ŞU LEYLEK İŞİ CİDDİYE BİNİYOR GALİBA

ŞU LEYLEK İŞİ CİDDİYE BİNİYOR GALİBA.. - huseyin mumtaz

ŞU LEYLEK İŞİ CİDDİYE BİNİYOR GALİBA..

Hüseyin MÜMTAZ

 

                Bir film seyrettim, hayatım değişti !..

                Tarifsiz kederler yahut vehimler içinde değil ama derin düşünceler içindeyim..

                Filmin senaryosunu büyük bir ihtimalle Yorgo Andreadis veya bir benzeri yazmış, finansör de mutlaka Yunan STÖ’leri.. Tabii “krizden önceki” Yunanistan’dan bahsediyoruz..

                Devir Tanzimat devri.. Avrupalıların baskısıyla gayrimüslimler’in artık Müslüman tebaa ile aynı haklara sahip olacaklarının anlaşılmasıyla Kilise “gizli din taşıyanlar”ın bundan böyle asıl dinlerini açıklamalarında bir sakınca olmadığını söyler, falan filan..

                Deyince, bir süre önce konu ile ilgili yazdıklarımızı hatırladık..                    

                “Siecle Gazetesi’nden; Tanzimat Türkiye’de idari ve sosyal reform demektir. Batı uygarlığının bu zaferini haber almaktan mutluluk duyuyoruz..Bu zaferin,bazı vatandaşlarımızın yardımıyla kazanıldığını öğrenmek de sevincimizi bir kat daha arttırmıştır. Mösyö Blaque, Mösyö Barachin ve Reşit Paşa’nın özel kâtibi Mösyö Cor adlı bir vatandaşımızın bu alanda katkıları olduğunu biliyorıuz. Tanzimat’ın gerçekten verimli olabilmesi için Müslüman vatandaşlar ile Hristiyanlar arasındaki bütün ayrılıkların kaldırılmasını dilin de sadeşleştirilmesini isteriz” (Hıfzı Topuz’un “ABDÜLMECİT” (Remzi Yay.) Kitabına atfen. ŞU BİZİM 170 YILLIK KARMAŞIK, KARŞIKONULMAZ VE KARŞILIKSIZ AVRUPA AŞKIMIZ” -Hüseyin MÜMTAZ 21/11/09)

                “Mösyö Blaque, Mösyö Barachin ve Reşit Paşa’nın özel kâtibi Mösyö Cor” isimli “yabancı danışmanların katlkıları” ile hazırlanan Tanzimat Fermanı, bilindiği gibi İmparatorluk için sonun başlangıcı olmuştu..

                “Gizli din taşıyanlar”ın Tanzimat ile çeşitli ayrıcalıklar kazanarak “kendilerini ifade” özgürlüğüne kavuşmuş olmaları, Tanzimat’tan 170 yıl sonra yine yaşamaya başladığımız benzer bir sürecin arka planının bir ölçüde aydınlığa çıkmasına yardım etti.

                50 yıldır bir AB macerasının içindeyiz.. O zamana kadar “etnik kimliklerini öne çıkarmayan” mebzul miktardaki mozaik parçalarının  özellikle 1995’den sonra “AB önermesiyle” şu veya bu şekilde gittikçe artan oranda ve yavaş yavaş yükselen bir ses tonuyla etnik aidiyetlerini ifade etmeye başladıklarını görüyoruz..

                Tanzimat’la İmparatorluk’ta gayri müslimler, AB ile de Cumhuriyet’te “kültür zenginliğimiz” olan etnik farklılıklar…

                Son iki yüz yılın özeti işte bu son cümledir ey okur..

                AB sürecinin nasıl işlediğine dair şu veciz örnek de AB’nin 2009 Türkiye İlerleme Raporu ile ilgili olup “EU NewsNet.com ve OfficialWire” dan alınmıştır;

                “-Uzmanlara- göre Türk Anayasası Türkçe’yi anadil olarak kabul etmesi nedeniyle ayrımcılığa yol açtığı için geleceğe hazırlık olmak üzere revize edilmelidir”.

                Bu “uzman” lâfından siz de benim gibi Reşit Paşa’nın Mösyöleri’ni mi anladınız?

                Yurt içinde bu uluslararası pasları değerlendirmekte hiç gecikmeyenler var.

                İki gün önceki “Leylekli yazı”mızda ne demiştik?

                Anayasa Madde 66; Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

                Demek ki; Asuri, Keldani ve Süryani…Ermeni, Yahudi veya Rum –vatandaşlarımız- ve –diğerleri-, her ne olurlarsa olsunlar……Türk’üm demek zorundaymış..

                Peki.. AB bağlamında ve yoğun olarak 1995’den bu yana, her geçen gün sayıları art(tırıl)an mebzul miktarda mikro milliyetlere, küsurat etnik gruplara, antik felsefi mezheblere sahip olduğumuzu öğreniyoruz.. Hepsi eşit, hiçbirinin diğerine üstünlüğü yok…

                Türk’ün adı hiç yok..

                Türk kim? Türk nerede?

                Türk, -aslî unsur- değilse neden; 1) Devletin adı -Türkiye Cumhuriyeti- de meselâ Elam-Akat-İyon Cumhuriyeti değil? 2)Neden 66’ıncı maddede -Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür- diyor da, -Herkes Keldanidir, Asuridir, Frigdir, Pontik’dir, Gappadok’dur- demiyor?..

                Türk kim, nerede yaşar, ne içer, ne yer?

                Bu coğrafyaya gökten zembille mi indi, kendi mi geldi?

                Nereden geldi?

                Düşünün, cevabınız varsa yine konuşuruz..”

                “Cevap” gerçekten iki gün geçmeden BDP’den geldi..

                Anayasa değişikliğinde “kilit parti” konumundaki BDP’nin teklifleri arasında şu iki unsur da varmış; 1) Anayasa’nın 66’ıncı maddesindeki “Türk” ifadesi, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” şeklinde değiştirilmeliymiş; 2) “Taleplerimiz karşılanmazsa pakete ret oyu veririz” diyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani de aynı şekilde Anayasa’nın 66. maddesinin herkesi Türk saydığını, buna ek olarak 42. maddesinin de Türkçe dışındaki dilleri yasakladığını belirterek, 42. maddenin kaldırılmasını da önerebileceklerini kaydetmiş.

                Şu leylek meselesini ciddiye alsanız iyi olacak gibime geliyor.. 28 Mart 2010

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir