Site icon Turkish Forum

EVDEKİ BULGUR MESELESİ

EVDEKİ BULGUR MESELESİ - sevr anlasmasi osmanli

EVDEKİ BULGUR MESELESİ

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Dünkü “CEHENNEME GİDEN YOL” başlıklı yazımızı şöyle bitirmiştik;

“ ‘Proce’nin, ‘Arap Baharı’ ile de sınırlı kalmayacağı anlaşılıyor..

BDP Van Milletvekili Üçer, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Van ilinde bugün, Kürdistan bölgesindeki Kürt hareketlerinin önderinin Öcalan olduğunu söyleyerek; ‘Kürdistan halkını tehdit etmek yerine, Kuzey Kürdistan’da yani Türkiye sınırları içerisindeki Kürtlerin haklarını vermeye dönük bir projeler geliştirilsin. ….Suriye’de özerkliğini ilan etmiş Kürt konseyini saygıyla selamlıyoruz. Yaşasın özgür özerk Kürdistan. Türkiye tanımasa da, dünya tanımasa da, Birleşmiş Milletler tanımasa da tarih bunu böyle yazsın. Milyonlarca Kürt halkı nasıl federal Kürdistan hükümetini yüreğine basarak tanıdı ise Suriye’de özerkliğini ilan etmiş özerk Kürdistanı da herkes tanıyacak. Bugünden sonrası da artık Kürt baharıdır. 4 parça Kürdistan’da tüm dünyada Kürtlerin adı özgürlükle anılacak’ dedi.

Olayların önünde miyiz, arkasında mı?

Bu coğrafyada etken faktör müyüz, edilgen mi?

Kendimize ‘etken faktör’ rolü biçtiğimize göre; ‘aktif etken’ miyiz, ‘nötr/kararsız etken’ mi?

Farkında mıyız?

Mutfakta biri(leri) mi var?”

Yazıyı bitirmiş ve sıkıntıyla, bir daha aynı konuyu yazmamayı dileyerek arkamıza yaslanmıştık..

Ama mutfakta gerçekten birileri varmış.. Meğer turpun büyüğü daha torbadaymış.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Van’ın milletvekili Üçer’in yukarıdaki sözlerinin üzerinden daha 24 saat geçmeden “mutfaktan yine tıkırtı” geldi.

“Baydemir: Türkiye’de Özerk Kürdistan olacak.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, kentte görev yapan gazetecilere Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde iftar yemeği verdi. BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt’ün de katıldığı yemekte Türkçe ve Kürtçe konuşan Baydemir, Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Baydemir, hükümetin komşularla sıfır problem politikasını eleştirerek, ‘Nasıl olur da sıfır problem olan komşu ülkelerimizle sıfır problem noktasından bugün Suriye Kürdistan’ının topraklarını bir nevi tampon bölge adı altında işgal politikasına gelmiş bulunuyoruz. Bu nasıl bir cinnet halidir. Eğer ki, komşularımızın Kürtler olmasından haz etmiyorsak, Kürtler komşularımız olduğunda yaşam bize çekilmez hale geliyorsa, peki bu ülkede yaşayan 20 milyon Kürt’le nasıl bir arada yaşayacaksınız. Bu ülkeyi yönetenlere çok açık ve net söylüyorum; 20 milyonu yok sayarak artık dış ve iç siyaset yapmaktan vazgeçmelidir. Kürt’ün sevinci devletin üzüntüsü olmamalıdır. Kürt’ün heyecanı devletin kaygısı olmamalıdır. Eğer böyle olmaya devam ederse kaygımız ve endişemiz o ki, bugünleri de hep beraber arayacağız’ dedi.

Baydemir, sıkıntılı bir atmosferin arifesinde bulunulduğunu belirterek, şöyle dedi: ’Ahlaki vicdani sorumluluğumun gereği olarak ifade ediyorum. İl Başkanım burada, siyasi temsilcilerimiz var. Parlamentoda doğru bir siyaset izliyorlar. Ama ahlaki ve vicdani sorumluluğumun gereği olarak Suriye’nin, Suriye Kürdistan’ının işgali bir cinnet olacaktır ve Ortadoğu’ya barışı olabildiğince uzaklaştıracaktır. Yegâne yol bütün Ortadoğu coğrafyasında, Irak’ta olduğu gibi ya da benzeri İran’da da özerk Kürdistan olacaktır, Türkiye’de de özerk Kürdistan olacaktır, Suriye’ye de özerk Kürdistan olacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur diye düşünüyorum. 20 milyon Kürt artık kendi varlığını reddeden bir halkın varlığına, varlığını armağan etmeyecektir. Bunu bütün dünya böyle bilsin. Halen kardeşliğine inandığımız Türk halkı da lütfen böyle bilsin. Varlığımızı tanımayan hiç bir halka varlığımıza armağan etmeyeceğiz’.

 Baydemir, ‘Barış elimizi, dostluk elimizi, birlikte yaşam isteğimizi her zaman ifade ettik’ diyerek, şöyle devam etti: ‘Bundan sonra da beklentimiz, gerçekten Türk halkı, biz Kürt halkıyla, biz Kürdistanlılarla birlikte yaşamak istiyor mu? Eğer Türkiye halkı, Türk halkı biz Kürtlerle, Kürdistanlılarla birlikte yaşamak istiyorsa, o halde söz sırası sizindir. Sizin hükümetin veya devletin bu politikasına karşı çıkmanız gerekiyor. Hiç bir Kürt hükümetin Kamışlı’yı, Afrin’i işgaline asla ve asla rıza göstermeyecektir. Kendi namı hesabıma siyasi sorumluluktan bağımsız olarak söylüyorum. Kürt halkının bir evladı olarak asla ve asla böyle bir şeye biz de eyvallah demeyeceğiz. Şüphesiz ki, benim silahım yok. Ama bir elimiz var, çıplak bir elimiz var ve bir yüreğimiz var. Elimizle, dilimizle ve yüreğimizle bu politikaya karşı çıkacağız.’

Osman Baydemir, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde PKK’lıların karayoluna döşediği mayını patlaması sonucu 2 askerin şehit olmasına değindi. Baydemir, ‘Dün Diyarbakır sıkıntılı bir gün yaşadı. Bugün yine sıkıntılı bir gün yaşadı. İki insanın cenazesi bu kentten Türkiye’nin batı yakasına gitti, gidiyor. Bütün bunların sona ermesi gerekiyor. Artık hiç bir sorunumuzu F-16’ların yağdırdığı bombalarla, tankların, topların atmış olduğu bombalarla veya kurşunlarla çözme şansı yoktur diye düşünüyorum. Tek yok müzakeredir. Müzakerenin kurulacağı zeminde Kürt halkının haklı talebi olan idari ve siyasi statüdür. Kürt halkına ve Kürdistan coğrafyasına idari ve siyasi statü verilmediği müddetçe adalet tesis edilemeyecektir. Benim temennim Türk halkının, Türk devletinin şu anda yürütmüş olduğu politikaya biz Kürtlerden daha fazla dur demesidir’ dedi.

 Baydemir, bundan sonra aşırı bir merkezi bir yapıyla ülkeyi yönetmenin ortadan kalktığını ileri sürerek, ‘Ortadoğu’yu yönetmek ortadan kalkmıştır. Benim yüreğimden geçen, bir insan olarak yüreğimden geçen, özerk Kürdistan’ın başşehri Kamışlı’dır. Özerk Kürdistan’ın başşehri Diyarbakır’dır, özerk Kürdistan’ın başşehri Hevler’dir, (Erbil) özerk Kürdistan’ın başşehri Mahabad’dır. Benim yüreğimden geçen Mahabad’dır, ama onlar karar versinler benim yüreğimden Mahabad geçiyor’ diye konuştu.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan ve Ürdün sınırlarının ortadan kalkması gerektiğini ileri sürerek, ‘Gümrük birliğine geçilmelidir. İdari ve siyasi bir ortaklığa geçilmelidir. Ortak para birimine geçilmelidir. Tıpkı Avrupa Birliği’nde olduğu gibi. Kurtuluş bu yoldadır diye düşünüyorum. Kurtuluş kavgada değil, kurtuluş ret ve inkârda değil’ dedi”.

               Baydemir “Manifesto”yu yayınlamıştır.

               Sıkıldınız mı?

               Birisinin boğazınıza çöktüğü duygusuna mı kapıldınız?

Ne yapacaksınız?

Baydemir ekranlarda meşenin dallarıyla beraber “Has…tir” çektiği zaman ne yaptınızsa onu yapacaksınız.

Bu nasıl bir yeniden diriliştir, hangi tarihe dönüştür?

               Yazıyı okurken, becerebilirseniz sakin olmayı ve kısık bir sesle de Olgun Şimşek’in “Üflediler Söndüm”ünü dinlemenizi öneriyorum..

               Bir üflemeyle mi sönecektik?

               Dâvutoğlu dünyaya yön vermeye kalkarken, Ortadoğu’yu şekillendirmeye talip olurken Irak’tan sonra Suriye’de de “Özerk bir Kürt Bölgesi” kurulacağını öngörebiliyor muydu?

               Baydemir’in, uzatılan lokum pası ânında böyle değerlendireceğini düşünebiliyor muydu?

               Neden düşünmüyordu?

               Hiç mi tahmin etmiyordu?

Neden tahmin etmiyordu?

               Her gün Suriye’nin muhalifleri ağırlanırken sözün “Mahabad, Hevler, Kamışlı” ya… ve eninde sonunda Diyarbakır’a getirileceğini aklının köşesinden geçirmiyor muydu?

               Her duruma göre alternatif 80 çeşit planı yok mu?

Neden yok?

               Biz Irak’ı, Suriye’yi… şekillendirmeye çalışırken…

               Türkiye’ye şekil veriyorlar..

               Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Van’ın milletvekili Üçer veriyor, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Diyarbakır’ın Belediye Başkanı Baydemir veriyor?

               Siz ne yapıyorsunuz?

               Farkında mısınız, öngörülen Sykes-Picot, Rice-Ralph Peters haritası gerçekleşirse varılacak menzil Sevr haritasıdır.

               Ama o zaman bile “Ankara”nın, sıkış(tırıl)dığı yeni coğrafya(sın)da yeni komşularıyla “sıfır sorun” yaşayabileceğini tahmin etmiyorum.

               Samsun’u, Sinop’u, Amasya ve Eskişehir’i de isteyeceklerini düşünüyorum.

               İşte pirinç pilavı yapmaya niyetlenip de alış-veriş yapmak için AVM’lerdeki çokuluslu süpermarketlere giderken evdeki bulgurdan da olmak budur efendiler..

               Bunun adı da alış-veriş değil, veriş-veriş’tir, hep veriş’tir.

Demek ki mutfakta meğer gerçekten birileri varmış.

Ve malı götürüyormuş..

Yalnız buradaki “mal”, vatan toprağıdır.

Hiç olmazsa “aldığımız fiyata vermeye” ne dersiniz? 28 Temmuz 2012

 

57′NCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

 

 

 

 

Exit mobile version