VATİKAN’DAN İNCİLER

M. Törehan Serdar - vatikan

M. Törehan Serdar

Vatikan; dünyanın en küçük, en zengin, en güçlü bir din devletidir. İnanılması güç sırları, gizli geçitleri, şifreleri ve yeraltı yollarıyla dünyanın en esrarengiz bir devlettidir Vatikan. Vatikan İtalya’da devlet içinde bir devlet, 80 dönümlük bir alan üzerine kurulmuş, yaklaşık 2500 çalışanı ve irili ufaklı 200 binadan oluşan bir ülkedir.

Dünyaya yayılmış şirketleriyle çok zengin bir devlet olan Vatikan, gizli örgütleri ve tarikatlarıyla her tarafı ağ gibi sarmış; güçlü ve çözülmesi zor bir yerdir.

Yeryüzündeki tek “Tanrı Kenti” statüsüne sahip olan Vatikan, bugünkü statüsüne 26 Ekim 1926 yılında Diktatör Mussolini ve Vatikan’ın Dışişleri Bakanı Kardinal Gaspari arasında imzalanan mukavele ile kavuşmuştur.

Günümüzde 1 milyarı aşkın Katolik Hıristiyanların merkezi olan Vatikan’ın yönetimi, “Curia” adı verilen bir kurum tarafından yürütülmektedir. Bu kurum Vatikan’ın beynidir. Ancak gerçekte Vatikan’ı yönetenler; başta Opus Dei ve Cizvitler olmak üzere gizli örgüt ve tarikatlardır.

24 Kasım 2008 tarihinde Vatikan’dan Türkiye’yi ilgilendiren iki önemli karar çıktı. Bunlardan birincisi; Asılsız Ermeni Soykırımının Vatikan tarafından tanınması, ikincisi ise Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörünün mümkün olmadığı açıklamasıdır.

Vatikan’ın Ermeni Soykırımını kabul etmesi yeni bir olay değildir. 13 Kasım 2000′ de Papa II. John Paul, Ermenistan Kilisesi’nin başı 2. Karakin ile Vatikan’da bir görüşme yaptı. Bu görüşme¬den sonra Papa’nın yaptığı açıklama, Türkiye’yi ve Türkleri he¬def alan en ağır hakaretleri içeriyordu ve Vatikan’ın Türkiye’yi nasıl gördüğünü apaçık ortaya koyuyordu. Papa, yanına 2. Ka¬rakin’i alıp yaptığı açıklamada; 20. yüzyılda yaşamış olan tüm soykırımların sorumlusu olarak Türkleri göstermiş ve lanetle¬mişti. Bir yıl sonra Papa Ermenistan’ı ziyaret etmiş, soykırım anıtı ve müzesini ziyaret ederek Türkleri soykırımla suçlayan açıklamalarına devam etmiştir.

Papa, 20. yüzyılda yaşanmış tüm soykırımların sorumlusu olarak Müslüman Türkleri göstererek başta Katolik Hitler’i, Nazileri ve tüm zalimleri aklama çabasına girmiştir. Bu hesaba göre Katolik Hitler, milyonlarca insanı ve Ya¬hudi’yi bizi örnek alarak öldürtmüştür…

Gelin hep beraber Katolik dünyasının geçmişine kısa bir yolculuk yapalım. Tarih 1094… 200 yıl sürecek olan Haçlı Seferlerinin başlangıç tarihi. Papa’nın ve kiliselerin tahrik ve girişimleriyle yüz binlerce Hıristiyan, “Kutsal Kent Kudüs’ü Müslümanlardan kurtarmak” için Avrupa’dan Kudüs’e doğru yola çıkmıştır. Kudüs’e varıncaya kadar yol boyunca rastladıklar şehir, kasaba ve köylerde yapmadıkları zulüm ve katliam bırakmadılar. Bu zulümden Ortodoks Hıristiyanlar da nasiplerini aldılar.

Kudüs’e varan Haçlı şövalyeleri; tarihin kaydettiği en büyük katliamı gerçekleştirdi. Genç, ihtiyar, çocuk, hasta ayrımı yapmaksızın rastladıkları bütün Müslümanları katlettiler, Kudüs’ü baştan aşağı yakarak harabeye çevirdiler. O kadar vahşileşmişlerdi ki, Müslümanlara ait dişi ve erkek ayrımı yapmaksızın bütün hayvanları; inek, koyun, tavuk, ne buldularsa katlettiler. Kana susayan bu canilerin torunları asırlar sonra 2000 yılında Müslümanlardan özür dilemek zorunda kalmıştır. Aynı özrü, bu katliamın tek sorumlusu olan Katolik dünyasından, özellikle onun ruhani lideri olan Papa’dan beklemekteyiz.

Okumaya devam et  Yunan grup sınırda ayin yaptı

Selahaddin-i Eyyubi komutasındaki İslam ordusu Kudüs’ü geri alırken tek bir Hıristiyan’ı katletmemiş, tam aksine ülkelerine sağ salim dönmeleri için bütün tedbirleri almıştır.

Muhtemelen bu caniler katliam emrini Papa’dan ve Kutsal Kitaplarından almıştır. Onların kutsal kitaplarının Eski Ahit kısmının “Yasanın Tekrarı (20)” bölümünün 10-15. ayetlerinde: “Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kent¬teki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB’bin size verdiği düş¬man malını kullanabilirsiniz. Yakınınızdaki uluslara ait olmayan, sizden çok uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız.” Demektedir.

Tarih 1209… Papalar büyük bir Haçlı ordusu kurarak, kendilerine göre dinden sapmış kişi (Heretik) kabul ettikleri Hı¬ristiyan cemaatleri soykırıma uğrattılar. Kısaca, Cathare diye bi¬linen bu soykırım sırasında yaklaşık bir milyon insan öldürül¬dü. Soykırımı yöneten Katolik şövalyelerden biri şöyle demişti: “Hepsini öldürün. Tanrı nasıl olsa hangisinin Heretik, hangisinin masum olduğuna karar verir.” Hitler de işte bu mantığı kullanarak milyonlarca insanı öldürmüştü…

Nedir ki kilise burada durmadı. 15. yüzyılda bu kez Hıristiyan ebe kadınları “Büyü” ve “Sihirle” uğraştıklarını öne sürerek yaklaşık 2 milyon kadını “Cadı” oldukları gerekçesiyle diri diri yaktırdı ve bu dul kadınların kendilerine kocalarından kalmış olan malları ve arazilerini gasp etti.

Vatikan bütün bunları görmeden, alınlarındaki kara lekeleri bırakmış, asılsız soykırım safsatalarıyla uğraşıyor. Adama demezler mi sen önce kendi kapının önünü süpür. Sen kendi tarihinle yüzleştin mi ki başka milletlerin tarihine el atmışsın? Sayın Vatikan (!) bu inciler sana hiç yakışmıyor. Gel önce geçmişte katlettiğin milyonlarca masum insanın hesabını ver ki sana yakışanı yapmış olasın.

Bugün Roma’nın girişinde Hun mezarları var. Roma’ya, Dolayısıyla Vatikan’a giden birisi bu mezarlığın önünden geçer. Asırlardır o mezarlar orada. Vatikan bunun gördükçe bize olan kini kat be kat artmaktadır. Müslüman Türk milleti bin yıl boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapmış, İslam’ı Viyana kapılarına, Avrupa’nın ortasına kadar götürmüş, Hıristiyanlığın yayılmasına set çekmiştir. Ne Avrupa, ne de Vatikan; ne Attila’yı, ne de Kanuni’yi unutmadı, unutmayacak da. Bütün bunlar göz önündeyken Vatikan’dan nasıl bir anlayış bekleyebiliriz? Vatikan’ın kuyruk acısı vardır (afedersiniz). O kuyruk acısı durdukça ülkemiz ve milletimiz hakkında daha çok soykırımları kabul eder Vatikan. Süryani, Keldani, Yezidi… Soykırımları birbirini izleyecektir.

Okumaya devam et  ERMENİLER YOKSA TÜRK MÜ? (RIZA ZELYUT)

24 Kasım tarihinde Papa 16. Benedikt’in ağzından başka bir inci dökülerek; “Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü Asla Mümkün Değildir” cümlesi sarf edildi. Bu cümlenin üzerinde biraz durmak gerekir. Öyle es geçilecek sıradan bir cümle değil, üzerinde tartışılacak, düşünülecek bir cümledir.

Önce bu cümleyi kullanan Papa 16. Benedikt’i tanıyalım. Esas ismi Joseph Alois Ratzinger olan Papa 16. Benedikt, Katolik Ratzinger ailesinin küçük oğludur. 1941 yılında Adolf Hitler için kurulmuş olan “Hitler Gençlik Örgütü”ne üye olmuş, iki yıl sonra 1943 yılında Hitlerin Nazi ordusuna katılmıştır. Ratzinger’in yetiştiği yer; dünyanın lanetlediği ve 45 milyon insanın ölmesine neden olan Hitler’in Nazi ordusudur. Bu ordudan yetişen, boğazına kadar insan kanına bulaşmış olan Ratzinger, bir yandan Ermeni soykırımın hamiliğine soyunurken, diğer yandan kendilerinin kurduğu Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörünün bir masal olduğunu dile getirmiştir.

Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü çalışmalarına ilk olarak 1940’da başlanılmıştır. Bu tarihte kurulmuş olan Focolare, Ca¬tecumenante ve Communion ve Liberty gibi bazı örgütler Vatikan’ın girişimiyle çalışmalara başlamış, 1965 yılından itibaren de hız kazanmıştır. Vatikan, bu projesini hayata geçirebilmek için bu Katolik örgütlerin¬den başta “Hoşgörü” (Tolerans); “Dinler Arası Diyalog” ve “İb¬rahimi Dinlerin Birliği” şeklinde formüle edilmiş olan planların uygulanmasını sağlamıştır.

Hoşgörü, Dinler Arası Diyalog, İbrahimi Dinlerin Birliği aldatmacası, 1965 yılında sona eren II. Vatikan konsili’nde karara bağlanmıştır. Çok ilginçtir ki bu karar, 910 yıl sonra Katoliklerle Ortodoksları aynı gaye etrafında birleştirmiştir. 1054 yılında karşılıklı olarak Katolik Papa ile Ortodoks Başpiskopusu birbirlerini Aforoz etmiş, 910 yıl boyunca bu Hıristiyan mezhepler birbirlerine kin gitmiş, birbirlerinden nefret etmişlerdir. Yine bunun yanı sıra, 16. yüzyılda Katoliklerin Protestanlara karşı yaptığı soykırım ve Protestanlığın kurucusu Martin Luther’in kilise tarafından Aforoz edilmişti.

Geçmişteki bütün bu olaylar bir yana bırakılarak Vatikan’da 1963 yılında II. Konsil toplantısı yapıldı. 1965 yılında sona eren II. Konsil toplantısı sonunda Hıristiyanlık için önemli bir karar alındı, Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü kararı. Bu karara göre Vatikan, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerindeki Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine hız verilecek, 2000 yılında İslam ülkelerinin Hıristiyan olması için her şey seferber edilecektir.

Papa II. John Paul; “Bütün hayalim 2000 yılında (Milenyum’da) Vatikan’dan Hindistan’a kadar olan koridorun Hıristiyanlaşmasıdır” diyerek II. Konsil kararının ana hedefini açıklamıştır. Dikkat edilirse Hıristiyanlığın bütün çalışması Türkiye üzerine yapılmıştır.

İlk olarak 1995 yılında Papalığın görüşünü yansıtan resmi yayın organı “The Katholic World Report” dergisi Müslüman Kürtleri savunur gözükerek Türk Silahlı Kuvvetlerine ağır hakaretler edilmiştir.

1993 yılında; Hoşgörü, Dinler Arası Diyalog, İbrahimi Dinlerin Birliği, bazı cemaatler tarafından Türkiye’de işleme konuldu. Bu cemaatler; Kur’an ayetleri ve Hadisleri bir tarafa bırakarak, insanlığın kurtuluşu olarak Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü safsatasını savunmaya başladılar. Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü, İbrahimi Dinlerin Birliği gibi isimler adı altında Abant, Mardin, Urfa, Antakya toplantıları tertip etmeye, medyaya İbrahimi Dinlerin Türkiye temsilcileri diye din adamlarının resimlerini boy boy yayınlamaya ve Ramazanlarda bu din temsilcilerinin liderleriyle şatafatlı iftar sofraları hazırlamaya başladılar. Halkımıza olayın gerçek yüzünü değil, bu şekildeki aldatmacaları gösterdiler. Sıkıştıklarında da Kur’an ve Hadise sarıldılar. Oysa bakın Kur’an’ı Kerim’de Cenab-ı Allah (cc) ne buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudiler ile Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirinin dostudurlar. İçinizden her kim onları dost edinirse, muhakkak onlardan sayılır. Allah ise düşmana dostluk etmekle nefislerine zulmedenleri doğru yola iletmez (Maide Süresi, Ayet 51)” Peygamber Efendimiz de (s.a.v) bir hadisinde (Hz. Cabir’den rivayet edilmiştir): “Ehl-i Kitaba hiçbir şey sormayın. Onlar delâlet içinde ola ola, asla size doğruyu göstermezler. Siz eğer onlara bir şey sorarsanız, ya batılı tasdik etmek, ya hakkı yalanlamak mecburiyetinde kalırsınız… (Müsned-i Ahmed, 3/338 – Bezzâr, “İlim” 124 – Müsned-i Ebu Ya’lâ, 4/102)

Okumaya devam et  Bu belge soykırım tezini çürütecek

Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü ilk bakışta insana çok cazip gelen bir uygulama. Ama gerçekte durum hiç de öyle değildir. Bizler Hz. Musa’yı, Hz. Davud’u, Hz. İsa’yı en az peygamberimiz kadar sever ve sayarız. Yine Tevrat, Zebur ve İncil’i de ilk indiği şekliyle kabul eder ve saygı duyarız. Bunlar hem dinimizin emri ve hem de imanın şartlarındandır. Ancak aynı durumu Hıristiyan ve Yahudiler için diyemem. Onlar ne bizim Peygamberimizi, ne de kutsal kitabımız olan Kur’an’ı Kerim’i kabul ederler. Bunları kesinlikle ret ederler.

O zaman biz neyin diyalogunu yapıyor, ne ye hoşgörülü bakıyoruz? Onlar bizim inancımızla ilgili hiçbir şeyi kabul etmezken, biz neyin hesabını yapıyoruz? Böyle safsatalarla saf Müslümanları kandırmaya kimsenin hakkı yoktur.

Sonunda Vatikan söylenmesi gerekeni söyleyip, Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörünün bir hayal ürünü, bir düzmece ve safsata olduğunu söylemiştir. Şimdi Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü masalını ağızlarından hiç düşürmeyen, her platformda dile getiren Türkiye’deki bazı cemaatlerden halkımız adına bir açıklama bekliyoruz. Bizi bu güne kadar niye kandırdınız? Sanırım buna hakkımız vardır. Bir de bu cemaatlerin bundan sonraki davranışlarını, söylemlerini merakla bekliyoruz.

Saygılarımla.

(NOT: Bu konularla ilgili olarak Sayın Prof. Dr. Yümni Sezer’in “Dinlerarası Diyalog İhaneti” – Sayın Aytunç Altıdal’ın “Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri” ile “Papa 16. Benedikt, Avrupa Birliği ve Türkiye” isimli eserlerin okunmasını tavsiye ederim.)


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir