ERDOĞAN MERKEZLİ BÜYÜK OYUN

21.9.2012 - 95665342 433e0fd8 59d4 4dfb 9c10 6b314b43f886 1

 
ABD, AKP eliyle Türkiye’de uyguladığı değişimi Ortadoğu’ya Arap Baharıyla yansıtıyor ve krizlerinin faturasını hem Türk hem de Arap İslam toplumlarından kesiyor.
Barışçıl ve istikrarlı bir dünyanın liderliğini teminen bu coğrafyadan da ekonomi,siyaset,sosyal politikaların yeniden yapılandırılmasını sağlamaya çalışarak genişliyor.
Ne ki Rusya ve Çin uluslararası sorunların barışcıl çözümüne hemfikir olmakla beraber dünyanın çok kutuplu hale gelmekte olduğu savındadır.
Beheri dünyanın güvenlik alanında en büyük oyuncular olan ABD,Rusya ve Çin tüm fikir ayrılıklarına rağmen aralarından birinin küresel bir polise dönüşmemesi için birbirleriyle rekabet halinde birbirlerini dengeleyen güçler olmak zorundadır.

*
Yeni küresel dengenin tesis edilmesi için aralarındaki soğuk savaş kalıntılarının tüketilmesi,katma değer sağlayacak konularda işbirliğinde olunması,küresel askeri faaliyetlerde karşılıklı güvenin tesis edilmesi gerekiyor.
Halbuki ABD füze savar sistemlerinin Rusya ve Çin’in caydırma sistemlerine yöneltilmiş olmadığına dair hukuki garantiler vermiyor.
Dolayısıyla ABD’nin barışçıl ve istikrarlı dünya için Avrupa-Atlantik ve Asya-Pasifik’te ekonomilerin ve siyasetin yeniden yapılandırması idealine güven duyulmuyor.

*
Giderek kozların açıkça oynandığı bir süreç yaşanmaktadır.
ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, bu kez de amacın Çin’e yönelik olmadığından bahisle Japonya’da ikinci bir füze savunma sistemi kurulacağını açıklıyor.
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ni devre dışı bırakarak Suriye muhalefeti ile yakından çalışmak ve onlara mevcut Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın devrilmesi için yardım etmek niyetinde olduğunu belirtiyor.
Cumhuriyetçi Başkan adayı Mitt Romney,” Rusya bizim birinci düşmanımızdır” derken,Demokrat Barack Obama ona,”Düşünceleriniz soğuk savaş zamanının düzeyinde kalmışsa El-Kaide’ye değil Rusya’ya başlıca düşmanımız diyeceksiniz” diyor.

*
İstikrar ve kurumsallaşmış bir küresel demokrasi,hukukun üstünlüğü,insan haklarına saygı ve tüm gereklilikleri işleyen bir pazar ekonomisi oluşturulmasında anlaşma sağlanamıyor,bir keşmekeştir gidiyor;kozlar Ortadoğu’da Suriye ve İran sorunlarından yeni küresel denge arayışlarının büyük muhatabı olması nedeniyle ABD’ye yaklaşan Başkanlık seçimlerine yansıtılıyor.

*
Kozlardan ilki; İsrail’in Arap Baharı sürecinde bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonunun büyümüş- bu suretle,güvenlik risklerinin yükselmesi durumudur-ki,bu durum kapsamlı bir Ortadoğu barışına da engel oluyor.
Çünkü ABD’nin küresel hatası sonunda İslam düşüncesi ve pratiğinin bir siyaset teorisi olmadığı halde İslam dinini siyasallaştırması sürecinde modernite aşınmış,dinsel radikalizm giderek her yöne genişlemiştir.
İşte ABD’li bir yönetmenin İslam düşmanlığını işleyen bir filminin internete servis edilmesiyle terörist unsurların Libya Bingazi’de ABD Konsolosluğuna saldırması ardından hiç öngörülmediği halde Mısır’da,Irak,İran,Yemen,Sudan,Fas ve Tunus’taki halk ayaklanmaları İsrail ile birlikte ABD’nin de kabuslar görmesine yol açıyor.
Üstelik Arap ülke yönetimlerinin militan İslam ve terörünü tasfiye edecek istihbarat servislerinin,güvenlik güçlerinin yeni sistemlerine adapte olmaları süreci henüz yaşanmaktadır, İslami terörle mücadele uluslararası işbirliğini -bu ise ,yeni küresel dengeyi gerektiriyor.

*
İkinci koz, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın,Suriye’deki savaşın ”sadece kendi ülkesini değil İsrail karşıtı direniş eksenini de hedef aldığı”söyleminden gelişmektedir.
Rusya ile Çin bu savaşa dışarıdan müdahale edilmesini önlemekte,Suriye’nin egemenliğine saygı gösterilmesi ve BM Özel Temsilcisi Lakhdar Brahimi’nin,Cenevre’de tüm taraflarca desteklenen -fakat,ABD’nin öncelikle Cumhurbaşkanı Esad’ın istifa etmesinde direnmesi nedeniyle işlemeyen, hükümetin ve silahlı muhalefetin ağır silahları kullanmaktan vazgeçmesi,tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulması ve barışçıl müzakereleri öngören planına işlerlik kazandırılmasını istiyor-bu suretle,Beşar Esad’ın işaret ettiği direniş ekseninde ikinci kozu oluşturan potansiyel yükseltiliyor.

*
Taraflar küresel dengenin oluşmasının bu noktasında kozlarına rağmen ne anlaşabilmektedir ne de yenişiliyor.
Ne Suriye sorunu çözülüyor ne de tüm İslam ülkelerine model olarak sunulan ve Arap Baharı sürecinde en önemli rolü oynayan Türkiye’de muhaliflere destek veren, beslenen,ceplerine para konan,eğitilen,silahlandırılan,sırtları okşanan ve çarpışan Afgan,Pakistanlı,Libyalı,Çeçen,Suudi,Türk İslami terör örgütleri ve teröristlerin pazarının-şu saatte, Rusya teminatıyla rejim ordusunun korumasında olan kimyasal silahlara Esad sonrasında sahip olmaları hali -bilhassa,İsrail’de dehşet yaratıyor.
Türkiye’nin hem Suriye sorunundaki önemli rolü hem de terör örgütleri ve teröristlere oluşturduğu piyasa kısa sürede çözümlenmesi gerekli bir risktir, üçüncü kozu oluşturuyor.

*
Bu sırada Türkiye’nin Suriye tecrübesiyle Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte Irak’taki tüm silahlı grupları Özgür Irak Ordusu adıyla tek bir çatı altında toplamaya çalıştığı haberleri gelmektedir.
Ankara’da ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey,ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki olaylara bakışının benzer olduğunu, bu ve diğer bölgesel konularda birlikte çalışmakta mutabık kalındığını açıklıyor.
Üzerinden bir tam gün geçmeden ABD’nin işaretiyle Suriye Krizinin çözümü yönünde Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin aracılığı ile Kahire’de Türkiye,Suudi Arabistan,Mısır ve ilk kez İran dışişleri bakanlarının yaptığı toplantıdan,
İran Ulusal Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu Başkanı Mısır,S.Arabistan ve Türkiye’nin Suriye cumhurbaşkanının değişmesi şartından vazgeçmeyi kabul ettiklerini açıklıyor!

*
Ne ki Uluslararası Af Örgütü, Suriye ordusunun ve muhaliflerin saldırılarında sivil halkın dahi hedef alındığını,iç savaşın tüm acımasızlığı ile sürdüğünü rapor etmektedir.
Kahire toplantısına rağmen taraflar arasında güven bir türlü oluşmuyor,küresel dengenin oluşturulabilmesi için ABD’nin Suriye cephesini oluşturan üçüncü koz: Türkiye’nin Başkan seçimlerinin çok yaklaştığı şu sürece sürdürülmesi işleniyor.
Çünkü Türk hükümeti halkın ekseriyetinin Suriye ile savaş istemeyen tutumu, PKK terör örgütünün ardı arkası kesilmeyen kanlı saldırılarından giderek yükselen öfkesiyle kuşatılmakta, yalnızlaşmakta ve sorunları çözme gücünü yitirmektedir.

*
O nedenle PKK terör örgütünün hem böylesi terörist pazarının yanıbaşında kimlerle,nereden ve nasıl derinleşebildiğini istihbar edemiyor,engelleyemiyor.
Hem ABD’nin Arap Baharı sürecine İslam Birliği inanıyla bağlıdır, toplumcu ekonomi ve siyaset felsefesinde PKK ile barış yoluna dönmesi olası görülmüyor.
Hem bu devasa terörist pazarını -bırakınız, Suriye’yi,Türkiye’de dahi kontrol edememektedir -ki, bu örgütlerin İslami Cihad adına İsrail’e olası saldırısının önlenmesi işbirliğinde verimliliği endişe oluşturuyor.
Hem de Arap Baharına bizzat katılan ve radikal unsurlarla birlikte isyancı kuvvetlerle omuz omuza savaşmasına rağmen İslam düşmanlığını işleyen bir film ile Libya’da, Mısır,Irak,İran,Yemen,Sudan,Fas ve Tunus’ta halkı uyaran ve ayaklanma başlatan terörist unsurların olası tehditlerinin önlenmesi,belirlenmeleri ve tasfiye edilmelerinde ki katkısından şüpheye düşülüyor.

*
Büyük güçler küresel dengenin oluşması yolunda,Suriye’den hareketle Ortadoğu gelişmelerinde daha fazla güven duymak ihtiyacındadır.
Mısır dörtlü toplantısı bu aşamada Esad’ın yerini koruyup-korumayacağına dair güven duyulacak bir sonucu vermiyor-buna mukabil,her türlü politikasında çıkmazda Başbakan Erdoğan “Bölgesel Sakinleşmenin Garantisi” olmak üzere arkasında ABD plutokrasisi bulunan başkanlık seçimlerinde Obama ve Romney’in önüne atılıyor…

21.9.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir