“OPERASYONLAR DURSUN, ASKER DAĞDAN ÇEKİLSİN!” SÖYLEMİ GERÇEKÇİ Mİ?..

PKK, EYLEMSİZLİK KARARINA UYUYOR MU?.. PKK, KÜRT AYDIN VE SİYASETÇİLERİNE YÖNELİK CİNAYETLERİN HESABINI VERMEYECEK Mİ?.. - Cami2

PKK, EYLEMSİZLİK KARARINA UYUYOR MU?.. PKK, KÜRT AYDIN VE SİYASETÇİLERİNE YÖNELİK CİNAYETLERİN HESABINI VERMEYECEK Mİ?..

Milliyet’ten Hasan Cemal, Radikal’den Cengiz Çandar geçtiğimiz hafta Güneydoğu Anadolu yollarındaki gezilerini tamamladılar ve son noktayı koyarken aynı tespiti yaptılar: “Şimdi ne yapılmalı? Parmakları tetikten çekerek, dağda silahların sustuğu bir ortamda ‘barış açılımı’na devam etmektir en iyisi…”

Kürt meselesinin çözümüne yönelik tartışmaların yaşandığı süreçte en çok DTP tarafından dile getirilen bir öneri var: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’lıların dolaştığı bölgelerde operasyon yapmaması…” Evet burada söylenen şey, askerin “dağdan çekilmesi”dir. “Eylemsizlik” kararına rağmen PKK kanlı eylemlerinin devam etmesi sonrasında ortalıkta şöyle bir iddia dolaşıyor; “Şu an dağda bulunan PKK’lıların daha çok Suriyeli gruplar ya da onların kontrolündekiler olduğu, bunların mevcut durumun devam etmesi için uğraştıkları, Kürt meselesinin çözümüne yönelik barış ve demokratikleşme sürecini sabote etmeye çalıştıkları…”

Bu iddia doğru olsa da olmasa da devletin güvenlik güçlerinin, bunların dolaştıkları bölgelerden çekilmesini ve bu bölgeleri onların denetimine bırakmasını savunmak, duruma “demokratik açılım”ın ötesinde bir “savaş halinde barış görüşmeleri” mantığıyla bakmak anlamına gelir. Unutulmaması gereken bir gerçek vardır ki, dağda dolaşmak ve asayişi sağlamakla yükümlü olanlar güvenlik güçleridir. Eğer PKK’nın “eylemsizlik kararı” geçerliyse, örgüt mensuplarının o bölgelerden süratle çekilmeleri gerekir. Bunun yanına, bugün kamuoyunun gözden uzak tuttuğu, daha doğrusu PKK’nın başta Kürtler olmak üzere toplumun dimağından silmeye çalıştığı, özellikle 90’lı yıllarda ve sonrasında devam eden süreçte Güneydoğu Anadolu’da işlenmiş faili meçhul cinayetlerin dosyalarının açılmış olmasını da eklemek gerekiyor. Söz konusu kanlı dönemde, PKK denetim altına alamadığı birçok Kürt aydınını ve siyasetçisini ortadan kaldırdı. Örgütün şiddet politikasına karşı çıkan ve silahlı mücadelenin Kürtlere zarar verdiğini savunanlara yönelik, örgüt içi infazların yanı sıra, Avrupa’da yaşayan bazı PKK muhalifi Kürtlere yönelik de infazlar gerçekleştirildiği unutulmamalı. (Hikmet Fidan, Kani Yılmaz, Faruk Bozkurt, Kemale Sor, Siphan Rojhilat ilk akla gelenler…) Bugün faili meçhul cinayetlerin, itirafçıların ya da Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin peşine düşüldüğü gibi aynı şekilde PKK’nın farklı görüşteki Kürtlere yönelik icraatlarının da takibinden vazgeçilmemelidir. Yine, PKK’nın, bölgedeki kanlı köy baskınlarında, aralarında bebeklerin, kadınların, imamların, öğretmenlerin de bulunduğu binlerce Kürdün öldürülmesi…

Okumaya devam et  Barzani’nin toplantısında Irak bayrağı yoktu

Evet, eğer “dağdan indirme” planı ortaya çıktığında “affı olmayan” olayların içine PKK’nın bu cinayetleri de alınırsa ve bunların peşine inandırıcı bir şekilde düşülürse Kürtlere ciddi şekilde güven verilmiş olur. DTP ve “demokratik açılım”a katkıda bulunmak isteyen Kürt siyasetçiler ve aydınlar “operasyonlar dursun” yerine “PKK eylemsizlik kararına tam uysun” demek ve geçmişle hesaplaşmanın içine “Kürtlerin Kürtleri öldürmelerinin” de alınmasını istemek durumundadır. PKK elindeki silahları bırakmadığı veya en azından kadrolarını Türkiye topraklarından çekmediği müddetçe, ne kadar ateşkes(!), ne kadar eylemsizlik(!) ilan ederse etsin kan akmaya devam edecektir. Eğer PKK “kendini savunma” bahanesiyle gerçekleştirilen bu saldırılarla açılım sürecinde daha etkili ve güçlü olacağını sanıyorsa yanıldığını çok geçmeden anlayacaktır. Her şehit haberi, PKK’nın bir daha kolay kolay yakalayamayacağı bir fırsatı elinin tersiyle itmekte olduğunu bir kez daha gösteriyor. Birkaç kez yazdığım bir hususu burada tekrarlamak istiyorum: PKK’lılar “kayıtsız şartsız silah bırakma”ya hazır olduklarını ilan etmeleri ve bu konuda samimi olduklarını gösterecek bir-iki somut adım atmaları durumunda gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Son söz… Bir sorunun demokratik çözümünden söz ediyorsak adres TBMM’dir. İmralı değil! Kandil değil! Bir elde zeytin dalı, öteki elde silah olmaz. “Demokratik sabır” çözüm için tek yoldur.

Nail Amudi


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir