her saat, her dakika yâni 7/24 akıl tutulmaları yaşadığı bir süreçte Necdet Özel ve Sadullah Ergin Beyefendilerin; kavrama yetenekleri son derece kısıtlı beyinlerde kasırga etkisi yapacak, bilmem kaç şiddetinde artçı şoklar yaratacak farklı açıklamalarının çakışması herhalde kaderin bir cilvesidir.
Sadullah Ergin’in NTV’ye; “Bir devlet, karşı karşıya olduğu bir sorunu çözmek için elindeki enstrümanların hepsini kullanır. Bunlar milletin geleceği ve selameti içindir. Abdullah Öcalan'ın da bu sürece girmesi konusunda ayrım yapmıyorum. Bu sorunu çözecek tüm enstrümanlar vardır. Değişen şartlar ve ortama göre, istihbarat birimi, siyaset kurumu, güvenlik bürokrasimiz oturup karar verirler. Hangi enstrümanı kullanmayı kararlaştırırlarsa onu kullanırlar. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir” açıklamasını yaptığı gün…
…Necdet Özel’in de Türkiye Gazetesi’nden Nuh Albayrak’ın, “Örgütün üst düzey yöneticilerinin nokta operasyonlarla etkisiz hale getirilmesi imkânsız mı?” sorusuna verdiği “Çok iyi korunuyorlar ve çok sık yer değiştiriyorlar. Etkisiz hale getirmek için çalışıyoruz” cevabını vermiş olması kelimenin tam anlamıyla “sarkastik bir salınım”dır.
Albayrak “Soru-Cevap” şeklinde ve “yazılı” olduğu anlaşılan mülakata “Lider Kadronun Peşindeyiz” başlığını uygun görmüş..
Çok da iyi etmiş.
Çünkü bize, “Yahu -Lider kadro- zaten elimizde, İmralı’da değil mi?” sorusunu sorma olanağı yaratmış..
İmralı’da mı değil?
İmralı’daki, “lider” mi değil?
İmralı’dakinin statüsünün “enstrüman”lıkla tarif ediliyor olması resmen “kademe ilerlemesi”dir. Terfi’dir.
O zaman da iki şık var…
a)Ya o enstrümanı artık biz üflüyoruz, yahut b) O enstrüman artık “kendi özgür iradesiyle” önüne bizim koyduğumuz notaları üflüyor.. ki biz de gözümüzü Kandil’e çevirmiş durumdayız.
Lâfın işte tam burasında gündeme “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” geliyor…
Hani zamanında şu ağızlarını doldura doldura söyledikleri hükümet....
“İmralı”daki, eğer 12 yıl sonra meseleye etki eden bir faktör haline gelmişse bunun baş sorumlusu, “kesinleşmiş yargı kararına rağmen” asmayıp da besleyen “triumvira”dır.
“Triumvira” ile üç silahşörleri (!), yâni ECEVİT-BAHÇELİ-YILMAZ’ı kastettiğimi okuyucu iyi bilir.
O devrin şimdi siyaset sahnesinde kalan tek “enstrümanı” Bahçeli’dir. Enstrümanlar konusunda en son konuşması gereken de yine Bahçeli’dir.
Kimse seçim meydanlarındaki “ip atma/sen assaydın” gösterilerine aldanmamalıdır. İlk taşı, en az günahı olan atmalıdır.
Ne demek; “Öcalan’ı Amerika bize asmamamız koşuluyla teslim etti”?
Amerika bağımsız bir ülkenin yargısına ne karışır? Bağımsız bir ülkenin siyasi iktidar(lar)ı bağımsız yargısının ne karar vereceğini nereden bilebilir?
Ve Amerika’ya kalkıp “asmayacağız” sözünü nasıl verirler?
Ve o sözü verip uygulayanlar Türkiye’nin uzak/yakın geleceğinde Öcalan kılıklı Amerikan ipoteğini nasıl kabul ederler?
Bahçeli’nin Türk siyasi hayatındaki yeri “Öcalan’ı asmayan ülkücü”dür.
Bahçeli Türk siyasetinin yakasından düşmüyorsa artık hiç olmazsa bu konuda susmalıdır.
Tesadüfe bakın ki, Ergin ve Özel beyefendilerin konuştuklarının ertesi günkü Türkiye Gazetesinin manşeti şöyle idi;
“Çin, bütün dünyayı böyle kandırdı”.</p>
<p>“Karadeniz'de Ukrayna tersanelerinde üretilen uçak gemisi, boğazlardan "Yüzen otel" olacak gerekçesiyle geçirilip uzun pazarlıkların ardından geçiş izni kopartılan Varyag, resmen uçak gemisi oldu. İSTANBUL - - Çin'in platformunu Ukrayna'dan satın aldığı Varyag, düzenlenen bayrak töreninin ardından ülkenin ilk 'uçak gemisi' olarak donanmaya teslim edildi. Dümensiz ve motorsuz şekilde Ekim 2001'de Türkiye boğazlarından geçirilen geminin yenilenme projesine 2002'de başlanmıştı”.
Çin sizce acaba dünyayı mı kandırmış, yoksa gözünün içine baka baka Türkiye’yi mi kandırmış oluyor?
Peki, “kandırılan” 2001 yılında başımızda yine o meşhur “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” yok muydu?
Bu kadar tesadüf size de çok gelmiyor mu?
Ben bu çekilmez senfoniyi bu akortsuz çalgılardan artık dinlemek istemiyorum..Kulaklarım isyan ediyor.
Cümle enstrümanların müzikalitesi sıfır.
Ne hazan, ne hüzzam.. Kürdî bile değil..
Hep 9/8…</p>
<p>57′NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ</p> - 167812871

ENSTRÜMANTAL PEKAKA SENFONİSİ
HÜSEYİN MÜMTAZ

Türkiye’nin her saat, her dakika yâni 7/24 akıl tutulmaları yaşadığı bir süreçte Necdet Özel ve Sadullah Ergin Beyefendilerin; kavrama yetenekleri son derece kısıtlı beyinlerde kasırga etkisi yapacak, bilmem kaç şiddetinde artçı şoklar yaratacak farklı açıklamalarının çakışması herhalde kaderin bir cilvesidir.
Sadullah Ergin’in NTV’ye; “Bir devlet, karşı karşıya olduğu bir sorunu çözmek için elindeki enstrümanların hepsini kullanır. Bunlar milletin geleceği ve selameti içindir. Abdullah Öcalan’ın da bu sürece girmesi konusunda ayrım yapmıyorum. Bu sorunu çözecek tüm enstrümanlar vardır. Değişen şartlar ve ortama göre, istihbarat birimi, siyaset kurumu, güvenlik bürokrasimiz oturup karar verirler. Hangi enstrümanı kullanmayı kararlaştırırlarsa onu kullanırlar. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir” açıklamasını yaptığı gün…
…Necdet Özel’in de Türkiye Gazetesi’nden Nuh Albayrak’ın, “Örgütün üst düzey yöneticilerinin nokta operasyonlarla etkisiz hale getirilmesi imkânsız mı?” sorusuna verdiği “Çok iyi korunuyorlar ve çok sık yer değiştiriyorlar. Etkisiz hale getirmek için çalışıyoruz” cevabını vermiş olması kelimenin tam anlamıyla “sarkastik bir salınım”dır.
Albayrak “Soru-Cevap” şeklinde ve “yazılı” olduğu anlaşılan mülakata “Lider Kadronun Peşindeyiz” başlığını uygun görmüş..
Çok da iyi etmiş.
Çünkü bize, “Yahu -Lider kadro- zaten elimizde, İmralı’da değil mi?” sorusunu sorma olanağı yaratmış..
İmralı’da mı değil?
İmralı’daki, “lider” mi değil?
İmralı’dakinin statüsünün “enstrüman”lıkla tarif ediliyor olması resmen “kademe ilerlemesi”dir. Terfi’dir.
O zaman da iki şık var…
a)Ya o enstrümanı artık biz üflüyoruz, yahut b) O enstrüman artık “kendi özgür iradesiyle” önüne bizim koyduğumuz notaları üflüyor.. ki biz de gözümüzü Kandil’e çevirmiş durumdayız.
Lâfın işte tam burasında gündeme “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” geliyor…
Hani zamanında şu ağızlarını doldura doldura söyledikleri hükümet….
“İmralı”daki, eğer 12 yıl sonra meseleye etki eden bir faktör haline gelmişse bunun baş sorumlusu, “kesinleşmiş yargı kararına rağmen” asmayıp da besleyen “triumvira”dır.
“Triumvira” ile üç silahşörleri (!), yâni ECEVİT-BAHÇELİ-YILMAZ’ı kastettiğimi okuyucu iyi bilir.
O devrin şimdi siyaset sahnesinde kalan tek “enstrümanı” Bahçeli’dir. Enstrümanlar konusunda en son konuşması gereken de yine Bahçeli’dir.
Kimse seçim meydanlarındaki “ip atma/sen assaydın” gösterilerine aldanmamalıdır. İlk taşı, en az günahı olan atmalıdır.
Ne demek; “Öcalan’ı Amerika bize asmamamız koşuluyla teslim etti”?
Amerika bağımsız bir ülkenin yargısına ne karışır? Bağımsız bir ülkenin siyasi iktidar(lar)ı bağımsız yargısının ne karar vereceğini nereden bilebilir?
Ve Amerika’ya kalkıp “asmayacağız” sözünü nasıl verirler?
Ve o sözü verip uygulayanlar Türkiye’nin uzak/yakın geleceğinde Öcalan kılıklı Amerikan ipoteğini nasıl kabul ederler?
Bahçeli’nin Türk siyasi hayatındaki yeri “Öcalan’ı asmayan ülkücü”dür.
Bahçeli Türk siyasetinin yakasından düşmüyorsa artık hiç olmazsa bu konuda susmalıdır.
Tesadüfe bakın ki, Ergin ve Özel beyefendilerin konuştuklarının ertesi günkü Türkiye Gazetesinin manşeti şöyle idi;
“Çin, bütün dünyayı böyle kandırdı”.

“Karadeniz’de Ukrayna tersanelerinde üretilen uçak gemisi, boğazlardan “Yüzen otel” olacak gerekçesiyle geçirilip uzun pazarlıkların ardından geçiş izni kopartılan Varyag, resmen uçak gemisi oldu. İSTANBUL – – Çin’in platformunu Ukrayna’dan satın aldığı Varyag, düzenlenen bayrak töreninin ardından ülkenin ilk ‘uçak gemisi’ olarak donanmaya teslim edildi. Dümensiz ve motorsuz şekilde Ekim 2001’de Türkiye boğazlarından geçirilen geminin yenilenme projesine 2002’de başlanmıştı”.
Çin sizce acaba dünyayı mı kandırmış, yoksa gözünün içine baka baka Türkiye’yi mi kandırmış oluyor?
Peki, “kandırılan” 2001 yılında başımızda yine o meşhur “57’inci CUMHURİYET HÜKÜMETİ” yok muydu?
Bu kadar tesadüf size de çok gelmiyor mu?
Ben bu çekilmez senfoniyi bu akortsuz çalgılardan artık dinlemek istemiyorum..Kulaklarım isyan ediyor.
Cümle enstrümanların müzikalitesi sıfır.
Ne hazan, ne hüzzam.. Kürdî bile değil..
Hep 9/8…

57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir