“Villan Kadar Konuş!”

Mehmet Seyfettin EROL - TA3 1905 pp1

Mehmet Seyfettin EROL

Mehmet Seyfettin EROL - TA3 1905 pp3Ne kadar komik, güya bu ülkede milli irade anayasa değişikliğinin bilmem kaçıncısı için cüz’i iradesiyle referanduma koşar adım gidecek ve “paşa paşa” oyunu kullanacak.

Ve büyük bir huşu içinde iki “evet”ten birini, “beyaz” ya da “kahverengi” kâğıt parçalarından birinin üzerine basacak ve kararını verecek:

Ya “statükoya devam” ya da “Yeni Türkiye’ye merhaba”…

Hayır derse, “Ergenekoncu”; “evet” derse, “demokrat” olacak…

Hem de en özgürlükçü ve hakiki olanından!

Ne “evetçiler”e ne de “hayırcılar”a yaranabilen boykotçulara gelince…

Onlara da en hakikisinden “mızıkçılık” kalıyor!

***

Peki, “dağdaki çoban” ile “en ünlüsünden çakma sarı sanatçı”… “Göbeğini kaşıyan adam” ile “purosunu tüttüren karnı tok, sırtı pek adam” neyi oylayacak?

Boğaza nazır mekânlarda balık ekmek ve en acısından turşu suyunu yudumlayan “yeni yetme aydınlar” ve onların önde giden “gel-gitçi aydınlar” şürekâsı için “evet”in anlamı ne? Niçin ve neye “evet” dedirtmeye çalışıyorlar?

Peki, ya “hayır” diyenler? “Hayırda hayır”ın hayrı nerede?

Ya kafası karışmış, “türlü kazanı”na dönüştürülmüş milli irade olarak dillerden düşürülmeyen, seçimden seçime, kavgadan kavgaya hatırlanan halk… Onlar bu “evet” ve “hayır” arasına sıkıştırılmış geleceğin Türkiyesinin neresindeler? Niçin “evet”, niçin “hayır demek” zorundalar ya da referandum günü neden evlerinde mısır patlatacaklar?

***

Meydanlardan, Yüce Meclis’ten ve “en büyük güç” medyadan yükselen seslere ve çarşaf çarşaf manşetlere bakılırsa bu halk “o büyük gün”de:

  • 27 Mayıs’a, 12 Mart’a, 12 Eylül’e, (bu arada 28 Şubat ve 27 Nisan’ı geçiyoruz)…
  • Uzun siyasetçilere, orta boy olanlarına ya da “biraz” kısacalarına…
  • “BOP Eşbaşkanlığı”na ya da bu ülkenin başbakanlığına, cumhurbaşkanlığına…
  • Ergenekon’a ya da demokrasiye…
  • Temiz siyasete ya da kirlisine…
  • Milliciliğe ya da gayri milliliğe…
  • Mercedes’e ya da Murat 124’e…
  • Milli birlik, beraberlik ve bütünlüğe ya da bölücülüğe…
  • Sivil ya da askeri vesayete…
  • Küreselciliğe ya da ulus-devlete…
  • İşçi emeklisine ya da “Bağkurlu”ya
  • Kaseti olana ya da olmayana…
  • Ve daha onlarcasına…

“Evet” ya da “Hayır” diyecek…

Ya da “salla”!

***

Aksini söyleyecek olan, villası kadar konuşsun!

Büyük havuzlu ya da küçük…

Özel ya da umumi…

Fark etmez!

O yüzden referandum, eski-yeni anayasa, demokrasi, şu bu…

Hepsi hikâye…

Aslolan villa!

Hem de havuzlu olanından…

Denize nazır, çobana uzak!


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir