KOCA PİRİ REİS, AFRODİTİ TÂCİZ EDİYOR

KOCA PİRİ REİS, AFRODİTİ TÂCİZ EDİYOR - afrodit

KOCA PİRİ REİS, AFRODİTİ TÂCİZ EDİYOR - afrodit

KOCA PİRİ REİS, AFRODİTİ TÂCİZ EDİYOR

Hüseyin MÜMTAZ
Rumlar Kıbrıs’ın etrafındaki denizi parsellemiş, bir parsele de “Afrodit” adını takmışlar.

İsim koymadaki becerilerini alkışlamak lâzım. Kıbrıs, Afrodit’in adası; Baf sahilleri de Afrodit’in, zamanın modası gereği “anadan üryan” denize girdiği yerler ya..

Coğrafyanın, tarihin ve ekonominin önemini çağımız insanına anlatabilmek ve politikanın dikkatini çekmek için “doğal gaz sondajı” yapılacak bölgeye doğrusu bundan iyi bir isim düşünülemezdi.

“Cevaben”, “Koca Piri Reis”in de Afrodit’in “üzerine” gönderilme zamanlaması cuk oturmuştur. Geminin adı başka bir şey olsaydı inanın bu kadar denk gelmezdi. Yeter ki dünyaya “derdimizi” iyi anlatabilelim.

Sonuçta, mevcut konjonktürde herhangi bir kriz Hristofiyas’ın işine gelecektir. Çünkü Türk tarafının; a)Yılsonuna kadar anlaşma, b)2012 başı referandum, c) Temmuz 2012’de sadece Rum tarafının değil “Birleşik Kıbrıs”ın AB Dönem Başkanı olması hedefini ortaya koyup koşulları zorlamaya başlaması karşısında 2013’de Başkanlık seçimlerinin yapılacağı güneyde Hristofiyas’ın;  kendisi için son derece önemli olan bu seçime gitmeden önce anlaşma/birleşme ve “tekbaşına dönem başkanlığı yapma” kozunu harcayacağı düşünülmemelidir.

Dolayısı ile Hristofiyas önce 1 Temmuz 2012’ye, sonra da 2013 seçimine kadar ipe un serecek, topu taca atacak, uzatmaları oynamak için her türlü krizden yararlanacaktır.

Piri Reis’in, Afrodit’in etrafında dolaşıp sarkıntılık yapması da Hristofiyas’a çok istediği bu çamura yatma fırsatını yaratacaktır.

Bu “genel görünüm”den sonra bakışlarımızı içeriye çevirebiliriz.

KKTC’de “hükümet” bu yıl içinde ikinci defa maaşları “gününde” ödeyememiştir. Maaşların ne zaman ödeneceği aylar, yıllar öncesinden belliyken “Maliye Bakanlığı’ndan bir yetkilinin” çıkıp da “kamu çalışanları ile kurum ve kuruluşlar dahil tüm ödemelerin bugün yapılamayacağı”nı açıklaması tam anlamıyla fiyaskodur.

Ekonomi olmadan gemi yürümez. Ekonomi olmadan politika yapamazsınız, içeride ve dışarıda kuvvetli olamaz, sözünüzü geçiremez, inandırıcı olamazsınız.

KKTC’de ekonomi iflas etmiş, gemi karaya oturmuştur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ünverdi, hükümet olarak Sosyal Sigortalar sistemini sağlam bir zemine oturtmak için bir yıldır çalışma yaptıklarını belirterek, sistemin ciddi bir bütçe açığı olduğunu söylemektedir.

İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanı Nazım Çavuşoğlu ise “Şu anda 7 bin 500 civarında kişinin vatandaşlığa başvuru hakkı olduğunu, bundan sonra her iki yılda bir yaklaşık 2 bin 500; 2014 yılından sonra da 5’er bin kişinin vatandaşlığa başvurma hakkı elde edeceğini” bildirdikten sonra; “Çalışma izni olan insanların ülke ekonomisinin çarklarının dönmesinde ter akıttığını” belirterek, “kimsenin bu kişilerin vatandaşlıklarına laf söylemeye hakkı olmadığını, KKTC halkının da, artık bu ülkede çalışmak için iş kolu seçme lüksü olmadığını, artık herkesin her işte çalışması gerektiğini” söylemektedir..

Demek ki ekonomik bunalım sadece teknik değil, “yapısal”dır, önce zihinlerde çözülmelidir.

Söz buraya gelmişken Kıbrıs Yurt Dışı Türkler Grubu’nda çok etki gören ve durumu aksettiren son derece çarpıcı bir iletiyi, sahibinin iznini alamadığım için isim belirtmeden paylaşmak istiyorum;

“Eğilmek istediğiniz konuları gördüm, hayal kırıklığına uğradığımı söylemem lâzım. Kıbrıs’ın kültürel girişimci pazarlayıcı olabilmesi için çok daha değişik konular bekliyordum. Kıbrıs’a gittiğim zaman küçük bir köye gittiğimi ama bu köyün kendine bakamadığını hissediyorum. Neden bakamıyor, çünkü gelen turist veya Kıbrıslı turistlere hiçbir şey sunmuyor. Pazarlar çok güzel ama satın almak istediğinizde tek Kıbrıs malı yok, Lefkara işinden başka o da çok pahalı, her şey Türkiye’den Hindistan’dan Bangladeş Çin ve Avrupa’dan geliyor. Yukarıda bahsettiğimin sebebini de çok iyi biliyorum. Herkes üniversite bitirmiş bankacılık öğretmenlik avukatlık doktorluk yapıyor. O girişimcilik iddiası yok. Köyler, büyük köylere dolmuş, köylerde çocuk yok, okul yok öğretmen yok. Sadece yaslılar ve büyük köyler de yaşlılarla dolmaya başlamış. Kıbrıs dinamik değil, işlemeyi kaybetmiş betonlaşmış, hem toprak hem de ruh olarak”.

Evet KKTC’de herkes üniversite mezunu, öğretmen, avukat, bankacı ve devlet memuru.. Üretici, emekçi yok.

Vasıfsız işlerde kimse çalışmıyor, bu “angarya” işler İçişleri Bakanı’nın dediği “Çalışma izni olan” insanlar tarafından yapılıyor.“Çalışma izni olan” bu insanların hepsi bir gecede gemilere doldurulup gönderilse; a)Hiçbir benzincide pompacı kalmayacağı için benzin alamazsınız, b)Sokakları temizleyemez, c)Hastalara bakamaz, c) Evlere temizlikçi ve d) Lokantalara garson, e) Otellere komi-belboy bulamaz, f) Portakal, çilek ve patateslerinizi toplayamazsınız.

“Liderler arası görüşmeler” (Şimdiye kadar toplumlar arası idi) iyi gidiyormuş, haritalar ve toprak konusuna kıyısından köşesinden girilmiş, Ekim sonu Long İsland’da “Al-ver” sürecine girilecekmiş.

Şu ekonomiye dönmek istiyorum..

Serhat İncirli 4 Mart 2010 günü şu rakamları vermişti;“Türkiye’de çalışan nüfusun (22 milyon) yüzde 13’ü kamuda görev yaparken, Yunanistan’da bu oran yüzde 35…    Yani yaklaşık 4,5 milyonluk çalışan nüfusun 1,6 milyonu devlet memuru…  Bizdeki oran, resmi nüfusumuza göre yüzde 40’ın üzerinde… -Kıbrıslı Türk- kökenli KKTC vatandaşları açısından bakarsanız belki de oranın yüzde 90 olduğunu da söylemek abartı olmaz… Yani çalışan her 10 Kıbrıslıdan biri devlet memurudur ya da emeklisidir… Durum böyle olduğunda, KKTC’nin krizinin,    Yunanistan’ın krizini rahatlıkla dövebildiğini de söylersek, haksız sayılmayız… Yunanistan ile daha başka benzerliklerimiz de var… Memur cenneti Yunanistan şu anda memur cehennemini yaşıyor…”

“İyi giden”, al/ver sürecine girilen ve sonunda referanduma gidileceği düşünülen “Görüşmeler” sürecine limon sıkmak, pişmiş aşa su katmak istemem ama çok basit bir hesap yapacağım..

“Ekonomi” başlığında “ne görüşüldü”?

Diyelim ki “anlaşma” oldu, yarın “Birleşme” için sandığa gidiyorsunuz. Nüfusun bir hesaba göre %40’ını, -Kıbrıslı Türk- kökenli KKTC vatandaşları açısından hesaplarsanız da %90’ını teşkil eden “memur”larımızdan acaba kaç tanesini “Birleşik Devlet” istihdam edecektir?

Hepsine aynen iş vereceğini düşünüyorsanız, aldanıyorsunuz.. “Birleşik devlet”de görev alacak “federal memurların” sayısı şimdikilerin ancak 20’de 1’i olabilir. Ekonomi ve maliye müşterek olacağı için, “Kurucu devletcikler”de görev alacak yerel memurlar da mevcutların 20’de 1’i..

Yâni sayın seyirciler, referandumda “BİRLEŞİK DEVLET”e, “Yes be annem” dediğiniz gün mevcut 20 memurdan 18’i bağa-bahçeye portakal toplamaya yahut benzinciye pompacılık yapmaya gidecektir.

Güvenlik Kuvvetleri’ne hiç ihtiyaç kalmayacağı için “külliyen” terhis/emekli edileceklerdir. Bütün KKTC vatandaşları bankacı-avukat-öğretmen-doktor olduğu için mecburen “yerleşiklerden” doldurulmakta olan “uzman çavuş” ve “polis” kadroları ertesi gün “işsiz” kalacaktır.

Lâfın burasında; bir Rum’un, her fırsatta hatırlatmaktan büyük zevk duyduğum söylediklerini yine yazacağım;

“Türkiye Kuzeye yılda 500 milyon Dolar veriyor ve maaşları ödüyor. Peki, olası bir çözümden sonra Ankara ile Kıbrıs Türk oluşturucu devletçiğinin bağları kalmadığı zaman ne olacak? Kıbrıs Türk memurlarının yükünü kim çekecek? Rum halkı, olası bir çözümden sonra KKTCdeki kamu görevlilerinin maaşlarının ödenmesine katkı yapmak istemiyor.. Rum halkı, öngörülen federal düzeni finanse edebilmek adına yaşam standartlarında gerçekleşecek olan düşüşe razı olmayacaktır. Oluşturucu devletçiklerden herhangi biri karşılayabileceğinden fazlasını harcamaya başlarsa merkezi hükümet tarafından mı kurtarılacak? Şayet Türk oluşturucu devletçiği Kıbrıslı Türk memurların maaşlarını ödeyemez duruma gelirse, bu yükü kim karşılayacak? Bu konu, herhangi bir anlaşmaya varılmadan önce müzakere masasında görüşülmeli, çünkü bu, dönüşümlü başkanlıktan bile daha büyük bir engel teşkil edebilir.” (Cyprus Mail. Merkez Bankası eski başkanı Hristodulos Hristodulu 1 Aralık 2009)

Şimdi ey Kıbrıs Türkü ve “çalışma izni olan, vatandaşlık verilen, oy hakkı olan” “yerleşikler”..

Muhtemel bir referanduma yine ve yeniden “Yes be annem” diyecek misiniz?

Önce bu “ekonomiyi” anlatın bana..

Harita ve toprak konusunu sonra görüşürüz..

Piri Reis’in Afrodit’i tâcizine de fazla kafayı takmayın..

1 Ekim 2011

57’NCİ ALAY HER YER

DEHEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir