REFERANDUM

REFERANDUM Hüseyin MÜMTAZ - TMT AMBLEM

REFERANDUM Hüseyin MÜMTAZ - TMT AMBLEM

REFERANDUM Hüseyin MÜMTAZ

Gerçi Bengi Yıldız, Neşe Düzel’e Kürdistan sınırlarını çizdikten sonra özerkliğini ilan eden yerin Ankara’ya vergi vermemesi ama devletten yardım alması gerektiğini açıklayarak referandum talebini de dile getirmiş ama o referanduma kadar derelerin altından daha çok suların akacağını düşündüğümüz için bu yazıda “kapıyı çalan” bir başka referandumdan, Kıbrıs’takinden bahsedeceğiz.

Dâvutoğlu’nun Temmuz başında Lefkoşa’da önümüze koyduğu takvime göre 2012 Temmuz’unda “Birleştirilmiş” Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığını üstlenebilmesi için 2011 sonuna kadar “anlaşma”nın gerçekleşmesi, 2012 başında da adada bir referandum yapılması öngörülüyordu.

“Birleş(tiril)me”yi daha önce iki ayrı yazıda incelemiştik, bu gün “referandum” noktasındayız.

Önce Rum’un genel eğilimini söyleyelim; nasıl 2004 referandumunda, sonuç ne olursa olsun bir hafta sonra nasılsa AB üyesi olacağı için “HAYIR” dediyse; 1 Temmuz 2012’de de nasılsa AB Dönem Başkanı olacağı için acul bir referandumda iki ayağının bir pabuca sokulmasını ister mi?

Siz olsanız ister misiniz?

Rum neden istesin?

“AB’nin Dönem Başkanlığı” gibi rüyalarının gerçekleşmesine bir adım kala “küsurat Türkleri” ve “buçuk Yerleşikleri” neden peşine taksın? Neden keyfine ortak etsin?

Avrupa Komisyonu’nun Eğitim, Kültür, Çokdillilik, Spor, Medya ve Gençlik işlerinden sorumlu üyesi Kıbrıs Rumu Andrulla Vasiliu, Kıbrıs’ın 2012’nin ikinci yarısında üstleneceği Dönem Başkanlığını “altın fırsat” olarak değerlendirmemiş miydi?

Rum “altın”ını, hem de Türk’le paylaşmak ister mi?

Onun için ben muhtemel bir referandumda Rum’un yine, yeni ve yeniden ve kafadan hayır diyeceğini düşünüyorum. Aynı 2004’deki gibi.. Bir de şu son Floraki Deniz Üssündeki patlamanın neden olduğu politik krizi koyun bunun üstüne. Son milletvekili genel seçimlerinde çok kritik bir taban kaybı yaşayan Hristofiyas zaten diken üstündeydi. Patlama, Türk tarafından elektrik almaya mecbur kalmanın yarattığı travma ile birleşince Hristofiyas’ın elindeki kozlar ve yapacağı hamleler iyice azaldı. 2013 yılında Rum tarafında Başkanlık seçimleri var. Sizce 2013’deki Başkanlık seçimlerine Hristofiyas, “AB Dönem Başkanı olarak” girmek ister mi istemez mi? “Altın fırsat”a “küsurat Türkleri” ve “buçuk Yerleşikleri” ortak etmek ister mi, istemez mi? Ve o Başkanlık seçimine, “Türklerle anlaşmış, onlara bir şeyler vermiş” olarak girerse mi kuvvetli olur ve seçimi kazanma şansı çok olur; yoksa sertliğini korumuş, “dik durmuş” ve anlaşmamış olarak mı girerse hedefi on ikiden vurur? Hristofiyas bu siyasi krizden sertleşerek ve Türklere masada hayır diyerek çıkmayı deneyecektir. 2013’e kadar ipe un serecektir.

Rumlar işte bu nedenlerle referanduma “hayır” diyeceklerdir.

Çünkü Allah Türkleri seviyor..

Geliyoruz Türk tarafına..

Kimse kendini kandırmasın.. 90.000 kişi, seçilmiş ve atanmışlar ile aile fertleri dahil; güneyden Rum kimliği ve pasaportu almışsa…. Artı, Talât’ın BM’ye, dolayısı ile Rum’a verdiği 50.000 “yerleşik” bir eli yağda, bir eli yağda hiç zahmetsiz-Türkiyesiz AB vatandaşı olmak istiyorsa… Bu sefer kuzeyden çıkacak EVET’lerin oranının daha da artarak %75-80 aralığında olacağını düşünüyorum.. Çünkü kuzeydeki oy hakkı sahibi seçmenler üç aşağı beş yukarı %60 Kıbrıs Türkü, % 40 “yerleşik” oranındadır. %40’daki herkes isminin Talât zamanında Ruma verilen listede olduğunu düşünmektedir, çünkü isimler açıklanmamıştır. Bir tek “Yes be annem”le AB vatandaşı olacaklar, dünyaya açılacaklardır. Rum kimliği-pasaportu alan diğer 90.000 kişiyi de koyun bunun üstüne.. Alın size külliyen “YES BE ANNEM”..

“HAYIR” diyecek olan % 20-25’lik “marjinal kesim”e buradan SELÂM OLSUN..

Yâni ben muhtemel bir referandumun bir kere daha “kadük” olmasında umudumu yine Rum’lardan gelecek OHİ’lere bağlıyorum.

Fakat asıl merak ettiğim, iktidar partisi UBP’nin durumu/konumu..

Referandum’un yapıldığı 20 Nisan 2004 gecesi sandıkların açılıp sonuçların ilan edilmeye başlandığı dakikalarda; kuzeyde “HAYIR” oyu kullanan tek siyasi parti olan UBP Genel Merkezi’nde Genel Başkan Eroğlu’nun yanındaydım. Üzüntüyü paylaşıyordum. Işıklar sönüktü, bir tek çaycı vardı bizden başka Sarayönü’ndeki Genel Merkez’de. Parti Genel Sekreteri bile yoktu.

2004’de “HAYIR” diyen UBP; şimdi EVET mi diyecek?

Sessizlik hayra alamet değil. 2004’den, 2011’e ne değişti, BM, AB-D Türkler lehine ne gibi değişiklikler yaptı da kuzeyden külliyen EVET çıkacak, UBP de EVET diyecek?

Mutallo’yu, Poli’yi, Ayyanni’yi mi verdiler? Hala Sultan’ı, Leymosun Türk mahallesini geri mi verdiler?

Neden hep biz toprak verirsek ancak anlaşma olacak? Adayı 1571’de Rum’dan mı almıştık da Rum’a vereceğiz?

Sınır neden, Akıncılar’ın burnundan doğuya doğru Üçşehitler-Yıldırım-Pile’den Dikelya’ya; batıya doğru da Dali-Dizdarköy-Koçyatağı-Zeytinlik’ten Kurtboğan’a bağlanıp düz bir hat halinde çizilmesin?

Bakın o zaman ben de ”EVET”in altına imzamı atmıyor muyum?

28 Temmuz 2011

57’NCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir