Dünya başınıza yıkılır!

Şimdi bu cür'etkârlara, eski Türklerin Turan taktiğini anlatayım da ona göre düşünüp taşınsınlar. Düşman ordusuyla karşılaşan Türkler, savaşın en kızgın ânında sahte bir ric'at (geri çekiliş) taktiği uygularlarmış. Türk ordusunun bozguna uğradığını zanneden düşman, amansız bir takibe başlarmış. Bir süre sonra, alanın sağ ve sol tarafında gizlenmiş Türk atlıları, iki taraftan düşmanı kıskaç içine alır ve işini bitirirmiş. Buna ay veya Turan taktiği diyorlar. Bilmem anlatabildim mi? - erbil parlamento aaarsiv
,
Ahmet B. ERCİLASUN
[email protected]

Amerika, Nisan ayında Erbil’de Kürt konferansı düzenliyor. Celal Talabani PKK’ya silah bıraktırmaktan ve genel aftan bahsediyor. Türkiye’de Kürt sorununun siyasetle çözülmesi gerektiğinden dem vuruyor. Türkiye’nin yetkilileri de bu tür girişimlere olumlu bakabileceklerini ifade ediyorlar. Artık Öcalan’ın affından ve Kürt siyasi hareketinin başına geçmesinden de bahsedilir oldu.
Bakın, buraya yazıyorum; Öcalan’ı affedecek ve bir siyasi hareketin başına geçirecek yetkili veya yetkililer kim olursa olsun, Türk milleti buna asla müsaade etmez; buna kim sebep olursa olsun, dünya başına yıkılır!
Bir kere daha söylüyorum; Türkiye’nin karşısındaki mesele, PKK meselesi değil, bölücülük meselesidir. PKK, niçin terör estiriyor ki? Terör olsun diye mi terör yapıyor? Bir amacı var: Türkiye’yi bölüp Kürdistan kurmak. Yani şimdi siz ne diyorsunuz? Türkiye’yi silahla değil siyasetle mi parçalasınlar? Malazgirt savaşından bugüne yüz binlerle şehidin kanı pahasına vatan hâline getirilmiş bu toprakların siyaset yoluyla parçalanmasına göz mü yumalım? Temel görevi ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak olan Türk Silahlı Kuvvetleri buna göz mü yumacak? Eğer ülke topraklarının bir kısmının kendilerine peşkeş çekileceğini hayal edenler varsa akıl sağlıklarına bir baktırsınlar. Hele hele böyle bir şeye teşebbüs edecek cür’eti kendilerinde bulanlar varsa ödeyecekleri bedele hazır olsunlar! Kimse kimseye bedavadan toprak vermez. Sizin gücünüz de, silahınız da, siyasetiniz de, bedeniniz de, ruhunuz da, cibilliyetiniz de bu bedeli ödeyemez. Lider dediğiniz adamın ölüm karşısında ne hâle geldiğini, nasıl yaltaklandığını hepimiz gördük.


Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında olay olmamış. Bir kısım televizyon ve gazete böyle söylüyor. Kutlamalar olaysız bitmiş. Osman Baydemir, “Özgürlük yakındır ey halkım. Kürtler eski Kürtler değil… Tüm dünya bilmeli ki Orta Doğu’da Kürtler olmadan özgürlük, barış sağlanamaz.” diye nutuk atıyor; ama basına sorarsanız Diyarbakır’da olay olmamış. Leyla Zana, “Biz Kürtler, Türkiye Cumhuriyetine ortak olmak istiyoruz” diyor ama yine bir kısım basına göre olay olmamış. Ey basın yayın mensupları, yazarlar, çizerler, bir düşünün bakalım Zana, şu sözleriyle ne demek istiyor: “Celal (Talabani) Amca diyor ki ‘amaç Kürtlerin silahını bırakmak.’ Kürtler zaten silaha âşık değil. Onlar özgürlüğe âşık. Sayın Celal Amca, en son söylenmesi gereken sözü ilk söyleyen oldun. Bizi incittiniz.” Ne dersiniz, basın ve yayınımızın muhterem akıldaneleri! Bu sözlerde de olay yok mu? Leyla Zana, Celal Amcasının hangi sözlerinden incinmiş?  “Amaç Kürtlerin silahını bırakmak” sözünden, değil mi? Bunlar, “en son söylenmesi gereken söz” lermiş. Yani, isteklerini henüz kabul ettirmeden  silah bırakmaktan bahsettiği için Celal Amcasına sitem ediyor. Çok da fazla kızmıyor; sadece  “bizi incittiniz” diyerek bir sitemcikte bulunuyor. Çünkü, ne de olsa, silahlı silahsız amaçları hep aynı. Başka hiçbir önemli olay olmamış gibi hepinizi ürküten eşkıya kılıklı, kalaşnikoflu o çocuk görüntüsü var ya, Zana’nın bu sözleriyle birlikte o görüntüyü değerlendirin! Türk’ün aklı gözünde imiş. O kadar vahim şeyler söyleniyor, umurunda değil; silahlı çocuğu görünce biraz aklı başına ge liyor.
Ahmet Türk Efendi de  “Mandela yıllarca cezaevinde yattı. Mandela özgürleşince zenci beyaz bir araya gelerek sorunu çözdü. Öcalan da Kürt halkı için önemlidir. Eğer sorunu çözmek istiyorsanız Öcalan’ın özgürleşmesi gerekir”  diyor. Bir gün sonra Mersin’de Emine Ayna da aynı şeyleri tekrarlıyor. Muhterem basın mensuplarımıza Mandela’nın, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başına geçtiğini de hatırlatsak acaba hâlâ kutlamaların olaysız bittiğinden bahsederler mi?

Okumaya devam et  Ahmet Türk Ermeni diasporasını kızdırdı

Şimdi bu cür’etkârlara, eski Türklerin Turan taktiğini anlatayım da ona göre düşünüp taşınsınlar. Düşman ordusuyla karşılaşan Türkler, savaşın en kızgın ânında sahte bir ric’at (geri çekiliş) taktiği uygularlarmış. Türk ordusunun bozguna uğradığını zanneden düşman, amansız bir takibe başlarmış. Bir süre sonra, alanın sağ ve sol tarafında gizlenmiş Türk atlıları, iki taraftan düşmanı kıskaç içine alır ve işini bitirirmiş. Buna ay veya Turan taktiği diyorlar. Bilmem anlatabildim mi?


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir