Hazmettire Hazmettire Genel Affa Doğru!

Sokaktaki adamın deyişiyle Kürt Açılımı, resmi kayıtlardaki adıyla Demokratik Açılım denilen çalışmaların mahiyetini kimse tam olarak bilmiyor. Gerek siyaset dünyasında, gerekse bilim dünyasında, bu açılımın içi boş bir söylemden ibaret olduğunu, tabiri caizse hükümetin ortaya bir yem attığını, yeme gelecek balıklara ve elbette alıklara göre bir yöntem belirleyeceğini savunanlar var. Bu görüş sahiplerine göre; hükümetin çalışması, toplumdan gelen tepkiye göre şekillenecektir. - Binali Yildirim Sivas Geminbeli Tunelinin ihalesi tamamlandi 62975 69a31

Sokaktaki adamın deyişiyle Kürt Açılımı, resmi kayıtlardaki adıyla Demokratik Açılım denilen çalışmaların mahiyetini kimse tam olarak bilmiyor. Gerek siyaset dünyasında, gerekse bilim dünyasında, bu açılımın içi boş bir söylemden ibaret olduğunu, tabiri caizse hükümetin ortaya bir yem attığını, yeme gelecek balıklara ve elbette alıklara göre bir yöntem belirleyeceğini savunanlar var. Bu görüş sahiplerine göre; hükümetin çalışması, toplumdan gelen tepkiye göre şekillenecektir.

Aslına bakarsanız, hükümet ya ne yapacağını tam olarak bilmiyor, ya da yapmak istediği şeyleri açıklamak için müsait ortamın oluşmasını bekliyor. Sayın Başbakan’ın, ABD’de dile getirdiği “Açılımdan geri dönüş yok. Her şeyin zamanı var. Hazmettire hazmettire devam edeceğiz…” anlamındaki sözler, aslında az çok bir fikir vermektedir.

Hükümetin iki numaralı adamı durumundaki Cemil Çiçek’in geçtiğimiz günlerde gazeteci Fikret Bila’ya yapmış olduğu açıklamalar da esasen Sayın Başbakan’ın, “hazmettire hazmettire” tabirini doğrular niteliktedir.
Sayın Cemil Çiçek’in, Fikret Bila’ya yapmış olduğu açıklamalar söyle:
“Kimse şapkadan bir tavşan çıkaracağımızı beklemesin. Öyle şapkadan bir paket çıkacak ve bugünden yarına bu sorun çözülecek beklentisine girmesin. Çünkü bu doğru değil. Biz başından beri bir paket beklenmesin, diyoruz. Çünkü olaya bir paket olarak yaklaştığınızda hemen istismar ediliyor. Biz bu bir süreçtir dedik. Bu süreç boyunca da bazı kararlar alınır ve devreye girer, demiştik. Nitekim de öyle oldu ve öyle olacak…”(bk. Fikret Bila, “Çiçek: Kandil’in yüzde 90’ı cezasız inebilir” başlıklı yazısı, Milliyet, 17 Eylül 2009).

Cemil Çiçek, söz konusu açıklamasının devamında daha sonra Sayın Başbakan’ın “hazmettire hazmettire” lafına uygun şekilde şu üç örneği veriyor. Daha doğrusu biz Sayın Çiçek’in sözlerini şöyle yorumluyoruz: 1- RTÜK, tıpkı TRT’nin yaptığı gibi özel televizyonların da kesintisiz Kürtçe yayın yapabilmesi için çalışmalar başlatmıştır. 2-Bir Cumhuriyet Savcısı’nın vermiş olduğu kararla siyasi propagandaların Kürtçe yapılmasının yolu açılmıştır. 3- YÖK Mardin Artuklu Üniversitesi’nde “Yaşayan Diller Enstitüsü” kurulması yönünde karar alarak, Kürtçe’nin eğitim dili olmasının yolunu açmıştır…

Açılımın Amacı Genel Af mı?

Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek asıl bombayı söz konusu açıklamasının devamında şöyle patlatıyor: “Şimdi dağdakilerin durumunu incelediğimizde, özellikle Kandil için konuşuyorum, şöyle bir tablo çıkıyor: Bunların üçte biri yabancı uyruklu. Suriyeli var, İranlı var, Avrupa ülkelerinden katılanlar var. Eğer dağda 4500 kişi varsa 1500’ü Türk vatandaşı değil. Geriye kalanların yüzde 90’ı hatta daha fazlası ise Türk Ceza Kanunu’nun 221. Maddesinden yararlanmaya uygun durumda. Terör örgütü üyesi olmak dışında bir eyleme katılmamışlar…”

Buradaki sorun dağdaki insanın bu maddeyi ve getirdiği olanağı bilmemesi. Dağda, radyo televizyon dinleyemiyor. Bu maddeyi bilmiyor. Ayrıca örgütün baskısı altında. Bu olanağın dağdakilere iletilmesi lazım. Bunu kim yapabilir?Bence özellikle Kuzey Irak’takiler yapabilir ve onlarla ilişki içinde olan başkaları yapabilir”

Sayın Çiçek’in bahsetmiş olduğu düzenleme “Etkin Pişmanlık” konusundaki TCK’nın 221. Maddesidir. Büyük umutlarla çıkarılan bu madde, kendisinden beklenen faydayı sağlamamıştır. Tıpkı Rahşan Affı gibi bir etki yapmış ve galiba cezaevlerinde tutuklu bulunan bir kısım terör örgütü mensubunun salıverilmesine sebep olmuştur. Hatta bunların arasından tekrar dağa dönenler bile çıkmıştır.

Söz konusu düzenlemeden dağdakilerin haberinin olmadığı iddiası ise doğru değildir. Başta radyo ve televizyon olmak üzere iletişim olanaklarının bulunmadığı iddiaları da öyle. Dağdakiler, Türkiye’de olan biteni anında öğreniyorlar. Hasan Cemal örneğinde olduğu gibi, medya mensupları ve Kuzey Irak’ta iş yapan Türk iş adamları ve müteahhitler istedikleri anda Kandil’deler. Öte yandan Cemil Çiçek de iyi biliyor ki; Hükümet Talabani ve Barzani ile temas halinde. DTP’liler, İmralı’nın özel kuryeleri ve içlerinde Geçici Köy Korucuları da bulunan kaçakçılar da sürekli Kandil’e gidip geliyorlar. Öte yandan, Türkiye sınırları içinde bulunan terörist gruplarla örgüt sempatizanları da sürekli Kandil’e mesaj uçurma imkânlarına sahiptirler. Bu durumda, dağdakilerin TCK’nın 221. Maddesinden haberdar olmaması mümkün müdür? Değildir.

O zaman örgütün ve örgütü destekleyen dış güçlerin beklentisi, hükümetin örgüte yönelik olarak bir genel af çıkarmasıdır. Kanaatimizce hükümet böyle bir genel af isteği ile meclise gelecektir. Bu, sadece terör örgütüne yönelik olmaz da, diğer bazı suçları da içerecek biçimde geniş kapsamlı bir af talebi olabilir. Yani hükümet, tıpkı Kürt Dili Enstitüsü’ne “Yaşayan Diller Enstitüsü” adı altında izin verdiği gibi, Pkk’ya yönelik genel affı da benzer bir kılıf içinde topluma sunabilir. Kanaatimizce bunun emareleri görülmüştür.

Hükümetin Terörist Hesabı Çobanın Koyun Hesabı

Yukarıdaki bilgileri üst üste koyunca karşımıza şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Hükümete göre; dağda 4500 terörist vardır. Bunların 1500 kadarı başta Suriye olmak üzere komşu ülkelerin uyruğunda, çok az bir kısmı da diğer ülke vatandaşlarıdır. Suriye kendi teröristlerini affedeceğini açıkladığına, diğer komşuların da çok yakında aynı çizgiye geleceğine göre geriye kalıyor 3000 terörist. E bunların da 2700’ü “Etkin Pişmanlık Yasası”ndan yararlanacak pozisyonda olduğuna göre elimizde kalıyor 300 terörist! E şimdi koskoca devlet durup da 300 kişi ile mi uğraşacak? Genişlet TCK 221’in kapsamını ve affet o 300 kişilik terörist grubunu olsun bitsin! Bize göre şimdilik gidişat bu yönde gözüküyor.

Cemil Çiçek, dağda bulunanlardan kimin suça karıştığını, kimin elinde Mehmetçiğin kanı bulunduğunu, kimin bulunmadığını ve kimlerin terör örgütüne üye olmaktan başka suç işlemediğini, nasıl ve kimden öğrendi de, suçlu terörist sayısını 300 ile sınırlandırdı bilmiyoruz. Öte yandan Suriye, Irak ve İran, örgüt içinde bulunan kendi vatandaşlarını elbette affedebilir. Çünkü bu adamlar, uyruğunda bulunduğu ülkelere değil, bizim ülkemize ve bizim insanımıza zarar vermişlerdir. Hükümetin yapacağı şey, örgüt içinde bulunan yabancı uyruklu militanların ülkelerine kabulünü sağlamak değil, aslında bu ülkelere hesap sormaktır. Zira bu ülkeler, kendi vatandaşlarını, örgütün içine sokarak Türkiye’ye bir anlamda savaş ilan etmişler ve Türkiye’ye zarar vermişlerdir.

Dolayısıyla; tam da çobanın ağaya hesap verme şekline benziyor bizim hükümetin Demokratik Açılım adı altında hazmettire hazmettire yapmış olduğu uygulamalar.
Anlatalım:
Ağanın birisi kendisine ücreti mukabilinde bir çoban tutmuş ve ona 100 adet koyun teslim etmiş. Ayrılırken de;
-“Çoban, sen bu koyunları yaz boyunca otlat. Güz gelince ben tekrar gelir hesabını yaparız” demiş.
Çoban da;
-“Olur ağam. Öyle yaparız” cevabını vermiş.
Çoban, anasının gözü bir herifmiş, 100 koyunluk sürünün altından girip üstünden çıkmış. Kimisini satmış, kimisini kurda kuşa kaptırmış, kimisini de kesip bir güzel yemiş…
Güz gelince ağa atına atlayıp, çıkmış yaylaya. Varmış ağıla ve çağırmış çobanı sürünün hesabını almak için;
-“Gel bakalım çoban, seninle bir güzel hesaplaşalım” demiş.
Çoban;
-“Ağam, nedir bu acele? Hele otur bir güzel soluklan. Bir ayran iç. Hem senin için bir kuzu çevirdim, oturup bir güzel yiyelim…”
Ağa “tamam” demiş ve oturup kuzu çevirmesini bir güzel yemişler.
Sonra çoban içeriye girmiş ve bir müddet sonra önünde üç adet toklu ile çıkagelmiş ve başlamış hesabı vermeye:
-“Ağam, şimşek çaktı, gök gürledi, 90’ının ödü patladı. Kayadan uçtu koç toklu, arkasından gitti beş toklu. Birisini de kestim sana kuzu çevirme yaptım. Aha sana teslim üç toplu…” deyip 100’ü tutturmuş.
Sinirinden deli olan ağa orada asılı duran yoğurt torbasını kaldırdığı gibi geçirmiş çobanın başına. Çarpmanın etkisiyle patlayan torbadan çıkan yoğurtla eli yüzü bembeyaz olan çoban elleriyle yüzünü silerken şöyle mırıldanmış:
-“Allah’a şükürler olsun. Elimin yüzümün akıyla verdim koyunların hesabını…”

Cemil Çiçek diyor ki; dağda 4500 kişi varsa bunun üçte birisi yabancı uyrukludur. Kalanların ise sadece yüzde onu, hatta daha azı suça karışmıştır. Kalan yüzde doksan rahatlıkla affedilebilir. Cemil Çiçek’in açıklamalarının, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın, Türkiye’yi ziyaret ettiği sırada “örgüt içinde bulunan Suriye uyrukluları affedebilecekleri” şeklinde yapmış olduğu açıklamadan sonra yapılmış olması enteresandır. Dün CNN-Türk TV kanalına açıklamalarda bulunan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da değindi aynı konuya. Binali Yıldırım, “hükümetin girişimleri ile Beşar Esat’ın, örgüt içinde bulunan Suriye vatandaşlarını affedebilecekleri yönünde açıklama yaptığını, aynı anlaşmanın önümüzdeki günlerde Irak ve İran ile de yapılabileceğini” söyledi.

Kıssadan hisse: Hükümetin dağdaki teröristlerle ilgili yukarıdaki hesabı, biraz bizim hikâyedeki çobanın koyun hesabına benziyor. Umarız bu konuda hükümet çobanın, Türk toplumu ise ağanın durumuna düşmez. Gelecek seçimlerde yoğurt torbası, yani seçim sandığı hükümetin başında patlar mı emin değilim. Muhtemelen patlayacaktır.
27 Eylül 2009
Ömer Sağlam
__________
Not: “Demokratik Açılım konusunda yapılacak Kapalı Oturum’da konuşulanları halka açıklarız” diyerek dik duruş sergileyen ve böylece hükümeti açık oturum yapmaya mecbur eden MHP yönetimini içtenlikle tebrik ediyorum.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir