Kosova’da Arnavut Yemini: Mos qofsha turk

<p>Arnavutlar, yemin edecekleri zaman, mesela bizde "yalanım varsa cenazem kalksın" gibi avam arasındaki ifadelere karşılık, "yalanım varsa -Türk olmayayım-" derlermiş. Başlıktaki Arnavutça ifade, "Türk olmayayım" demek.
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yine başarılı bir organizasyona imza atarak, Balkanlar'da Tarih ve Kültür Kongresi'ni (10-16 Mayıs 2009) Priştina'da topladı. Kosova'daki Türkler kadar Arnavutların da Türkiye'den bu tür faaliyetleri hasretle beklediklerini gördük. İlk defa gittiğim bu topraklarda başta Sultan Murat Hüdavendigar'ın asırların hikmet, azâmet ve sükûnetini büyük bir huzur ve gurur ile birlikte temsil eden türbesi olmak üzere vaktimiz nispetinde ecdat yadigârını ziyaret ettik.
"Bağımsız Kosova" başlıklı yazımda temas ettiğim gibi bu ülke 1999'dan beri hukuken Birleşmiş Milletlerin, fiilen ABD'nin yönetiminde. Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan etti, ancak ABD etkisi her yerde görülmekte. Birçok ev ve işyerinin önünde Kosova'nınki ile birlikte ABD bayrağı da dalgalanmakta. ABD'nin en büyük üslerinden birinin de burada kurulduğunu öğrendik.
Kosova, Balkan Savaşları ile Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra, farklı rejimlerde daha çok Sırbistan yönetiminde özerk bölge olarak varlığını sürdürdü. Sırplar, buradaki Türkleri eritmek, göç ettirmek veya Arnavutlaştırmak yolunda kararlı politikalar uyguladı. Önemli ölçüde başarılı da oldu. Bu politikaların bir sonucu da belki bölgede Türk-Arnavut düşmanlığı tesis etmek idi.
Kongre'nin Kosova'daki ortağı Priştina Üniversitesi idi. Tebliğlerin yarısı Arnavutça. Oturumlarda tarihi ve kültürel konularda Arnavut dostlarımızla zaman zaman ısınan tatlı tartışmalara girdik. Türkiye'deki Arnavut göçmenleri ile ilgili tebliğden sonra bir öğrenci, Türkiye'deki Arnavut göçmenlerin hep toprakları verimsiz şehirlere yerleştirildiğini ileri sürerek bunun sebebini sordu. Tercüme edilmeden salondaki Arnavutlar bu iddiayı kahkaha ile karşıladılar. Tebliğ sahibi arkadaşımız pek tatminkâr cevap veremeyince oturum başkanı olarak, Arnavut göçmenlerin önemli bir kısmının Sakarya, Bursa ve İzmir'de bulunduklarını, bu vilayetlerin Türkiye'nin en verimli bölgeleri olduklarını söyledim. Bunun üzerine aynı öğrenci tekrar söz alarak, bu vilayetlerin aynı zamanda deprem kuşağında yer aldığını, Arnavut muhacirlerin deprem bölgesine yerleştirilmesinin özel bir sebebi olup olmadığını sordu. Bu soru da daha tercüme edilmeden Arnavut meslektaş ve öğrencilerimiz dakikalarca güldüler.
Arnavut milliyetçiliğinin aynı zamanda Türk düşmanlığı boyutu, derinden derine son derece sinsi politikalarla yerleştirilmiş. İlginç olan bu noktaya gelirken sadece Rusya'nın önceki asırdan arta kalan Panslavizm'i değil, aynı zamanda bütün batılı dostlarımızın bu düşmanlıkta katkılarının bulunmasıdır. Bizim de ilgisizliğimiz, politikasızlığımız, vurdumduymazlığımız. ABD'nin Irak'a müdahalesinden sonra Kerkük'teki Türklere ait tapu ve nüfus kayıtlarının imha edilmesinin sorumlusu sadece oradaki Kürtler olmadığı gibi.
Balkanlar'ın Müslüman olan gayr-i Türk kavimlerinin geçen yüzyılda, "Elhamdülillah Müslümanım" yerine "Elhamdülillah Türküm" dediklerinin doğru olup olmadığını Priştina'daki Gerçek Derneği kurucu başkanı Murtaza beyefendiye sordum. Bunun doğru olduğunu, bütün Balkan Müslümanlarının Türklüğü dini kimlikle eş anlamda kullandıklarını söyledi. Ve kendisinin defalarca Arnavut dostlarından duyduğu başlıkta yer alan yemini anlattı.
Buradaki Türklerin birçok sorunları bulunmaktadır. Yönetimi ilgilendiren konularda ihtiyatı elden bırakmıyorlar. Bununla birlikte, büyük bir baskı altında olduklarını kesinlikle çıkarmadım. Eğitim, din ve kültürle ilgili problemlerin zamanla, Türkiye'nin de maddi yardımları ile çözülebileceğine inanıyorlar. Yönetimden kaynaklanan sorunları, ülkenin içinde bulunduğu şartları dikkate alarak anlayışla karşılıyorlar.
"Milletlerarası Hukuk Açısından Özerklik, Federasyon ve Bağımsız Kosova" başlıklı tebliğimle ilgili birkaç televizyon kanalı ile röportaj yaptık. Bağımsızlık konusu BM Genel Kurulu kararı ile Milletlerarası Adalet Divanı'na havale edildi. Mahkeme, taraflardan Temmuz ayına kadar savunma istiyor. Konuyla ilgili Priştina'da Haziran ayında düzenlenecek olan kongreye üzülerek katılamayacağımı Arnavut dostlarımıza ilettim. Ancak, bu hukuki meselede herkesin yardımcı olmasını, kimde ne varsa iletmesini, materyal veya delillerin Kosovalı yetkililere iletilmesi konusunda yardımcı olabileceğimi belirteyim.
Öncelikle bu mahkeme kararının bağlayıcı olmadığını hatırlatayım. Çünkü konuyu yargıya BM taşımıştır ve BM de ancak istişârî görüş isteyebilir, bağlayıcı karar değil. Hırvatistan ve Karadağ'ın dahi bu bağımsızlığı tanıması üzerine, kanaatimce, büyük bir ihtimalle Kosova lehinde karar verilmesi ile Sırbistan, yeni döneme en az prestij kaybı ile başlamak istemektedir. Bu tür çıkışlarla yönetimler kendi kamuoyundan gelecek tepkileri de törpülemek isterler.
Makedonya, Manastır, Sancak, Bosna-Hersek ve Balkanların geçen asırda veda ettiğimiz ancak bugün bizleri hararetle bekleyen köşelerine, ziyaretçi olarak, fakat elimizdeki diğer hediyeler yanında çağdaş diplomasi, milletlerarası hukuk, insan hakları teknikleri, eğitim ve kültür konusunda yönetimleri endişelendirmeyecek paketler ile küresel ekonomi, ticaret konusunda destek mekanizmalarla gidelim. Yıkılmamış türbeler fatiha beklediği gibi, genci yaşlısı, kadını erkeği ile buradaki soydaşlar bir selam, bir ilgi ümidindeler.</p> - 7593

Arnavutlar, yemin edecekleri zaman, mesela bizde “yalanım varsa cenazem kalksın” gibi avam arasındaki ifadelere karşılık, “yalanım varsa -Türk olmayayım-” derlermiş. Başlıktaki Arnavutça ifade, “Türk olmayayım” demek.
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yine başarılı bir organizasyona imza atarak, Balkanlar’da Tarih ve Kültür Kongresi’ni (10-16 Mayıs 2009) Priştina’da topladı. Kosova’daki Türkler kadar Arnavutların da Türkiye’den bu tür faaliyetleri hasretle beklediklerini gördük. İlk defa gittiğim bu topraklarda başta Sultan Murat Hüdavendigar’ın asırların hikmet, azâmet ve sükûnetini büyük bir huzur ve gurur ile birlikte temsil eden türbesi olmak üzere vaktimiz nispetinde ecdat yadigârını ziyaret ettik.
“Bağımsız Kosova” başlıklı yazımda temas ettiğim gibi bu ülke 1999’dan beri hukuken Birleşmiş Milletlerin, fiilen ABD’nin yönetiminde. Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etti, ancak ABD etkisi her yerde görülmekte. Birçok ev ve işyerinin önünde Kosova’nınki ile birlikte ABD bayrağı da dalgalanmakta. ABD’nin en büyük üslerinden birinin de burada kurulduğunu öğrendik.
Kosova, Balkan Savaşları ile Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra, farklı rejimlerde daha çok Sırbistan yönetiminde özerk bölge olarak varlığını sürdürdü. Sırplar, buradaki Türkleri eritmek, göç ettirmek veya Arnavutlaştırmak yolunda kararlı politikalar uyguladı. Önemli ölçüde başarılı da oldu. Bu politikaların bir sonucu da belki bölgede Türk-Arnavut düşmanlığı tesis etmek idi.
Kongre’nin Kosova’daki ortağı Priştina Üniversitesi idi. Tebliğlerin yarısı Arnavutça. Oturumlarda tarihi ve kültürel konularda Arnavut dostlarımızla zaman zaman ısınan tatlı tartışmalara girdik. Türkiye’deki Arnavut göçmenleri ile ilgili tebliğden sonra bir öğrenci, Türkiye’deki Arnavut göçmenlerin hep toprakları verimsiz şehirlere yerleştirildiğini ileri sürerek bunun sebebini sordu. Tercüme edilmeden salondaki Arnavutlar bu iddiayı kahkaha ile karşıladılar. Tebliğ sahibi arkadaşımız pek tatminkâr cevap veremeyince oturum başkanı olarak, Arnavut göçmenlerin önemli bir kısmının Sakarya, Bursa ve İzmir’de bulunduklarını, bu vilayetlerin Türkiye’nin en verimli bölgeleri olduklarını söyledim. Bunun üzerine aynı öğrenci tekrar söz alarak, bu vilayetlerin aynı zamanda deprem kuşağında yer aldığını, Arnavut muhacirlerin deprem bölgesine yerleştirilmesinin özel bir sebebi olup olmadığını sordu. Bu soru da daha tercüme edilmeden Arnavut meslektaş ve öğrencilerimiz dakikalarca güldüler.
Arnavut milliyetçiliğinin aynı zamanda Türk düşmanlığı boyutu, derinden derine son derece sinsi politikalarla yerleştirilmiş. İlginç olan bu noktaya gelirken sadece Rusya’nın önceki asırdan arta kalan Panslavizm’i değil, aynı zamanda bütün batılı dostlarımızın bu düşmanlıkta katkılarının bulunmasıdır. Bizim de ilgisizliğimiz, politikasızlığımız, vurdumduymazlığımız. ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra Kerkük’teki Türklere ait tapu ve nüfus kayıtlarının imha edilmesinin sorumlusu sadece oradaki Kürtler olmadığı gibi.
Balkanlar’ın Müslüman olan gayr-i Türk kavimlerinin geçen yüzyılda, “Elhamdülillah Müslümanım” yerine “Elhamdülillah Türküm” dediklerinin doğru olup olmadığını Priştina’daki Gerçek Derneği kurucu başkanı Murtaza beyefendiye sordum. Bunun doğru olduğunu, bütün Balkan Müslümanlarının Türklüğü dini kimlikle eş anlamda kullandıklarını söyledi. Ve kendisinin defalarca Arnavut dostlarından duyduğu başlıkta yer alan yemini anlattı.
Buradaki Türklerin birçok sorunları bulunmaktadır. Yönetimi ilgilendiren konularda ihtiyatı elden bırakmıyorlar. Bununla birlikte, büyük bir baskı altında olduklarını kesinlikle çıkarmadım. Eğitim, din ve kültürle ilgili problemlerin zamanla, Türkiye’nin de maddi yardımları ile çözülebileceğine inanıyorlar. Yönetimden kaynaklanan sorunları, ülkenin içinde bulunduğu şartları dikkate alarak anlayışla karşılıyorlar.
“Milletlerarası Hukuk Açısından Özerklik, Federasyon ve Bağımsız Kosova” başlıklı tebliğimle ilgili birkaç televizyon kanalı ile röportaj yaptık. Bağımsızlık konusu BM Genel Kurulu kararı ile Milletlerarası Adalet Divanı’na havale edildi. Mahkeme, taraflardan Temmuz ayına kadar savunma istiyor. Konuyla ilgili Priştina’da Haziran ayında düzenlenecek olan kongreye üzülerek katılamayacağımı Arnavut dostlarımıza ilettim. Ancak, bu hukuki meselede herkesin yardımcı olmasını, kimde ne varsa iletmesini, materyal veya delillerin Kosovalı yetkililere iletilmesi konusunda yardımcı olabileceğimi belirteyim.
Öncelikle bu mahkeme kararının bağlayıcı olmadığını hatırlatayım. Çünkü konuyu yargıya BM taşımıştır ve BM de ancak istişârî görüş isteyebilir, bağlayıcı karar değil. Hırvatistan ve Karadağ’ın dahi bu bağımsızlığı tanıması üzerine, kanaatimce, büyük bir ihtimalle Kosova lehinde karar verilmesi ile Sırbistan, yeni döneme en az prestij kaybı ile başlamak istemektedir. Bu tür çıkışlarla yönetimler kendi kamuoyundan gelecek tepkileri de törpülemek isterler.
Makedonya, Manastır, Sancak, Bosna-Hersek ve Balkanların geçen asırda veda ettiğimiz ancak bugün bizleri hararetle bekleyen köşelerine, ziyaretçi olarak, fakat elimizdeki diğer hediyeler yanında çağdaş diplomasi, milletlerarası hukuk, insan hakları teknikleri, eğitim ve kültür konusunda yönetimleri endişelendirmeyecek paketler ile küresel ekonomi, ticaret konusunda destek mekanizmalarla gidelim. Yıkılmamış türbeler fatiha beklediği gibi, genci yaşlısı, kadını erkeği ile buradaki soydaşlar bir selam, bir ilgi ümidindeler.

Okumaya devam et  Türk dünyası Nevruz ateşiyle dirilişi kutladı

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir