İfk’in Kurbanları: Hz. Aişe ve Deniz Baykal

50 yaşına gelmiş bir insan olarak bugüne kadar ne CHP’ye oy verdim, ne de aktif siyasetle meşgul oldum. Ailemiz şu kökenlidir, bu kökenlidir diyecek durumda da değilim. Çünkü meşhur bir aileden gelmiyorum. Çünkü sıradan bir köylü ailesinin çocuğuyum. Ancak babamın oldukça bilinçli bir adam olduğunu söyleyebilirim. Çocukluğumdan hatırlarım; her seçimde anam gidip direk “At”ın altına “Evet” mührünü basarken, babam sürekli “Koç”a oy verdiğini söylerdi. Malum, at o zamanki Adalet Partisi’nin simgesi, koç ise Prof. Dr. Turan Feyzioğlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin rumuzu idi. Merhum babam, Turan Feyzioğlu’na oy verişinin sebebini ise “Bu adam doğru, dürüst şeyler konuşuyor. Ötekiler gibi atıp tutmuyor” şeklinde açıklardı. Anamın AP’ye oy verişinin tek sebebi ise muhtemelen kendisini gelin getiren bu hayvana sevgi ve minnet duymasıydı! - sheep koyun tarim hayvancilik ciftlik

50 yaşına gelmiş bir insan olarak bugüne kadar ne CHP’ye oy verdim, ne de aktif siyasetle meşgul oldum. Ailemiz şu kökenlidir, bu kökenlidir diyecek durumda da değilim. Çünkü meşhur bir aileden gelmiyorum. Çünkü sıradan bir köylü ailesinin çocuğuyum. Ancak babamın oldukça bilinçli bir adam olduğunu söyleyebilirim. Çocukluğumdan hatırlarım; her seçimde anam gidip direk “At”ın altına “Evet” mührünü basarken, babam sürekli “Koç”a oy verdiğini söylerdi. Malum, at o zamanki Adalet Partisi’nin simgesi, koç ise Prof. Dr. Turan Feyzioğlu’nun Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin rumuzu idi. Merhum babam, Turan Feyzioğlu’na oy verişinin sebebini ise “Bu adam doğru, dürüst şeyler konuşuyor. Ötekiler gibi atıp tutmuyor” şeklinde açıklardı. Anamın AP’ye oy verişinin tek sebebi ise muhtemelen kendisini gelin getiren bu hayvana sevgi ve minnet duymasıydı!

Ben ise belki de aldığım eğitimin etkisiyle genelde milliyetçi görüşleri benimsemiş bir insanım. Dolayısıyla bugüne kadar vermiş olduğum oylar da genelde bu çizgide siyaset yapan partilere gitmiştir. Ancak benim bu durumum ve duruşum, Sayın Deniz Baykal’a yönelik siyasi komploya karşı çıkmama asla engel değildir. Çünkü Sayın Baykal gibi nihayetinde ben de etten kemikten yaratılmış bir insanım. Benim de duygularım vardır. Ve benim adalet ve hakkaniyet anlayışım, Sayın Baykal’ın başına gelenlere karşı çıkmamı gerektirmektedir.

Okuma fırsatı bulan okuyucularım mutlaka hatırlayacaklardır; Deniz Baykal’a yönelik komplo hakkındaki görüşümü, bundan yaklaşık 10 gün önce yayınlanan “Baykal Komplosu CHP’ye Değil AKP’ye Yöneliktir” başlıklı yazımda enine boyuna dile getirmiştim. Söz konusu yazının başında şöyle demiştim:

“Tamamı gördüğüm kadarıyla mıdır bilmiyorum; ancak görebildiğim kadarıyla Sayın Deniz Baykal hakkında internet ortamında servis edilen kaset, bana sanki düzmece gibi geldi. Ben elbette bir bilişim uzmanı değilim. Teknik bilgim de yeterli değildir. Ancak görebildiğim kadarıyla iki ayrı mekânda çekilmiş görüntülerin, olay aynı apartman dairesinde geçmiş havası verircesine bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş görüntüler var ortada…”(1)

Beni bu kanaate götüren husus ise; büyük ölçüde, kurgulanan senaryonun çok çirkin ve iğrenç olmasıydı. Zira görüntülerde birinci mekânda ikiden çok kişi ve en az iki erkek varken, hemen yan odaya geçiliyormuş havası verecek şekilde eklenen ikinci mekânda sadece bir kadın ve bir erkek görüntüsü yer alıyordu. Yani görüntülerde, sunan, sunulan ve sunuma konu olan bir takım insanlar varmış gibi bir senaryo düşünülmüştü. Böyle bir davranış, bırakın yaşını başını almış, eğitim düzeyi yüksek ve devlet umuru görmüş insanların, sıradan Türk insanının, hatta pek çok hayvanın bile kabul edip midesinin kaldıracağı cinsten bir davranış olamazdı. Beni kuşkuya düşüren en büyük sebep de budur.

25 Mayıs 2010 tarihi itibarıyla medyaya düşen haberlerden öğreniyoruz ki; Emniyet ve Jandarma tarafından hazırlanıp Ankara Başsavcılığı’na sunulan iki ayrı raporda da, görüntülerde çıkarma ve ekleme şeklinde montajlar var! Habere göre; “Emniyetin raporunda, görüntülerin bazı bölümlerinin blok halinde kesilip çıkartılarak görüntü süresinin kısaltıldığı” tespiti yer alırken, Jandarma raporunda “Görüntülerin kurgulandığı, görüntülerdeki şahısların yüz detayını elde etmenin de teknik olarak mümkün olmadığı” vurgulanmış(2). Hürriyetin Emniyet’in raporuna dayanarak verdiği habere göre ise; “Yaklaşık 9 dakika süren görüntülerin başında ve sonunda yapıştırmalar var”(3). Özel bir kriminal büroya yaptırılan incelemede de zaten aynı yönde verilmiş rapor mevcut. Demek oluyor ki; şimdilik komplo kesin, failler ortada yok!

***
Deniz Baykal, 24 Mayıs 2010 günü TV’lerden birisine vermiş olduğu mülakatta, “Hz. Peygamber’in eşi Hz. Aişe’ye iftirada bulundular. Ancak onun için ayet geldi. Hz. Peygamber’in evlatlığının eşi ile evlenmesi dedikodu malzemesi yapılanca da ayet geldi…” anlamında laflar ederek, sözü “Hz. Peygamber’e de iftira ettiler. Ancak o peygamber olduğu için Allah göndermiş olduğu ayetlerle ona sahip çıktı ve iftiradan korudu. Oysa benim öyle bir şansım yok. İlgili devlet kurumlarının yapacağı araştırmaları ve mahkeme kararını beklemekten başka şansım yok…” demeye getirdi lafı. Bu sene kutlanan Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde yapmış olduğu konuşmadan sonra yukarıda vermiş olduğu örnekler de gösteriyor ki Sayın Deniz Baykal’ın dini bilgileri yüzeysel değil, oldukça derine iniyor.

Sayın Baykal’ın Hz. Aişe ile ilgili olarak verdiği örnek, meşhur İfk Hadisesi’dir. Yani Hz. Aişe’ye yapılan zina iftirasıdır. Olay kısaca şöyledir: Hz. Peygamber Hicretin 5. Yılında yapılan Benî Mustalik Gazvesi’nden dönerken beraberinde bulunan Hz. Aişe tabii ihtiyacını gidermek için ordugâhtan belli bir mesafe uzaklaşmıştı. Bu arada, düşürdüğü gerdanlığını ararken ordu bulunduğu yerden ayrılmış, kendisi geride kalmıştı. Ordunun artçılarından Safvân b. es- Sülemi, Hz. Aişe’yi kendi devesine bindirip hayvanı yularından çekerek Medine’ye getirdi. Aralarında münafıkların reisi Abdullah b. Übey ile bazı mü’minlerin de bulunduğu bir grup bu manzaraya bakarak, Hz. Aişe ile Safvân arasında ilişki bulunduğu iftirasını ortaya attılar. Bunun üzerine, Nûr Sûresi’nin, Hz. Aişe’nin masum olduğunu açıklayan 11 ile 20’nci ayetleri indirilmiştir. Söz konusu ayetlerin bir kısmının anlamı şöyledir:

“O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu apaçık bir iftiradır” deselerdi ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.”(4).

Evlatlığının eşi ile evlenmesi konusunda yapılan dedikodular ise şöyledir: Hz. Peygamber, İslam’a göre ırk ayrımı ve insanlar arasında eşitsizlik olmadığını uygulamada da göstermek için halasının kızı Zeyneb’i (Cahş Kızı Zeynep) azatlı kölesi Zeyd ile evlendirmişti. Ancak Zeynep asil bir soydan geldiği için azatlı da olsa bir köle ile evlenmeyi bir türlü içine sindiremedi. Aralarında şiddetli geçimsizlikler oldu. Sonunda Zeyd, daha fazla dayanamayarak, hatta Hz. Peygamber’in “Karını boşama” şeklindeki ikna çabalarına rağmen Zeynep’i boşamak zorunda kaldı. Zeyneb’in ailesi, onu Hz. Peygamberle evlendirmek istiyordu. Bunu Zeynep de istiyordu. Sonunda bu evlilik gerçekleşince özellikle münafıklar, Hz. Peygamber’in, Zeyd ile evliyken de Zeynep ile ilişkisi olduğu ve onunla evlenebilmek için boşanmalarına sebep olduğu iftirasını yaydılar. Öte yandan cahiliye dönemi Arap kültüründe evlatlıklar, tıpkı öz çocuk gibi muamele görür ve tıpkı onlar gibi mirastan pay alırlardı. Onların eşleriyle evlenmek de hoş karşılanmazdı. Bu geleneğin de etkisiyle söz konusu evlilik hakkında olmadık yakıştırmalarda bulunarak olmadık dedikodular ürettiler. Hz. Peygamber gayet zor durumda kaldı. İşte bunun üzerine şu Kur’an ayetleri indirilmiştir:

“Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir(5). Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha layıktı. Zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir”(6).

Netice olarak diyebiliriz ki; iman ile paranın kimde olduğu belli olmaz. Nice bakımsız ve hırpani kılıklarda insanlar vardır ki aslında Karun kadar zengindirler. Görünürde namazla, niyazla, hacla arası hiç de iyi olmayan nice insanlar da vardır ki; imanı ve dini bilgisi hacıdan hocadan fersah fersah ileridedir. O sebepten, Zonguldak’ta meydana gelen grizu patlamasını kaderle açıklama kolaycılığına kaçan iradenin, bir an önce “Brütüs” yakıştırmalarını ve “Ben senin memurun muyum” efelenmelerini bir yana bırakıp, Baykal Komplosu’nun faillerinin bulunması için devlet gücünü devreye sokması gerekmektedir. Aksi takdirde 12. Cumhurbaşkanı olmak için hazırlıklara girişen bu irade, Cumhurbaşkanı olacağım derken, Baykal’ın Cumhurbaşkanlığını alkışlamak zorunda kalabilir. Bakın orada, yani Beysukent’te “Ben peygamber değilim. Bu komployu ortaya çıkarmak için ayet de beklemiyorum. Bu konuda devletimi yanımda görmek istiyorum” diyen bir vatandaş duruyor. Lütfen o sese kulak veriniz. Benden söylemesi…

26 Mayıs 2010
Ömer Sağlam
_______________
1- bkz. .
2-http://www.milliyet.com.tr/jandarma-ve-polis-montaj-var-dedi/guncel/haberdetay/26.05.2010/1242577/default.htm
3- bkz. Hürriyet Gazetesi, “Onlar Ama Montaj Var” başlıklı haber, 25.05.2010.
4- Nûr Sûresi, ayet, 11-13.
5-Ahzâb Sûresi, ayet, 4
6- Ahzâb Sûresi, ayet, 37.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir