ÖCALAN’IN ELİNDEKİ REHİN SİYASETÇİLER!..

ÖCALAN’IN ELİNDEKİ REHİN SİYASETÇİLER!.. SANAL PARTİ DTP, KÜRTLERİ TEMSİL ETMİYOR!.. DEMOKRATİK ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE EDENLERİ KÜRTLER AFFETMEYECEKTİR!.. Türkiye’de “Kürtlerin hayrına” bir gelişme varsa, yani DTP’lilerin o çok sevdikleri sözcükle “çözüm” ümidi ufukta göründüyse PKK boş durmaz, bu işi baltalamak için derhal ortaya çıkar. Evet, maalesef beni yanıltmadılar… Çözüme yönelik önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte Eruh ve Çukurca’da askerlere yönelik kanlı eylemlerin yankıları daha bitmeden, bu defa da sivil-asker gözetmeksizin mayınlı eylemlere, bombalı saldırılara yöneldiler. “Demokratik eylem” adı altında vatandaşları güvenlik güçlerine karşı kışkırtarak “serhildan” (isyan) provaları yaparken, PKK’nın sözcülüğünü yapan DTP’liler ise çözümü sabote etmeye yönelik pervasızca açıklamaları birbiri ardına sıraladılar, sıralamaya da devam ediyorlar… Evet, PKK’ya “silah bırak” çağrısı yapan Kürt aydın ve siyasetçileri başta olmak üzere Türkiye kamuoyu, hatta uluslararası toplum, PKK-DTP ve Öcalan üçlüsüne “Devlet, Kürtlerin taleplerini dinlemeye başlamışken, ‘demokratik açılım’ gündemdeyken bunu nasıl yaparsınız?” diye soruyor… Aslında tam da bu yüzden “bunu” yapıyorlar zaten. Dolayısıyla hiç kimsenin şaşırmamış olması lazım. Kürt meselesinin çözümüne yönelik olarak devletin başlattığı ve kararlı bir şekilde sürdürüleceğinin işaretlerinin verildiği “demokratik açılım”a destek vermelerini bekleyen yoktu. Hem PKK hem de onun siyasi uzantısı sanal parti DTP, geçmişte olduğu gibi bugün de “Kürtlerin hayrına” olduğunu gördükleri bu gelişmeye karşı tavır almakta gecikmedi. PKK kanadı kan dökerek, karşı tarafı tahrik etmeye çalışarak, “eylemsizlik” kararı almasına rağmen mayınlama, bombalama ve pusu eylemlerini gerçekleştirerek bunu yaparken, DTP kanadı ise, imkansızı gündeme getirerek “Öcalan’ı muhatap almazsanız bölünmeyi düşünürüz” diyerek akıllarınca devleti tehdit ediyorlar. PKK’yı anladık. Nihayetinde bir terör örgütüdür ve akan kanın durması onun sonu demektir. Dolayısıyla “normalleşme”ye taraftar olmasını bekleyemezsiniz… Peki, kendilerinden çokça bahsedilen “aklı başında”(!) veya “vicdanlı”(!) DTP’liler nerelerde?.. İşte onlar “rehin”… Kimin elinde rehinler?.. Abdullah Öcalan’ın elinde… Hem DTP’nin hem de PKK’nın izlemekte olduğu politikaları “yattığı yerden” belirleyen Öcalan’dan söz ediyorum. DTP geçmişte de örgütün baskısındaydı. Öcalan’ın tasvip etmediği herhangi birinin yönetimde yer alması, vekil falan olması mümkün değildi. O zaman “örgüt siyaseti” adına müdahale vardı. Bugün ise Öcalan tamamen kendi kişisel talepleri adına rehin tutuyor DTP’yi. Üstelik artık “Öcalan’ın tecridi kaldırılsın” taleplerini de aşan beklentilere kapılmış görünüyor. Belki de pazarlığı yukarıdan başlatmak için böyle yapıyor, bilemiyorum. Ama DTP’nin bir “siyasal parti” olarak bütün siyasal taleplerini Öcalan’ın kişisel taleplerine rehin ettiği de bir gerçek. Nitekim Öcalan’ın son açıklamalarında DTP’lilere yönelik eleştirileri bunun somut göstergesidir diye düşünüyorum. İnanılır gibi değil ama gerçek bu… Türkiye’de siyasi bir parti olarak faaliyet gösterdiği ve Kürtlerin temsilcisi olduğu iddiasında olan DTP, ne yazık ki “sanal” bir parti olmaktan öteye geçememiştir. Aslında DTP’liler arasından ortaya çıkıp, “Kürt meselesinin çözümüne yönelik devletin başlattığı demokratik açılımı destekliyoruz. Kürtlerin refahı, huzuru ve güvenliği için akan kanın durması için elimizi taşın altına koymaya hazırız” demek isteyen çok kişi var gibi gözüküyor. Ama bunu ancak “Sayın Öcalan”ın(!) kişisel durumuyla ilgili talepleri devlet tarafından kaale alınırsa, söyleyebilirler. Böyle bir durum hiçbir zaman söz konusu olamayacağına ve kendileri de Öcalan’a karşı çıkmayı göze alamayacaklarına göre, DTP’lilerin Kürt meselesinin çözümüne yönelik demokratik açılıma destek vermeyecekleri ortadadır. O zaman herkesin şu gerçeğin idrakinde olması gerekir: DTP’lilerin “Akan kan dursun, eller tetikten çekilsin” demelerini bundan sonra hiç kimse ciddiye almayacaktır. Son söz… Sorun varsa acı vardır, üzüntü vardır, sıkıntı vardır, eziyet vardır. Çözüm varsa rahatlama vardır, huzur vardır, selamet vardır, mutluluk vardır. Çözümün karmaşıklığını, zorluğunu, meşakkatini, risklerini hafifletecek olan iradedir, kararlılıktır, iyi niyettir, samimiyettir, azimdir. Evet, irade varsa, kararlılık varsa, iyi niyet, samimiyet ve azim varsa, her şey hal yoluna konabilir, her engel aşılabilir. Nail Amudi - ocalan

ÖCALAN’IN ELİNDEKİ REHİN SİYASETÇİLER!.. SANAL PARTİ DTP, KÜRTLERİ TEMSİL ETMİYOR!.. DEMOKRATİK ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE EDENLERİ KÜRTLER AFFETMEYECEKTİR!.. Türkiye’de “Kürtlerin hayrına” bir gelişme varsa, yani DTP’lilerin o çok sevdikleri sözcükle “çözüm” ümidi ufukta göründüyse PKK boş durmaz, bu işi baltalamak için derhal ortaya çıkar. Evet, maalesef beni yanıltmadılar… Çözüme yönelik önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte Eruh ve Çukurca’da askerlere yönelik kanlı eylemlerin yankıları daha bitmeden, bu defa da sivil-asker gözetmeksizin mayınlı eylemlere, bombalı saldırılara yöneldiler. “Demokratik eylem” adı altında vatandaşları güvenlik güçlerine karşı kışkırtarak “serhildan” (isyan) provaları yaparken, PKK’nın sözcülüğünü yapan DTP’liler ise çözümü sabote etmeye yönelik pervasızca açıklamaları birbiri ardına sıraladılar, sıralamaya da devam ediyorlar… Evet, PKK’ya “silah bırak” çağrısı yapan Kürt aydın ve siyasetçileri başta olmak üzere Türkiye kamuoyu, hatta uluslararası toplum, PKK-DTP ve Öcalan üçlüsüne “Devlet, Kürtlerin taleplerini dinlemeye başlamışken, ‘demokratik açılım’ gündemdeyken bunu nasıl yaparsınız?” diye soruyor… Aslında tam da bu yüzden “bunu” yapıyorlar zaten. Dolayısıyla hiç kimsenin şaşırmamış olması lazım. Kürt meselesinin çözümüne yönelik olarak devletin başlattığı ve kararlı bir şekilde sürdürüleceğinin işaretlerinin verildiği “demokratik açılım”a destek vermelerini bekleyen yoktu. Hem PKK hem de onun siyasi uzantısı sanal parti DTP, geçmişte olduğu gibi bugün de “Kürtlerin hayrına” olduğunu gördükleri bu gelişmeye karşı tavır almakta gecikmedi. PKK kanadı kan dökerek, karşı tarafı tahrik etmeye çalışarak, “eylemsizlik” kararı almasına rağmen mayınlama, bombalama ve pusu eylemlerini gerçekleştirerek bunu yaparken, DTP kanadı ise, imkansızı gündeme getirerek “Öcalan’ı muhatap almazsanız bölünmeyi düşünürüz” diyerek akıllarınca devleti tehdit ediyorlar. PKK’yı anladık. Nihayetinde bir terör örgütüdür ve akan kanın durması onun sonu demektir. Dolayısıyla “normalleşme”ye taraftar olmasını bekleyemezsiniz… Peki, kendilerinden çokça bahsedilen “aklı başında”(!) veya “vicdanlı”(!) DTP’liler nerelerde?.. İşte onlar “rehin”… Kimin elinde rehinler?.. Abdullah Öcalan’ın elinde… Hem DTP’nin hem de PKK’nın izlemekte olduğu politikaları “yattığı yerden” belirleyen Öcalan’dan söz ediyorum. DTP geçmişte de örgütün baskısındaydı. Öcalan’ın tasvip etmediği herhangi birinin yönetimde yer alması, vekil falan olması mümkün değildi. O zaman “örgüt siyaseti” adına müdahale vardı. Bugün ise Öcalan tamamen kendi kişisel talepleri adına rehin tutuyor DTP’yi. Üstelik artık “Öcalan’ın tecridi kaldırılsın” taleplerini de aşan beklentilere kapılmış görünüyor. Belki de pazarlığı yukarıdan başlatmak için böyle yapıyor, bilemiyorum. Ama DTP’nin bir “siyasal parti” olarak bütün siyasal taleplerini Öcalan’ın kişisel taleplerine rehin ettiği de bir gerçek. Nitekim Öcalan’ın son açıklamalarında DTP’lilere yönelik eleştirileri bunun somut göstergesidir diye düşünüyorum. İnanılır gibi değil ama gerçek bu… Türkiye’de siyasi bir parti olarak faaliyet gösterdiği ve Kürtlerin temsilcisi olduğu iddiasında olan DTP, ne yazık ki “sanal” bir parti olmaktan öteye geçememiştir. Aslında DTP’liler arasından ortaya çıkıp, “Kürt meselesinin çözümüne yönelik devletin başlattığı demokratik açılımı destekliyoruz. Kürtlerin refahı, huzuru ve güvenliği için akan kanın durması için elimizi taşın altına koymaya hazırız” demek isteyen çok kişi var gibi gözüküyor. Ama bunu ancak “Sayın Öcalan”ın(!) kişisel durumuyla ilgili talepleri devlet tarafından kaale alınırsa, söyleyebilirler. Böyle bir durum hiçbir zaman söz konusu olamayacağına ve kendileri de Öcalan’a karşı çıkmayı göze alamayacaklarına göre, DTP’lilerin Kürt meselesinin çözümüne yönelik demokratik açılıma destek vermeyecekleri ortadadır. O zaman herkesin şu gerçeğin idrakinde olması gerekir: DTP’lilerin “Akan kan dursun, eller tetikten çekilsin” demelerini bundan sonra hiç kimse ciddiye almayacaktır. Son söz… Sorun varsa acı vardır, üzüntü vardır, sıkıntı vardır, eziyet vardır. Çözüm varsa rahatlama vardır, huzur vardır, selamet vardır, mutluluk vardır. Çözümün karmaşıklığını, zorluğunu, meşakkatini, risklerini hafifletecek olan iradedir, kararlılıktır, iyi niyettir, samimiyettir, azimdir. Evet, irade varsa, kararlılık varsa, iyi niyet, samimiyet ve azim varsa, her şey hal yoluna konabilir, her engel aşılabilir. Nail Amudi


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir