Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu

Ciddiyeti ve titizliğiyle meşhur The Economist Dergisi, 23 Ekim tarihli son sayısının kapağına "Batı'ya sırtını mı dönüyor?" sorusuyla koyduğu Türkiye'ye 14 sayfalık özel bir bölüm ayırdı. Ayrıca derginin başyazısı da Türkiye hakkında. - Serdar Turgut

Ciddiyeti ve titizliğiyle meşhur The Economist Dergisi, 23 Ekim tarihli son sayısının kapağına "Batı'ya sırtını mı dönüyor?" sorusuyla koyduğu Türkiye'ye 14 sayfalık özel bir bölüm ayırdı. Ayrıca derginin başyazısı da Türkiye hakkında. - Serdar TurgutCiddiyeti ve titizliğiyle meşhur The Economist Dergisi, 23 Ekim tarihli son sayısının kapağına “Batı’ya sırtını mı dönüyor?” sorusuyla koyduğu Türkiye’ye 14 sayfalık özel bir bölüm ayırdı. Ayrıca derginin başyazısı da Türkiye hakkında.

Bu özel ilgi şaşırtıcı değil; çünkü daha önce de yazdığım gibi başta ABD’nin başkenti olmak üzere her başkentte, “Türkiye neler yapıyor, neler oluyor orada?” sorusuna cevap aranıyor. Yani dergi, bir gerçeği öğrenme ihtiyacını gidermek için zamanlaması doğru iyi bir iş yapmış.

BU BENİM ÜLKEM Mİ?
Derginin sorduğu soruya nasıl cevap verdiğini sonra aktaracağım ama yazılanları, ülkedeki durum hakkında çeşitli endişeleri bulunan kötümser bir insan olarak okurken elimde olmadan, “Bu gerçekten benim ülkem mi yoksa bir rüya mı?” diye düşündüm.
Bizim endişeyle, kavgalarla izlediğimiz ülkemize dünya gıptayla bakıyor.
Çok kısa süre içinde bir ekonomik mucize yarattığımız, dünyada ekonomik gücün yanı sıra siyasi bir güç olma yolunda da büyük adımlar attığımız ve bölgemizde lider olmak dışında kısa süre içinde dünyanın liderleri arasında yer alacağımız söyleniyor.

LAİKLERİN ABSÜRD KORKULARI
Türkiye’nin, merkez ülkelerden gelen birçok baskıyı hiçe sayarak kendisine yeni bir model çizip başarıyla yolunda yürüdüğü düşünülüyor. Artık dünyada, bu özgüven, cesaret ve gelinen nokta, dahası gidileceği düşünülen yer herkesi hayretler içinde bırakıyor.
Bazı çevrelerin endişeleri bulunduğunun belirtildiği yazıda, bu çevrelerin korkusu dillendiriliyor ve “Türkiye ikinci bir İran olur mu?” korkusunun olduğu söylendikten sonra bu düşüncenin absürdlüğü vurgulanıyor.

TÜRKİYE MÜSLÜMAN DEMOKRASİ
Economist’e göre, Amerikalılar ve Avrupalılar artık Türkiye’yi olduğu gibi kabul etmek zorundalar, yani daha farklı bir kültüre sahip, diplomatik duruşu olan bir Müslüman demokrasisi olduğumuzu artık kabul etmeleri gerekiyor. Gelelim derginin kapağında sorduğu soruya: Bu durum Türkiye’nin Batı’ya arkasını dönmesi anlamına gelmeyecek, hatta kendi bağımsız dış politika duruşu nedeniyle Doğu’da lider gibi aktif olan bir Müslüman demokrasi, daha çok Batılı olacak ve Batı’yla daha yakın ilişki kuracak. Sadece bu eskiden olduğu gibi bağımlılık ve dışarıdan belirlenme üzerine kurulan bir ilişki olmayacak, aksine dışarıyı kendisine bağlayan ve belirleyen bağımsız bir ülke olacak.

GÖĞSÜM KABARDI
Doğrusunu isterseniz yazılanları okurken neredeyse hayatımda ilk kez dış basında Türkiye hakkında bir yazı okurken bu kadar fazla gururlandım, göğsüm kabardı. Hepimiz, özellikle laik gelenekten olanlar AKP’ye bir teşekkür borçluyuz.
Bizler, Atatürk’ü ve cumhuriyeti sevip saygı duyarak büyümüş insanlar, hayallerimizde daima bugünkü Türkiye’yi düşünerek yaşadık. Kimimiz solcu olduk, kimimiz de sağcı, ama hepimizin kafasında bugünkü kendisine güvenen güçlü ve bağımsız ülke vardı.
Cumhuriyet dönemi maalesef bu hayallerin yerle bir edilmesi dönemidir de. Bugün o yıkılan hayallerimizi AKP toparlıyor ve arzu ettiğimiz Türkiye’yi bize veriyor.
Bu cumhuriyetin yıkılması değildir, aksine yeni Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor. Yeni cumhuriyetimizin temel özellikleri de şöyle: “Farklı, kendisine mahsus bir kültürü olan, bir bağımsız dış politika duruşu sergileyen ve siyasi-ekonomik liberalizme kendisini adamış olan bir ülke bu.” Yeni cumhuriyetimizin bu özelliklerini, Economist Dergisi’nin satırlarından aynen aldım. Dergi, “Umarız ABD ve Avrupa da bu yeni Türkiye’yi kabul edecektir” diye bitiriyor başyazısını. Ben de Türkiye’deki çatışmaların bitmesini ve her meseleden büyük krizler çıkarmaya çalışanların bu yeni realiteyi bir an önce kabul edip ülkeleriyle övünmeye başlamalarını umarak bitiriyorum bu bölümü.

Din eksenli tartışmalar ne olacak?
Economist Dergisi’ni okurken bir yandan da “İyi de bizde çok ciddi sonuçlar doğurabilecek din boyutlu tartışmalar var, bunu tamamen unutamayız, bunlar ne olacak” diye soruyorsunuz.
Bence bir şey olacağı yok, sadece tanımlandığı gibi bir Müslüman demokrasi olmanın yollarını bulacağız ve o kavramın içini dolduracağız.
Daha önce de söyledim, Türkiye, cumhuriyet rejimindeki eksiklikler nedeniyle modernleşme sürecini tamamlayamamış bir ülkedir. İnancı içine almadan bir modernleşme süreci olamıyor. Defalarca anlattığım bu gerçek umarım artık anlaşılmış olmalı.
Türkiye asıl şimdi gerçekten modern olmaya başladı ve yapılan tahminler tutarsa da 2050 yılına gelmeden bir dünya lideri olacak. O yılları bilemiyorum ama artık çocuğumun bu ülkede benden çok daha iyi bir yaşam süreceğini biliyorum.

Şimdi anladınız mı?
Bana aylardır din ve inanç konusunda yazıyorum diye saldıran ve beni damgalamaya uğraşan laik cahiller, umarım şimdi o yazıları neden yazdığımı anlamışlardır.
Yeni cumhuriyetimizde çok daha merkezi rolü olacak inancın, ekonomik ve siyasi liberalizmle ve bağımsız dış politika duruşumuzla uyumsuzluk yaşamadan, ortak bir yaşamı paylaşmamızı engellemeden nasıl konumlandırılacağı üzerine yazılar yazmayı kendime bir görev olarak tanımlamıştım.
Okuduğunu anlamaktan yoksun ve defalarca açıkladığım amacımı da idrak edemeyenler, hayatımın en önemli yazarlık görevi olarak gördüğüm bu uğraşı anlamadılar.
Ama bugün ben kendimi çok daha iyi hissediyorum ve seçtiğim, kendime çizdiğim yolun ne kadar da doğru olduğunu görüyorum.
Çünkü dünyanın gıptayla bakmakta olduğu ülkemizin şimdi tek eksiği, benim uğraştığım konulara henüz makul bir çözüm getirmemiş olmaktan ibaret. Çözümü zor bir sorun bu ama imkânsız da değil; bugüne kadarki yazılarımın çözüm arayışlarına katkıda bulunması dileğiyle…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir