ÖZÜR KAMPANYASI TÜRKİYE’NİN YARGILANMASINA KÖPRÜ OLABİLİR

"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." "Ne mutlu Türküm diyene!" Mustafa Kemal Atatürk - ozur kampanya ermenileri mest etti o

Kaman-I


Aktari: Avukat Gulseren Aytas’tan.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” “Ne mutlu Türküm diyene!” Mustafa Kemal Atatürk

Milletleri ayakta tutan güç birarada yaşama iradesidir. Empati, vicdan, inkâr ve adalet kavramları kullanılarak başlatılan “özür kampanyası” Türk milletini oluşturan Müslüman ve gayrimüslim vatandaşlarımız arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü ve güven duygularını zedeleyici nitelikte tartışmalar ve giderek kamplaşmalar yaratmaktadır. “Özür” kavramı ise Ermeni propagandalarının tekeline geçmiştir. Türk halkı herzamanki gibi sağduyusunu korumalı, ne olursa olsun hiçbir kamplaşmaya veya tahrike kapılmamalıdır. Türk halkının sadece bir tarafı vardır; Türkiye.

“Özür kampanyası” toplumda kamplaşmalara köprü olabileceği gibi Türkiye’nin soykırım nedeniyle yargılanmasına da köprü olabilir: “Özür kampanyası”nın Ermeni iddialarına “dayanak” olarak kullanılması ihtimali bir tarafa bırakılsa da, bu kampanya ile başlatılan tartıştırma sürecinde Ortak Tarih Komisyonu kurulması bir “çare” olarak gündeme getirilebilir ve Türk halkı komisyon kurulmasına razı edilebilir. Nitekim Türkiye’de Ermenistan’ın Ortak Tarih Komisyonu önerisinden kaçtığı şeklinde bir algı oluşturulmuştur. Oysa komisyon kurulması teklifi Ermenistan ve diğer devletler tarafından derhal kabul edilmiştir! Sadece bir şart ileri sürülmüştür; Türkiye’nin komisyon sonuçlarını kabul etmesi şartı. Türkiye –şimdilik- böyle bir taahhüde girmemiştir. Böyle bir taahhüt, Türkiye için vahim bir hata olur çünkü bu halde Türkiye 1921 Kars Antlaşmasından doğan haklarını yok saymış olacağı gibi Ortak Tarih Komisyonu’nun vereceği haksız bir karar, Türkiye’yi tazminat ve hatta toprak verme yükümlülüğü altına sokabilir.

Dolayısıyla:

1) Ermenistan Ortak Tarih Komisyonu teklifinden kaçmamaktadır. Ermenistan’ın Türkiye’yi bir şekilde yargılamak ve sorumlu tutmak fırsatından kaçması için bir neden yoktur. 40 yıldır sürdürülen bunca masraflı propagandaların amacı zaten budur.

2) Ermenistan ve diğer devletler Türkiye’nin komisyon kurulması teklifini sonuçlarına uyulması şartıyla kabul etmiştir. Ancak Ortak Tarih Komisyonunun sonuçlarına uyma taahhüdü, Milletlerarası Daimi Hakem Mahkemesinin yargılamasını kabul etmek gibidir. Bu durum Türkiye’nin soykırım sanığı sandalyesine oturtulması demektir ki küresel Ermeni propagandalarının hedefi de budur.

Okumaya devam et  Türkiye – Ermenistan: Süreç devam ediyor mu?

3) Ortak Tarih Komisyonu’nun haksız bir karara varması halinde Türkiye’ye yükümlülükler getireceği malûmdur. Nitekim CHP Milletvekili Onur Öymen, “Bir taraftan bu konu araştırılsın diyeceksiniz, diğer taraftan sanki araştırma sonuçlanmış gibi özür dileyeceksiniz.” demiştir. (Hürriyet, 18 Aralık 2008 ) Ancak yükümlülüğün bir özürle sınırlı kalması düşünülemez.

4) Öte yandan 14 Kasım 2006 tarihinde TBMM Plan-Bütçe Komisyonu’nda yapılan bir konuşmada; “İlk defa bir Dışişleri Bakanı tahkime gitme konusunu resmen telâffuz etti. Vakit geçirmeden devlet politikası haline getirilerek tahkime hazır olduğumuz dünyaya açıklanmalıdır.(…)Biz Türkiye olarak 3 hâkim seçeceğiz. Kabul ederse Ermenistan da 3 hâkim seçecek. İki ülke milliyetinden olmayan bir bağımsız hâkim de başkan atanacak. Bu heyet 1915 olaylarının BM Sözleşmesi’ne göre soykırım olup olmadığına karar verecek. ” denilmiştir. Oysa araştırma/soruşturma komisyonu kurulması veya uluslararası yargıya başvuru, başta Kars ve Lozan Antlaşması olmak üzere milletlerarası antlaşmalara, Anayasamıza, temel hukuk kavramlarına ve milli çıkarlarımıza aykırıdır.

Ermeni iddialarına karşı çare olarak Ortak Tarih Komisyonu veya uluslararası yargıya başvuru önerisinde bulunanlar şu soruların cevaplarını vermelidir:

1) Ortak Tarih Komisyonu veya uluslararası yargı kurumu Türkiye aleyhine haksız bir karar verirse ne olacaktır?

2) Ermeni iddiaları nedeniyle Türkiye’yi yargılamaya hakları ve yetkileri olsaydı bunu 90 senedir yapmazlar mıydı?

3) Lozan Barış Antlaşmasında affeden kim, affedilen kimdir?

SONUÇ : (“Özür kampanyası”ndan önce 2008 Kasım ayında yayınlanan “Ermeni Talepleri” adlı kitaptan alınmıştır.)

Türkiye’nin hiçbir komşusu ile sınır ihtilâfı/ uyuşmazlığı yoktur, hiçbir komşusunun da Türkiye ile sınır ihtilâfı olamaz. Türkiye iyi komşuluk yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmektedir. Ermenistan da 1921 Kars Antlaşması’na ve iyi komşuluk yükümlülüklerine aykırı davranışlardan kaçınmalıdır.

Ermenistan ve bu iddiayı kabul eden bütün devletler, iddialarını geri almalı, propaganda anıtları ve Türkiye aleyhine alınan haksız ve mesnetsiz parlamento kararları kaldırılmalı ve Türkiye’den resmî olarak özür dilenmelidir. Ermenistan, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’ni “Batı Ermenistan” olarak nitelendiren 1990 Bağımsızlık Bildirgesinin ve bu Bildirgeyi kabul eden 1995 Ermenistan Anayasası’nın ilgili hükümlerini kaldırmalıdır.

Okumaya devam et  ‘Soykırım’ denene kadar bize rahat yok

Ermeni propagandalarından kurtulma düşüncesi ile yanlış karar verilmemeli, ortak komisyon incelemesi veya uluslararası yargılamaya rıza gösterilmemeli, aksine Türklerin kişilik haklarına, tarihine, millî onuruna, milletlerarası hukuktan doğan haklarına saygı gösterilmesi talep edilmeli, sonuç alınamadığı takdirde, Türkiye’nin milletlerarası hukuktan doğan mütekabiliyet ve misilleme gibi meşru hakları kullanılmalıdır.

Örnek vermek gerekirse; bir ülke parlamentosunun Türkiye aleyhinde bir karar alması halinde Türkiye’nin, o ülke parlamentosunun Türklere ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne iftira niteliğinde bir karar aldığına, bu kararla Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin millî onuruna manevî zarar verildiğine, bu kararın milletlerarası antlaşmalara/ hukuka aykırı ve Türkiye için yok hükmünde geçersiz olduğuna, ayrıca Türkiye’nin milletlerarası hukuktan doğan haklarının sonuna kadar korunacağına dair bir TBMM kararı alma hakkı vardır.

Ermeni propagandalarına karşı Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin millî onuru korunmalı, Türkiye’nin milletlerarası hukuktan doğan hakları tereddütsüz kullanılmalıdır.

Ermeni propagandaları, dünyada eşi benzeri görülmemiş derecede sistematik bir organizasyonla kırk seneden bu yana sürdürülmektedir. Dünyada bu derecede yaygın ve sistematik bir propagandaya mâruz bırakılmış başka bir millet yoktur. Ancak Türkiye’nin her ne sebeple olursa olsun moralini bozmaya veya içe kapanmaya da hakkı yoktur. Ermeni propagandaları, nasıl olsa insanlık tarihindeki en ibret verici hukuksuzluk belgeleri olarak yerlerini alacaktır. Türkiye’nin yapması gereken, bu konunun hukukî yönden çözümlendiğini anlatmak, milletlerarası hukuktan doğan haklarını korumak, devletlerarası çalışma birliğine önem vermektir.

Ulu önder Atatürk’ün dile getirdiği gibi; “Olaylar, Türk milletine iki önemli kuralı yeniden hatırlatıyor. Yurdumuzu ve haklarımızı savunacak güçte olmak. Barışı koruyacak uluslararası çalışma birliğine önem vermek.” 22.12.2008

Av. Gülseren S. Aytaş


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir