Roma İmparatoru II. Mehmet Fatihianus!

Son günlerin tartışma konularından birisi de Büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’e Papa 2’inci Pius tarafından “Hıristiyan ol” teklifinde bulunup bulunulmadığı konusudur. İddiaya göre; Papa II. Pius, İstanbul’u fethederek Doğu Roma’yı tarihe gömen Fatih Sultan Mehmet Han’a, “Eğer Hıristiyan dinini kabul ederse kendisini Roma İmparatoru olarak kutsayacağı” şeklinde bir mektup yazmış, ancak Fatih Sultan Mehmet papanın bu teklifini geri çevirmiştir… - alman turk

Son günlerin tartışma konularından birisi de Büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’e Papa 2’inci Pius tarafından “Hıristiyan ol” teklifinde bulunup bulunulmadığı konusudur. İddiaya göre; Papa II. Pius, İstanbul’u fethederek Doğu Roma’yı tarihe gömen Fatih Sultan Mehmet Han’a, “Eğer Hıristiyan dinini kabul ederse kendisini Roma İmparatoru olarak kutsayacağı” şeklinde bir mektup yazmış, ancak Fatih Sultan Mehmet papanın bu teklifini geri çevirmiştir…

Bu konudaki iddiayı gündeme taşıyan kişi ise kimi çevrelerce “Yaşayan en büyük Türk tarihçisi” olarak kabul edilen Prof. Dr. Halil İnalcık’tır. Esasında Halil Hoca’ya son zamanlarda bir şeyler oldu; yaklaşık bir asırlık ömrünün sonunda ve normal şartlarda ölüme göz kırptığı şu günlerde arka arkaya tarihi bombalar patlatmaya başladı. Önce “Osmanlı Devleti Söğüt’te değil, Yalova’da kurulmuştur. Kuruluş tarihi ise 1299 değil 1302’dir” şeklindeki iddiasıyla gündeme gelen Halil İnalcık, şimdi de Papa 2’nci Pius’un Fatih Sultan Mehmet’e “Hıristiyan olursan, seni Roma İmparatoru ilan edeceğim” şeklinde bir teklifte bulunduğu şeklindeki iddası (ya da kanaati) ile gündeme gelmiştir.

Bana sorarsanız, Halil Hoca, artık ömrünün son demlerini yaşamaktadır! Yakın da vefat ederse hiç şaşırmayın. Bunu nereden mi çıkarıyorum? Şuradan; hatırlayın Merhum Başbakan Bülent Ecevit’te ölümüne yakın günlerde “Vahidettin hain değildir!”” iddasıyla gündeme gelmişti. Merhum Ecevit, bu iddiasını yakın akrabası da olan son Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşa’dan almış olduğu bilgilere dayandırıyordu. Ecevit’in, bu iddasını gündeme getirmesinin hemen akabinde hakkın rahmetine kavuşmuş bir fâni olduğunu biliyoruz.

Tarihçi Cemal Kutay’ın akıbeti de Bülent Ecevit’ten farklı olmamıştır. Merhum Cemal Kutay da uzmanlık alanı olmayan dini konularda bazı fetvalar verdikten sonra topu dikmiş bulunmaktadır. Bilindiği gibi Cemal Kutay’ın sağlığında yayınladığı son kitabı “Türkçe İbadet”tir. Cemal Kutay’a göre (elbette bana göre de) Türkçe İbadet, yani Kur’anı Türkçe okumak suretiyle kılanan namaz caizdir. Cemal Kutay, işte patlatmış olduğu bu “Türkçe İbadet” bombasından kısa bir süre sonra vefat etmiştir.

Dolayısıyla; Bülent Ecevit ve Cemal Kutay’ın, patlattıkları bombalardan sonra topu dikip dâr-ı bekâya avdet ettiklerini düşününce ben, Halil İnalcık Hoca’nın da fazla ömrünün kalmadığına inanmaya başlamış durumdayım!
Halil İnalcık, iddialarını genelde Bizans kaynaklarına dayandıran bir tarihçidir. Osmanlı Devleti’nin 1299’da Söğüt’te değil, 1302’de Yalova’da kurulduğuna ilişkin iddiasını zaten Bizanslı Georgios Pachymeres`e dayandırmaktadır. Ona göre Georgios Pachymeres, Osman Gazi ile aynı zaman diliminde İstanbul’da yaşamış bir tarihçidir ve1307’ye kadar gelişen olayları kayıt altına almıştır(1).

Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “Papa’nın, Fatih Sultan Mehmet’e Hıristiyan olduğu takdirde kendisini Roma İmparatoru olarak tanıyacağına ilişkin mektup gönderdiği” şeklindeki ikinci bombası ise şimdilik bir kanaat ve iddiadan ibarettir. Çünkü bu konuda ortada henüz herhangi bir somut belge bulunmuyor. “Bu konuyla ilgili Türk ve yabancı ilim adamları tarafından birçok tetkikler yapıldığını” söyleyen Halil İnalcık “Kendisinin de bu konuda inceleme yaptığını” dile getirmektedir. Bazı çevrelerin ‘Mektup gönderilmemiş’ demelerine karşılık, “Ben o mektubun gönderildiği kanaatindeyim. Mektubun gittiğini fakat Fatih Sultan Mehmet’in mektubu nazarı itibara almadığını, hiç önem vermediğini göstermeye çalışıyorum. İleride de bunu yayınlayacağım” diyor Halil İnalcık(2).

Gazeteci-Yazar Çetin Altan, Fatih Sultan Mehmet’in Avni mahlasıyla yazmış olduğu,
“Bir frengi kâfir olduğun bilürdi Avniya
Belde zünnarını boynunda çelipayı gören”
Şeklindeki beytine dayanarak onun, Hıristiyan olduğunu bile ileri sürmüştür(3).

Divan Edebiyatı konusundaki uzmanlığı ile öne çıkan Prof. Dr. İskender Pala ise Çetin Altan’ın yazdığı beytin doğru olmadığını, beytin aslının;

“Bir frengi kâfir olduğun bilürdi Avniya
Belün ü boynunda zünnâr u çelîpâyı gören”
Şeklinde olduğunu belirterek, Çetin Altan’ın iddialarını reddetmektedir(4).

Doğrusu biz de Prof. Dr. İskender Pala gibi düşünenlerdeniz. Çünkü bize göre de beyitten Fatih Sultan Mehmet’in “Kafir-Hıristiyan” olduğu anlamı çıkmamaktadır. Üstelik beytin birinci mısraı “(İnsan), Avniya’nın bir Frenk ve kâfir olduğunu bilir idi” değil, “Avniya (bir insanın)Frenk ve kâfir olduğunu bilir idi” anlamına gelmektedir.

Öte yandan Çetin Altan, konunun uzmanı olmayan, üstelik de beyni iyiden iyiye sulanmış, böyle olduğu için de çalakalem yazan bir yazar olduğu halde, İskender Pala, aynı zamanda Divan Edebiyatı uzmanı da olan genç bir profesördür.

Çetin Altan’a neden böyle dediğimize gelince; adı geçenin 5 Haziran 2008 tarihli yazısının başlığı “Kelem kelem lâenfa”, “laf ola beri gele”, “laf işte”… başlığını taşıyordu. Oysa baştaki Arapça deyimi yanlış yazmıştı Çetin Altan. Doğrusu “Kellim kellim lâyenfâ” idi bu deyimin ve “Konuş konuş boşuna” anlamına geliyordu.

Hazretin 8 Haziran 2008 tarihli yazısının başlığı ise “Küp üstüne küp dizseler, en altından bir çekseler, sen seyreyle gümbürtüyü” şeklinde idi ve yine yanlış yazılmıştı. Yunus Emre’ye ait bir şiirin dörtlüğü olan kıtanın doğrusu şöyledir:

“Yerden göğe küp dizseler,
Birbirine bend etseler,
Altından birin çekseler,
Seyreyleyin gümbürtüyü.”(5)

Anlaşılacağı üzere; Çetin Altan, beyni iyiden iyiye sulanmış, doğru ile yanlışı birbirine karıştıran, en önemlisi de ne yazsam okunur düşencesiyle, okuyucusunu umursamadan yazan bir gazetecidir. Tıpkı oğulları Ahmet ve Mehmet gibi. Onun için Altan ailesinin yazdıklarına ihtiyatla yaklaşmakta fayda vardır. Hele hele Çetin Altan’ın, yanlış hatırlamış olduğu bir beyitinden hareketle Fatih Sultan Mehmet hakkında “Hıristiyandır” yakıştırması yapmasına asla itibar edilemez.

***

Gerçi Çetin Altan bu konuda yalnız da değildir. İstanbul’un fethi gibi, dünya tarihinin yönünü değiştiren ve ortaçağı kapatıp yeni çağı açan muhteşem bir olayı, bir Müslüman Hükümdar’a, üstelik de bir Müslüman Türk Hükümdarı’na yakıştıramayan Avrupa’lı tarihçiler de Fatih Sultan Mehmet’e “Hıristiyandı” yakıştırması yapmışlardır.

Milli Mücadele aleyhindeki yazıları sebebiyle “Hain” damgası yiyen ve İzmit’te boynuna asılan bu yafta ile linç edilerek öldürülen gazeteci Ali Kemal’in oğlu da olan Emekli Büyükelçilerden Zeki Kuneralp, “Sadece Diplomat” isimli eserinde şöyle der:

“… İngiliz tarihçi Toynbee’ye göre; Türklüğün imajını en çok Bizans etkilemiştir… Çoğumuzun hoşuna gitmeyecek ama Alman tarihçi Babinger’e göre de Fatih, gereğinde din değiştirmek pahasına, Bizans, yani Doğu roma İmparatoru olmayı düşünmüştür ki; yabana atılacak bir iddia değildir…”(6).

***
Dönelim Halil İnalcık’ın kanaat ve iddiasına. Evet, biz de Sayın Profesör gibi düşünüyoruz. 1453 yılında İstanbul’u fethederek Doğu Roma’yı tarihe gömen, İtalya’yı fethederek Batı Roma’yı da topraklarına katmak amacıyla Temmuz/Ağustos-1480’de İtalya topraklarına (Otranto) çıkarma yaptırtan ve İtalya’yı fethe başlayan Fatih Sultan Mehmet’e, Papa 2’nci Pius’un yerine siz olsaydınız mektup yazmaz mıydınız?

Bizim kanaatimize göre de Papa 2’nci Pius Fatih Sultan Mehmet’e böyle bir mektup yazmış, ardılı olan papalar ise (Örn. Papa IV. Sixtus) İtalya’yı da fethedeceğinden korktukları için 1481 yılında İtalyan Doktor Yakup Paşa (Maestro Lacopo) vasıtasıyla Fatih’i öldürtmüşlerdir!

Papaların Fatih’e yaptıkları kahpelik ilk de değildir. Onlar, büyük Türk Hakanı Atilla’ya da aynısını yapmışlardı çünkü. Baş Patrik 1. Leo, M.S.451 yılında Atilla’nın Romayı fethetmesini önlemek için devreye girip Türk akınlarını durdurmuş, sonra da Atilla’yı zehirleterek öldürtmüştür…

Dolayısıyla biz, Fatih Sultan Mehmet’in Hıristiyan olduğuna asla ihtimal verenlerden değiliz. Müslüman Türk insanının gönlünde adeta evliyalar mertebesinde muamele gören bir ulu hükümdarın, Roma hükümdarları olan Justinianus ve Adrianus gibi gösterilerek sûnî bir Fatihianus yaratılması çabalarına ise sadece güler geçeriz…

1 Aralık 2009
Ömer Sağlam
_____________
1-bkz. .
2- bkz.

3-bkz. Aynı haber.
4- Aynı haber.
5- Bu konuda “Kelem Başlı Gazeteciler ve Çetin Altan Örneği” başlığı ile kaleme almış olduğumuz bir e-posta, bilirkişi sıfatıyla! Gazeteci Hakkı Devrim’e gönderilmiş bulunmaktadır.
6- bkz. Orhan Karaveli, Ali Kemal (belki de bir günah keçisi), s, 213, Doğan Kitap Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2009.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir