DAYANILMAZ HAFİFLİK

Mustafa Kemal Atatürk

           DAYANILMAZ HAFİFLİK

          7.Kürt Konferansı Brüksel, Avrupa Parlamentosunda “AB,Türkler ve Kürtler” konu başlığında toplandı.
          BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş konuşmasında Türkiye’nin ciddi bir güven krizi yaşadığını,
          Hükümetin PKK’nın terörist örgüt olmadığını artık kabul etmesi gerektiğini belirtti.
          Konuşmacı gazeteci Cengiz Çandar;
          “KCK davası Türkiye için bir utançtır. PKK’nın terör örgütü olduğuna hiç inanmadım.
          Hayalperest olmamak gerekir,daha uzun bir yol var” dedi.
          *
          Kürt Sorunu ile ilgili -işte, Selahattin Demirtaş ya da Cengiz Çandar’ın söylemlerinin ardındaki bütünlük; 
          Bana Çek asıllı yazar Milan Kundera’nın ünlü romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ni hatırlatıyor.
          Romanda kendi içinde varolmak savaşımında bir kadın Tereza ile Thomas’ın dünyasından hareketle,
          Nesnel boyutuyla insan ve yaşam  anlatılıyor.
          “Kadın peşinde koşan erkekler iki kategoriye ayrılır.
          Biri kadında kendi öznel kadın düşlerinin gerçekleşmesini bekler,
          Diğeri nesnel kadın dünyasının sonsuz çeşitliliğini ele geçirmek ister…
          İlki lirik saplantıdır!
          Aradığı şey kendi düşüdür, elbette bulamadığında hayal kırıklığı yaşar.
          Bir çok duygusal kadın onların bu gemi azıya almış hallerinde dokunaklı bir yan bulur!
          İkincinin saplantısı epiktir.
          Kadınlar bunda en ufak bir dokunaklı yan görmez.
          Çünkü erkek kadına öznel bir ideal yansıtmaz ve ona  herşey ilginç geldiğinden hiç bir şeyle hayal kırıklığına da uğramaz!
          Ne ki hayal kırıklığı yoluyla ödenen kefaretin eksikliği; insanların gözüne batar!”
          *
          Ayrılıkçı Kürt Hareketi  her iki karakterde erkeğin saplantılı hallerini  andırıyor.
          İşte, “öznel düşlerin” gerçekleşebilmesi için Türkiye ile yakınlık kurmak planı uzun  süredir işlemektedir.
          Başlangıç için analar ağlamasın,silah çözüm sağlamıyor benzeri söylemlerin ivmesiyle,
          Konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset konseptinde “Demokratik Özerklik” hedeftir.            
          Anadilde eğitim,mahkemelerde Kürtçe savunma talebi,Kürt mahkemeleri oluşturma,ticari alanda kapalı devre oluşturmak benzeri sivil direnmeler-sivil itaatsizlik  silahlı mücadelenin yerini alıyor.
          Sivil Direnme’nin sınırı Avrupa’ya taşınırken, o çevrelerden müttefikler bulunuyor.
          Bu yönteme hazırlığı olmayan Türkiye Devleti sıkıştırılıyor ve başına çöreklenmek için gafil avlanmak isteniyor!
         
          *
          Ayrılıkçı Kürt hareketinin bu lirik karakteri;
          Doğrusu Türk hükümetince ödüllendiriliyor!
          Zaten Kürtçe konuşmak önünde engel yoktur, yayınlar serbesttir, üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı Enstitüleri açılıyor.
          Kürtçü siyasal parti TBMM de ve her yerdeki söyleminde her türlü hasmane tutum içindedir.
          Yurtdışında da istenilen propaganda yapılıyor.
          İstenildiği gibi yazılıyor,çiziliyor,toplanılıyor,çığırılıyor,söyleniyor.
          Habur Vakasında o kadar azıtılmıştır ki Türk hükümeti yerin dibine batıyor!
 
          *
          Bugün hükümet ve BDP gerçek  diyalogun partnerleridir.
          Ne ki Türk halkında doğan endişe hükümeti de sarmış  ve karşılıklı güven bunalımı oluşmuştur.
          Çünkü Ayrılıkçı Kürt Hareketinin tezi; 30 yıldır birbiriyle savaşan ve birbirini yenemeyen iki gücün barışmasının da kolay olmayacağından çıkıyor.
          Eh, işte! Nasılsa  Ergenekon davası, Eşref Bitlis, Turgut Özal’ın vefatları benzeri olayların,
          Hakikati Araştırma ve Anayasa Komisyonu  kurulmasına zemin olması isteniyor.             
          O komisyon marifetiyle Türkiye Devletinin haklı terör mücadelesinin faili meçhul cinayetler mesabesine
 dönüştürülmesi düşleniyor!
          Ardından  barışmak için önce kimi devlet görevlisi nezdinde Türkiye’nin cezalandırılması,
          Devlet özrüne eşdeğer  PKK nın terör örgütü sayılmaması gerekiyor!
          Elbette ayrılıkçı harekete özgünlük tanınması da…
          “Güçlü Ordu,Güçlü Türkiye” karşısına “Güçlü PKK,Güçlü Kürdistan” çıkıyor.
          30 yıllık kalleş terör mücadelesi savaş mertebesine,
          Apo Mareşalliğe terfi bekliyor!
 
           *
          BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve gazeteci Cengiz Çandar’ın konferans konuşmaları;
          Tereza’nın tanımında her iki saplantılı karakteri anımsatıyor.
          Tecavüzcülerin densizliği pes dedirtiyor.

          *
          Türkiye-elbette,Türk Halkı;ezelden ebede yüce aşk’ın varlığına inanıyor.
          O’nu yaratmaya değil,o’na mazhar olmaya yaşıyor.
          Demokrasi,insan hakları ve özgürlüklerinde;
          Atatürkçü düşünceden yürüyor.
          Buradan hareketle Türk’ün özgün ruhu;her kuşun etinin yenmeyeceği bilincindedir.
          Çünkü Atatürk’ün,                
          “Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka güvenilmeye de layık değildir.”ifadesine;sadakat gösteriliyor.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir