Koenıg: “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız”

Spread the love

ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi John Koenig Rum halkına “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız” mesajı verdi.

Fileleftheros Koenig’le yaptığı röportajı “Türkiye’ye Güvenmek Zorundasınız… Amerikan Büyükelçi Fileleftheros’a Doğal Gaz, İlişkiler, Çözüm Konularında Konuştu” başlığıyla aktardı ve “Türkiye’nin faaliyetleri illa yardımcı olmak zorunda değil. Ancak Kıbrıs’ın kıyı bölgesi ve münhasır ekonomik bölgesiyle ilgili farklı görüşleri de biliyorsunuz. Bu dönemde gelişme halinde bulunan faaliyetlerin ciddiyetini abartmayacağım” sözlerini öne çıkardı.

Türkiye’nin bugünlerde KKTC ile yaptığı kıta sahanlığını sınırlandırma anlaşmasını BM’ye sunduğu, Rum Yönetimi’nin tek yanlı “münhasır ekonomik bölge” ilan ettiği deniz bölgesinde faaliyetlerde bulunduğu, Barbaros Hayreddin Paşa Gemisi’nin Kıbrıs açıklarında dolaştığı hatırlatılan Koenig’e “Türkiye’nin Kıbrıs sorununa çözüm istediğine inanıyor musunuz?” sorusu yöneltildi. “Evet, Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüm istediğine inanıyorum” diyen John Koenig özetle şunları söyledi:

“EVET, TÜRKİYE’NİN KIBRIS’TA ÇÖZÜM İSTEDİĞİNE İNANIYORUM”

“Türkiye tarafından yapılan faaliyetlerden hoşnut olunmadığının farkındayız. Tutumumuz baştan beri nettir: Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgede araştırma yapma hakkını destekliyoruz ve bu faaliyetlerin ürününün Kıbrıs sorununa bulunacak bir sürdürülebilir bir çözüm çerçevesinde adilane paylaşılması gerektiğine inanıyoruz. Birleşik Devletler’in bu politikasının, hidrokarbon araştırmalarında Kıbrıs’a yardımcı olduğuna inanıyorum. Yine, Kıbrıslılar ve bölgedeki diğerleri için önemli menfaattir.

Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilgisi bana göre, müzakere prosedürüne verdiği destek biçiminden bellidir, ilgisini en üst düzeyde gösteriyor. Bu ilgi, Türk yetkilileriyle temaslarım sırasında sadece bana gösterilmiyor, Başbakan Erdoğan tarafından Başkan Obama’ya, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından da John Kerry’ye gösteriliyor.

“TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİ İLLA YARDIMCI OLMAK ZORUNDA DEĞİL”

Türkiye’nin faaliyetleri illa yardımcı olmak zorunda değil. Ancak Kıbrıs’ın kıyı bölgesiyle ve münhasır ekonomik bölgeyle ilgili farklı görüşleri biliyorsunuz. Ancak bugünkü faaliyetleri Noble’ın 12’nci parselde araştırmaya başladığı 2011’dekilerle kıyaslandığında, o zamanlardaki faaliyetlerin çok daha ciddi olduğu görülür. Türkiye’nin, Kıbrıs’ın enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve istifade edilmesi prosedürüyle ilgi malum görüşlerini yerleştirme çabasında herhangi gerçek bir etki gördünüz mü? Bu bölgenin hukuki statüsüyle ilgili sizinkinden farklı bir görüşleri var. Biz, gerginlik yaratacak faaliyetlerden kaçınılması için bütün taraflara başvurduk. Ancak bu dönemde gelişme halinde bulunan faaliyetlerin -Barbaros’la veya geminin faaliyetleriyle ilgili protestolarla, söz konusu belgenin BM’nin web sayfasında yayınlanmasına veya bunun için yapılan protestolarla ilgili- ciddiyetini abartmayacağım. Gerçeklere ve ne olduğuna bakınız. Bu kaynakların geliştirilmesi Kıbrıs’a, bölgeye ve Kıbrıs sorununun çözüm prosedürüne büyük fayda teşkil edebilir.”

Koenig, “Kıbrıs doğal gazının Türkiye üzerinden taşınmasına destek verdiğiniz yönünde genel bir izlenim var. Elinizde, böyle bir şeyin Kıbrıs’ın çıkarına olacağını gösteren raporlar mı var?” sorusuna karşılık “Elimizde, Kıbrıs MEB’inde bulunan doğal gazın Batı’ya taşınmasıyla ilgili tercih ettiğimiz somut bir plan olduğunu söylemeyeceğim” dedi, özetle şöyle devam etti:

“İlgimiz, bu kaynakların sorumlulukla geliştirilmesinedir ve bir Amerikan şirketinin bu çabaya müdahil olmasından memnunuz. Doğu Akdeniz’deki enerji konusunda herhangi büyük bir planımız yok. Ekonomik ve jeopolitik gelecek açısından karar almalarına yardımcı olacak çok önemli unsurları görmenin; Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ve Ada’daki diğerlerinin ortak geleceğine bakmanın Kıbrıslılara kalmış olduğuna inanıyorum. Bu sizin alacağınız bir karar. ABD’nin somut, tamamen Kıbrıs’la da alakalı olmayan, konuya bakış açımızla ilgili belirli ilgisi vardır. Doğu Akdeniz’deki bu enerji kaynaklarının ve doğal gazın, bazı jeopolitik ve ekonomik meseleleri göğüslemeleri ve geleceğe doğru ilerlemeleri açısından bölge ülkelerine hizmet edecek perspektife sahip olduğuna inanıyoruz. Örneğin İsrail’in bir miktar doğal gazını nakletmek için Ürdün’le anlaştığını görüyoruz. Elbette bu ticari bir anlaşmadır ancak iki ülke arasındaki bağları güçlendirmesi açıdan önemlidir. Herkes, bu sefer Kıbrıslılar da doğal gaza bu açıdan bakmalıdır.

“AVRUPA’NIN ENERJİ KAYNAKLARINI DEĞİŞTİRİLMESİ YÖNTEMLERİNDEN BİRİ DE KIBRIS’TAN, TÜRKİYE ÜZERİNDEN GEÇECEK BİR BORU HATTIDIR”

Doğal gazın, ilgi gösterdiğimiz diğer bir yönü de Avrupa’nın enerji kaynaklarının değiştirilmesidir. Ukrayna’daki gelişmelere ve Rusya’nın doğal gazı bir kez daha siyasi silah olarak kullanmaya çalıştığına bakarak Avrupa’nın enerji kaynaklarının değiştirilmesi gerektiğini daha çok düşünüyoruz. Bu enerji kaynaklarının değiştirilmesi yöntemlerinden biri de Kıbrıs’tan, Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattıdır.

“TÜRKİYE’YE, BUGÜNE KADAR OLDUĞUNDAN DAHA FAZLA GÜVENMEK ZORUNDASINIZ”

Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacı göz ardı edilemez. Türkiye gelişmiş bir doğal gaz piyasasıdır ve bir çözüm çerçevesinde, Kıbrıs ile Türkiye arasındaki böyle bir işbirliğinin olumlu gelişme olacağı dikkate almaya değerdir. Bu, sizin alacağınız bir karardır. Türkiye’ye bugüne kadar olduğundan daha fazla güvenmek zorundasınız. Belki bir çözüm çerçevesinde Türkiye’ye güven konusunda en üst seviyeye ulaşabilirsiniz. Bu, jeopolitik perspektifleriniz ve Ada’nın gelecekteki istikrarı açısından size yardımcı olacak.

Bence bu çözümden önce uygulanabilecek bir şey değildir. Çözümden önce tartışılabilir mi? ne kastettiğimize bağlı. Bunu asla, BM himayesindeki müzakerelere ilave bir enerji başlığı yaratma şeklinde gündeme getirmedik. Ancak Türklerle ve diğerleriyle görüşülmesi gerekir mi? Evet, görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bir çözüm çerçevesinde ve Türkiye’yle işbirliği çerçevesinde böyle bir perspektifi açık bırakmak istiyorsan şimdi onlarla konuşmaya başlamanın zamanıdır. Beni yanlış anlamayın, bugünkü siyasi şartlar altında bu olmaz. Derinlemesine bir değişikliğe gerek var ve bu değişikliğin de bir çözüm çerçevesinde geleceğini umuyoruz.”

ABD’nin Kıbrıs sorununa olan ilgisinin arttığı hatırlatılan Koenig’e bu ilginin Kıbrıs sorununun çözülmesi isteğinden mi yoksa ABD’nin bölgedeki menfaatlerinden mi kaynaklandığı soruldu. Sözlerine “Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olarak bölgedeki kendi çıkarlarımızı da güçlendiriyoruz” diyerek başlayan John Koenig şöyle devam etti:

“KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YARDIMCI OLARAK BÖLGEDEKİ KENDİ ÇIKARLARIMIZI DA GÜÇLENDİRİYORUZ”

“Kıbrıs sorunu yıllardan beridir ilgi gösterdiğimiz bir meseledir. Fiili durumun kabul edilmez olduğu politikamız değişmezdir ve bütün bu süreç içerisinde birçok inisiyatife aktif destek veriyoruz. Zaman Kıbrıslı Rumların olduğu kadar Kıbrıslı Türklerin de aleyhine işlediği için Kıbrıs sorununun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu defalarca söyledik.

Bunun yanında bu bölgede çok daha istikrarlı bir durum için ortak bölgesel stratejilerimizin çoğuyla da bağlantılıdır. Kıbrıs’ın BM çerçevesinde belirlenmiş bütün parametrelerle iki bölgeli iki toplumlu federasyonda yeniden birleşmesi güçlü bir unsur ve bölgeye yardımcı olacak. Çözüm bulunursa Kıbrıs bölgedeki en özlü unsur ve istikrar kaynağı haline gelecek. Son olarak, Türkiye’nin Avrupa’ya daha da yakın olması yolunu açmak hedefimiz var. Avrupalılara, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ne zaman ve nasıl üye olacağını söylemek bizim işimiz değil. Ancak Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin ortak çıkarlarımıza hizmet edeceğine inanıyoruz. Kıbrıslıların da aynı şeye inandığına ancak Türkiye tarafından çözülmesini istedikleri bazı unsurlar olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin daha ileriye gitmesini kabul etmek için Kıbrıs sorununun çözülmesini istiyorlar. Türkiye’nin bunu bildiğini düşünüyoruz ve çözüm bulunması için sizinle, Türklerle ve Avrupalılarla birlikte çalışmak istiyoruz.”

Koenig’e bu prosedürdeki rolünün ne olduğu soruldu. “Elinin, bu prosedürün üzerinde olduğu değerlendirmesinin yanlış olduğunu”, müzakerelerin BM himayesinde yürütüldüğünü, kendilerinin yalnızca yardımcı olduklarını söyledi.

“HASSAS VE HER İKİ TOPLUM AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ OLAN GÜVENLİKLE İLGİLİ BİR MÜZAKERE TURUNDA CİDDİ BİR ROL ALMAYA HAZIRIZ”

ABD Büyükelçisi’ne “Güvenlik meselesine ilgi gösteriyor musunuz, nasıl?” sorusu yöneltildi. Güvenliğin hassas ve her iki toplum açısından çok önemli bir konu olduğuna vurgu yapan Koenig hem Kıbrıslı Türklerin hem de Rumların güvenlik kaygılarını mümkün olduğunca iyi anlamaya çalıştıklarını söyledi, şunları ekledi:

“İki taraf arasında bu konunun nasıl çözüleceği konusundaki tezleri arasında önemli bir uçurum var. Ülke olarak bu bölgenin ve Avrupa’nın güvenlik meselelerine aktif müdahil olduk. Bu görüşmeyi çok yakından izleyecek ve tarafları, öteki tarafın tezlerini anlamaya çalışması ve aradaki uçurumu olabildiğince daraltması için cesaretlendireceğiz. Sonunda iki taraf, ABD’nin veya Birleşik Devletler’in dahil olduğu bir örgütün güvenlikle ilgili meselenin çözümüne yardımcı olma konusunda önemli rolü olduğuna inanırsa, nasıl yardımcı olabileceğimiz konusunda kendilerini dinlemeye hazırız.
NATO ile ilgili, dikkate alınması gereken birçok görüş var. Böyle bir örgütün yardımcı olup olamayacağının incelenmesi için henüz erken. Başkan Anastasiadis’in ve hükümetinin NATO ile daha sıkı ilişkiler konusunda geliştirdiği savunma ilgi çekicidir. Kıbrıs hükümetiyle geniş ölçekli güvenlik konusunda ikili düzeyde çalışmaktan da çok memnunuz. Kıbrıslıların, sorunlarına çözüm bulmalarına yardımcı olacak, güvenlikle ilgili bir müzakere turunda herhangi ciddi bir rolü ele almaya hazırız”

Kapalı Maraş’la ilgili fazla bilgi olmadığını, bölgenin bir kara delik gibi olduğunu ve uzmanların Maraş’a girmelerine ilgi gösterdiklerini anlatan John Koenig’e son olarak “Kendi aralarında müzakere etmeleri için iki tarafa yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’yle müzakere etmesi için yardımcı olmanızın yolu yok mu?” sorusu soruldu..

“KIBRIS CUMHURİYETİ İLE TÜRKİYE ARASINDA İLETİŞİM KANALI AÇILDI”

“Halen bu yönde bazı unsurlar var. Bildiğiniz gibi çok da uzun olmayan bir süre önce Andreas Mavroyannis’in Ankara ziyareti gerçekleşti. Bu tekrarlanabilecek bir şeydir. Bu kanal açılmıştır. Kıbrıslı Rumlar ile Ankara arasında çeşitli gayrı resmi temaslar olduğunu biliyoruz, uluslararası görüşmeler çerçevesinde Türkiye’den ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden resmi şahsiyetler birbirleriyle görüşme fırsatı buldu. Bu dönemde bu görüşme unsurunun çok kıymetli olduğuna inanıyoruz.

Tarafların, hukuki statüyle ilgili bazı kaygılarını veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hukuki statüsüyle ilgili görüşlerinin tarihsel olarak üstesinden gelmeleri gerekir. Görüşme yöntemleri bulmak isterlerse biz yardımcı olmaya hazırız.

Halen bölgede önemli gelişmeler ve özellikle müzakereciler ve başkentler arasında kurulan iletişim kanalı var.”


Spread the love