AMERİKADAN MEKTUP VAR

Can PULAK
BAŞ YAZI

Amerika’da yaşayan Türk’lerin ülkeyle bağları fazla yokmuş gibi görünür. Oysa gerçek öyle değildir. Pek belli etmezler ama, Türkiye sevdası yüreklerine çökmüştür. Uzaktan da olsa, anavatanlarındaki gelişmeleri merakla izlerler.
Gerçi şimdi internet var, olanlardan anında haberdar oluyorlar. Hatta bazı yazarların yazılarına yorum bile yazıyorlar. Yetinmeyip ülkeyi yönetenlere açık mektuplar yollayanları da var.
Amerika’daki Türkler ayrıca çok güçlü derneklere sahip. Ermeni ve Rum’lara pabuç bırakmayan lobileri, bizim Dışişlerine büyük destekler sağlar. Hele her yıl Newyork’ta yapılan Türk günündeki o meşhur yürüyüş, dillere destandır. Yeni dünyanın dört bir yanından gelen binlerce Türk, Manhattan’da ilgiyle izlenen toplu bir yürüyüş yapar, danslar eder ve bayrağımızı kendilerini hayranlıkla seyreden Amerika’lılara dağıtır. Bir keresinde meşhur mehter takımımız Newyork’a gelerek gösteri yapmış ve “dünyanın en eski askeri bandosu” olarak coşkuyla alkışlanmıştı. Bizim mehter takımı yürürken, Newyork’lular da üç ileri bir geri adımlarla onlara ayak uydurmaya çalışmışlardı.
ABD’deki yurttaşlarımızın zirve kuruluşu Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’dur. Bu Federasyonun Başkanı Kaya Boztepe, memleketimizdeki son üzücü gelişmeler karşısında tüm dostlarına bir mektup göndererek, duygularını şöyle paylaştı…
“Bizim gibi Amerika’da yaşayan, burada doğan, büyüyenler bilirler. Derslerden önce eller yüreklerin tam üzerinde (Amerika’nın birlik, bütünlük ve bayrağına) bağlılık yemini edilir. Biz Amerika’lı Türk vatandaş ve soydaşları, birçok diğer etnik gruplar gibi aramızda anadilimizle (Türkçe) konuşuruz. Türkçe bilmeyenler için haftasonu okullarımız vardır. Türkçe televizyonlara da, radyolara da, gazetelere de, bültenlere de sahibiz. Bunları Türkiye’de olduğu gibi,devlet filan da desteklemez.
Çocuklarımızın ismini Türkçe koyabiliyoruz. Dini inançlarımızı arzu ettiğimiz gibi yaşarız. Burada kimse kimseye karışmaz. Kongre veya Senato’ya adaylığımızı koyup da seçilirsek, kimse bir şey söyleyemez. Her Amerikan vatandaşı gibi gereken saygı gösterilir.
Akşam haberlerinde TBMM’nin yüce çatısı altında bir sözde milletvekili çıkmış bağırıyor… (Ben Türk değilim kardeşim, neden varlığımı Türk varlığına armağan edecekmişim) diyor. Bunu söyleyen bölücü bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bir milletvekili, halkım dediği vatandaşlarının kanını sömüren bir kan emici. Tece diye küçümsemeye çalıştıkları ülkenin vatandaşları oldukları için, seçilme hakkı kazanarak, o yüce Meclis çatısına girebilmiş kimseler bunlar.
Bir diğer şarlatan da, büyük bir beldenin sözde belediye başkanı.. O da kendi bayrağını istiyor, federal yapı istiyor, bağımsızlık istiyor. Her devrin adamı bazı sözde gazeteciler de bunları haber yapıyor, kimini adam yerine koyarak, duymayanlara da duyurmak için programlara çıkarıyorlar. Sorular hep daha önceden hazırlanmış çanak sorular…
Hani marjinal bizdik? Haydi gelin bir düşünelim şimdi. Amerika’da Brooklyn Newyork’ta Türkler olarak çoğunluktayız. Seçilip Kongreye gidince (Biz Amerikalı değiliz kardeşim, yeminimizi de Türkçe yapalım, zaten Brooklyn Newyork’ta federal bir yapı istiyoruz, göndere Türk bayrağı çekeceğiz) desek ne olur? Amerika yerine Fransa, Almanya, Rusya, Çin gibi dilediğiniz ülkeyi koyabilirsiniz. Eli kanlı bir terörist olduğu için içeri atılmış satılık bir caniye liderimiz desek, bizi de burada televizyon kanallarına çıkarıp, adam diye dinletirler mi acaba?
Özgürlük ve dayanışma adına sözde sanatçı, gazeteci ve politikacılar da mangalda kül bırakmıyorlar. Hayatlarında bir tek kez bile şehit ailesine taziye sunmamış, gaziler için benzer bir dayanışma örneği gösterme gereği duymamış medya maymunları, tozu dumana katıyorlar. Peki, tüm bunlara alternatif olacağız iddiasıyla ortaya çıkanlar ne yapıyorlar? Türkler ve köpekler giremez diyen, PKK’ya para toplayan, bölücülerin borazanlığını yapan muhterem zatın mezarına giderek, ziyarette bulunuyorlar.
Bugün beni üzen ve daha da karamsar yapan başka bir haber ise, artık okullarda İstiklal Marşımızın söylenemeyeceği yolunda alınan karardı. Ne zaman nasıl geldik biz buralara? Yazık, çok yazık…”
Amerika’dan gelen mektubu aynen ilettim. Herhalde eklenecek başka bir şeyimiz olamaz.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir