HEP ONLAR MI HAKLI? (OKTAY EKŞİ)

Oktay Ekşi


Hürriyet

1 Ağustos 2010

BİZ hâlâ, her yıl 24 Nisan’da, “O olay soykırımdır” diyecek mi demeyecek mi diye Beyaz Saray’daki zatın gözlerinin içine bakmakla vakit geçirelim. Eğer “soykırım” (genocide) kelimesini kullanmaz da Ermenicesini söylerse sevinelim ve suratımıza yapışan tükürüğün “yaz yağmuru” olduğunu savunalım.

Ermeni diyasporası (Ermenistan dışındaki Ermeniler) kavgalarını bir gün bile sahipsiz bırakmıyorlar. Nitekim son olarak ABD’nin en ünlü iki avukatını tutarak, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nden değil ayrıca Merkez Bankası ile Ziraat Bankası’ndan da “tazminat” talep ettiklerini açıkladılar.
Türkiye onların mallarına el koymuş ama o mallardan sağlanan geliri sahiplerine ödememişmiş. İddiaları özetle bu.
Los Angeles’taki bir mahkemede açtıkları davanın sonu ne olur, ayrı mesele.
Asıl değinmek istediğimize gelmeden belirtelim:
Diyaspora Ermenileri aynı avukatlar aracılığıyla bundan yaklaşık 10 sene önce, dedelerinin 1900’lü yıllarda yaptırdığı “hayat sigortası” poliçelerini göstererek iki sigorta şirketinden 37.5 milyon dolar para koparmayı başarmışlardı. O sigorta şirketlerinin de bir gün Türkiye’nin karşısına çıkıp, “Bu parayı siz de bize ödeyeceksiniz” dediklerine tanık olursanız şaşmayın.
Şaşmayın çünkü dünyada ne bizimki gibi bir devlet var, ne de bizim insanımız gibi “hakkını aramayı bilmeyen” bir ulus var.
Şöyle bir başınızı kaldırın bakın:
Ermeni’si bizden tazminat ister, toprak ister. Pontus artığı Rumlar örgütlenir “Bize de katliam yaptınız. Tazminat verin” der. Kıbrıs Rumları tazminat ister. Birilerinin dolduruşuna gelen Süryaniler, “Bizi de mağdur ettiniz, hakkımızı verin” diye kafa gösterir.
Baştan söyleyelim:
Başkasının hakkını yedinizse, elbet sizden onu geri isterler. O nedenle biz “hakkını istedi” diye kimseyi kınıyor değiliz.
Hukuk tekniği yönünden onu nereden isteyebilirsiniz, nasıl isteyebilirsiniz, haklı olan isteyen mi, vermeyen midir, ayrı bahis.
Bizim dediğimiz şu:
Başkaları Türklerden -ve Türkiye’den- hakkını istiyor da, Türkler neden kimseden davacı olmuyor?
Eğer 1915’lerde yaşananların davası açılıyorsa, aynı yıllarda malını mülkünü, tüm varlığını bırakarak Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan, şimdiki Sırbistan ve Karadağ’dan canını Anadolu’ya güçlükle atanların çocukları, torunları neden bu ülkelerden tazminat talep etmiyor?
Şimdi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde kalan mülkleri için Kıbrıs Rumları gider Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye aleyhine “tazminat” kararı alır da, neden Güney Kıbrıs Rum yönetimi topraklarında kalan malları için Türklerin aldığı bir kuruş yoktur?
Sadece Balkanlar’da veya Kıbrıs’ta değil, Türklere ait iken bedeli ödenmeden Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta kalmış Türk malı yok mu?
Hep “hak yiyen” toplum gibi görünmekten ve algılanmaktan bıkmadık mı? Ne zaman “hakkını aramayı öğrenen” toplum olacağız? Bir bilen var mı?

====================================

ABD’Lİ ERMENİLERİN DAVASINDAN NE ÇIKAR? (SEMİH İDİZ)
Milliyet

2 Ağustos 2010

Ermeni asıllı iki Amerikalının Kaliforniya’da Türk hükümetiyle Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhine açtıkları ve kazanmaları halinde Türkiye’ye “milyarlarca dolarlık fatura çıkaracağı” söylenen “Ermenilerden çalınan mal ve mülk” davası nereye kadar gider?
Davacıların Ermeni asıllı avukatları Brian Kabateck ile Mark Geragos, asıl amaçlarının bunu Türkiye aleyhine bir “toplu davaya” (class action suit) dönüştürmek olduğunu belirtiyorlar. Geragos bunun “Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılmış ilk dava olduğunu” da hatırlatarak, en büyük emellerinin 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul ettirmek olduğunu söylüyor.
Türk hukuk uzmanları, uluslararası değil de ulusal bir mahkemede açıldığı için davanın Ankara’yı bağlama yacağını vurguluyorlar. Bu arada, mal ve mülkten kaynaklanan tazminat davalarının Lozan ile takvime bağlandığını, ortaya çıkan yeni taleplerin “zaman aşımına” tabi olduğunu belirt iyorlar.
Öte yandan ne Kabateck , ne de Geragos kendileri için olumsuz olan bir önemli husustan söz etmiyor. Aslında bizde de bunun üzerinde pek durulm uyor. Oysa, Amerika’da “9uncu Federal Temyiz Mahkemesi,” Kaliforniya’da 2000 yılında kabul edilen ve “Ermeni soykırımı” kavramını da tanıyan eyalet yasasını geçen yıl iptal etti.

Yeni davaların önü kesildi
Böylece “1915 öncesinde sattıkları hayat poliçeleri nedeniyle sigorta şirketlerine ABD’de açılacak yeni toplu davaların önü de kesilmiş oldu. Daha önce açılan bu tür davalarda ise New York Life ve AXA şirketleri Ermenilere milyonlarca dolar ödemişlerdi.
Kaliforniya yasasını iptal eden federal mahkemenin gerekçesi de ilginçti. Buna göre, ABD yönetimi “Ermeni soykırımını” tanımadığı için, Kaliforniya yasası başkanın alanına girerek ülkenin dış politika yönetimini etkiliyordu. Böylece yönetimin “anayasa güvencesinde olan” dış politika yürütme hakkı “ihlal edilmiş oluyordu.”
Federal mahkemeden geldiği için, yeni bir kararla bozulmadıkça, ABD’nin diğer eyaletleri de bu karara uymak zorundalar. Özetle, ABD Kongresi ve başkanı “Ermeni soykırımı” kavramını resmen kabul etmedikçe bu tür davaların önü kapalı görünüyor.
Bu arada, federal mahkeme’nin karar sadece Ermeni konusuna bakılarak da alınmadı. Zira ABD’de, bugün dünyanın çeşitli yerlerinde soykırım yaşadıklarını söyleyen birçok ırk ve kökenden insan bulunuyor.
Kabateck ile Geragos’un bu son davayı neye dayandırarak açtıklarını bilmiyoruz. Amerika’nın en başarılı avukatlarından biri olduğu için Geragos’un belki bilmediğimiz bir hukuki dayanağı var. Fakat dava Türk-ABD ilişkilerini olumsuz etkileyecekse, bunun “ABD anayasasına aykırı” olarak görülme olasılığı göz ardı edilemez..
Bunu aslında Geragos da çok iyi biliyor çünkü federal mahkemenin geçen yıl aldığı ve Ermenileri çok kızdıran kararı bozdurmak için harekete geçen kişi kendisidir. Başvurusu ise henüz sonuçlanmış değil.

Siyasi bir hamle
Peki hukuki açıdan başarılı olma şansı az ise o zaman bu dava niçin açıldı? Bizce bu, 2015 yaklaştıkça, Ermeni soykırımını dünyada daha fazla tanıtmak amacıyla açılmış olan siyasi bir hamledir.
Burada kuşkusuz Washington ile Ankara’nın arasının İran ve İsrail nedeniyle açılmış olmasından, ABD Kongresinde de bu yüzden esen Türkiye aleyhtarı havadan da yararlanmak isteniliyor. Kongrenin Ermeni soykırımı tasarısını bu ortamda kabul edeceğine dair beklentinin yüksek olduğuna da işaret ediyor bu dava.
Özetle her şey yine ABD Kongresi ile Başkan Obama’nin elinde. Ermeni soykırımını bir şekilde tanırlarsa, federal mahkeme engeli de kalkmış olacaktır.
Bu arada Washington’un, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin hayata geçirilmesi konusunda hala ısrarlı olduğu görülüyor. Özetle, Obama yönetimi bu davayı Ankara’ya karşı dolaylı bir baskı aracı olarak kullanmak da isteyebilir.
Kısaca söylemek gerekiyorsa, bağlayıcı hukuki sonuçları olmasa bile, Türkiye aleyhine açılan bu davanın Ankara açısından bazı siyasi sonuçlara yol açması olasılığı göz ardı edilemez.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir