S O N U Ç

<p>         S O N U Ç
   
          Anayasa değişikliği için yapılan referandum, değişikliklerin sahibi AKP'nin isteği yönünde sonuçlandı.
          Çok özel teknik,hukukî ve siyasi nitelikleri olan  anayasa belgesinin  bazı maddelerinin değişiklikliğine,
          Verilen %57.9 evet oyuna karşın %42.1 hayır oyu;
          Büyük çoğunlukta vatandaşın  AKP siyasetine verdiği güveni gösteriyor.
          Diğer taraftan referandumu boykot tercihinin de çok etkili olduğu,
          Bunun asla görmezlikten gelinemeyeceği de anlaşılıyor.
          *
          Referandum sonucuna gösterilmesi gerekli saygının pekişmesi,
          Birlikte özgür bir yaşam amacının sürdürülmesini gerektiriyor.
          Bu amacın sağlanabilmesi için toplumun her kesiminin farklılıklarıyla bir arada yaşama iradesini belirleyen,
          Bireyi öne çıkaran yeni bir anayasa ihtiyacı;
          Bundan böyle Türkiye gündeminin ana konusunu oluşturuyor...
          *
          Kemalist rejim yada İttihatçı geleneği faşist devlet ile özdeşleştiren rövanş peşinde,
          AKP, o noktadan devlet ile toplum ya da merkez ile çevre arasındaki çelişkileri esas alarak,
          Toplumdan ya da çevreden "muhafazakar demokrat" kimliğini geliştirmeyi başarmış bulunuyor.
          Referandum sonucuyla muhafazakar demokratlar olarak  kazanılan zafer;
          Elbette Kemalist rejimin  şu noktadaki  demokrasi zafiyetini gösteriyor!
          *
          Demokrasinin gelişmesi  sürecinde Kemalist rejimin zaafiyeti,
          Sivil toplumunun gelişmemişliği ve demokratik kurumlarının zayıflığından kaynaklanıyor.
          Bu taban üzerinde sık sık  yapılan askeri darbelerle  gelişen otoriter  siyasal kültür,
          Zamanla devlet ve toplum ya da merkez ile çevre arasında derin kırılmalar oluşturmuştur.
          Darbe yasakları ve bizzat Kemalist siyasi partilerin de siyasal örgütlülüklerini geliştirmede isteksizlikleri,
          Bugün toplumdan  ya da  çevreden  gelişen, mesela  muhafazakar demokrat reaksiyona alternatif olamayışları sonucunu veriyor. 
          Kırılmaların oluşturduğu farklılıklar arasından çekip çıkarılan kimi  çözümler de sonuç vermiyor.
          Mesela  çevreden geliştirilen muhafazakar demokrat reaksiyonuna karşın,
          Türkiye'nin Avrupa bütünleşmesine dahil olmasıyla karşı durmak teorisinin bir hayal olduğu anlaşılıyor.
          *
          Siyasi Partiler kendi  demokrasi perspektiflerinde,
          Bireyin siyasete katılımı yoluyla sosyal sermayenin kullanılmasını,
          Öylece siyasetlerinin niteliğinin arttırılmasını amaçlıyorlar.
          Bu amaca yönelik bireylerin siyasi donanımları ve birikimlerin yükseltilerek  siyasal duyarlılıkların gelişmesi,
          Nitelikli siyasi kadroların yetiştirilmesi için örgütlülük; sivil toplum düşüncesinin temelini oluşturuyor.
          AKP ve BDP nin bu amaçlar çerçevesinde mahalle ağabeyi-ablası organizasyonundan,
          Siyaset Akademilerine ulaşan sivil örgütlülüğü karşısında,
          Mesela CHP örgütlülüğü çok zayıf kalıyor.
          Öyleki o hengamede CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, referandumda oy dahi kullanamıyor!
          Kemalist siyasetin temsilcisi CHP nin yetersiz örgütüyle;
          Toplumun birarada yaşamasını teminen yeni bir anayasa hazırlanması  sürecine  katılım ve uzlaşmacılığında
  güçsüzlüğü şimdiden görülüyor!         
          *
          Ayrılıkçı Kürt Hareketinin etkili boykotu gözardı edilemez  bir başarıyı gösteriyor.
          Önümüzdeki süreçte BDP ile yapılan legal siyasetin, bölücü terör kanadının;
          Nasıl bir  yargısal yaklaşımla tasfiye edileceği de önem kazanıyor.
          Adaletin sağlanmasında terör örgütünün verdiği maddi-manevi zararın kamu vicdanına denk düşürülmesi gerekiyor.
          Şeffaf  ve açık bir toplumun  adaletle oluşmasını teminen siyasi etik yasası ve dokunulmazlıkların da,
          Elbette  gündemden düşmesi olanaklı görülmüyor.
          Örgütlülük zaafı içinde CHP nin bu konuda ağırlığı şüphe götürüyor!
 
 
          *
          Kutuplaşmanın giderilmesi, Siyasi Partiler Yasası,Seçim Kanunu çözüm bekleyen önemli sorunlardır.
          Kuvvetler ayrılığı prensibinde Yargı,Yasama ve Yürütme erklerinin çalışması da.
          Örgütü desteğinden noksanlık bu konularda etkin olmayı zorlaştırıyor...
 
          *
          Herşey için önce güclü bireye ihtiyaç bulunuyor.
          Gücün özü  bireysel duyarlılıkların yükseltilmesinden geçiyor.
          Özellikle askerin darbeler ve Kemalist siyasi partilerin üretkenliğinin kısırlaşmasıyla sağlanan,
          Bireyin duyarlılıklarının köreltilmesi, zayıf örgütlülük süreci  başlıbaşına  rejimin  zaafiyetini oluşturuyor.
          O nedenle ilgili siyasi partilerin örgütlülük içinde bireysel duyarlılıkları yükseltmesi,
          Bütün teşkilatların  bir bir elden geçirilmesi ve planlandırılması gerekiyor.
 
          *
          Muhafazakar  demokratların dayandığı Anadolu burjuvası örneğinin temel alınarak,
          TÜSİAD'ın  da bir sivil toplum kuruluşu olarak birey duyarlılıklarının artırılmasında desteği yanında,
          Kemalist rejime sür-git verdiği zarardan dolayı  TSK nın ciddi bir değişimle aslına dönmesine ihtiyaç bulunuyor.</p> - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

         S O N U Ç
   
          Anayasa değişikliği için yapılan referandum, değişikliklerin sahibi AKP’nin isteği yönünde sonuçlandı.
          Çok özel teknik,hukukî ve siyasi nitelikleri olan  anayasa belgesinin  bazı maddelerinin değişiklikliğine,
          Verilen %57.9 evet oyuna karşın %42.1 hayır oyu;
          Büyük çoğunlukta vatandaşın  AKP siyasetine verdiği güveni gösteriyor.
          Diğer taraftan referandumu boykot tercihinin de çok etkili olduğu,
          Bunun asla görmezlikten gelinemeyeceği de anlaşılıyor.
          *
          Referandum sonucuna gösterilmesi gerekli saygının pekişmesi,
          Birlikte özgür bir yaşam amacının sürdürülmesini gerektiriyor.
          Bu amacın sağlanabilmesi için toplumun her kesiminin farklılıklarıyla bir arada yaşama iradesini belirleyen,
          Bireyi öne çıkaran yeni bir anayasa ihtiyacı;
          Bundan böyle Türkiye gündeminin ana konusunu oluşturuyor…
          *
          Kemalist rejim yada İttihatçı geleneği faşist devlet ile özdeşleştiren rövanş peşinde,
          AKP, o noktadan devlet ile toplum ya da merkez ile çevre arasındaki çelişkileri esas alarak,
          Toplumdan ya da çevreden “muhafazakar demokrat” kimliğini geliştirmeyi başarmış bulunuyor.
          Referandum sonucuyla muhafazakar demokratlar olarak  kazanılan zafer;
          Elbette Kemalist rejimin  şu noktadaki  demokrasi zafiyetini gösteriyor!
          *
          Demokrasinin gelişmesi  sürecinde Kemalist rejimin zaafiyeti,
          Sivil toplumunun gelişmemişliği ve demokratik kurumlarının zayıflığından kaynaklanıyor.
          Bu taban üzerinde sık sık  yapılan askeri darbelerle  gelişen otoriter  siyasal kültür,
          Zamanla devlet ve toplum ya da merkez ile çevre arasında derin kırılmalar oluşturmuştur.
          Darbe yasakları ve bizzat Kemalist siyasi partilerin de siyasal örgütlülüklerini geliştirmede isteksizlikleri,
          Bugün toplumdan  ya da  çevreden  gelişen, mesela  muhafazakar demokrat reaksiyona alternatif olamayışları sonucunu veriyor. 
          Kırılmaların oluşturduğu farklılıklar arasından çekip çıkarılan kimi  çözümler de sonuç vermiyor.
          Mesela  çevreden geliştirilen muhafazakar demokrat reaksiyonuna karşın,
          Türkiye’nin Avrupa bütünleşmesine dahil olmasıyla karşı durmak teorisinin bir hayal olduğu anlaşılıyor.
          *
          Siyasi Partiler kendi  demokrasi perspektiflerinde,
          Bireyin siyasete katılımı yoluyla sosyal sermayenin kullanılmasını,
          Öylece siyasetlerinin niteliğinin arttırılmasını amaçlıyorlar.
          Bu amaca yönelik bireylerin siyasi donanımları ve birikimlerin yükseltilerek  siyasal duyarlılıkların gelişmesi,
          Nitelikli siyasi kadroların yetiştirilmesi için örgütlülük; sivil toplum düşüncesinin temelini oluşturuyor.
          AKP ve BDP nin bu amaçlar çerçevesinde mahalle ağabeyi-ablası organizasyonundan,
          Siyaset Akademilerine ulaşan sivil örgütlülüğü karşısında,
          Mesela CHP örgütlülüğü çok zayıf kalıyor.
          Öyleki o hengamede CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, referandumda oy dahi kullanamıyor!
          Kemalist siyasetin temsilcisi CHP nin yetersiz örgütüyle;
          Toplumun birarada yaşamasını teminen yeni bir anayasa hazırlanması  sürecine  katılım ve uzlaşmacılığında
  güçsüzlüğü şimdiden görülüyor!         
          *
          Ayrılıkçı Kürt Hareketinin etkili boykotu gözardı edilemez  bir başarıyı gösteriyor.
          Önümüzdeki süreçte BDP ile yapılan legal siyasetin, bölücü terör kanadının;
          Nasıl bir  yargısal yaklaşımla tasfiye edileceği de önem kazanıyor.
          Adaletin sağlanmasında terör örgütünün verdiği maddi-manevi zararın kamu vicdanına denk düşürülmesi gerekiyor.
          Şeffaf  ve açık bir toplumun  adaletle oluşmasını teminen siyasi etik yasası ve dokunulmazlıkların da,
          Elbette  gündemden düşmesi olanaklı görülmüyor.
          Örgütlülük zaafı içinde CHP nin bu konuda ağırlığı şüphe götürüyor!
 
 
          *
          Kutuplaşmanın giderilmesi, Siyasi Partiler Yasası,Seçim Kanunu çözüm bekleyen önemli sorunlardır.
          Kuvvetler ayrılığı prensibinde Yargı,Yasama ve Yürütme erklerinin çalışması da.
          Örgütü desteğinden noksanlık bu konularda etkin olmayı zorlaştırıyor…
 
          *
          Herşey için önce güclü bireye ihtiyaç bulunuyor.
          Gücün özü  bireysel duyarlılıkların yükseltilmesinden geçiyor.
          Özellikle askerin darbeler ve Kemalist siyasi partilerin üretkenliğinin kısırlaşmasıyla sağlanan,
          Bireyin duyarlılıklarının köreltilmesi, zayıf örgütlülük süreci  başlıbaşına  rejimin  zaafiyetini oluşturuyor.
          O nedenle ilgili siyasi partilerin örgütlülük içinde bireysel duyarlılıkları yükseltmesi,
          Bütün teşkilatların  bir bir elden geçirilmesi ve planlandırılması gerekiyor.
 
          *
          Muhafazakar  demokratların dayandığı Anadolu burjuvası örneğinin temel alınarak,
          TÜSİAD’ın  da bir sivil toplum kuruluşu olarak birey duyarlılıklarının artırılmasında desteği yanında,
          Kemalist rejime sür-git verdiği zarardan dolayı  TSK nın ciddi bir değişimle aslına dönmesine ihtiyaç bulunuyor.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir