MAA-LAT-YA MAA-LAT-YA

5.2.2012 - gunbatimi asker ucakgemisi

Büyük Atatürk’ün,”Uçurum kenarında yıkık bir ülke,türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar,yıllarca süren savaş ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan,yeni sosyete,yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler” ifadesiyle özetlediği Türkiye,
Wikileaks belgelerinde de tefrika edildiği üzere -şimdilerde,Allah ile kulun arasında çömmüş din bezirgânı ve ABD’nin -üstelik,bölgesine de model ettiği bir kukla zihniyetin erbabları yönetiminde bulunuyor.
Militan kadrolaşma,kurumların partileşmesi ve yalan-dolanla kokuşan bir düzen üzerinde kurulan egemenlik ve haksız edinilen  servetlerden ölçüsüz güc!

*
Ne oluyor?
ABD ve İsrail gibi sert güç unsurları İran’ın rejim niteliklerinden kaynaklandığına inandıkları nükleer programında uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinde olmayışını küresel tehdit  kabul etmektedir.
Buna karşın İran bekası açısından muhtemel bir savaşa karşı caydırıcılık gücü yüksek Hamas/Hizbullah-İsrail cephesine,Suriye ve Irak direnişiyle birlikte ve belki daha ileri menzillere yayılma garantilerine sarılmış bulunuyor.
Madem öyle İran’ın güvencini kırmak üzere Arap Coğrafyasında ekonominin yeni bir sermaye birikimi oluşturmayla pazar ekonomisine çekilmesini teminen milli gelir ve reel hayat arasında oluşmuş derin uçurumda etnik,mezhepsel,sınıfsal farklılıkları da kaşınan halkların tepkisiyle bölgenin sosyo-politiği istikrarsızlıkla yükleniyor.
İran BM Güvenlik Konseyinin ilave yaptırım kararlarıyla insanından- ulusuna ilişkide bulunulan topluluktan çıkarılma,sosyo-ekonomik ve kültürel olarak yalnız bırakılma suretiyle dış dünyadan koparılma amacıyla tecrit ediliyor.

*
İran ısrarla atom bombası üretimiyle ilgili kararlarının olmadığını bildirirken ve Uluslararası Atom Enerji Ajansının raporları henüz değerlendirilmekte olmasına rağmen ABD Savunma Bakanı Leon Panetta,İran’ın kendilerinin kırmızı çizgisinde bulunduğunu -çünkü,bir yıl içinde nükleer bomba ve iki-üç yıl içinde nükleer bomba taşıyıcı aracı
üretme aşamasında olduğunu açıklamaktadır.

*
Nitekim İran ile olası bir savaş için ABD,İngiltere ve Fransa Basra Körfezi bölgesine mütemadiyen askeri birlikler kaydırıyor.
ABD Basra Körfezinde iki uçak gemisi,bir destroyer ve bir atom denizaltısından bir gücü oluştururken,Katar’a  bombardıman uçakları,Umman Masira’da, İsrail’de10bin,

Küveyt’te 15 bin asker konuşlandırıyor.
Hint Okyanusunda Diego Garcia üssüne bombardıman uçaklarının kullanacağı yüzlerce beton delici bunker bombasının getirildiği söyleniyor.
İngiltere ve Fransa da BAE ve Suudi Arabistan’daki asker ve savaş araçları sayılarını arttırıyor.
Üstelik ABD Savunma Bakanı Leon Panetta,İran’ın nükleer programını engellemek için tüm ülkelerin İran’ı dünyadan tecrit etmeye yönelik daha sert yaptırımlara katılmasını istiyor.
Körfezde gerginlik artarken Suriye,Irak’ta da durum kötüleşmekte ve bölgenin güvenliği planlanan ya da rastgele bir provokasyonla patlamaya dönüşebilecek noktaya gelmektedir.
Vurulma olasılığı giderek artan İran savunma harcamalarını Mart ayından itibaren 2.5 kat arttırmaya hazırlanırken Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi,”Savaş olursa, yaşla kuru birlikte yanar”uyarısında bulunuyor.

*
Türkiye ABD ile işbirliğinde bilhassa İran’ın potansiyel cepheleri Suriye ve Irak’ın istikrarsızlaşması politikalarına fiili destek vermekte-üstelik,Rusya’nın stratejik güvenliği için ciddi tehlike olarak kabul ettiği ABD/NATO’nun Füze Savunma Sistemi radarını Malatya’da konuşlandırmış bulunmaktadır.
Bu noktada Orta Doğu’da gerginliğe neden olan krizlerin uluslararası hukuk çerçevesinde ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne,ulusal birliğine ve egemenliğine saygı içinde barışcıl çözüm arayışlarıyla savaş caydırıcılığında bulunan -aslında,çok kutuplu dünya ideali peşinde olan ülkelerin -mesela,Rusya’nın ya da ABD ve müttefikleri gibi sert
güçlerin hasmı durumunda İran’ın Türkiye’ye verdikleri değer ortaya çıkıyor!

*
Türkiye ulusal hasılasıyla dünyada 15.ülke konumundadır ve AKP hükümetinin 2023 öngörüsünde 10.ülke olmak hedefleniyor.
Ne ki dünya ekonomisi ve bilhassa AB’de uzun vadeli olacağı anlaşılan tüketimin azalması Türkiye ihracaatının ufkunu daraltıyor,Libya’da tutulmuş kontratlar 20 milyar dolardır,Suriye’den de 5 milyar dolar kaybedilince IMF verilerine göre 19.sıraya düşülmüş bulunuluyor.
Üstelik bir süre önce İran Meclis Başkanı Ali Laricani,İran petrolünü satın alan ve bunu İran Merkez Bankası aracılığı ile ödeyen herhangi bir ülke ya da şirkete ekonomik yaptırımlar uygulanması kararına karşı  enerji ihtiyacının yüzde 30’unu İran’dan sağlayan Türkiye’nin 15 milyar dolar cıvarındaki ticaretini  gündeme getiriyor!
Ya da Rusya!Türkiye’nin 2014-2015’te 100 milyar dolara çıkarmak istediği ticarete dikkat çekiyor.
*
Bu kez Türkiye’den askeri çözümlere karşı yeni bir dil gelişiyor ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu  ardarda,

Okumaya devam et  Nato Zirvesi Kararlari Tatmin Edici Degil
“Türkiye Suriye’li muhalefetle temaslarda bulunmuyor.Suriye rejiminden memnun olmayanları barışcıl yöntemler uygulamaya çağırıyoruz”,
“Türkiye,AB’nin İran’a karşı yaptırımlarını kabul etmiyor,enerji alanında İran ile işbirliğine devam edilecektir”,
“ABD ile İran silahlı bir çatışma içine girerse Türkiye onunla işbirliği yapmayı reddedecektir”açıklamalarında bulunuyor…

*
En dikkat çekicisi,”anlayan beri gelsin anlamında söylenen” füze savunma sisteminin İran dahil olmak üzere hiç bir ülkeye karşı olmadığı açıklamasıdır.
Davutoğlu,”NATO hiç bir belgesinde füze savunma sistemi her hangi bir somut ülkeye karşı kurulduğunu söylemiyor”diyor!

*
Gazeteci Barbara Opall,Roma Defense News’da yazdığı üzere Malatya,Kürecik’teki Füze Savunma Sistemi Radarı,İsrail’in Necef çölünde konuşlanmış  radar ile akupledir ve sadece ABD teknisyenlerinin  işletebileceği,verilerinin hiç bir NATO üyesiyle paylaşılmayacağı,Kürecik’ten alınan istihbaratın İsrail ile paylaşılacağı çok gelişmiş erken
uyarı sistemidir.
Bakan Davutoğlu’nun tüm açıklamalarının günü kurtarmanın ötesine gitmediği ve militan kadrolaşma, kurumların partileştirilmesi ve yalan-dolanla kokuşan bir düzen üzerinde kurulan egemenlik ve haksız edinilen servetlerle oluşan ölçüsüz gücün çoktandır Türkiye’yi olası savaşın ön cephesi haline getirdiği anlaşılıyor. 
*
Bize de,”Malatya Malatya bulunmaz eşin/Gönülleri coşturur ayla güneşin” âvâzeleriyle Malatya’ya dönüp,”hani coşku?”demek kalıyor…

5.2.2012


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir