Türk Gazeteciler Türkçe Bilmiyorlar!

“Anadilde Eğitim Bir İnsan Hakkıdır” Diyen Türk Gazeteciler Türkçe Bilmiyorlar! - turk bayrak

“Anadilde Eğitim Bir İnsan Hakkıdır” Diyen Türk Gazeteciler Türkçe Bilmiyorlar!

Türkçeyi en iyi bilmesi gerekenler, herhalde Türkçe yazan, Türkçe konuşan, en önemlisi de Türklere hitap etme durumunda olan yazar ve gazeteciler olmalıdır. Çünkü onlar, en başta, ekmek paralarını Türkçe yazmaktan ve konuşmaktan kazanan insanlardır. Dolayısıyla, yedikleri ekmeği, hak ederek, hakkını vererek kazanmak zorundadırlar. Ancak ne yaman çelişkidir ki; Türkçeyi en çok katledenler de yine onlardır. Yani gazeteci ve yazarlar. Bu sebeple hataları affedilir gibi değildir onların.

Bu konuda en çok hata yapanlar ve Türkçe’yi en çok katledenler de galiba yetişme evresindeki muhabirler olmalıdır. Ancak onların yazdıkları haberi, herhalde Türkçe konusunda uzman olan birileri denetleyip, gözden geçiriyor olmalıdır. Editör ve redaktörlerden bahsediyorum. Bütün bunlara rağmen, yazılan haber metinleri, kullanılan Türkçe bakımından, kelimenin tam anlamıyla bir ucubedir. Aynı ucubelikleri, anlı, şanlı köşe yazarları da yapıyorlar bazen.

Siz nasıl okursunuz bilmiyorum ama ben, genelde gazeteleri sondan başa doğru okurum. İlk sayfaya şöyle bir göz gezdirdikten sonra hemen son sayfayı çevirir ve başlarım okumaya. Bunun sebebini kesin bilmiyorum ama, muhtemelen öncelikle spor sayfalarını okuyarak bir nebze de olsa deşarj olmak istiyor insan. Tıpkı maç izlemek için stada giden insanların tavrı gibi bir tavırdır bu. 1 Şubat 2011günü yine öyle yaptım. Hemen her gün okumaya çalıştığım Milliyet’i elime aldım ve başladım sondan başa doğru okumaya. Aman Allah’ım, haber metinlerinde kullanılan Türkçe, özellikle de noktalama işaretleri, tam bir rezalet! Tam bir felaket!

Bu sebeple konuyu gazetenin okur temsilcisine de iletmek düşüncesiyle,okuduklarıma biraz daha eleştirel gözle bakmaya karar verdim ve başladım bu niyetle gazeteyi evirip çevirmeye. Ancak 16. sayfaya gelince tıkanıp kaldım. Çünkü gazetedeki haber ve makale metinlerinde o kadar çok yazım hatası var ki; hepsini dikkate alsam sayfalar tutacak gibi geldi bana. Bu bakımdan sadece son sayfadan 16’ıncı sayfaya kadar bakabildim. O da biraz üstünkörü olmak üzere. Bakın karşıma neler çıktı:

Sayfa-28: “Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’ın, ABD ajanlarından saklanmak için bir süre boyunca yaşlı bir kadın kılığında gezdiği iddia edildi” cümlesinde bulunan “boyunca” zarfı gereksizdir/fazlalıktır. Çünkü “boyunca” zarfı ile kendisinden önce gelen “süre” isim kelimesi, zaten hemen hemen aynı anlama gelmektedir. Her iki kelime de iki nokta arasındaki uzunluğu, mesafeyi veya süreci anlatmaktadır. Dolayısıyla “boyunca” kelimesi olmasa bile cümle anlamından hiçbir şey kaybetmez. Üselik çok daha anlamlı ve vurgulu bir cümle olur.

Sayfa-28: “ABD’DE bir liseye öğretmen-öğrenci ilişkilerini engellemek için atanan danışma Courtney Bowles, 16 yaşındaki bir öğrenciyle yakalandı” cümlesi, hem imlâ bakımından, hem de anlam bakımında tam bir felakettir! Bu cümleyi, öncelikle imla bakımından ile alacak olursak; bir kere “ABD’DE” şeklindeki bir yazılış yanlıştır. Doğrusu “ABD’de” olmalıdır. Yani, kelimenin aslından olmayıp, hal eki olan “de” küçük yazılmalıdır. Eğer “ABD’DE” şeklindeki bir yazım doğruysa o zaman, örneğin “ABD’DEKİNİN” veya “ANKARA’DAKİLERİN” şeklindeki bir yazılış da doğru olmalıdır. Ayrıca, Courtney Bowles, “Danışma” değil, olsa olsa “Danışman” olabilir. Zira “Danışma” yer ismi, “Danışman” ise kişilere has isim veya sıfattır. Courtney Bowles ise bir yer değil, bir insandır.

Öte yandan “danışman”, cümledeki görevi itibarıyla bir sıfat olmakla ve kendisinden sonraki ismi nitelemekle, isimle bütünleşmiş ve ismin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu sebeple söz konusu kelimenin ilk harfi küçük değil, büyük olmalıdır. Doğrusu, “Danışman Courtney Bowles” şeklinde yazılmalıdır. Ayrıca “ABD’de bir liseye öğretmen-öğrenci ilişkilerini engellemek için atanan” cümlesi de anlam bakımından yanlış veya eksiktir. Zira danışman, ancak ilişkileri güçlendirmek için görev yapan kişilere denir, engelleyenlere değil. Sürekli ilişki ve irtibat halinde olmaları gereken öğretmen-öğrenci arasındaki ilişkilerin engellendiği mekânlara ise herhalde okul denilemez. Başka bir isim verilir. Dolayısıyla söz konusu tanımlama yanlıştır. Bu cümlenin doğrusu, “ABD’DE bir liseye öğretmen-öğrenci ilişkilerini engellemek için atanan” şeklinde değil, olsa olsa “ABD’de bir liseye öğretmen-öğrenci ilişkilerini sağlıklı olarak geliştirmek, özellikle cinsel istismarı engellemek için atanan Danışman Courtney Bowles…” ya da sadece “ABD’de bir liseye cinsel istismarı engellemek için atanan Danışman Courtney Bowles…”şeklinde olmalıdır.

Sayfa-28: “Japonya’nın ilk kez 5 gün önce, 52 yılın ardından tekrar faaliyete geçen Şinmoedake Yanardağı önceki gün bir kez daha duman ve lav püskürrttü” cümlesini okurken şahsen yorulduğumu hissetim. Örneğin “Yanardağı” kelimesi, “Şinmoedake” kelimesine mi ait, yoksa “Şinmoedake” kelimesi ile birlikte “Japonya’nın …Yanardağı” şeklinde bir tamlama mı oluşturuyor belli değildir. Yani böyle bir yazımda özne, cümlenin başında ve sonunda olmak üzere parçalanmış gözüküyor. Dolayısıyla muhabir, Türkçe yazım kurallarına aykırı bir cümle kurmuştur. Kim bilir muhabir, belki de Japonca bir cümleyi, Türkçe kelimelerle kurmuş bulunuyor! Oysa söz konusu cümle şöyle kurulsaydı eminim ki çok daha anlaşılır ve düzgün olurdu: “Japonya’nın Şinmoedake Yanardağı, 52 yılın ardından, ilk kez 5 gün önce, tekrar faaliyete geçerek bir kez daha duman ve lav püskürtmeye başladı”. Ayrıca, “Japonya’da, Şinmoedake Yanardağı, 52 yıl aradan sonra, ilk kez 5 gün önce tekrar duman ve lav püskürtmeye başladı” cümlesi de herhalde muhabirin maksadını açıklamaya yeterdi. Üstelik onun kurmuş olduğu cümleden çok daha akıcı bir Türkçe ile.

Sayfa-27: “…Galatasaray, Gaziantepspor’la perşembe akşamı deplasmanda oynayacağı çeyrek final ilk maçının hazırlıklarına bir günlük iznin ardından başladı” şeklindeki haber cümlesinde, gazeteciliğin en önemli ve en basit kurallarından olan 5N 1K kuralına bile uyulmamıştır. Çünkü cümlede “Ne zaman?” sorusunun cevabı bulunmamaktadır. Örneğin cümlenin yüklemi olan “başladı” kelimesinden önce “dün” şeklinde bir kelime veya hazırlıklara hangi gün başlandıysa o günün adı konulsaydı çok daha doğru bir cümle kurulmuş olurdu. Ayrıca özel isim olan gün adları da büyük yazılmalıydı. “perşembe” yerine “Perşembe” şeklinde

Sayfa-25: “Jaja’nın aynı evde kaldığı arkadaşı 28 yaşındaki Thiago Silva Cezairo, alkolün etkisiyle merdivenlerden düştü, ağır yaralandı” cümlesi, ilk bakışta düzgün bir cümle imiş gibi görülse de vurgu bakımından oldukça zayıf bir cümledir. Oysa, örneğin cümlenin sonundaki virgül (,) yerine “ve” bağlacı konulsaydı cümle, “Jaja’nın aynı evde kaldığı arkadaşı 28 yaşındaki Thiago Silva Cezairo, alkolün etkisiyle merdivenlerden düştü ve ağır yaralandı.” şeklinde çok daha vurgulu bir cümle olurdu. Hele hele, “Jaja’nın, aynı evde birlikte kaldığı arkadaşı 28 yaşındaki Thiago Silva Cezairo, alkolün etkisiyle merdivenlerden düştü ve ağır yaralandı” şeklinde kurulacak bir cümle, düzgün Türkçe bakımından tadından yenilmezdi.

Sayfa-19: “Aksoy’un, dün Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki mezarı başında düzenlenen törene, eşi Ülkü ile çocukları Işık ve Arın Aksoy’un yanı sıra CHP Ankara milletvekilleri Önder Sav ve Hakkı Suha Okay, CHP Ankara İl Başkanı Tarık Şengül, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile Aksoy ailesinin dostları katıldı” cümlesi, çok uzun bir cümle olmasının yanında, imla hatalarıyla dolu bir cümledir. Onun için de oldukça etkisiz bir cümledir. Öncelikle belirtmek gerekirse; “ile” bağlacının aynı cümlede birden çok kez kullanılması yanlış olmuştur. Oysa, en azından “Ülkü” kelimesinden sonraki “ile” yerine virgül (,) işareti konulsaydı eminim ki cümle çok daha düzgün olurdu. Ayrıca ikinci “ile” yerine “ve” bağlacı da konulabilirdi. Öte yandan cümlede “Milletvekilleri” kelimesinin başharfinin küçük yazılması da yanlıştır. “Ankara İl Başkanı” ve “Çankaya Belediye Başkanı” tabirlerinde “Başkan” kelimesinin baş harfi büyük yazılırken, “Milletvekilleri” kelimesinin baş harfinin küçük yazılması, yanlış olmuştur.

Ayrıca, bu cümle bir haber cümlesi olmakla, bu cümlede de yine 5N 1K kuralına tam olarak uyulmamıştır. Çünkü “Ne” sorusunun cevabı tam olarak verilmiyor cümlede. Cümlenin “Aksoy’un, dün cebeci Asri Mezarlığı’ndaki mezarı başında düzenlenen törene” kısmı, “Ne” sorusunun tam cevabı değildir. En azından, “törene” yerine “anma törenine” denilseydi “Ne” sorusuna çok daha anlamlı bir cevap verilmiş olurdu.

Haberi yazan muhabir, söz konusu uzun cümleyi, en azından iki cümleye bölerek şöyle kurmuş olsaydı, eminim ki; çok daha vurgulu, etkili ve üstelik sıcak bir haber yapmış olurdu:

“Aksoy’un, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki mezarı başında dün düzenlenen anma törenine, eşi Ülkü ve çocukları Işık ile Arın Aksoy, CHP Ankara Milletvekilleri Önder Sav ve Hakkı Suha Okay’ın yanı sıra, CHP Ankara İl Başkanı Tarık Şengül ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık katıldı. Ayrıca Aksoy ailesinin dostları da törende kendilerini yalnız bırakmadı”

Sayfa-18: “İstanbul Emniyeti’nde gözaltına alındıktan sonra, Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi olduğu öne sürülen Mahmut Oğuz Kazancı’ya ait bazı telefonun numaralarının cep telefonuna yüklendiği iddiasıyla…” cümlesinde geçen “bazı” kelimesi fazlalıktır, gereksizdir. Çünkü numaraları başka bir telefona yüklenen telefonun sahibi artık bellidir. Bu bebeple “bazı” demeye gerek yoktur. Bunun yanında eğer “bazı” kelimesi kullanılacaksa o zaman “telefonun” yerine “telefon” denilmeliydi.

Sayfa-19: “6 Ekim ‘İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı’ gibi görür” cümlesi, yanlıştır. Zira böyle bir yazımda cümlenin öznesi, “6 Ekim” olur ki; görme, bilme, duyma, takdir etme, hüküm verme gibi eylemler, ancak canlılara has eylemlerdir. Dolayısıyla, “6 Ekim” gibi bir zaman zarfının, görme eylemini gerçekleştirmesi mümkün değildir. Halbu ki, “6 Ekim İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı gibi görür” yerine “6 Ekim’i İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı gibi görür” yazılsaydı, çok daha anlamlı bir cümle kurulmuş olurdu. Anlam bakımından yine aksik bir cümle olurdu ama en azından çok daha anlamlı olurdu demek istiyoruz. Zira bu halde de “Kim” sorusunun cevabı verilmiyor haber cümlesinde.

Aslında “6 Ekim’i İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı gibi görür” yerine “6 Ekim ‘İsrail’in yenilmez olmadığının bir kanıtı’ gibi görür” şeklinde yanlış yazılan cümlenin öznesi Mısır’dır. Çünkü bu cümlenin üç cümle öncesinde, “6 Ekim 1998 Mısır için çok önemliydi” şeklinde bir cümle geçmektedir. Ancak yazarın, üç cümle sonra kurmuş olduğu cümlenin öznesini, hala ilk cümlenin öznesi gibi düşünmesi, yanlıştır. Üstelik bu hatayı yapan Güneri Civaoğlu gibi bir duayen bir gezeteci olunca, konu biraz daha fazla önem arzetmektedir.

Sayfa-16: “Halkın büyük kitlesi itibarıyla cehaleti söz konusudur, bu nedenle büyük laflara bayılırlar, nokta projelerle pek ilgilenmezler” cümlesinde, virgül (,) den çok nokta (.) kullanılmalıydı. Ya da en azından birinci hüküm cümlesinden sonra bir noktalı virgül(;). Bu durumda cümle ya “Halkın büyük kitlesi itibarıyla cehaleti söz konusudur. Bu nedenle büyük laflara bayılırlar. Nokta projelerle pek ilgilenmezler” şeklinde, ya da “Halkın büyük kitlesi itibarıyla cehaleti söz konusudur; bu nedenle büyük laflara bayılırlar, nokta projelerle pek ilgilenmezler” şeklinde olmalıydı. Aynı haber metninde bulunan “Statlarda küfrediliyorsa siyasette de küfrediliyor artık, aleni ediliyor” cümlesindeki durum da aynıdır. “Artık” kelimesinde sonra virgül(,) değil, nokta (.) veya noktalı virgül(;) konulması gerekirdi.

Sayfa-16: “Çetin Canbazoğlu geçen 12 Eylül’de yapılan referandum öncesi Facebook’taki kişisel sayfasında en büyük nimeti olan hür ve özgür iradesi ile vicdanının elinden alınmak istediğini yazdı” cümlesinde geçen “istediğini” yerine de herhalde “istendiğini” yazmak gerekirdi.

Dediğim gibi; yukarıdaki küçük tespit, sadece 1 Şubat 2011 tarihli Milliyet üzerinden yapılmıştır. Hem de çalakalem ve 28 sayfalık gazetenin son 13 sayfası üzerinden. Eğer dikkatli bir şekilde ve gazetenin tüm sayfalarını dikkate alarak inceleseydim, herhalde sayfalar dolusu tespit yapmam gerekirdi. Milliyet böyle de diğer gazeteler farklı mı? Elbette değil. Üstelik Milliyet, bana göre piyasanın en iyilerinden birisi. Belki de en iyisidir…

Dolayısıyla; bana kalırsa Türkiye’de yayın yapan ve Türkler’e hitap eden gazetelerde yazan, televizyonlarda konuşan gazetecileri, en başta iyi, doğru ve güzel bir Türkçe eğitiminden geçirmek gerekiyor. Daha doğrusu, gazeteci yetiştiren fakültelerde, öğrencilere, yabancı dilden önce, sağlam bir Türkçe eğitimi vermek şarttır. Adam birden çok yabancı dil biliyor ama Türkçe’si nanay! Çünkü “birden çok yabancı dil biliyorum” diye böbürlenen, kasım kasım kasılan adam, daha anadilinden bihaber. Kendi anadilini bilmeyen bir adamın yabancı dilinden hiç hayır mı gelir? Bu sebeple, “Anadil eğitimi” bir yana, “Anadilde eğitim bir insan hakkıdır” diyerek mangalda kül bırakmayan ve ortalığı ayağa kaldıran gazetecilerin, öncelikle adam gibi Türkçe öğrenmelerinde sonsuz faydalar vardır.

1 Şubat 2011
Ömer Sağlam


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir