TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

ÇİFTE VATANDAŞLIK YOLU AÇIK

SPD LİSTESİNDE DÖRT TÜRK ADAY

İSVEÇ’TE POLİSE IRKÇILIK SUÇLAMASI

ALMAN İŞ AJANSI YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALT: -”OKUL VE MESLEK EĞİTİMİ, İŞ PİYASASI VE UYUMUN ANAHTARDIR”

-HADİSE, DÜNYAYA TANITILACAK

ALMANYA’YA KARISINI GETİREMİYOR

BAĞDAT’TAN KÜRT VİZESİNE VETO

FENER’DE FUTBOL OYNADI, NEW YORK’A ’DERVİSH’LE YERLEŞTİ

İTALYA’NIN ’YEMEK IRKÇILIĞI’ KEBABA YARAR PİZZAYA YASAK KOYMAYIZ

***

ÇİFTE VATANDAŞLIK YOLU AÇIK

10 Şubat 2009 / Hasan AYCI

Prof. Dr. Astrid Wallrabenstein, Almanya’da doğan Türk çocuklarının opsiyon modeli nedeniyle 18 ile 23 yaşları arasında Türk yada Alman vatandaşlığından birini seçmeleri gerektiğini, ancak Türkler için çifte vatandaşlık kapısının tamamen kapalı olmadığını söyledi. Wallrabenstein, özel durumların çifte vatandaşlık yolunu açtığını vurguladı.

Almanya’da Bielefeld Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Astrid Wallrabenstein, 1999 yılııda değiştirilen Vatandaşlık Yasası’nın özellikle Türkleri etkileyen opsiyon modeli ile Almanya’da doğan Türk çocuklarına çifte vatandaşlık hakkı tanındığını söyledi. Prof. Dr. Wallrabenstein, “Ancak gençlerin 18 ile 23 yaşları arasında bir vatandaşlığa karar vermeleri gerekiyor.

Opsiyon modeli politik bir yaklaşım sonucu doğdu. Anayasaya aykırıdır diyemeyiz, ancak politik bir karar olduğu için onayladığımı söyleyemem. Bu model, partiler arasında vatandaşlık hakkı konusunda bir uzlaşma sonucu ortaya çıktı. Velilerden birinin 8 yıl Almanya’da yaşaması durumunda Almanya’da doğan Türk çocuklarına doğuştan çifte vatandaşlık hakkı veriliyor. Ancak çocukların 18 ile 23 yaş arasında bir vatandaşlığa karar verme zorunluluğu da getirildiği için çocukların 23 yaşına kadar bir vatandaşlığa karar vermeleri gerekiyor.”

Özel durumlar

Çifte vatandaşlık için özel durumların söz konusu olduğuna işaret eden Prof. Wallrabenstein, “Örneğin Avrupa Birliği ülkesi vatandaşlarının durumu. Yada bir İranlı’nın durumu. İran vatandaşını vatandaşlıktan çıkarmadığı için İran vatandaşlarına da özel bir uygulama ile çifte vatandaşlık hakkı tanınıyor. Aslında herkesin bir vatandaşlığa karar vermesi gerekiyor.

Ama ortaya çıkan özel durumlardan dolayı artık karar vermek gerekmiyor. Avrupa Birliği ülkesi vatandaşı olmak da özel bir durum. Ancak birçok ülke için hala bu kısıtlama var. Bu Türklere karşı bir yasa değil, fakat en çok Türkler’in etkileniği de bir gerçek. Şu anda Türkler açısından bir ayrıcalık olduğu doğru. Bunun nedeni Almanya’da çok sayıda Türk vatandaşının yaşaması” dedi.
Sorun dört yıl sonra başlayacak

Prof. Wallrabenstein yasanın yürürlüğe girmesi ie birlikte 10 yaşına kadar olan çocukların çifte vatandaşlık hakkı elde ettiklerini hatırlattı. Prof. Wallrabenstein, “Bu çocuklar şimdi 19 yaşını doldurdu. Dört yıl sonra 23 yaş sınırına gelecekler. O zaman sorunlar yaşanacağını düşünüyorum” dedi.

Bugüne kadar Almanya genelinde Türklerin çifte vatandaşlığın korunması için bir davanın açılmadığını hatırlatan hukukçu, yasaların idari mahkemelere çifte vatandaşlığın tanınması yolunda imkanlar sunduğuna işaret ederek, “Bunun için çok özel durumların neden olarak gösterilmesi gerekir. Özel durumlar gözönüne alınarak bir Türk’ün çifte vatandaşlığının korunması mümkün” dedi.

21 yaş sınırı çok önemli

Prof. Wallrabenstein, “Çifte vatandaşlık hakkının korunması için yaş sınırı var. Bunun sınırı 21. Çifte vatandaş olan kişiler 18 yaşından itibaren 21 yaşlarına kadar iki vatandaşlıklarının korunması için ilgili daireye, ‘Beibehaltigungsgenemigung’ adı verilen dilekçeyi sunmalılar. Bu dilekçede neden iki vatandaşlıklarını korumak istediklerinin nedenini de yazmalılar” dedi.

Mektuplar korkutmasın

Vatandaşlık Daireleri’nin 18 yaşını dolduran çifte vatandaşlara mektuplar göndereceğini, bu işlemin 01 Ocak 2008 tarihinden itibaren başladığını belirten Prof. Wallrabenstein, “Bu mektuplar gençler Alman vatandaşı olduğu için vatandaşlık dairesinde gelecek. Yabancılar Dairesi’nden değil. İlk mektupta gençlere vatandaşlık durumları ile ilgili sorular yöneltilecek.

Eğer çocuk hala çifte vatandaş ise ikinci bir mektup ile 23 yaşına kadar bir vatandaşlığa karar vermesi gereği hatırlatılacak. Gönderilen mektupta çifte vatandaşlığın korunması isteniliyorsa 21 yaşına kadar dilekçe verilmesi gereğine dikkat çekilecek. Burada korkulacak bir durum yok. Kişilere Alman vatandaşı olarak mektup alacak”.
Danışın

Her kişinin durumunun özel durumlar içerdiğini hatırlatan hukukçu Prof. Dr. Astrid Wallrabenstein, “Çekinmeden gidip yetkililerle konuşun. Kimsenin aklına gelmeyen özel durumlar var. Bunlar gözönüne alınır, iyi bir şekilde anlatılırsa çifte vatandaşlık hakkı verilmesinin önünde bir engel kalmaz. Çifte vatandaşlığınınzın korunması için sunacağınız dilekçeden çekinmeyin. Ret edilirse itiraz edilebilir, mahkemeye gidilebilir. Bu Anayasa Mahkemesi’ne kadar gidebilir. Olumlu sonucun çıkıp çıkmayacağı kişinin özel durumlarına bağlı” dedi.

***

SPD LİSTESİNDE DÖRT TÜRK ADAY

9 Şubat 2009

Almanya’nın Mannheim kentinde 7 Haziran’da yapılacak belediye meclisi seçimi için Sosyal Demokrat Parti (SPD) listesinde dört Türk asıllı aday da yer aldı.

Okumaya devam et  İSVEÇ’TE BİR 23 NİSAN …

Ali Müller 13. sıradan, Nazan Kapan 19 sıradan, Talat Kamran 33. sıradan ve Mehmet Ali Şen 35. sıradan aday gösterildi.

Mannheim tarihinde ilk kez belediye meclisine Türk asıllının girmesine çalışacaklarını söyleyen dört aday “Bizim için sıranın önemi yok. Amacımız Türkler’i en iyi şekilde temsil etmek. Bunun için el ele vererek çalışacağız“ dedi. Şen “Mannheim bir bakıma SPD’nin kalesi. Yıllardır belediye başkanları hep SPD’li. Hedefimiz ilk kez Mannheim Belediye Meclisi’ne Türk üye göndermek“ diye konuştu.

Türk adaylar yaptıkları toplantıda izleyecekleri seçim kampanyasını da şekillendirmeye başladıklarını belirterek ilk önce Türklerin sorunları belirleyip dosya haline getireceklerini belirttiler.

***

İSVEÇ’TE POLİSE IRKÇILIK SUÇLAMASI

9 Şubat 2009 / STOCKHOLM

İsveç’te göçmenlerle polis arasında yaşanan bir çatışma sırasında ırkçı söylemlerde bulundukları belirlenen bir grup polis hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Daha çok Orta Doğu ülkelerinden gelenlerin oturduğu Malmö’nün göçmen mahallesinde geçen Aralık ayında gençlerle polisler arasında çıkan çatışmayla ilgili olarak şiddet yaratmakla suçlanan gençlerin yargılandığı davanın dünkü duruşmasında, polis kamerasıyla çekilen görüntüler izlendi. Görüntülerde polislerin gençlere çok ağır küfür ettikleri ve ırkçı söylemlerde bulundukları belirlendi. Gençler hakkında görülen davanın duruşması ertelenirken, polislerin davranışı skandal olarak yorumlandı. İsveç’te bugün yayımlanan bütün gazeteler ile televizyonlar, polislerin sözlerine geniş şekilde yer verdi. Görüntüleri ve polislerin sözlerini inceleyen Malmö Emniyet Müdürü Ulf Sempert, basına yaptığı açıklamada, Malmö’de bir grup polisin bu tutumundan dolayı gençlerden özür dilediğini bildirdi. Sempert, söz konusu polisler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.

***

ALMAN İŞ AJANSI YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALT: -”OKUL VE MESLEK EĞİTİMİ, İŞ PİYASASI VE UYUMUN ANAHTARDIR”

BERLIN – Alman İş Ajansı (BA) Yönetim Kurulu üyesi Heinrich Alt, okul ve meslek eğitiminin, iş piyasası ve uyumun anahtarı olduğunu söyledi.
Alt, Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer ile başkent Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, göçmenlerin karşılaştığı engellerin azaltılması gerektiğini belirterek, ”Okul ve meslek eğitimi, iş piyasası ve uyumun anahtarıdır” dedi.
Almanya’da kalifiye eleman gibi sorunların bulunduğunu ve bu konuların göçmenleri de ilgilendiren konular olduğunu ifade eden Alt, göçmen potansiyelinin kullanılması gerektiğini kaydetti.
Almanya’daki kalifiye eleman açığının, yurt dışından gelen göçmenlerin diplomalarının Almanya’da kabul edilmesiyle giderilebileceğini söyleyen Alt, söz konusu diplomaların kabul edilme işlemlerinin de kolaylaştırılması gerektiğini belirtti.
Türk konsolosluklarında çalışan sosyal işler ataşelerinin de çeşitli çalışma gruplarında yer almalarını ve kendileriyle iş birliği içinde olunması gerektiğini ifade eden Alt, ataşelerin çeşitli konuların vatandaşlara aktarılmasında yardımcı olabileceklerini ve kendilerine de nelere ihtiyaç duyulduğunu söyleyebileceklerini sözlerine ekledi.
Alt, kamu dairelerinde göçmenlerin sayılarının az olduğunu, göçmenlerin kamu dairelerinde çalışmalarının daha yoğun şekilde teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.
Böhmer de, diplomaları Almanya’da tanınmayan kalifiye göçmen iş gücünün bulunduğuna ve bu insanların çok düşük ücretli işlerde çalıştıklarına işaret ederek, bu potansiyelden faydalanılması gerektiğini söyledi.
Berlin’de bir araya geldiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile de yararlı bir görüşme gerçekleştirdiklerini ifade eden Böhmer, meslek eğitimi konusunda gençlerin staj görmeleri ve ailelerin, çocuklarının eğitimleriyle daha yakından ilgilenmeleri konusunda görüş birliğine vardıklarını kaydetti.
Böhmer, Türkiye’ye mart ayı sonunda ya da nisan ayı başında bir ziyaret gerçekleştireceğini sözlerine ekledi.
(ERB-EA-MCT)

09 Şubat 2009 Pazartesi

***

-HADİSE, DÜNYAYA TANITILACAK

ST. JULIENS (A.A) – 09.02.2009 – Mehmet Özdemir bildiriyor – 54. Eurovision Şarkı Yarışmasında Türkiye’yi temsil edecek Hadise’nin menajeri Süheyl Atay, Malta’da sona eren promosyon turundan çok umutlu olduğunu ve sanatçının küresel alanda tanıtımına devam edeceklerini söyledi.

Atay, Hadise’nin Eurovision öncesindeki promosyon turlarının çok yoğun ve kapsamlı bir şekilde devam edeceğini, çok sayıda ülkeye gideceklerini bildirdi.

Bu konuda Türkiye’de Dışişleri ile Kültür ve Turizm bakanlıkları ve TRT yetkilileriyle toplantılar yaptıklarını ve birtakım kararlar aldıklarını bildiren Atay, 1-15 Mayıs tarihleri arasında Bosna-Hersek, Karadağ, Bulgaristan, Romanya ve Makedonya’da promosyon turlarını sürdüreceklerini duyurdu.

Atay, ”Daha sonra Andora, İspanya ve Portekiz’de turlar devam edecek. Avusturya, Almanya, İsviçre ve Fransa’da da konserler vereceğiz” dedi.

Son olarak, 1 Mayısta Gürcistan’da, 2 Mayısta Azerbaycan’da bulunacaklarını bildiren Atay, ”Bakü’den sonra 54. Eurovision Şarkı Yarışmasının yapılacağı Moskova’ya gececeğiz” dedi ve şöyle devam etti:

”Amacımız mümkün olduğu kadar çok insana ulaşmak. ‘Düm tek tek’ çok sevildi, Hadise’nin gittiği her yerde çok ilgi görüyoruz. Malta bunun örneği. Eurovision finali dünyanın tüm kıtalarında izleniyor. Eurovision’un içinde olmayan birçok ülke var. Promosyon süreci içinde bu ülkeleri ziyaret etmemiz mümkün değil. Ama Eurovision’da muhtemel başarıya göre Japonya, Güney Amerika kıtası, ABD ve Avustralya gibi ülkeleri de gezmeyi hedefliyoruz. Hedefimiz Hadise’yi gerçek bir pop yıldızı olarak dünyaya tanıtmaktır.”

Okumaya devam et  KÜRT AÇILIMI, BİR AMERİKAN AÇILIMIDIR…

(MÖ-SU-MCT)

***

KARISINI GETİREMİYOR

9 Şubat 2009

Berlin’de yaşayan Alman vatandaşı Azad Vahap Çeviker (30), bir yıldan beri evli olduğu eşi Nebiye’yi Almanya’ya getiremiyor.

Eşinin dil kursunu da başarıyla tamamladığını söyleyen Çeviker, “Tüm evrakları teslim ettik. Ancak bu sefer eşimin vizesi İstanbul’da ikamet edip etmediğine takıldı. Eşimden elektrik faturası, su faturası, istiyorlar” dedi.

1991’de Berlin’e gelen Çeviker “Eşim Adıyaman’da yaşıyordu. Evlendikten sonra İstanbul’daki ailemin yanına getirdim ve konsolosluğun istediği ikamet kağıdını çıkarıp verdik. Bundan sonra vizeyi alabiliriz diye düşündük. Ancak ikamet belgesini yeterli görmemişler, bu sefer de evin su, elektrik faturalarıyla kiraların ödendiğini gösteren belgeleri istediler” dedi.

Eşinin Adıyaman”da ağır hasta olan babasının yanında gittiğini ifade eden Çeviker ”Eşimin nerede yaşadığını üzerinde duruyorlar. Bunu da anlamış değilim” dedi.

***

BAĞDAT’TAN KÜRT VİZESİNE VETO

DIŞ HABERLER SERVİSİ

10.2.2009

Irak İçişleri Bakanlığı, merkezi yönetimin onayladığı vize olmaksızın kuzeydeki Kürt bölgesel yönetiminin kontrolünde olan sınır geçişlerinden geçerek ülkeye giren yabancıların cezalandırılacağını duyurdu.

Geçen cuma günü Kürt yönetiminin verdiği 10 günlük vizeyle ülkeye giren bir İtalya vatandaşının Felluce’de tutuklanmasının ardından yapılan açıklamada, Irak’ı ziyaret etmek isteyen yabancılara vize verme yetkisine sahip tek otoritenin Irak İçişleri Bakanlığı olduğu vurgulandı.
Kürt yönetiminin verdiği vizenin merkezi yönetiminkinin yerine geçmeyeceği kaydedilen açıklamada, bu kurala uymayanların hapis ya da para cezasına çarptırılabileceği belirtildi.
Kürt yönetimi yetkilileri ise kendilerinin uyguladığı vize prosedürünün, merkezi yönetimle koordineli olarak yürütüldüğünü ve karara karşı çıkacaklarını söyledi.

***

FENER’DE FUTBOL OYNADI, NEW YORK’A ’DERVİSH’LE YERLEŞTİ

Sadi ÖZDEMİR

Ankaralı Salim Görür, 7 çocuklu bir ailenin ferdi olarak hayata atıldı ve 1968’de 650 bin liralık transferle Fenerbahçe’de top koşturdu. Görür, 1972’de gittiği New York’ta, Dervish restoranın ve 3 akaryakıt istasyonunun sahibi oldu. New York Belediyesi ve polisine yemek veren bir şirketi de var.

TÜRK insanının ’maceracı ruhu’ girişimcilikle birleşince ilginç öyküler çıkıyor ortaya. 1942 Ankara Altındağ doğumlu Salim Görür de böyle bir hayat öyküsü yazmış durumda. Çocuk yaşta Altındağ Telsizler’de çıplak ayakla futbola başlayan ve bu konudaki yeteneği ile hasta taraftarı olduğu Fenerbahçe’de oynamayı da başaran Salim Görür, 1972’de yerleştiği New York’ta da başarılı bir girişimci olarak koşturuyor. Görür’ün şu anda New York Manhattan’da Broadway’e çok yakın 3 bin 300 metrekarelik kendi mülkü ’Dervish’ adlı bir restoranı var. Ayrıca 3 tane akaryakıt istasyonu işletiyor ve bir de catering (hazır yemek) şirketi kurdu. Bu şirketle New York Belediyesi’ne ve polis departmanına da hizmet veriyor. New York’ta 100 kişilik doğrudan istihdamı olan Görür’ün 1.5 yıl önce Moskova’da kurduğu şirketi de Türkiye’den inşaat malzemesi ihracatı yapıyor.

Onbir Ateş’i unutamam

Ankara’da çocukluk yıllarında futbolcu olma ateşiyle yandığını anlatan Salim Görür şöyle başlıyor konuşmaya: “Telsizler’de çıplak ayakla oynardık. Okulda da her ders arası top koştururduk. Babam Hasan Görür, inşaatçıydı ve ikisi kız 7 çocuğunu kıt kanaat geçindirebilirdi. Türkiye’nin zor günlerinde Altındağ’da bir gecekonduda yaşardık. Benim ilk amatör lisanslı futbolcu olduğum kulübüm de Onbir Ateş olmuştu. O günlerimi hiç unutamam.”

Hasta Fenerbahçeliyim

Çocukluğundan beri hasta Fenerbahçeli olduğunu söyleyen Salim Görür, “Fenerbahçeli olduğum için en çok da Lefter, Şeref, Can, Mehmet Ali, Küçük Fikret abi gibi futbolcuları örnek alırdım. Büyük maçlarda kale arkasında top toplayıcı da olurdum ki onlarla konuşabileyim. Askerlikte ordu milli takımında oynadım. Sonra Altay, Petrol Ofisi derken 1968’de Fenerbahçe’ye transfer oldum. 650 bin liralık o dönem için rekor transfer ücretiyle. Fenerbahçe’de çok mutlu oldum” diyor.

Amerika hayalinin peşinde

Futbol tutkusunun dışında Amerika’ya gitme isteğinin de küçük yaşlardan itibaren içinde olduğunu anlatan Salim Görür, bu konuda da şöyle konuşuyor: “Futbolcu olmam bunu kolaylaştıracaktı. İlk 1970’te gittim. Ancak futbol sezonu başlamıştı ve olmadı, döndüm. Sonra 1972’de kesin karar verdim ve bir menejer vasıtasıyla Los Angeles Aztek’e transfer olmayı denedim, yine olmadı ama Almanların New York’ta kurduğu bir Alman takımı vardı. 1972’de bu takıma Hota Bavieran’a transfer oldum. Maç başına 125 dolar veriyorlardı ve bu da bana yetiyordu. New York o dönemlerde çok ucuzdu çünkü.”

Okumaya devam et  ÇOK KUTUPLU DÜNYA DİNAMİĞİ İÇİNDE ABD. LİBERALİZMİNİN SOSYAL YAPI VE KÜRESEL POLİTİKAYA OLAN ETKİLERİ

Manhattan hayalim Dervish restoran ile gerçek oldu

AKARYAKIT istasyonu işi gerilerken Manhattan’da iş yapma hayalinin peşine düştüğünü anlatan Salim Görür, şöyle devam ediyor: “Emlak komisyoncusu bir arkadaşım bana şimdi restoranım olan yeri tavsiye etti, mülkünü aldım. Almak için de bir istasyonumu sattım. 4 kat gibi 3 bin 300 metrekarelik bir bina. İlk başta İtalyan-Fransız restoranı olarak açmıştık. Sonra Türk restoranına çevirdik. Restorana Dervish adını vermemizin nedeni ise burada çok çalışana ’derviş gibi çalışıyorsun’ derler. Biz de hem kültürümüzü yansıtır diye hem de çok çalıştığımız için restoranımıza Dervish adını koyduk.”

İlk işim taksicilik oldu akaryakıt işiyle büyüdüm

NEW York’ta futbol oynarken bir iş kurmayı hep düşündüğünü söyleyen Salim Görür, şöyle konuşuyor: “Bizdeki plaka hakkına burada madalyon denir. Taksi madalyonu aldım ve bir süre taksicilik yaptım. 1977’de bir şoföre kiraya verdim ve Cengizhan’ın Bisikleti adlı restorana ortak oldum. Ortağımla el ele verip restoranı iflastan kurtardık, para da kazandık. Sonra hissemi sattım ve 1979’da akaryakıt istasyonu işine girdim. Hepsi New York’ta 14 istasyona kadar yükseldim. Körfez Savaşı’ndan sonra bu iş aşağı gitmeye başladı.”

***

10 Şubat 2009

İTALYA’NIN ’YEMEK IRKÇILIĞI’ KEBABA YARAR PİZZAYA YASAK KOYMAYIZ

Ayşegül AKYARLI GÜVEN

Etnik restoran açma yasağı getirerek Türk kebapçıların önünü kesen İtalya’nın Lucca Belediye Başkanı Mauro Favilla, Türkiye’deki meslektaşlarından tepki aldı. Urfa, Antep ve Adanalı yöneticiler, “Bu yasak kebaba yarar” dedi.

ETNİK restoran açma yasağı getirerek son iki yılda sayısı hızla artan Türk kebap restoranlarının önünü kesen İtalya’nın Lucca Belediye Başkanı Mauro Favilla, Türkiye’deki meslektaşlarından büyük tepki aldı. Türkiye’de kebap deyince akla ilk gelen şehirler olan Urfa, Gaziantep ve Adanalı yerel yöneticiler Favilla’yı antidemokratik olmak ve yemek ırkçılığı yapmakla suçladı. İtalya’dan gelen bu engellemeye karşın Türkiye’de benzer bir tavır takınmanın doğru olmayacağını belirten Belediye ve Ticaret Odası Başkanları, “Biz de burada bir daha makarnacı veya pizzacı açılmayacak diyebiliriz. Ama yanlışa yanlışla cevap verilmez” dedi.

Boykot bizde ters teper

İtalyan Belediye Başkanı’nın gösterdiği bu tavrın Türk kebabının dünyada büyük beğeni toplamasından kaynaklandığını dile getiren Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, şöyle konuştu: “Kebap artık İngiltere’den İtalya’ya kadar birçok ülkede çok fazla tüketilmeye başlandı. Bu da mutfağıyla iddialı olan İtalyanları rahatsız etti. İtalya’da alınan kararda ekonomik kaygıların etkili olduğunu düşünüyorum. Ancak, benzer bir yasağı ben Gaziantep’te getirsem ve ’Ey ahali pizzayı boykot edin’ desem, hem ters teper. Hem de yanlış olur.”

Yeni belediye başkanı kaldırır

Damak tadının globalleştiğini, bunu engellemenin ise demokrasi ile bağdaşmadığını ifade eden Urfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba ise, “Ben bir hekimim. Eğer önümüze sağlık yönünden gerekçelerle çıkmış olsalardı, bunu anlayabilirdim. Ancak, yasağın böyle bir temeli de yok. Bence Lucca’ya yeni bir belediye başkanı gelirse bu yasak kararını kaldıracaktır. Yasağın kaldırılmasıyla birlikte de kebaba olan ilgi de katlanarak artacaktır” diye konuştu. Urfa Ticaret Odası Başkanı İsmail Demirkol da “Demokrasi varsa, isteyen istediğini yer. Ben makarna yiyorsam, onlar da kebap yiyebilmeli” diyerek karara tepki gösterdi.

Tadına bakan yasağa aldırmaz

Yeni kebapçı açılmasına yasak getirilmesi yönündeki eğilimin İtalya’nın en çok tüketilen yiyeceği olarak bilinen pizzanın Adana Kebabı karşısında sıkıntıya düşmüş olmasından kaynaklandığını dile getiren Adana Ticaret Odası Başkanı Şaban Baş da şunları söyledi: “Yasaklamanın, kebabı bir kez tadanlar için pek yeterli olacağını düşünmüyorum. Bu yasak, geri plana düşen pizza tüketimini daha da sıkıntıya sokar. Bunun en somut göstergesi, Avrupa, Asya, Amerika, hatta Afrika’nın bir çok ülkesindeki kebap satış noktalarının sayılarının çığ gibi büyüyor olması. Pizza veya başka bir İtalyan damak tadına karşı kampanya başlatılması fikrine katılmıyorum. Yasaklama ticaretin mantığına ters olan bir terimdir.”

Türk kebabı olmazsa, Türk pizzası satarız

ULUSLARARASI bir yiyecek olan pizzanın sadece İtalya ile bağdaştırılmaması gerektiğini söyleyen Pizza Pizza Genel Müdürü Tolga Türker “Amerika da bu işin kompetanıdır” diyor. Ancak, İtalya’daki pizza yasağına karşı Türkiye’de bir boykot başlatılmasını beklemedeğini de söylüyor. Pizza Pizza Lucca’nın kebap yasağına nasıl cevap vereceklerini de şöyle anlatıyor. “Bu sene İtalya pazarına girerek İtalyanlara Türk usulü pizza yedirmeye başlayacağız. İlk şehir Roma olacak. Lucca için bir ön araştırma yaptırmadık. Ama talep olursa oraya da gideriz.”

***


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir