PAŞA YA MÜFLİSTİR YA DA

Yaşar Büyükanıt - İlker Başbuğ
PAŞA YA MÜFLİSTİR YA DA

Emekli Org.İlker Başbuğ’un,gelecek hafta piyasada,”Terör Örgütlerinin Sonu” adlı kitabında, PKK’nın oluşumu ve hedefleriyle ilgili saptamalarda bulunduğu duyuruluyor.
Başbuğ,binlerce şehit ve gazinin çok taze acıları ve Türkiye ulus devletine dair kaygıların ardında Türk Halkının düşmanı fakat kefaretini ödemesi kaydıyla af edebileceği yüceliğiyle ezberine geçirdiği PKK’nın – hep bilinen,işte;
Amacının Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini, Irak, İran ve Suriye’nin de belirli bölgelerini kapsayacak şekilde Büyük Kürdistan Devleti kurmak olduğu,
Aldığı dış destek ve  Barzani’nin müsaadesiyle -bugünde, Türkiye-Irak sınır bölgesini güvenli bölge olarak kullandığını,
O nedenle Türkiye’nin terörle mücadelesinde başarının  Irak’ın kuzeyindeki güvenlikli bölgelerin PKK tarafından kullanılmasına engel olmaktan geçtiğinin;bir tekrarını veriyor.

Ne ki Başbuğ’un kitabında 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de reddedilmesiyle, Türkiye’nin  PKK terör örgütünü marjinalize edebileceği fırsatını kaçırmış olduğu tezi;düşünmeyi gerektiriyor!

*

2003’te ABD;Irak operasyonunu Kuzey ve Güney olmak üzere 2 cepheden yürütmek amacında  Türkiye’den Kuzeyin ana ikmal üssü olmasını istemektedir.
Başbakan Erdoğan ABD ile müzakerelerde;Irak’ın kuzeyine girecek Türk askerinin ABD’nin komutasında olması,kuzeydeki Kürtlere Saddam ile savaşmalarını teminen muhtelif silahlar-mesela,uçaksavarlar  verilecek olması,Türk askerinin meşru müdafaa dışında PKK dahil hiçbir unsura ateş açmayacağı hükümlerine rağmen;
Stratejik ortaklığın güç kazanacağı,Türkmenlerin  haklarının kollanacağı, PKK’ya karşı etkili tedbirlerin alınabileceği,Irak’ın şekillenmesinden siyasal ve ekonomik olarak fayda sağlanacağı,
AB, Kıbrıs ve Ermeni sorunlarında  olumlu hava oluşacağı, askeri isbirliğinin güçlenerek devam edeceği benzeri değerlendirmelerle;
ABD’nin asker konuşlandırmasını  içeren tezkeresi  1Mart 2003’te TBMM’de reddediliyor!

*
Tezkerenin reddedilmesi üzerine ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz,”Türkiye bizim ödediğimizden daha büyük bir bedel ödemistir. Türkiye’ye verilmesi düsünülen ekonomik paket, beklenenden çok daha büyük olabilirdi.Türk tarafının Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt Devleti kurulması konusundaki hassasiyetini anladığımızı defalarca dile getirmis ve böyle bir durumun olmayacağını Irak’ın toprak bütünlüğünün korunacağını söylemistim. Fakat ilginçtir, bugün Barzani ve Talabani Irak’ın geleceğinde anahtar rol oynayan 2 unsur durumuna gelmistir” diyor!

*
Halbuki 2003’te de  Sovyet tarzı merkezi planlamacı devlet ekonomisi ve kapitalizmin kontrolsüz piyasa ekonomisi yılları üzerinden uzun zaman geçmiş,bilgi ve sermaye gücü vasıtasıyla mal ve hizmetler sadece ulusal sınırlar içinde değil ülkeler arasında serbestçe dolaşmakta,

Ulusların ekonomilerinde faiz hadleri,kambiyo mevzuatı, ödemeler dengesi,döviz kurları gibi unsurlar,borsalarındaki hisse senedi ve tahvil gibi enstrümanlarının değeri ve eğilimleri başka ülkelerde de ilgi ve hassasiyetle  izlenmekteydi.

O nedenle farklı coğrafyalarda uluslara her zamandan daha çok  gereken barış ve istikrar-ki, teminen sadece askeri değil yeniden yapılanma,yetki devri gibi insan odaklı yöntemlerle küresel piyasalar gelişmekteydi.

Bu yüzden ABD ve müttefikleri islam coğrafyasının da küreselleşmeye entegrasyonu için  islamın kendine mahsus inanç,ibadet,ahlak,hukuk,sosyal hayat ve dünya görüşünden doğan  iktisat algısını Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projeleriyle  değiştirmeye çalışıyordu!

*
Bugün 11 Eylül 2001 islami cihad saldırıları ardından küresel tehdit oluşturan terör örgütleri geliştirilen yüksek teknolojiye dayalı güvenlik yöntemleriyle minimize edilmiş bulunuyor.

Öte yanda İslam coğrafyasında  küresel piyasalara entegrasyon şartı olarak  Türkiye’den başlatılan  demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda uluslararası taahhütler yerine getiriliyor.

Giderek  Düşünce ve İfade özgürlüğü,Dernek Kurma Özgürlüğü,Barışcıl Toplantı Hakkı ve Sivil Toplum,Yargının İşlevselliği ve Verimliliği,Tüm Bireylerin Herhangi Bir Ayırım Yapılmaksızın ve Dil,Irk,Cinsiyet,Siyasi Görüş,Felsefi İnanç veya Dinine Bakılmaksızın İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerden Yararlandırılması,Düşünce ,Vicdan ve Din Özgürlükleri vaadediliyor!
İşte;yolsuzluklar,işşizlik,yoksulluk ve devlet baskısını protesto etmek üzere  internetin sosyal ağlarında gelişip sokağa çıkan bir kısım Tunuslunun başlattığı hareket  Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun islam ülkelerinde  genişliyor,iktidarlar yıkılıyor ve   bu radikal  değişime sonuç vermesi umud ediliyor!

*
Çünkü Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projeleri işlemektedir -fakat, Demokrasi,İnsan Hakları  ve Hukukun Üstünlüğü kisvesi altında uzun süredir Fethullah Gülen siyasi islamı AKP iktidarıyla el ele, ulusalcı merkezin seçkinci ve otoriter  zihniyetle Türkiye’nin siyasal ve toplumsal kurumları üzerinde tahakküm kurduğunu, demokrasinin vesayet altında olduğundan hareketleniyor,engelleri bir bir yıkarak -şimdi,Kuzey Afrika’da,Ortadoğu’da radikal değişimlere ilişiklenerek, İslam ümmetini kurmayı amaçlıyor!
Ya da Kürt Hareketi  kavuştuğu demokratik siyasete rağmen Demokratik Özerk Kürdistan  iddiasını sürüklüyor!
Bu nedenle Atatürkçü Düşünce Sistemi ürünü ulus-üniter devlet ve kurumları nihai olarak tasfiye ediliyor…

 

*
Silahlı kuvvetler teknolojik ilerlemelerin önce kendisine  yansıması  nedeniyle, toplumların dönüşümünde  öncü rol oynuyor.
Öncülük silahlı kuvvetlerin toplumun yaşam güvenliğindeki sorumluluğundan ve bu sorumluluğuna dair oluşturduğu güven ve itimattan besleniyor.
Yüksek teknolojiler; Matematik,fizik,kimya,biyolojiden hareketle yakıt,metal,optik,kimya,elektrik, elektronik, bilgi ve iletişim vd. teknolojilerden, istihdamı ise  akıl ve bilgiden gelişiyor ve sadece orduların değil ülkelerin gelişmişlik düzeyini de belirliyor.
Doğrusu TSK;NATO üyesi olmakla yükümlendiği Avrupa savunması göreviyle yıllardır  Türk ordusuna özgün askeri strateji ve taktik gelişimini sağlayamıyor ve teknolojik gelişimlerin sadece tüketiciliğini yapıyor -o nedenle, Türkiye’nin dönüşümünde öncü rolünde bulunmuyor…
*
TSK’nın her 10 generalinden biri hapishanededir.
Gölcük’te döşeme altından çıkan belgeler için Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral’e müebbet hapis isteniyor.
Çanakkale’de yapılan bir törende Başbakan Erdoğan için ayağa kalkmayan Gelibolu Kolordu Komutanı Silivri’ye tıkılarak bedelini ödüyor!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç askeri kast’ederek,”Şimdi topukları üzerinde dönüp selam duruyorlar”diyor.

*
Sonuçta  İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı görevinde  Anayasa ve  yasalarla belirlenen, güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermek,  belirsizliklere karşı hazır olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin  güvenliğini sağlayabilmek için caydırıcılık,harekat ortamının şekillendirilmesi,kriz yönetimi görevlerini algılamakta ve yerine getirmede  eksik kalmıştır.
Başbuğ ABD’nin Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin bir alt türevi olan Irak Savaşı öncesi 1 Mart 2003 tezkeresinin reddini ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz’in ağzıyla Türkiye’nin terörle mücadelesinde  handikapı olarak kabul ediyor.
Ya müflis tüccar gibi iflas edince eski defterleri karıştırıyor,
Ya da  Irak ve Kuzeyinden ABD askerlerinin  temelli çıkışına ramak kala sonrasında Kürt Devletinin garantilenmesi sağlayacak  NATO’nun gelmesine  askeri davette bulunuyor.
Tıpkı bir müstemleke ülkesinin komutanı edasındadır!
Halbuki; Başkomutan Mustafa Kemal sanki bu günleri görmüştür, “Bir Türk komutanının, ordusunu  kullanmaksızın, herhangi bir kötü tesadüf ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana  esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve  affetmemelidir”diyor.

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir