TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

-DEVLET BAKANI YAZICIOĞLU’NUN KABULÜ

-YAZICIOĞLU, ALMAN PROTESTAN KİLİSESİ

KONSEY BAŞKANI HUBER’İ KABUL ETTİ

VİZESİZ AB HAREKATI

ÇOCUK PARALARINA SIKI DENETİM

-”DİNLER ARASI DİYALOĞUN İMKAN VE ZORLUKLARI”

-ALMANYA PROTESTAN KİLİSESİ KONSEY BAŞKANI EPİSKOPOS HUBER:

-”KUR’AN VE İNCİL’E SORUMLU YAKLAŞIMI SAĞLAMAK, TARİHSEL

BİLGİYİ, TEOLOJİK ARAŞTIRMA ÖZGÜRLÜĞÜ VE MUHAKEME YETENEĞİNİ

GÜÇLENDİRMEK HEPİMİZİN ORTAK ÇABASI OLMALI”

-ALMANYA

-CDU, AVRUPA PARLAMENTOSU SEÇİM PROGRAMINI KABUL ETTİ

***

-DEVLET BAKANI YAZICIOĞLU’NUN KABULÜ

-YAZICIOĞLU, ALMAN PROTESTAN KİLİSESİ

KONSEY BAŞKANI HUBER’İ KABUL ETTİ

ANKARA (A.A) – 16.03.2009 – Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, Alman Protestan Kilisesi Konsey Başkanı Episkopos Wolfgang Huber ve beraberindekileri kabul etti.

Başbakanlık Merkez Bina’da gerçekleşen kabule, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Kuntz da hazır bulundu.

Yazıcıoğlu, heyeti ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Almanya’da geçen hafta yaşanan saldırı nedeniyle heyet üyelerine başsağlığı dileğinde bulundu. Dünyanın her tarafında böyle uç davranışların zaman zaman ortaya çıkabildiğine işaret eden Yazıcıoğlu, bir daha böyle olayların yaşanmamasına diledi.

Türkiye ile Almanya arasında çok köklü ve tarihi ilişkiler bulunduğunu vurgulayan Yazıcıoğlu, özellikle ülkede yaşayan 3 milyona yakın Türk vatandaşı nedeniyle bu ilişkilerin her düzeyde iyi şekilde yürütüldüğünü kaydetti. Yazıcıoğlu, bu ilişkileri daha da geliştirmeyi umut ettiklerini belirtti.

Alman yetkililer ile zaman zaman bir araya geldiklerini, diyalog ve görüşmelerin sürdüğünü anlatan Yazıcıoğlu, ortaya çıkan sorunların açık yüreklilikle ve hiçbir komplekse kapılmadan konuşulduğunu ifade etti.

Huber de kendilerini kabul ettiği için Yazıcıoğlu’na teşekkür ederek, Almanya’da geçen hafta yaşanan saldırının Alman halkını çok üzdüğünü ve ülkeyi derinden sarstığını anlattı. Kiliseler olarak, halkı teselli etmek ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için çağrıda bulunup toplumu uyandırmak gibi özel görevleri olduğunu kaydeden Huber, birçok ülkenin bu üzücü olay karşısında dayanışma ve üzüntü duygularını kendilerine ilettiğini hatırlattı. Huber, ”Sayın Bakan’ın başsağlığı dileklerini yeniden ifade etmiş olması bizi duygulandırdı. Bunu Türkiye’de sizden duymak, bizim için çok özel. Saldırıyı, insan yaşamının kutsallığını bilincine varmak için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyorum” dedi.

Protestan Kilisesi Konseyi olarak Almanya’daki 26 milyon Protestan’ı temsil ettiklerini söyleyen Huber, Türkiye ile Almanya arasındaki yoğun ilişkileri sürdürmek istediklerini kaydetti.

Türkiye’ye geldiğinde, Nazi döneminde Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan bilim adamları ve düşünürleri hatırladığına belirten Huber, ”O dönemde Türkiye, bu insanlar için özgürlük ruhunun hakim olduğu bir ülkeydi. Bu da ortak tarihimizde hiçbir zaman unutmamamız gereken bir dönemdir” diye konuştu.

Huber’in bu sözleri üzerine Bakan Yazıcıoğlu da söz konusu Alman düşünür ve bilim adamlarının Türkiye’nin gerek entelektüel, gerek bilim hayatına büyük katkıları olduğunu ifade etti. Huber de bu ruhun gelecek dönemde de devam etmesini arzu ettiklerini söyledi.

(EÜN-MİR)

***

VİZESİZ AB HAREKATI

16 Mart 2009 / Süleyman SELÇUK/BERLİN

Berlin’de bir araya gelen TGD, ATİAD, TDU, TBB ve DGB temsilcileri Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’nın hizmet sunumu amacıyla Avrupa’ya gidecek Türklere vizesiz seyahat için aldığı tavsiye kararını tartıştı.

ALMANYA’nın başkenti Berlin’de bir araya gelen Türk sivil toplum örgütü temsilcileri, Türk ve Alman hukukçulardan oluşan uzmanlar grubu Adalet Divanı’nın aldığı serbest dolaşım hakkında masaya yatırdılar. TDU’da yapılan ve 2,5 saat süren tartışma sonunda ortak bir bildiri yayınlandı. Almanya Türk Toplumu (ATT) Başkanı Kenan Kolat, Başkan Yardımcısı Bahattin Kaya, Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği (ATİAD) Başkanı Prof. Recep Keskin, Berlin Türk Alman İşdamları Birliği (TDU) Başkanı Remzi Kaplan, Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sözcüsü Safter Çınar, Alman Sendikalar Birliği (DGS) Göç Dairesi Müdürü Volker Rossocha, avukat Dr. Ralf Gutmann, Ünal Erzen, İlknur Boysan, Hediye Erdem, Burcu Akdoğan’dan oluşan uzmanlar ve hukuk mücadelesini başlatan Osmat Çat dün başkent Berlin’de TDU’da yaptıkları toplantıda Avrupa Adalet Divan’ının aldığı, hizmet sunmak amacıyla Avrupa’ya gidecek Türkler’in vizesiz seyahatini masaya yatırdılar. Adalet Divanı’nın aldığı tavsiye kararından sonra izlenecek yol ile ilgili olarak ortak bir bildiri yayınladılar.

Berlin Brandenburg Türk-Alman İşverenler Birliği TDU’da yapılan toplantı sonrası izlenecek yol konusunda mutabakata varilan 6 maddelik bildiride şu konulara dikkaç çekiliyor:

1-Soysal Kararı’nın sonucu nedir? Bunun açık ve seçik şekilde bir kez daha ortaya konması gerekiyor. Kamu oyunda ‘vize tamamen kalktı’ gibi bazı yanlış tartışmalar oluşuyor. Bunlar şu anda hukuksal boyutta doğru değildir. Şu anda doğru olan Soysal Kararıyla iş adamları, sanatçılar, bilim insanları, basın mensupları ve sporcular için Avrupa Birliği ülkelerine iki aya kadar olmak üzere vize almadan girme hakkını, ‘Almanya’ya ve diğer AB ülkelere hizmet sunma amacıyla gelme hakkını’ beraberinde getirmektedir. Bu kararı İçişleri Bakanlığı ve Federal Almanya Cumhuriyeti bu kararı yorumlamamıştır. Şu anda hala bU kararı yorumlama zorluğunda olduğunu görüyoruz.

2- Federal İçişleri ve Ekonomi Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığına yazı yazarak bu kadardan çıkan sonuçları nasıl yaşama geçireceklerini ve ne yapılması gerektiğini bize açıklamalarını isteyeceğiz. Federal Meclis’de parti gruplarıyla görüşerek bir soru önergesi verilmesini sağlayacağız.

3- Avrupa Komisyonuna kuruluşlar adına bir yazı gönderip, bu kararın üye ülkelerde nasıl uygulanacağını ve uygulama için neler yapılması gerektiğini sorulacak. Aynı şekilde de Türk kökenli Avrupa milletvekilleri üzerinden Avrupa Parlamentosuna soru önergesi verilmesini sağlayacağız. Türk kökenli Cem Özdemir ve Vural Öger’den destek olmalarını isteyeceğiz.

4- İş adamları, sanatçılar, bilim insanları, basın mensupları ve sporculardan şimdiye kadar vize başvuruları yakın zamanda veya geçmişte reddedilmişse bunların dava açmalarını tavsiye edeceğiz ve kendilerine vize konusunda sıkıntı olmadığını söyleyeceğiz.

5- Gerek Dışişleri gerekse ilgili bakanlıklarla konuşarak Türkiye’nin bu konuda AB sürecine hiçbir taviz vermemesini isteyeceğiz. Bunun Uluslar arası antlaşmalardan kaynaklanan hak olduğunu ve bu konuda da Türkiye yurt dışında yaşayan vatandaşlarının haklarını hiçbir şekilde gasp edilmemesi için gereken işleri yapacağından eminiz.

6-Özellikle bu konuyu ilgili Alman kurumlarıyla da özellikle ekonomik alandan gelen kurumlarla konuşarak onlarında Alman tarafına baskı yapmalarını ve bu kararın yaşama geçirilmesine katkı yapmalarını sağlamaya çalışacağız.

Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divan’ı, Bavyera’da transport şirketi Osman Çat GmbH’nın sahibi Osman Çat’ın Türkiye’de ortağı olduğu Termotrans acentesine bağlı çalışan TIR şoförlerine 1995 yılında getirilen vize kısıtlamasına karşı Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı isimli şoförler için yaptığı başvuru üzerine aldığı C-228/06 kararı ile hizmet sunumu amacıyla Avrupa’ya gidecek Türklerin vizesiz seyahati için tavsiye kararı almıştı. Avrupa Adalet Divan’ı tavsiye kararını Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu AET arasında 23 Kasım 1970 tarihinde Brüksel’de imzalanan ve 2760/72 sayılı yönetmelikle de 19 Aralık 1972 tarihinde yürürlüğe giren katma protokolünün 41. maddesine dayandırdı. Adalet Divanı aldığı karada “Protokolün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye’deki bir şirkette çalışıp hizmet sunumu için AB ülkesine gelecek olan Türk vatandaşlarına vize yoksa bu tarihten sonra da vize şartı getiremez” yorumunda bulundu.

***

ÇOCUK PARALARINA SIKI DENETİM

16 Mart 2009 / Ünal ÖZTÜRK / AMSTERDAM

HOLLANDA Sosyal Sigortalar Türkiye’deki çocuklar için ödenen çocuk paralarının daha sıkı kontrol edileceğini duyurdu.

Yetkililer, yurtdışına gönderilen çocuk paraları ile ilgili yapılan araştırmaya ilişkin hazırlanan ön raporda Fas’taki çocuklar için yapılan ödemelerin yüzde 54’ünün, Türkiye’deki çocuklar için ödenen paraların da yüzde 31’inin şüphe yarattığının yer aldığını belirttiler.

Yetkililer, bunlarda gerçekten yolsuzluğun söz konusu olup olmadığının incelendiğini kaydettiler. Kontrollerin normal olarak rasgele yapıldığını belirten yetkililer, bundan böyle Türkiye ve Fas’ta ödeme yapılan çocukların ziyaret edileceğini duyurdular. Yetkililer, Sosyal Sigortalar Bankası tarafından emekli, dul ve yetim maaşı ile çocuk paraları konusunda yapılan ödemelerde geçtiğimiz yıl 5,3 milyon Euro’luk yolsuzluk ortaya çıkarıldığını ifade ettiler. Yolsuzluk miktarının bir yıl öncesine göre üçte bir azaldığını belirten yetkililer, özellikle yaşlıların ve dulların bir başkası ile birlikte yaşadıklarını gizleyerek daha yüksek ödenek aldıklarının belirlendiğini kaydettiler.

Öte yandan Liberal Parti (VVD) Milletvekili Stef Blok bir süre önce Hollanda’da 18 yaşına kadar çocuklar için verilen ve “çocuk parası” olarak bilinen yardımın, AB üyesi ülkeler dışında bulunan çocuklar için derhal durdurulmasını istemişti. Blok, Hollanda’nın uluslararası ve bu ülkelerle olan ikili anlaşmaları iptal ederek, ülke dışına gönderdiği çocuk paralarını durdurabileceğini ifade etmişti. Hollanda Türk İşçiler Birliği (HTİB) Başkanı Mustafa Ayrancı da VVD’nin yabancıları özelliklekaralayarak Hollandalı seçmenin gözüne girmek istediğini öne sürdü. Amsterdam Türk Yaşlılar Merkezi Başkanı Mustafa Cezim ise Liberal Parti’nin çocuk paralarının durdurulmasını teklif etmesinin Hollanda’yı hukuksal yönden ciddi bir sıkıntıya düşüreceğini söyledi.

Ailenin yurtdışındaki çocuğunun geçimi ve bakımı için üç ayda bir en azından 1081 Euro gönderildiğinin kanıtlaması gerekiyor. Hollanda’daki çocuklar için üç ayda bir yapılan ödemeler şu şekilde.

1 Ocak 1995 tarihinden sonra doğmuş çocuklar Çocuk başına üç ayda bir yapılan ödeme

0-5 yaş grubu 194,99 Euro (Yurtdışına 389,98 Euro)
6-11 yaş grubu 236,77 Euro (Yurtdışına 473,54 Euro)
12-17 yaş grubu 278,55 Euro (Yurtdışına 557,10 Euro)

1 Ocak 1995 tarihinden önce doğmuş çocuklar 14-17 yaş grubu çocuk başına üç aylık ödeme
(bir çocuk) 278,55 Euro (Yurtdışına 557,10 Euro)

(iki çocuk) 313,25 Euro (Yurtdışına 626,50 Euro)
(üç çocuk) 324,81 Euro (Yurtdışına 649,62 Euro)
(dört çocuk) 350,23 Euro (Yurtdışına 700,46 Euro)
(beş çocuk) 365,47 Euro (Yurtdışına 730,94 Euro)
(altı çocuk) 375,64 Euro (Yurtdışına 751,28 Euro)
(yedi çocuk) 382,90 Euro (Yurtdışına 765,80 Euro)

Yurtdışındaki çocuklar için Hollanda’dan yılda 30 milyon Euro dolayında ödeme yapılıyor. Türkiye’ye ise yılda 3 milyon Euro ödeme yapılıyor.

Danimarka: Hükümet sadece eğitim amacı ile Türkiye’ye gönderilen çocuklara bir yıl süreyle çocuk parası ödüyor. Türk aileye ödenen çocuk parası ailenin çocuk sayısı, çocuğun yaşı, anne ve babanın kazanzına göre değişiyor. Ailelere üç aylık aralıklarla 1500 ile 350 kron arasında ödeme yapılıyor.

İsveç: İsveç hükümeti, Türkiye’deki çocuklar için ülkede yaşayan Türklere çocuk parası ödemiyor. Fransa: Fransa çocukları Türkiye’de yaşayan Türk ailelere çocuk parası ödüyor. Türk ailelere ödenen çocuk parası gelir durumuna göre değişiyor.

Belçika: Belçika yaklaşık 15 yıldır çocukları Türkiye’de olan ailelere çocuk parası ödemiyor. Avusturya: Türkiye ile olan ikili anlaşmayı değiştiren Avusturya, 10 yıl önce çocukları Türkiye’de olan Türk ailelere çocuk parası ödemesini kaldırdı.

İsviçre: İsviçre’deki 26 konton çocuk parası konusunda bağımsız hareket ediyor. Bu kantonların çoğu çocukları Türkiye’den olan ailelere çocuk parası ödüyor. Çocuk parası miktarı ailenin kazancı, Türkiye’deki yaşam şartları ve normlara göre belirleniyor. İngiltere: Türk çocuğu özel izinle Türkiye’de yaşıyorsa, ailenin çocuk parası alma hakkı var. Ancak çocuğun ikameti İngiltere’den silindiği andan itibaren çocuk parası da kesiliyor.

***

-”DİNLER ARASI DİYALOĞUN İMKAN VE ZORLUKLARI”

-ALMANYA PROTESTAN KİLİSESİ KONSEY BAŞKANI EPİSKOPOS HUBER:

-”KUR’AN VE İNCİL’E SORUMLU YAKLAŞIMI SAĞLAMAK, TARİHSEL

BİLGİYİ, TEOLOJİK ARAŞTIRMA ÖZGÜRLÜĞÜ VE MUHAKEME YETENEĞİNİ

GÜÇLENDİRMEK HEPİMİZİN ORTAK ÇABASI OLMALI”

ANKARA (A.A) – 16.03.2009 – Almanya Protestan Kilisesi Konsey Başkanı Episkopos Wolfgang Huber, ‘Kur’an ve İncil’e sorumlu yaklaşımı sağlamak, tarihsel bilgiyi, teolojik araştırma özgürlüğü ve muhakeme yeteneğini güçlendirmek hepimizin ortak çabası olmalı” dedi.

Huber, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda, fakülte öğrencileri ve akademisyenlere ”Dinler Arası Diyaloğun İmkan ve Zorlukları Hermenötik (Yorum) Sorunsalı” başlıklı bir konuşma yaptı.

Hristiyanlık ve İslam’ın kitabi dinler olduğunu belirten Huber, kutsal metinlerin doğru tefsir edilmesinin tarihte her iki din için merkezi bir rol oynadığını ifade etti. İki dindeki yorum sorunu konusundaki düşüncelerin farklı olduğuna işaret eden Huber, bunun nedeninin Kur’an ve İncil’in farklı karakterde olması ve vahyinin farklı algılanmasından kaynaklandığını belirtti.

İncil’in başından beri çeşitli metinler halinde bulunduğu, İslam’da geleneksel anlayışınsa ”Kur’an’ın Arapça metnine dokunulamayacağı” yönünde olduğunu anımsatan Huber, ”Hiç kuşku yok ki bu da İslam’da Kur’an’ın bugüne kadar kelimesi kelimesine okunup kavranmasının daha yaygın olmasına neden olmuştur” diye konuştu.

İslam ve Hristiyanlık arasında önemli farklar bulunmasına ve farklı yorum geleneklerine rağmen sorunların bulunduğunu anlatan Huber, dinlerde temel kutsal metinleri teolojik araştırma özgürlüğü içinde araştırma ve bilimsel temelde inceleme yerine kökten dinci tefsir eden gruplar bulunduğunu dile getirdi. Huber, ”Bu, İncil ve Kur’an’ın siyasi ve ideolojik olarak istismarına yol açmaktadır. Kur’an ve İncil’e sorumlu yaklaşımı sağlamak, tarihsel bilgiyi, teolojik araştırma özgürlüğü ve muhakeme yeteneğini güçlendirmek hepimizin ortak çabası olmalı” dedi.

-”ÇOĞULCULUK, DİNLER ARASI BİR İMKAN VE ZORLUK”-

Huber, göç ve modern iletişim araçları nedeniyle farklı din, kütür ve gelenekte insanların birbirine her zamankinden çok daha yakın yaşadıkları küresel bir dünyada, çoğulculuğun dinler arası bir imkan ve zorluk olduğunu söyledi. Huber, ”Artık hiçbir din kendi başına var olma düşüncesinden hareket edemez ve mutlak gerçeğin sadece kendisinde olduğu savını ileri süremez” görüşünü bildirdi.

Çocuklar ve gençlerin çoğu zaman dini gelenek ve bilgilerin bulunmadığı ortamlarda yaşadıklarına işaret eden Huber, genç nesillerin genelde Kur’an ve İncil’e yabancı olduğunu kaydetti. Huber, çocukların, gençlerin Kur’an ve İncil’in açıklama ve eş yorumlarına ihtiyaçları olduğunu vurguladı.

İslam ve Hristiyanlığın müşterek küresel sorumlulukları bulunduğunu da ifade eden Huber, iki dininin Tanrı’nın esenlik ve barışını tüm dünyaya kanıtlama görevi bulunduğunu dile getirdi.

”Kur’an’ın zamana göre yorumuna yönelik çabaların önem taşıdığı” görüşünü aktaran Huber, bu çerçevede, ”Ankara Ekolü” diye tanımladığı Ömer Özsoy, Mehmet Paçacı, Burhanettin Tatar veya Yaşar Nuri Öztürk gibi bilim adamlarının çalışmalarının soruna bilimsel dikkat ve titizlikle yaklaştığını söyledi.

Fakülte öğretim üyelerinden Doç. Dr. Ali Düzgün ve Sait Reçber, Huber’in bu görüşünü ve ”İslam ve Hristiyanlık arasında paralelliğin açıkça görüldüğü” değerlendirmesini eleştirdi.

(TBK-SVL-SKA)

***

-ALMANYA

-CDU, AVRUPA PARLAMENTOSU SEÇİM PROGRAMINI KABUL ETTİ

BERLİN (A.A) – 16.03.2009 – Almanya’da iktidarda bulunan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU), 7 Haziranda yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçim programını kabul etti.

Başkent Berlin’de düzenlenen Avrupa Kongresinde kabul edilen seçim programında Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkılıyor ve sıkı işbirliğinin sürdürülmesi için ”imtiyazlı ortaklık” teklifi yineleniyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve bazı bakanların da katıldığı kongre sonrasında açıklama yapan CDU Genel Sekreteri Ronald Pofalla, kongrede Türkiye’nin AB üyelik sürecini de ele aldıklarını, Türkiye için ”imtiyazlı ortaklık”tan yana olduklarına bir kez daha vurgu yaptıklarını söyledi.

Pofalla, parti yönetiminin oy birliğiyle CDU üyesi AP Başkanı Hans-Gert Pöttering’i yeniden liste başı milletvekili adayı olarak seçtiğini kaydetti.

Merkel de AB’nin genişleme sürecinin çok hızlı geliştiğini, şimdilik genişleme yerine ”AB’yi sağlamlaştırma” dönemine girilmesi gerektiğini ifade etti.

AB’nin güçlü bir sese ve mali düzene ihtiyacı olduğunu ifade eden Merkel, Pöttering’in bir Hristiyan Demokrat olarak AP Başkanı olmasından büyük gurur duyduğunu söyledi.

Konuşmasında ağırlıklı olarak AB’nin bütünleşmesinin önemine değinen Merkel, ekonomik krizin de ortaklaşa aşılması gerektiğini, birlikte çalışılması durumunda tüm Avrupa’nın krizden daha güçlü bir şekilde çıkacağını kaydetti.

Pöttering de kendisine gösterilen güvene teşekkür ederek, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tekrar en güçlü parti olmak için çaba harcayacaklarını söyledi.

Avrupa’ya ve ortak değerlere inanılması çağrısında bulunan Pöttering, kültürler arası diyaloğa, özellikle de İslamiyet ile diyaloğa ihtiyaçları olduğunu ifade etti.

Pöttering, ancak hoşgörünün tek yönlü olamayacağını, Avrupa’da nasıl camiler kurulabiliyorsa, İslam dünyasında da kiliselerin kurulması gerektiğini kaydetti.

CDU’dan AP üyesi Elmar Brok, dün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduklarının seçim programında belirtileceğini ifade etmiş ve Bavyera eyaletindeki kardeş parti konumunda bulunan Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) Avrupa’yı ilgilendiren önemli konularda referandum yapılması önerisini popülist olduğu gerekçesiyle reddettiklerini söylemişti.

(EA-HA-MCT)

***


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir