AB-Türkiye Anlaşmaları

Başta Hollanda olmak üzere  değişik Avrupa ülkelerinden bu toplantıya katılan saygıdeğer SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ve diğer KATILIMCILAR, - ab

AB Genişlemeden Sorumlu Komisyoneri Sayın OLLİ REHN,
AP Milletvekili Sayın EMİNE BOZKURT,
Hollanda Türkleri Danışma Kurulu Başkanı Sayın EMİN ATEŞ,
İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın HALUK KABAALİOĞLU,

Başta Hollanda olmak üzere  değişik Avrupa ülkelerinden bu toplantıya katılan saygıdeğer SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ve diğer KATILIMCILAR,

Benim adım Ali Alaybeyoğlu. Devlet Bakanlığımızın Danışmanlığını yapıyorum. Devlet Bakanlığımız yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın konularının Bakanlıklar, Kurum ve Kuruluşlar arasındaki koordinasyonundan sorumludur.

Öncelikle konferans ile ilgili olarak Devlet Bakanım Sayın Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu ;böyle önemli bir konferansı düzenlediğiniz için; katkıları bulunan herkezi tebrik etmekte, başarılar dilemekte ve buradan çıkan sonuçlarla ilgili olarak  her zamanki gibi icracı bakanlıklar düzeyinde girişimlerde bulunmaya devam edileceğini burada belirtmemi istemiştir. 

Bu konferansın konusunun özellikle şu ana noktalarda irdelenmesinin yararlı olacağını düşünmekteyiz.

1.     YAŞANILAN AB ÜLKESİNDE BEKLENİLEN ENTEGRASYON
2.     AET – TÜRKİYE ANLAŞMASINDAN DOĞAN HAKLAR
3.     UYGULAMALAR

Batı Avrupa’da ortaya çıkan, aile birleşiminin ve toplumda fırsat eşitliğinin zedelenmesine yol açabilecek yönelimler, anadil eğitiminde kısıtlama ve istihdam piyasasında ayrımcılık eğilimlerinin yanı sıra aşırı güvenlik kaygılarına dayalı sosyal tecrit hevesleri entegrasyonun önündeki önemli engellerdir. Bu bağlamda, göçmenlerin artık konuk işçi olmadıkları, toplumun tüm kesim ve mesleklerine dağılmış başarılı bireyler oldukları mesajı verilmelidir.

Vatandaşlarımızca ; bazı Avrupa ülkelerinin tek taraflı ve tek yönlü işleyen, vatandaşlarımızın sosyal ve kültürel değerlerini ve bu değerleri gelecek nesillere aktarma haklarını göz ardı eden ve özellikle son dönemdeki uygulamalarla örtülü asimilasyon temayülü gösteren bir entegrasyon anlayışı sergiledikleri izlenimi edinildiği ifade edilmektedir.Vatandaşlarımız dolaşım serbestisi , eğitim, ikamet, çalışma hayatı, sosyal güvenlik, aile birleştirmesi ve siyasi haklar gibi alanlarda ne ulusal hukuk ve mevzuattan ne Ortaklık Konseyi kararlarından ne de Avrupa Toplulukları Adalet Divanı kararlarından tam manasıyla yararlanamadıklarından şikayet etmektedirler.

 AB ülkelerinde sayısı 3 milyonu bulan ve 3. ülke vatandaşları arasında en büyük grubu oluşturan Türk vatandaşlarının bu düşüncelerinin dikkate alınması ve değerlendirilmesinde fevkalade fayda olacağını düşünmekteyiz. 

Örneğin ;  Almanya’daki yeni Göç yasası , vatandaşlarımızın aile birleşimi gibi temel insan haklarından yararlanmalarına engel teşkil eden ,Almanya’ ya gelmeden önce Almanca öğrenilmesi ve dilbilgisi testi uygulamasını zorunlu tutmaktadır.Yeni yasa Türkiye –AB Ortaklık hukukuna da aykırılık oluşturmaktadır.Türkiye ile AET arasında imzalanan 1970 tarihli Katma Protokolün 41/1 maddesinde‘taraflar aralarında yerleşme hakkı ve hizmetlerin

Serbest olarak icra edilmesine yeni kısıtlamalar koymaktan kaçınırlar’ hükmü yer almaktadır.Aile birleşimini engelleyen yaş ve dil bilme zorunluluğunun getirilmesi yeni bir kısıtlama ve engel anlamına gelmektedir. 

ATAD ,1977 tarihinde verdiği KADIMAN KARARININ (C-351/95) 39. paragrafında, 1/80 sayılı OKK’ nın 1. fıkrasının ilgili ülkenin işgücüne kayıtlı olarak bulunan bir Türk işcinin yanına gelmek üzere ilgili aile bireyine izin vermek zorunda olduğunu açıkça ifade etmiştir. 

AT Anlaşmasının 63. maddesi uyarınca kabul edilen ve yürürlüğe konulan 22 Eylül 2003/86/EC sayılı Konsey direktifi 3. ülke vatandaşlarına yönelik aile birleşimine ilişkindir. Üye devletler ulusal mevzuatlarını direktife uygun hale getirmelidirler. Direktifde; CİNSİYET ,IRK ,ETNİK YADA SOSYAL KÖKEN ,DİN VEYA İNANÇ GİBİ NEDENLERLE AYRIM YAPILAMAYACAĞI belirtilmiştir. 

Bunun yanında, ATAD’ın Katma Protokolun 41 (1) maddesine göre ;  gerek NASIR gerekse TÜM –DARI davalarında vatandaşlarımızın lehine karar vermesine rağmen halen sorunların devam ettiği görülmektedir. 

Ayrıca , bu anlaşmayla ilgili olarak 1987 – 2008 yılları arasında Adalet Divanı’nın  almış olduğu 40 kararı olduğunu vurgulamakta da fayda görmekteyiz. 

Bilindiği üzere, AB üyeliği Türkiye’nin temel hedeflerinden biridir. AB sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlarımız için 1963 yılında, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Türkiye arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması çerçevesinde alınmış kararların AB üye ülkelerince uygulamaları son derece önemlidir.Üye ülkelerce bu kararların uygulamaya sokulmasında yaratılan engeller ve gecikmeler ,AB’ ne girmeyi hedefleyen hem Türk kamuoyunda hem de 45 yıllık geçmişi olan bu anlaşmanın hakkani uygulamalarını halen bekleyen AB içerisinde yaşayan ve bu gururu yaşamak isteyen vatandaşlarımızca  hayretle karşılanmaktadır. 

Bu çevçevede şu soruları Avrupa Parlamentosu ve Konseyine yöneltmek istiyoruz. 

 1.AB; ATAD’ ın almış olduğu kararların üye ülkelerce kabul edilmesiyle ilgili bir GÖZETİM  veya  DENETİM yapıyor mu? 

2.Üye ülkeler ATAD’ ın almış olduğu mahkeme kararlarını bu kararlardan etkilenen vatandaşlara iletiyor mu? Onları bilgilendiriyor mu? 

a)     Yapıyorsa nasıl bilgilendiriyor ?
b)    Yapmıyorsa niye yapmıyor ?
c)     Yapacaksa nasıl yapmayı planlıyor ?


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir