ERMENİ SORUNU (2) -TÜRKÇE VE İNGİLİZCE

ARMENIAN QUESTION AND TURKS (2) - ermeni meselesi

ARMENIAN QUESTION AND TURKS (2)

AN UNFORGETTABLE SCENE (2)
The house, in which my father was born and we still live, was a duplex wooden house. Right next to the house, there was an area used as kitchen in the center of which a tandoor was placed and which had a conical roof and an open space for smoke to go out and oxygen to come in. The most popular shopping place was the bakery shop. Each time I pass in front of the bakery shop, the baker, whom my father talked about, comes to my mind as if I personally saw him:
“We had a baker in the neighborhood. He was a middle-aged, short and fat person, but he had a strong body. He had a crippled leg. He was a small sized merchant. He had a pretty wife who was known with her beauty. On a very cold winter day, armed Armenian soldiers came afternoon. They went into the bakery by breaking the entrance door. They took the baker out of the bakery by force, hitting him with butt-stock. We, the entire neighborhood, tried to stop them. In fact we didn’t have anyone young; all men who could use a weapon were at frontline fighting for the country. Armenians injured and dispelled many people by hitting them with backs of their rifles, stocks of their guns and bayonet (a long-thin blade inserted at the end of the riffle). The pretty wife of the baker was following her husband.
In the next morning, we found the baker in front of a stable outside the city. The stable had a very sound iron door with a frame and latch, but the door was broken down. The baker was standing in front of the stable; he held his right hand up as he tried to protect himself. His other hand was held a little lower. He was cut into half from the point between his neck and head up to his chest. He was frozen due to his death and cold. The hatchet which was used to cut him into half was on the ground next to him. His wife was killed and frozen between her husband’s legs because of the cold. She was grabbing her husband’s legs. Her clothes were ripped.”
As it is clearly understood from the event, the followings happened: Armenians locked the baker in the stable and tried to rape his wife. Crippled baker, who heard the screams of his wife, broke the iron door. Then Armenians cut him into half with the hatchet and killed his wife grabbing her husband’s legs.
We could hardly separate the baker and his wife who were both frozen due to death and cold. However, we couldn’t take his right hand down, as it was frozen, so we buried them as they were frozen.”
Close your eyes for a minute and try to imagine the scene. It is a horrifying scene, isn’t it? I have been considering having the scene painted by an artist for a long time. Maybe I will have the scene painted or somebody else will have it painted. It is significantly important not to forget the event.
……………………………………………………………………………………………………………………..

UNUTULMAZ BİR TABLO (2)

Babamın doğduğu ve bizim yaşadığımız ev; iki katlı tahta bir yapıdan oluşmaktaydı. Bitişiğinde, şimdinin mutfağı vazifesini gören, ortasında tandırın yer aldığı ve çatısı konik bir biçimde örtülen, en üstü ise duman çıkması ve eve hava girmesi için açık bırakılan bir yer bulunmaktaydı. Mahallemizin en vazgeçilmez alış veriş yeri, ekmek satılan bir fırındı. Fırının önünden her geçişte, babamın anlattığı fırıncı gözümde canlanır, onu adeta görür gibi olurdum:

“Mahallemizde bir fırıncı vardı. Kısa boylu, çok geniş, enli ve kuvvetli bir vücudu olan, bir bacağı topal, orta yaşlarda, bir küçük esnaftı. Bütün mahallede güzelliği ile ün yapan çok güzel bir karısı vardı. Çok soğuk bir kış günü, akşam üzeri gibi saatlerde silahlı ermeni askerleri geldiler. Fırının kapısını kırarak içeri girdiler. Fırıncıyı, dipçikle itip kakarak götürmeye başladılar. Mahalleli engel olmaya çalıştık. Esasen genç bir insan kalmamıştı, eli silah tutan bütün insanlar cephede idi. Ermeniler, tüfek sırtı, tabanca kabzası ve kasatura (tüfeğin ucuna takılan uzun-ince bir bıçak) vurmak sureti ile bir çok kişiyi yaraladı ve dağıttılar. Fırıncının karısı, ağlayarak, kocasının peşi sıra gidiyordu.

Ertesi saban fırıncıyı, şehrin dışındaki bir ağılın önünde bulduk. Ağılın çok sağlam bir demir kapısı ve sövesi –sürgüsü- vardı ama kapı yıkılmış vaziyette idi. Fırıncı, ağılın önünde, ayakta dimdik duruyordu. Sağ elini, korunmak istiyormuşçasına havaya kaldırmıştı. Diğer eli biraz daha aşağıda idi. Boynunun tam kafasıyla bitiştiği yerden, göğsüne kadar ortadan ikiye ayrılmıştı. Ölü katılaşmasından ve soğuktan donmuş vaziyette idi. Onu ortadan biçen “nacak” -erzurumda kullanılan baltaya benzer ağır ve kesici bir alet- yerde duruyordu. Karısı, kocasının bacakları arasında, bacaklarına sarılmış vaziyette öldürülmüş ve donmuş yatmakta idi. Üstü başı yırtılmıştı.

Durumdan açık olarak anlaşıldığı üzere, olay şu şekilde cereyan etmişti : Ermeniler fırıncıyı ağıla kilitleyerek demir kapısını kapatmışlar ve dışarıda karısına tecavüz etmek istemişlerdi. Karısının çığlıklarını duyan, topal fırıncı, demir kapıyı yerinden söküp dışarı fırlamıştı. Ermeniler ellerine geçirdikleri nacak ile boynuna vurarak onu ortadan biçmişler, bacaklarına sarılan karısını da öldürüp bırakıp gitmişlerdi.

Ölü katılaşmasından ve soğuktan donan ve dimdik ayakta kalan fırıncı ile bacaklarına sarılan karısını güçlükle ayırdık. Ancak fırıncının, savunma durumunda yukarıda duran kollarını aşağı indiremedik ve her ikisini de olduğu şekilde gömdük.”

Şöyle bir gözlerinizi kapatın ve bu tabloyu hafızanızda canlandırın. Dehşet verici bir tablo değil mi. Uzun süre bu tabloyu yaptırmayı düşündüm. Belki bir gün yaptırırım veya bir yaptıran çıkar. Önemli olan unutulmamasıdır.

Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir