SAYGILI YENİ LÂİKLER

Yaşar Büyükanıt - İlker Başbuğ

        SAYGILI  YENİ  LÂİKLER         
        CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Denizli Ticaret Odası’nda  tarikatlara laf atan bir partiliyi sustururken,
        “Gerçekten de belli inanç grubuna dahil insanlar bir araya gelip ortak manevi duygu yaratabiliyorlar.Buna saygı duymalıyız.
        Tarikatlar da  siyasetin dışına çıkmalı.Biz; siyasete girmemiş,siyasallaşmamış tarikatlara saygılıyız” diyor!
        *
        İlker Başbuğ dönemi Genelkurmayı da “Bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmak sonra sosyo-politik yaşamı biçimlendirerek dine bağlı tek tip yaşam tarzını  sosyal kimlikleri olarak  ortaya koymaya çalışmaktadır.
        İşte sorun buradadır. Sorun,dinin ve dini duyguların kendi amaçları için alet ve araç olarak kullanılmasıdır.”düşüncesindedir.      
        *
        İslami hilafetin temsilcisi  Osmanlı’nın ardından ulus-devlet yapılanmasında bir çok devlet Batı’ya entegre olmak mücadelesindedir.
        Fakat “Kur’an ve Sünnet” kaynağından  Batı’nın yeniden tanımlanması amacının da  âlemlere “rahmet” olacağı inancında; 
        İslam coğrafyasının  pek çok islami cemaat ya da tarikatı; “Ümmetin Birliği” ya da “İslami Devlet”  ajandasıyla hareket etmektedir -ki,        
        Bugün Batı medeniyeti sağ düşünceden gelişen cemaatlere “ılımlı”,sol düşünceden gelişenlerine “radikal” ayrımı yapıyor.
        Bu ayrımdan hareketle “ılımlı”yı; kabilevî,ırkî ve cahilî kabul ettikleri “radikal”i bertaraf etmek üzere kullanıyor!
        O nedenle İslam coğrafyasının gelişmişi Türkiye’de “ılımlı” ya yol açmak üzere  en üst değer olarak  Devlet’in değil, liberal bir Anayasa ve belirttiği insan hakları çerçevesinde;
        Özgür ve özerk  din ve vicdan özgürlüğünü yerleştirmek istiyor…
        *
        Bu amaç uğrunda ekonominin sahibi Batı;siyaset ve sosyo-kültürel yapının da biricik  belirleyenidir.
        -İşte! Ilımlı islam vizyonuyla islam coğrafyasının ılımlı  cemaatlerine ya da tarikatlarına,
        Vatikan benzeri ekonomik güc olmaları yolunda destek veriyor.
        Vatikan;doğrudan ya da dolaylı olarak sahip olduğu gelir kaynakları ve muazzam iletişim gücüyle dünyanın her yanında milyonlarca insana,
        Kendi Tanrı’sını  ve dinini en iyi pazarlayan ve o insanları çekip-çeviren bir holding gibidir.
        Ekonomi-politiğiyle üstelik dünya çapında örgütlü, köktenci, Tanrı-Krallığını temsil eden  dinci bir devlettir.
        *
        Batı’nın isteğini Türkiye’de Fethullah Gülen cemaati bire-bir karşılıyor.
        Atatürk ilkeleri ve  lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırarak, köktenci,Allah’ı temsilen dinci bir devlet kurmayı amaçlıyor.
        Batı’nın cemaate dozu gittikçe artan  ekonomik ve siyasal desteğiyle devasa sermaye  oluşturulurken,
        Siyaseti metodolojinde;
        Aileler esas alınıyor,
        Dini hoşgörü  toplumun her noktasında güncelleniyor bir yandan da lâik müfredata sokuşturuluyor,
        Toplumsal her görevde gönüllülerin liderliğinde çalışılırken,
        Giderek önce politikacıların etkisini kırmak için kullanılan özel finansörlere gerek kalmıyor,
        Yetişen cemaat siyasetçileri siyaseti ardından sivil-asker bürokrasiyi ve ekonomiyi  ele geçiriyor!
        *
        Prensip olarak kendi aralarında ticaret yaparken  sürekli olarak bir ticari kârı garantiliyorlar.
        Olabilecek tüm durumlarda İslam hukukuna göre alışverişte vade farkı ve kâr haddi ,
        Para ve Faiz,
        Faizsiz Kredileşme Sistemi,
        Risk Sermayesi,Özel Finans Kurumları ve Para Vakıfları,
        Zekat Müessesesi,
        İşçi-İşveren Münasebetleri; İslam felsefesi ve şeriatiyle belirleniyor ve uygulanıyor.             
        Elbette cemaat; dışından yapılan ticarete de açıktır!
        Hiç bir zaman ülke sınırlarıyla yetinilmiyor; coğrafyanın her ülkesinden gelişerek “Ümmetin Birliği”nden hareketle İslami Kalkınma Bankasına  taban oluşturuluyor…
        Büyük Ortadoğu Projesi gereği kuruluşu ardında küresel sermaye olan İslam Kalkınma Bankası; üye ülkelerin ekonomik kalkınması ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunuyor.
        Bu suretle küresel sermayenin de IMF ve İslam Kalkınma Bankası beraberliğinde  kesintisiz  sirkülasyonu amaçlanıyor.
        Devasa İslam ekonomisinin siyaset ve sosyo-kültürel politikası da yürüyor… 
        *
        Sadece İslami cemaatler değil!
        Ya Atatürk’ün ihanet ve fesat odağı diye nitelendirdiği Fener Rum Patrikhanesi?
        Ekümenik ünvanı almak üzere mücadele ediyor.
        Tüzel kişiliği olmamasına rağmen okullar,hastaneler,vakıflar ve dernekler gibi kuruluşları fiilen idaresi altında tutuyor.
        Danışıklı yöntemlerle taşınmaz mallar ediniyor.
        Elbette sınırları yurt dışına taşan  böylesi büyük bir ekonomi de kendi ekonomi politikasını yürütüyor.
        *       
        Mustafa Kemal;”Türkiye şeyhler,dervişler,müritler,cemaatler memleketi olmaz” demektedir.
        Ne ki Cemaatler; “hakimiyet Allah’ındır” dedikten sonra  Shakespeare’in  ” “para”; görünür tanrısallık,tüm insani ve doğal nitelikleri kendi karşıtlarına dönüştürür” vurgusunda, hakimiyeti  kaynağına;emperyalizme ilişikliyor.
        Siyasetin daniskası yapılırken onlar Türk Halkına afyon yutturmanın peşindedir.
        Bu noktada TSK’nın Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerine ilişiklenmiş AKP iktidarını benimseyen NATO Gladiosu komutasına  geçtiğini bilmek gerekiyor!
        CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’da devam ediyor;
        “Arkadaşlarıma söylemek istediğim, tarikat konusuna girmemeleri! Herkesin inancına saygılıyız. Siyasetin konusu inançları sorgulamak değildir. Onu siyasetin dışında tutmalıyız” diyor…
 
        *
        “Ömründe hiç camiye gidipte cemaatle namaz kılmamış adamın biri,acaba nasıl kılıyorlar diye caminin yolunu tutmuştur.
        Tam içeri girerken cemaat namaz kılmak için ayağa kalkınca,
        Adam bağırıyor; “Aman Efendim,lütfen! Allah Aşkına rahatsız olmayın!”
        Eh! Kemal Kılıçdaroğlu’da  fıkradaki adam gibidir…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir