Yazık oldu

Zeynel LÜLE zlule@skynet.be - alman turk

Zeynel LÜLE [email protected]

9 Haziran 2009, Salı

Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenlilerin oylarının artması ve “siyasi güç” haline gelmelerine rağmen, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sadece iki Türkiye kökenlinin milletvekili seçilmesi, büyük hayal kırıklığı yarattı.
Özellikle 700 bine yakın seçmen kitlesinin olduğu Almanya’dan, Brüksel’e bir milletvekilinin gelmesi, daha önce bu ülkeden üç milletvekili çıkaran Türkiye kökenliler için “hezimet” sayılmalı.

Tabi bunun çeşitli nedenleri var.
-Öncelikle merkez sağın güçlenmesi ve solun “kan kaybı”, bunda etken oldu. Merkez sağ, göçmen kökenli adaylara sıcak bakmıyor. Listelerin “seçilebilecek” yerlerine göçmen kökenlileri göstermiyor. Sadece “oy bölmek” amacıyla seçilemeyecek yerlerden aday belirliyor. Türk toplumu, Türkiye kökenli birinin adını görüp de oy verir düşüncesiyle hareket ediyor. Ve böylelikle ne o aday seçilebiliyor, ne de atılan bu oylar işe yarıyor. Bölünme kaçınılmaz oluyor.
-İkinci neden ise, Türklere ve göçmenlere yakın bir parti olarak bilinen Yeşillerin listesinde herhangi bir Türkiye kökenliye yer vermemiş olması. Hatta listede göçmen kökenli bir kişi bile yok.
-Üçüncü neden ise, Türkiye’den gelen toplumun, bulunduğu ülkedeki siyasete daha az ilgi göstermesi. Türkiye’deki siyasetle daha fazla meşgul olması ve yaşadıkları ülkelerin partilerine kayıt yaptırıp, bu partiler içinde aktif olarak çalışanların sayısının az olması.

***
Avrupa Parlamentosu seçimleri, AB ülkelerinde yaşayan ve oy hakkı bulunanlara “ciddi bir ders” olmalı.
Ne kadar severlerse sevsinler, yakınları dahi olsa partilerin seçilemeyecek yerlerinden aday gösterilenlere ve o partilere oy vermemeliler. Çünkü bu yöntem, siyasi partilerin “oy bölme” yöntemidir.
Yaşadıkları ülkede “sağduyulu” göçmen politikası uygulayan, bu konuda somut adımlar atan partilere yönlenmeliler. Türkiye’den gelmiş olan toplumun, Avrupa ülkelerinde çok ciddi oy potansiyeli bulunuyor. Siyasi partiler bunu gözardı edemiyor. İşte o nedenle çeşitli yöntemlerle “oy bölme” veya “oy çalma” yoluna gidiyor. Bu güç kullanılmalı.
Ayrıca, Türkiye’yi AB içinde destekleyen, üyeliğine destek veren partilere yönlenmeli. Türkiye’nin üyelik açısından AB içinde en büyük kozu, bu ülkede yaşayan ve “çifte vatandaşlık” veya doğrudan o ülkenin vatandaşlığını almış olan Türkiye kökenlilerdir. Bu kişiler hem aktif olarak siyasi partiler içinde görev yapabiliyor, hem de sandıkta gücünü gösterebiliyor. Bu oylara talip olan siyasi partiler, oyların eğer kitle halinde Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen partilere gideceğini bilseler, sırtlarını Türkiye’ye dönemezler.
Geçen seçimlerde dört milletvekili vardı. Bu seçimde sayı ikiye düştü. Bize düşen ise bütün bunlardan kendimize ders çıkarmak…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir