Barçın Yinanç
Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ankara temasları ile Başkan Barack Obama’nın ilk ziyaret edeceği ülkeler arasına Türkiye’yi alması, önümüzdeki dönemde Türk- Amerikan ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine dair fikir sahibi olmamızı sağlıyor.
Çok klişe olacak ama Obama’nın dış politika öncelikleriyle Türkiye’nin haritadaki yerine baktığımızda, ABD’nin yeni başkanının Ankara’yı bu kadar erken ziyaret etmesinin çok da sürpriz sayılmaması gerektiğini görmek zor değil.
Washington’daki yönetimin Türkiye’nin stratejik öneminin ve ABD’nin hedeflerine bulunacağı katkının farkındalığıyla hareket edeceğini bu çifte ziyaret ortaya koyuyor.
Clinton’ın Türkiye için pek çoklarının yakıştırmak istediği ılımlı İslam kimliği yerine, laik kimliğine vurgu yapması sevindirici. Tıpkı, Obama’nın İslam dünyasına seslenmek için iktidarının ilk günlerinde bir Müslüman başkentine gitme sözünü yerine getirmek için Türkiye’yi değil başka bir ülkeyi seçecek olmasının sevindirici olması gibi.
Zira, Bush dönemini bir yana bırakırsak Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ilişkisinin temelini, iki ülkenin vizyonlarının ve değerlerinin örtüşmesi oluşturuyor; Türk halkının Müslüman olması değil. Türkiye’nin Müslüman kimliği tabii ki Washington açısından bir artıyı oluşturuyor. Ancak her ne kadar AK Parti döneminde trend biraz tersine döndüyse de Türkiye, mantalite olarak Obama’nın seslenmek ve kazanmak isteği Müslüman kitlelerin çok ama çok uzağında. Bu nedenle de Türkiye, İslam dünyasına seslenmek için doğru bir ülke olmazdı.
Obama yönetimi hiç kuşkusuz, Irak ve Afganistan konularında Türkiye’nin katkısını isteyecek. Karşılığında AB üyeliği ve Kıbrıs konularında desteğini esirgemeyeceğini anlıyoruz. Clinton ziyareti sırasında yayımlanan ortak açıklamada Kıbrıs’a yer verilmesi çok dikkat çekici. Zira, pek çok Amerikan gözlemcisi Obama yönetiminin gündeminde aciliyet taşıyan pek çok konu nedeniyle Kıbrıs’a el atmasının beklenmemesi gerektiği yorumunu yapıyordu. Amerika’nın, Kıbrıs’ta ağır aksak giden müzakere sürecine zaman zaman müdahil olmasını görmek sürpriz olmayacaktır.
Bu arada biz gazetecilerin artık ABD yetkililerine Türkiye’nin, Suriye, İran ya da Ortadoğu barışı konusunda arabulucu rolü oynayıp oynamayacağı sorusunu yöneltmeyi bırakmamız gerekiyor. Zira artık ABD’nin bir arabulucuya ihtiyacı yok. ABD, ihtilaflı olduğu tüm taraflarla doğrudan temasa geçecek. Türkiye’nin getireceği katkı, tarafların birbirlerine yönelik önyargılarının kırılmasına yardımcı olup, birbirlerini daha iyi anlamalarına destek olmaktır. Bu çerçevede Türkiye’nin önemli ve fakat sınırlı kalacak rolünü abartmadan ama küçümsemeden de doğru perspektife oturtmak kamuoyundaki algılama açısından çok daha sağlıklı olacaktır.
Türk Ermeni açılımı
Obama’nın Türkiye ziyaretinin ardında başta da dediğim gibi hiç kuşkusuz iki ülkenin stratejik vizyonlarının örtüşmesi yatıyor. Ancak bana göre Ankara ile Erivan arasında başlayan tarihi yakınlaşma da bu ziyaretin zamanlamasında belirleyici oldu. Aslında, Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan yakınlaşmanın 24 Nisan öncesinde tökezleme işaretleri vermesinin belirleyici olduğunu söylemek daha doğru olur.
Zira iki taraf arasındaki diyaloğun çok ciddi şekilde ilerleme kaydettiği biliniyor. Hatta uzlaşmaya çok yakın olunduğuna dair işaretler de var. Ancak Obama ziyaretinin açıklanması öncesinde, Ankara’da, uzlaşmanın zamanlamasına ilişkin bazı soru işaretleri vardı. “24 Nisan öncesinde uzlaşmaya vardığımızı açıklar ama buna rağmen yine de ABD Kongresi ya da yönetiminden bir tanıma kararı çıkarsa ne hale düşeriz” sorusu zihinleri kurcalıyordu. Bu nedenle 24 Nisan’ı geçirebilmek için zaman kazanmak amacıyla Türk tarafının son günlerde ayağını sürümeye başlamış olması, bana şaşırtıcı gelmezdi.
İhtimaldir ki bunu sezen Amerikan diplomasisi, Obama’nın ziyaretini Türkiye’yi Ermenistan’la uzlaşmaya teşvik etmek için de erken bir tarihe aldı. 24 Nisan’a günler kala, Türk ve Ermeni cumhurbaşkanlarının tarihi uzlaşmaya Obama’nın da katılacağı bir törenle imza atacağını gözünüzün önüne getirin. Bu tür bir fotoğrafın Ermenilerin soykırım iddialarını tanıyacağı vaadinde bulunan Obama’nın 24 Nisan’da geri adım atmasını kolaylaştıracağına kuşku yok.
Yazıları posta kutunda oku