TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

EKONOMİ  MODELİ - TurkiyeHalki
,

EKONOMİ  MODELİ

Türkiye  gibi  gelişmekte  olan  ve  bölgesel  gelişmişlik  farklarının  bulunduğu  ülkelerde , mutlaka  karma  ekonomi  düzenine  ihtiyaç  vardır . Yani , Devlet , ekonomik  ve  sosyal  kalkınma  tamamlanana kadar , ekonomik  faaliyetlerin  organizasyonundan  ve  gereğinde  bilfiil  yapılmasından  elini  çekemez ; kalkınmanın  tamamlanması  noktasında  dahi , stratejik  alanlardaki  faaliyetlerini  devredemez . Bu  konulardaki  uzun  vadeli  planları  Devlet  Planlama  Teşkilatı , yatırım  planlarını  ise  Türkiye  Kalkınma  Ajansı  organize  ederek , Hükümetin  ve  bilahare  TBMM’nin onayından geçirerek , yasalaştırır .

BÜYÜME  MODELİ

Türkiye’nin  gerçekten  genç  bir  nüfusu  vardır , ama , gerekli  ek  iş  olanakları  yaratılamaz  ise , bu  avantaj  hızla dezavantaja  dönüşür  ve  toplumda  büyük  problem  yaratır . Onun  için , üretime  dayalı  büyüme  modelinden  başka  bir  seçenek  yoktur . Tüm  ekonomi  ve  yabancı / yerli  sermaye  yatırımları  bu  gerçeğe  göre  yönlendirilmelidir .

Gayrısafi Yurtiçi Hasıla  (GSYİH)  nedir ? Kabaca , bir  yıl  içinde , yurtiçinde  elde  edilen  tüm  mal  ve  hizmet  üretimlerinin  rakamsal  değeri … Bu da  bizi , ÜRETİM  konusuna  getiriyor . Üretim , öyle  bir  olay ki , bırakın  toplumsal  ekonomik  faaliyetleri , tabiatın  kendisinin  içindeki  dengeler  açısından  bile  hayati  bir  konudur . Tabii , biz  burada , her ne kadar  ekonomik  üretimden  bahsediyor  isek de , örneğin  nüfus  üretimini de görmezden  gelmemiz  mümkün  değildir , çünkü , ekonomik üretimden  elde  edilen  gelirin  dağılımında , nüfus  üretimindeki  dengeler  olumlu / olumsuz  büyük  rol  oynamaktadır . Esas  olarak , burada , toplumun  fertlerine  istihdam  yaratan , sanayi  ve  hizmet  üretiminden  bahsediyoruz . Türkiye , hem  sanayi  üretimini  arttırmak  ve  çeşitlendirmek , hem  teknolojik  kapasitesini  yükseltmek , hem  emek-yoğun  istihdam  olanakları  yaratmak  ve  hem de  dünyadaki  değişimleri  ve  gelecekteki  ihtiyaçları  çok  iyi  değerlendirmek  durumundadır .

 ÖZELLEŞTİRME

Ekonomide  özelleştirme , çağımızın  bir  gerçeğidir . Ancak , sadece  kar  eden  devlet  kurumları  blok  satış  yöntemiyle  özelleştiriliyorsa  ve  elde  edilen  gelir  bütçe  açıklarını  kapamada  kullanılıyorsa , bilinmelidir ki , satılan  kurumları  tekrardan  kurmak  mümkün  olmayacaktır  ve  gerçekte  ülkenin  geleceği  satılmaktadır . O  nedenle , altın  hisse(ler)  Devlet  elinde  kalmak  üzere , borsada  kısmi  hisse  satışları  yapmak , her  zaman  için daha  akılcı  bir  yöntemdir  ve  birim  hisse  fiyatları  daima  daha  yüksek  gerçekleşir . Ayrıca , özelleştirme  öncesinde , her bir  kurumun  stratejik  öneminin  saptanması  ve  özelleştirme  politikalarının  buna  göre  belirlenmesi , olmazsa  olmaz  bir  gerekliliktir .

 GAP  POLİTİKASI  

Türkiye’nin  batısı  ile  doğusu  arasındaki  gelişme  farkı , sağır  sultanın  bile  bildiği  bir  gerçektir . GAP  projesinin  sulama  ve  enerji  altyapılarının  acilen  bitirilmesi  gerektiği de  bir  başka  gerçektir . Ancak , o  noktadan  sonra  yapılacak  üretim  yatırımları , bizzat  devlet  tarafından   yapılmalıdır , zira  bugüne  kadarki  teşvik  politikaları  iyi  sonuçlar  vermemiştir  ve  sadece  bazı  yandaşları  daha  zengin  etmiştir . Ayrıca , GAP  bakanlığı kurularak , bölgedeki  tüm  üretim  faaliyetinden  elde  edilecek  gelirin , bölgenin  ekonomik  ve  sosyal  kalkınmasında  kullanılması  tek  elden  organize  edilmelidir . Ayrıca , hayvancılık  ve  tarım  alanlarında  kooperatifler  kurup , bölgede  yaşayan  vatandaşları  bu  kooperatiflere  ortak  ederek , fiilen  üretime  katkıları  sağlanmalıdır . Dahası , batı bölgelerindeki  fabrikalarda  bulunan  ve  yenileri  ile  değiştirilen  tüm  makinaları  doğuda  kurulacak  olan  fabrikalara  aktarıp , bunlarla  üretime  devam  edilmelidir ; amaç , sadece  ve  sadece  doğudaki  istihdama  katkıda  bulunmaktır . GAP  projesi  kapsamındaki  sulama  kanallarının  açılmasında , bölgede  bulunan  işsiz  vatandaşlar  fiilen  çalıştırılmalıdırlar  ve bu  faaliyet  direkt olarak  GAP bakanlığı  tarafından  yürütülmelidir . Bölgenin  stratejik  önemi  nedeniyle , bölgedeki  arazi  satışları  birebir  devlet  onayı  ile olmalı , yabancılara  arazi  satışı  durdurulmalı  ve  arazinin  sonradan  el  değiştirmesi de  devlet  iznine  tabi  olmalıdır . Nihayet ,  Ordu’muzun  gittiği  her  bölgede  ekonomik  canlanmaya  sağladığı  katkıları  bizzat  görmüş   biri  olarak , bölgede  Tugay  ve  üzeri  yeni  birlikler  oluşturulması  gerektiğine  inanıyorum ki , bu , bölgedeki  güvenlik  açısından da  gerekli  bir  harekettir . Tüm  bunlara  bağlı  olarak , başka  bölgelerden  bölgeye  göç  için  bir  teşvik  politikasının  uygulanmasında da  fayda  vardır .

 DIŞ  ve  İÇ  BORÇLAR

Dış  ve  iç  borçlarımızın  yüksekliği , hepimizin  malumudur . Bu  borçların  birdenbire  sıfırlanması  gibi  bir  sihirli  değnek  kimsenin  elinde  yoktur . Ancak , devlet  ve  millet  olarak , harcamalarımızı  en  baştan  ele  almak , tüketim  amaçlı  harcamalarımızı  ve  tabii  borçlanmalarımızı  kısmak  ve  kontrol  altına  almak  durumundayız . Elde  edilebilecek  tasarruflarımızı  yatırıma  yöneltmek  zorundayız . Bakın , yabancı  sermayeyi  çekmekten hepimiz  bahsediyoruz da , ulusal  sermaye  piyasamızın  büyütülmesinin  gereğinden  dem  vurmuyoruz ki , esas  ana  konu da  budur . Bu  konu , çocuklarımıza  olan  en  önemli  borçlarımızdan  biridir . Ayrıca , tamamen  bağımsız  bir  devlet  politikasının  yolu da  ,  uluslararası  borçlanma  piyasasına  olan  ihtiyacın  azalmasından  geçer .

 Devletin  dış  ve  iç  borçları , uzun  süredir  tartışma  konusu  olmakla  beraber , sürekli  artış  göstermektedir . Hazinenin  kendi  borçlanmaları  veya  hazine  garantili  kamu  borçlanmaları  dışındaki  özel  sektör  borçlanmalarını  bu  hesabın  dışında  tutmamız  gerekiyor . Burada , esas  sıkıntı , borçlanma  vadelerindeki  kısalıktan  kaynaklanmaktadır ki , bu da , borcu  borçla  kapatma  mecburiyetini  getirerek , faizlerin  aşırı  artışına  neden  olmaktadır . Dış  borçlarda , daha  uzun  vadelerin  söz  konusu  olmasına  rağmen , orada da  kur  riskini  asla  gözardı  etmemek  gerekir . Kısa  vadede , dış  borçlanmaya  ara  verip , vadesi  gelenleri  ödeyerek , zaman  içinde  dış  borcu  sıfırlamak , siyasi  açıdan da  doğru  bir  hareket  olacaktır . İç  borçlar  konusunda  ise , borç  veren  bankalar  ve  yatırımcılarla  bir  masaya  oturup , tüm  borçların  on  yıllık  bir  zaman  sürecine  yayılmasını  sağlayacak  şekilde  bir  uzlaşıya  varmak  en  uygun  çözüm  olacaktır . Kısa  vade  sorunu  halledildikten  sonra , orta  ve  uzun  vadede  neler  yapılabilir ?

Okumaya devam et  AVRUPA BİRLİĞİ üzerine DÜŞÜNCELER

 Öncelikle , denk  bütçe  (tercihan  fazla  veren  bütçe)  ve  ardından  ödemeler  dengesi  fazlası  gerekiyor . Bunun  ön  koşulu da , bütçe  gelirlerinin  bütçe  giderlerinden  fazla  olması  ile  başlıyor ; aynı  şekilde , döviz  gelirlerinin  döviz  giderlerinden  fazla  olması  ile  devam ediyor . Bu  nasıl  olacak ? Evet , kamu  harcamalarında  tasarruf  şarttır , zira  kamunun  bazı  harcamaları , gerçekten  lüks  sınıfına  girmektedir ki , bizim  ayarımızda  veya  bizden  ileride  pek çok  ülkede  bu  kadar  harcama  yapılmamaktadır ; öbür  yandan , kamu  idaresi , yapması  gereken  pek çok  gerekli  harcamayı da , kaynak  yetersizliği  nedeni  ile  yapmamaktadır . Sonuç  olarak , kamuda  yapılacak  gerekli  tasarrufların , yine  kamu  tarafından  yapılmayan  gerekli  harcamalar  için  kullanılması  şarttır ; bu da  demektir ki , mevcut  haliyle , bütçe  denkliğine  katkı  sağlayamayacaktır .

 İkinci  olarak , vergi  gelirlerini  arttırmak  gerekiyor . Bunun  ön  koşulu da , verginin  tabana  yayılması  ile  başlıyor ki , burada da , belgeye  dayalı  bir  ekonomik  sistem , olmazsa  olmaz  hale  geliyor . Bunun  çeşitli  yöntemleri  var , ama  esasen  geçerli  olan  tek  bir  kural  var , o da , nakit  parayı  ortadan  kaldıracaksınız (tabii  mecazi  anlamda)  ve  alternatif  ödeme yöntemlerini  ön  plana  çıkaracaksınız , mesela  kredi  kartı  ile  ödeme … Geliri  kayıt  altında  olan  her  kişi / kurum , mecburen  giderlerini de  kayıt  altına  alacaktır ki , vergi  otoritesine  hesap  verebilsin …

Bir  diğer  hareket , tüm  sermaye  gelirlerinin  vergilendirilmesidir . Bir  şirket  kuran  sermaye , çeşitli  vergilere  muhatap  olurken , borsada  oynayan  bir  başka  sermaye , ya  hiç  ya  da  daha  az  vergi  ödemektedir . Vergi  konulursa , yabancı (?)  sermaye  gider  feryatlarından  korkmamak  gerekir , zira , borsada  para  kazanıldığı  müddetçe , giden  sermayenin  yerini  mutlaka  bir  yenisi  alır . Bu  noktada , Devlet , henüz  halka  açmadığı  bazı  hisselerini  borsada  değerlendirerek , borsa  endeksine  olumlu  katkı  yapar .

 KAYITDIŞI  EKONOMİ

Ekonomiyi  bir  türlü  gerektiği  gibi  kayıt  altına  alamadığımız  için , kayıtdışı  ekonomik  faaliyetlerden  devlete  pay  gelmediği  için , vergi  gelirleri  daima  olması  gerekenin  altında  kalmaktadır . Yapılacak  olan  şey  bellidir : Tüm  ekonomik  faaliyetleri  kayıt  altına  almak… Bu  konuda , normal  kayıt  düzeni  yerleşene  kadar , tahminen  üç  yıl  süre  ile , şirketlerden  ek  bir  ciro  fonu  (örn. 10%) , gelir  vergisi  mükelleflerinden  asgari  gelir  vergisi  alınması , bütün  emlak  ödemelerinin  banka  aracılığı  ile  yapılması  ve  200,– TL   üzerindeki  tüm  harcamaların  kredi  kartı  ile  yapılması  mecburiyetleri  getirilmelidir . Bu  önlemlerin , kısa  dönemde  enflasyonu  arttırıcı  etki  yapması  olası  ise de , orta  vadede  olumlu  etki  yapacaktır . Yeter ki , elde  edilen  ek  gelirler , yatırıma  yönelik  kullanılsın … Ayrıca , tüm  kurumlar  ve  gelir  vergisi  mükelleflerinin  muhasebe  sistemleri , online  bağlantı  ile  ilgili  vergi  dairelerine  bağlanmalıdır

ULUSAL  SERMAYE  PIYASASI

Ulusal sermaye piyasasının büyütülmesi için gerekli olan yöntemleri şöyle sıralayabiliriz . Öncelikle , devlet , yatırım fonu oluşturur ve ilk katkıyı sağlar , ardından KDV ve ÖTV başta  olmak üzere tüm direkt ve endirekt vergilerden  % 1 oranındaki paylar bu fona aktarılır . Ayrıca , SPK tarafından halka açık şirketlere , Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından diğer  tüm  şirketlere , BDDK’nın bankalara uyguladığı gibi , asgari özkaynak oranları getirilir . Gelir vergisinde  asgari  beyan  matrahları  tekrar  getirilir . Yukarıdakilere , daha pek çok  örnek eklemek  mümkündür . Son  olarak , bizim de  yoğun  bir  şekilde  yurt  dışından  şirketler  satın  almamızı , diğer  bir  deyimle , ulusal  sermayemizi  küreselleştirmemizi  temin  ve  teşvik  edecek  devlet  politikalarının  uygulamaya  konulması  şarttır .

 TÜRK  LİRASI

Güçlü  bir  ekonomiye  giden  yolda , uluslar arası  kabul  görüp  tercih  edilebilecek  bir  para  birimi de  gereklidir , ama  sözde değil  özde … Bu  nedenle , Türk  Lirası , önce  bölgesel  sonra  uluslar arası  tercih  edilecek  duruma  getirilmelidir . Bunu  gerçekleştirmek  için de ,  Kuzey  Irak’tan  başlayarak , Azerbaycan  ve  diğer  Türk  kökenli  devletler  ve  ayrıca  Balkan  ülkeleri  ile  yapılan  ekonomik  işbirliklerinde , Türk  Lirası  üzerinden  ticarete  çeşitli  teşvikler  uygulanmalı  ve  ilaveten  Türk  Lirası’nın  efektif  olarak  kullanılması  için  de  ayrı  teşvikler  gündeme  getirilmelidir .

Okumaya devam et  IMPERIAL NATIONALISM & TURKISH UNION

 DENETİM

Yürürlükteki mevzuata göre bakanlıklar ve bağlı genel müdürlükler gibi genel bütçeli daireler  üniversiteler, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü gibi katma bütçeli  idareler; devlet orman işletmeleri ve devlet hastaneleri gibi döner sermayeli kuruluşlar; afetler ve  çevre fonları gibi fon şeklindeki kuruluşlar; belediyeler ve il özel idareleri gibi özel bütçeli  kuruluşlar ve devlet tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi gibi farklı bütçe rejimi bulunan kuruluşlar da  Sayıştayın denetim alanı içinde yer almaktadır . Buna  mukabil , Kamu iktisadi teşebbüsleri , Özelleştirme İdaresinin özelleştirme işlemleri ,  kimi bütçe dışı fonlar ve bazı özerk idareler  Sayıştay denetimine tabi değildir .

Yukarıdaki  kurumların  tümü , Sayıştay  tarafından  bütün  bir  yıl , denetime  açık  olmalıdır . Yılda  birkaç  gün  yapılan  denetimlerin  bir  yarar  getirdiği  tamamen  tartışmalı  bir  durumdur . Bu  nedenle , tüm  bu  kurumlar da  , online  bağlantı  ile  Sayıştay’a  bağlanmalıdır .

Türkiye’deki  tüm  belediye , sendika , vakıf  ve  derneklerin  ve  bunların  tüm  şirket  ve  diğer  kuruluşlarının  hesapları  da , yukarıdaki  iki  örnekte  olduğu  gibi , online  denetleme sistemi  ile , hem  Sayıştay’a  hem de  MASAK’a  bağlanmalıdır .

Tüm  bu  online  denetimlerin  amacı , söylemeye  gerek  yok , Devletin  ve  diğer  kamu  yönetimlerinin  gelirlerini  ve  giderlerini  kontrol  altında  tutmak , yasal  olmayan  yerlere  ve  örgütlenmelere  para  akışını  (varsa)  önlemek  ve  siyasi  rantlar  elde  edilmesinin  önüne  geçmektir . Bunlara  ilaveten , yukarıda  sayılan  ve  sonradan  eklenebilecek  tüm  kamu  ve  sivil  toplum  kuruluşlarının  yönetim  kadrolarının da , icraatlarından  dolayı , müteselsil  kefil  haline  getirilmeleri  gereklidir .

Devlet  Denetleme  Kurulu , tamamen  özerk  hale  getirilmeli  ve  yukarıdaki  sistemin  içine  monte  edilmelidir .

 DIŞ  TİCARET

Tüm  dış  ilişkilerde  olduğu  gibi , dış  ticarette de  karşılıklılık  esastır . Örneğin , Çin’den  aldıklarınıza  harcadığınız  döviz  ile  Çin’e  sattıklarınızdan  elde  ettiğiniz  döviz  tutarı   aleyhinize  sonuç  veriyorsa , ya  Çin  vatandaşlarından  önemli  bir  turizm  geliri  elde  edeceksiniz , ya da  Çin  sermayesine , Türkiye’de  ihracata  yönelik  sanayi  yatırımı yaptıracaksınız  ve  bir  şekilde  dış  ticaret  dengesini  tutturacaksınız . Bu  olmazsa , imzalanan  tüm  uluslararası  ticaret  anlaşmalarına  rağmen , yerli  sanayii  koruyucu  önlemler  almak  kaçınılmazdır .

GELECEKTE  ÖNEMİNİ  ARTTIRACAK  KONULAR

Dünyamızın  içinde  bulunduğu  fiziksel  koşullar  bellidir . Bu  koşullara  bakarak , gelecekte  iyice  ağırlığını  hissettirecek  konuları  tahmin  etmek  zor  değildir . Su , Tarım , Hayvancılık  Çevre , Enerji , Uzay , Savunma , Telekomünikasyon , Bilgisayar  ve  Yazılım  sektörleri , çok  iyi  çalışmamız  gereken  konulardır . 

 SU  : Ülkemizin , su  kaynakları açısından zengin  olmadığını , ancak  diğer  ülkelere  kıyasla  yine de şanslı  olduğunu  çoğumuz  artık  biliyoruz . Öbür  yandan , küresel  ısınmanın  yağışlara  ve  dolayısıyla  su  kaynaklarına  çok  olumsuz  etkileri  olduğunu da  öğrendiğimizi  sanıyorum . Bu  durumda , suyu  depolamamızın  kaçınılmaz  olduğu  sonucuna  rahatlıkla  varabiliriz . Halen  kullanılan  en  birinci  çözüm , barajlar … Ama , ısınma  yüzünden  aşırı  buharlaşma  gerçeğini  gözönünde  bulundurursak , yer altı  depolamasının da  gitgide  önem  kazanacağını  ve  ileride  bunun  stratejik  açıdan da  kaçınılmaz  olacağını  varsaymak  hiç de  hayalcilik  olmaz . Tabii , olabilecek  her  yere  baraj  ve  gölet  kurulmasına  devam  edilmesi  gerektiğini  söylemek  lüzumsuz  olmaz ; sadece  ekolojik  dengenin  bozulmamasına  dikkat  etmek  şartı  ile … Son  olarak , su  tüketiminin  yaklaşık  % 85’inin  tarımsal  sulamada  kullanıldığı  düşünülürse , tarımda vakit  geçirmeden  “damla  sulama”  metoduna  geçmek  için  seferberlik  ilan  etmek  ve  kullanma  sularında  deniz  suyunu  arıtma  tesisleri  kurmak  şarttır .

TARIM  :Geometrik artış gösteren insan nüfusu <> aritmetik artış gösteren yeryüzü  kaynakları , bunlara  ilaveten  küresel  ısınma + ekolojik  kirlenme  faktörleri  düşünüldüğünde , bir  ülkenin  kendi  kendini  besleyebilecek  durumda  olmasının  ne  kadar  hayati  olduğu  ortaya  çıkar . Bu  hedefe  varmak  ve  onu  korumak  için , tarımsal  üretimin  bir  strateji  dahilinde  arttırılması , tarımsal  sulamanın  en  ekonomik  ve  en  verimli  şekle  getirilmesi , organik  tarımın  devreye  alınması  ve  çeşitlendirilmesi ,  endüstriyel  tarım  ürünleri  için  yatırımlar  yapılması , tarımda  depolama  imkanlarının   arttırılması  ve  depolama  sürelerinin  uzatılması  gibi  çalışmaların  derhal  ve  vakit  geçirmeden  en  kapsamlı  şekilde  hayata  geçirilmesi  gerekir .

HAYVANCILIK  : Ülkemizin  özellikle  Orta , Doğu  ve  Güneydoğu  Anadolu  Bölgelerinin , tekrar  hayvancılık  merkezleri  haline  getirilmesi , bu  teşebbüslerin  kooperatif  türü  oluşumlar  ile  ve  devlet  rehberliğinde  organize  edilmesi , yeni  nesil  sığır  ve  davar  türlerinin  geliştirilmesi , herbir  bölge  için  belirli  sayıdaki  kooperatiflerin  biraraya   getirilmesiyle  ortak  entegre  et  tesisleri  kurdurulması  şarttır . Aynı  türdeki  çalışmaların , balıkçılık  alanında , Karadeniz  başta  olmak  üzere , çeşitli  sahil   bölgelerinde  ve  içerlek  göl  bölgelerinde  de  birebi r  uygulanması  gereklidir ; ayrıca , Türkiye’nin  daha  fazla  gecikmeden  bir  denizaltı  araştırma  laboratuarı  kurması da şarttır .

Okumaya devam et  Şike Süreci ve ADALET

ÇEVRE  : Bu  konuda , dünyadaki  pek çok  ülke  gibi , bizim de  karnemizin  kırık  olduğu , acı  bir  gerçektir .  Zaten , Kyoto  protokolü de , dünya  devletleri  mecbur  kaldığı  için  devreye  alınmaya  çalışılmakta … Öncelikle , ülkemizdeki  ekolojik  kirlenmenin  çok  kapsamlı  bir  envanterinin  çıkarılması  gerekir . Daha  sonra , özel  ve  devlet  kökenli  tüm  sanayi  kuruluşlarına , belirli  bir  program  dahilinde , gerekirse  avantajlı  kredi  vererek , arıtma  tesisleri  kurma  mecburiyeti  getirilmelidir . Su  havzalarındaki  ve  orman  kenarlarındaki  yerleşim  birimlerinin  daha  geriye  çekilmesi  için  istimlak  çalışmaları  yapılmalıdır ; bunu  yaparken , gecekondu  veya  villa  ayırımı  yapılmamalıdır . Bilahare , tüm  ormanların  envanteri  çıkarılarak , orman  alanlarının  genişletilmesi  ve  yeni  orman  alanlarının  tesis  edilmesi  için  ağaçlandırma  kampanyaları  organize  edilmelidir  (örneğin  Fırat  üzerindeki  üç  ana  baraj  çevresinde  yeterli  ağaçlandırma  görmüyorum  ve  nedenini  merak  ediyorum) . Ağaçlandırmada  yeni  bir  yöntem  denenebilir ; şöyle ki , her  imalat  grubunun  çevre  kirletme  faktörü  saptanarak  firmalara  belirli  sayıda  ağaçlandırma  mecburiyeti  getirilebilir . Tıpkı  Hava  Kuvvetleri  filoları  gibi , belirli  bölgelerde , yangın  uçak  ve  helikopter  filoları  kurulmalıdır  (bu  görev  THK’na  verilebilir) ; bu  filolar , çok  sıcak  dönemlerde , yangın  çıkmadan da  ormanları  ıslatma  uçuşları yapmalıdırlar . Ayrıca , tüm  ormanlara  ve  benzeri  kritik  bölgelere , güvenlik  amaçlı  alarm  ve  kamera  tertibatları  kurulmalıdır  (nerdeyse  her  köşeye  gizli  kamera  konulduğu  bir  dönemde , kimse , böyle  bir şey  imkansız / çok  pahalı  demesin) . Son  olarak , devletimizin  ve  yerel  yönetimlerin  denetim  noksanlıkları  ortada … Bu  kadar  hareketi  yaptıktan  sonra , nasıl  denetleyeceğiz ? Elektronik  denetleme , bir  noktaya  kadar … Ya  sonra ? Benim  aklıma  teknolojisi  güçlendirilmiş  bir  Jandarma  teşkilatı  geliyor … Tartışmaya  değmez mi ?

ENERJİ  : Hydro  enerji  konusunda  geride  olduğumuz söylenemez ; bu  konuda  DSİ  önderliğinde  sürekli  çalışılıyor . Sadece , ekolojik  dengeye  ve  tarihi  mirasa  karşı  daha  dikkatli  olmak  gerekiyor . Tabii , yukarıda  su  bölümünde  ifade  etiğim  yer altı  depolama  ve  buna  bağlı  enerji  üretme  konusunda  strateji  oluşturulması da  gerekli … Doğalgaz  ve  petrol  konusunda  durumumuz  pek  iç  açıcı  değil . Bu  alanlarda , dışa  bağımlılığımızı  azaltmak  konusunda  araştırma  ve  sondaj  çalışmalarını  olağanüstü  arttırmamız , denizlerimizdeki  ve  yurtdışındaki  sondaj  çalışmaları  üzerinde de  çok  yoğunlaşmamız  şart .. Öbür  yandan , doğalgaz  ve  petrol  depolama  konusunda , çok  büyük  yer altı  depoları  kurmamız  gerekli.. Depolama  konusundaki  imkanlarımızın , birkaç  ay değil , birkaç  yıl  dayanacak  hale  getirilmesi , stratejik  açıdan da  kaçınılmazdır . Bunların dışında , güneş  ve  rüzgar  başta  olmak  üzere , alternatif  yenilenebilir  enerji  kaynaklarını , bir  devlet  politikası  dahilinde , yoğun  bir  şekilde  devreye  almamız  mecburidir . Ayrıca , denizaltı  akıntılarını da  değerlendirmemiz  yararımıza  olacaktır . Son  olarak , nükleer  enerji  tesisleri  (enerji  santralı  ve  uranyum  işleme  tesisi)  de , enerji  üretim  parkımıza dahil  edilmelidir .

UZAY  : Büyük  devlet  özelliğimizi  tekrar  kazanacaksak , uzay  çalışmaları da , olmazsa  olmaz  alanlardan  biridir . Yeni  teknolojiler  bulmak  için de  çok  elzemdir .

 SAVUNMA  : Yine , aynı  şekilde , büyük  devlet  olma  özelliğimizi  tekrar  kazanacaksak , savunma  ve  silah  sanayiinde  ileri  noktalara  gelmek zorundayız . Kendi uçaklarımızı , helikopterlerimizi ,        tanklarımızı , gemilerimizi , denizaltılarımızı  ve  füze  sistemlerimizi  kendimiz  yapmak  durumundayız . Türk  Silahlı  Kuvvetlerini , değil  küçültmek , tam  tersine  profesyonelleştirerek  daha da  takviye  etmek  durumundayız . Son  büyük  savaştan  bu  yana  yaklaşık  65  yıl  geçti . Bu  dönemde , pek  çok  yerde , aşırı  mikro milliyetçi  akımların  palazlandırılmasıyla , bölgesel  savaşlar  yaşandı  ve  yaşanıyor . Türkiye’nin  bunların  tamamen  dışında  kalabileceğini  düşünmek , saflığın  ötesinde  aptallıktır . Daha 85 yıl  öncesinde , İngiltere / Fransa / İtalya / Yunanistan / Rusya / vs.  ile  yaşadığımız savaş  koşullarını  unutmayalım . Onun  için de  daima              hazırlıklı  olmamız  gerekir .

TELEKOMÜNİKASYON – BİLGİSAYAR – YAZILIM  : Yukarıda  saydığım  tüm  stratejik  sektörlerle de  bağlantılı , gençlerimizin  iş  imkanlarına  çok  önemli  katkılar  yapabilecek , geride  kalmak  değil , tersine  çok  önlerde  olmamız  gereken  sektörler …

* * * * *

Kurtuluş  Savaşı’ndan  sonra , Atatürk’ün  ilk  yaptığı  işlerden  biri , İzmir  İktisat  Kongresi’ni  toplamak  olmuştur . Aynı  görüşe  ve  aynı  ruha  bugün de  ihtiyacımız  vardır . Ülkemizi  ilgilendiren  tüm  hayati  konularda , ülkemizin  geleceğe  yönelik  politikalarının  belirlenmesinde , mümkün  mertebe  en  geniş  katılımlı  kongreler  düzenlememiz  ve  bu  kongrelerde  alınan  kararları  Meclise  ve  Hükümete  resmi  tavsiye  olarak  sunmamız gereklidir . Ayrıca , devlet  ve  özel  sektörün  çeşitli  kademelerinde  görev  yaptıktan  sonra  emekli  olmuş  uzman  kişilerin  oluşturduğu  düşünce  kuruluşları  kurmamız  şarttır  ve  bunun  devlet  tarafından  organize  edilmesi  şarttır ; bazı  konuları  sadece  sivil  toplum  kuruluşlarına  bırakamazsınız .


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir