ÖCALAN’IN HAPSOLMUŞ DÜNYASIYLA

Başbakan'ın ramazan iftarları için çizdiği profil ve daveti; ekonomik anlayışının  dışa vurumudur. - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

ÖCALAN’IN  HAPSOLMUŞ DÜNYASIYLA
Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında yaklaşan ramazanla ilgili,”Kaymak,zengin iftarlara gitmeyin.Fakir sofralarında kaşık sallayın” derken,

Demokratik Toplum Kongresi  bugün Diyarbakır’da, “İkili hukuku “görüşmek üzere toplanıyor!
*

Başbakan’ın ramazan iftarları için çizdiği profil ve daveti; ekonomik anlayışının  dışa vurumudur.

Yeni dönemde AKP iktidarının; islam ekonomisini  benimseyen yeni girişimcilik ruhunu,  küresel serbest piyasalara entegrasyonunu teminen  merkezi ve yerel yönetimlerde tüm gücüyle destekleyeceği, iç ve dış siyasetini de  işbu ekonomi yorumundan üreteceği  anlaşılıyor!

AKP’nin  siyasetini; ekonomide kamu gücü ve kamu yetkilerini kullanan Kamu İhale Kurumu,Endüstri Bölgeleri,Sermaye Piyasaları,Sigorta Kurumu gibi “Özerk Kurumlar”da,

Sağlık,konut,eğitim,güvenlik,sosyal güvenlik gibi kamu hizmetlerinin çoğunun yapıldığı Merkezi Yönetimlerde ve Belediyeler,il özel idareler ve köylerin Yerel Yönetimlerinde,

Ekonomik kalkınmanın gereksinimi yatırımların artması işlevinde Yatırım Ajansları, Belediyelerin ve Köylerin Altyapılarını Destekleme  idarelerinde  sağladığı  tartışmasız kontrol ve denetim gücüyle  belirleyeceği görülüyor.
*

AKP iktidarının destekleyicisi ve  islam ekonomisini  benimseyen yeni girişimcilik ruhu; üretimde mülkiyetçidir,tüketimde israfı haram sayıyor.

Tasarruf ve yatırımda serbestlik yanlısıdır ,ithalat ve ihracaatta gümrük yasakçısı!

Vergisinde zekatçı, emeğin kutsallığı nedeniyle sendikalara yasakçı, serbest piyasacı,toprakta planlamacıdır,ticaret ve kârın helâl , faizin haram olması gibi kendine özgün bir karakterdedir.
*

Yeni girişimci ruhun -mesela,”mülkiyet” anlayışı; mükellef olan her müslümanın bizzat yapması gereken bir farz (farz- ayn) ve müslümanlardan luzumu kadar kimse tarafından yapılması gerekli farz (farz-ı kifaye)  algısından doğuyor.

Bireye mülkiyet hakkı tanınıyor fakat toplum; vergide zekat esasları ve ihtiyari yardımlar “sadakalar” ve tüketimdeki israf yasağı ile korunuyor!

Bu yönüyle  devletleşme,sınıflaşma,bireysel el koyma ve kullanmayla kamusal niteliğini yitiren ve özel karaktere bürünen ve hukukla da korunan kapitalist ekonomik felsefeden ayrılıyor…
*

AKP iktidarı islam ekonomisi algısını,”Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanır” başlangıç hükmü ve  ekonomik hükümlerine rağmen- üstelik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mülkiyet hakkını da ihlal ederek uyguluyor ve geliştiriyor!

İslam ekonomisi uygulamasıyla  yeni girişimci ruh; her alanda Türkiye’yi sahipleniyor…

*

Öte yanda paradigması Kent Meclisleri,Demokratik Siyaset Akademisi,Demokratik Toplum Kongresi ile Kooparatifler Hareketinden oluşan Abdullah Öcalan son mesajında  örgütünden  ne tam kongre ne de tam parti  karakterinde olmayan Demokratik Ulus Kongre Partisinin oluşturulmasını istiyor.

Yasalara uygun  hem sivil toplum hareketi gibi hem de siyasi parti kimliğiyle toplumun her kesimiyle ilişki kurmayı hedefleyen bir çatı partisi hedefliyor.
*

Nitekim  Demokratik Toplum Kongresi bugün Diyarbakır’da Demokratik Özerkliğin uygulamada geldiği aşamayı, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmaması, Hatip Dicle’nin Meclis’e gitmesinin önünün tıkanması, hükümetin çözüm için adım atmaması, askeri ve siyasi operasyonların artması gibi gündemleri görüşmek üzere toplanıyor.

Kısa,orta ve uzun vadelere yayılı ” İkili Hukuk” sistemininde görüşülmesi bekleniyor!

*

Ooops!Yerleşiyorlar,demeyiniz!

Küresel serbest piyasalara rağmen  Demokratik Özerkliğe doğru Kürtlerin -mesela, mülkiyet anlayışı  özel mülkiyetin varlığını kabul etmekle birlikte,tekelleşmeci karakterini red-edişe  ve-yerine, toplumsal mülkiyete dayanıyor!

Özel mülkiyet halk ekonomisini oluşturuyor ve  ekonomik sistemin tekel kârı olmadığı için tekelleşilemiyor.

Araç kullananındır ve ortaya çıkan ürün onu yaratan emeğin sayılıyor -ne ki,toplumun ortak denetimi mülkiyetin tekelleşmesini engelliyor…

Kürt Hareketinin işbu ekonomik algısı;  eğitimden-sağlığa,kalkınmadan-bağımsızlığa tüm alanlarda gelişme bekleyen kendine gönül vermiş kitlenin bir ütopya peşinde yanılmalarından  başka bir sonuç vermemeye mahkum görünüyor
*

AKP’nin islam ekonomisi anlayışının; yeniden yapılandırdığı devletin ekonomik birimlerindeki tartışılmaz kontrol ve denetim gücüyle bulunduğu alanda başka bir ekonomik algıya fırsat tanımayacağı çok açıktır.

O nedenle Başbakan Erdoğan Kürt Hareketinin demokrasi standartlarının yükselmesiyle  ekonominin kalkınacağı, hak ve özgürlüklerin genişleyeceği-bu suretle yoksulluğun, sömürünün ve terörün biteceği söylemindedir.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında  BDP’li milletvekillerinin yemin etmemesini kastederek,”Boykot sürecek olursa, bu onların bileceği iş. Biz ne kuru tehditlere pabuç bırakırız ne de yolumuzdan döneriz” diyor.

Kafasını kaldıran Kürt’ü bir yanda güvenlik  öte yanda ekonomik politikasıyla eziyor!

O kadar da değil ekonomik algısı boyunca “kaymak,zengin iftar sofraları” sahibi sermayeyi de!

*

Tam bu noktada yeniCHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresindeki şu sözlerini hatırlaması,bilmesi ve  aslî sorun “Türkiye Sorununu” gündeme getirmesi gerekiyor.

“Tam bağımsızlık için şu genel kural var.Milli egemenlik ekonomik egemenlikle pekiştirilmelidir.Bu kadar büyük gayeler,kutsal ve ulu hedefler yalnız kağıtta yazılı genel kurallarla,kanun maddeleriyle ve sadece hırs ve isteklerle kazanılamaz.Bunların tamamının gerçekleşmesini sağlayabilmek için tek kuvvet ekonomidir.”

Yoksa  Türkler için her şey İmralı Cezaevinde yatan Abdullah Öcalan’ın hapsolmuş dünyasıyla, benzerleri paylaşmak  anlamına gelir.

 

 

 

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir