Derin Bahçeli, Sığ Kılıçtaroğlu

Zahide UçarPazartesi, 23 Haziran 2014 14:06 - 7775
7775

Zahide Uçar
Pazartesi, 23 Haziran 2014 14:06

Bugün muhalefeti masaya yatıracağız. Neden mi? Çünkü çok partili hayata geçtiğimizden beri siyasi partilerin görevi;

Örtmek, perdelemek, kandırmak olmuştur.

Aynı merkezlere bağlı, aynı ananın(dul kadının) çocukları, sağ memede süt bitince milletin ağzına sol memeyi tıkmıştır. Aynı ananın iki memesi farklıymış gibi millete çözüm olarak dayatılmaktadır.

Emdikçe açlığı daha da çok artan millet marazlaşmakta, marazlaştıkça çare diye gene dul kadının memelerine sarılmaktadır.

Böylece;

Milletin kendi kaderine el koyması engellenmektedir.

Bu girişten sonra gelelim günümüz küresel oyuncularına;

Recep’i 2006 yılından beri yazıyoruz. Ekmelettin İhsanoğlu dayatmasından sonra Bahçeli ve Kılıçtaroğlu’nu ele almak şart oldu.

Derin Bahçeli…

Alparslan Türkeş vefat ettiğinde genel başkanlığa sekiz kişi talip olur. Bahçeli diğer adaylara bir defaya mahsus genel başkanlığı kendisine bırakmalarını, bir dönem sonra genel başkanlığı bırakacağını, o zaman istediklerini seçebilecekleri konusunda bir teklif sunar. Adayların çoğunu ikna eder ve genel başkanlık koltuğuna oturur. Genel başkan olduktan sonra ilk işi diğer adayların ekibini tasfiye etmek olur. Bahçeli o günden beri MHP’nin üzerine bir kapak gibi kapatılmış, parti ve teşkilatların enerjisini topraklayıp etkisiz kılmıştır.

Yenidünya düzeni hedefleyen küresel eşkıya;

Vatansız-bayraksız-milliyetsiz, mankurtlaşmış köle nesiller istemektedir. Ulus devletlerin kolay tasfiye edilebilmesi için kimlik kaybına uğramış köle beyinlere ihtiyaç vardır.

Bahçeli, ülkücü gençliği koruyorum bahanesi ile sokakları PKK’ya bırakmış, gençlerin en meşru eylemlerini bile “koruma” kılıfıyla engellemiştir.

Bahçeli hakkında çok fazla soru işareti vardır.

Körfez savaşıyla Amerika’nın asıl hedefinin Türkiye olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle 57. Koalisyon hükümeti döneminde Genelkurmay Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu Özel Kuvvetleri millileştirmiştir. Özel Kuvvetlerde dominat etkisini kaybeden Amerika’nın Kıvrıkoğlu’nu hedefe koymasının gerçek nedeni budur. Amerikan derin güçlerinin itiraf ettiği gibi, Kıvrıkoğlu’nu öldürmeyi bile düşünmüşlerdir. Ergenekon şemasında ismi en başa konmak istenmiş, perde gerisinde bu tezgaha teslim olmayacağını söylediği için isminin üstünü etiketlemek zorunda kalmışlardır.

Özel Kuvvetlerin kalbi olan “kozmik odaya” Arınç’a suikast tezgahı ile bu yüzden girilmiştir.

Peki, Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Bahçeli ismi ne zaman bir araya gelmiştir?

Şimdi anlatacağım bağlantıyı not edin ve sorgulayın. Ve asla unutmayın!!.

57. Koalisyon hükümeti döneminde Kıvrıkoğlu’nun Türk Ordusu içinde başlattığı millileştirme projesinin devem etmesini isteyenler merhum Ecevit’e bir teklif götürürler. Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin iki yıl daha uzatılmasını isterler. Ecevit kabul eder. Mesut Yılmaz önce itiraz eder ama ikna olur. Dikkat buyurunuz;

Partisinin başında “milliyetçi” bulunan Bahçeli, Kıvrıkoğlu’nun görevinin iki yıl uzatılması için hazırlanan kararnameyi “im-za-la-maz…” Bekletir(!).. Derviş ve ekibi, yani sabetayistlerin dümeniyle zayıflayan koalisyonun ipini Bahçeli çeker. Koalisyon yıkılır. Bahçeli ve partisi seçimlerde meclis dışında kalır.

Sonra ne mi olur? Başında bulunduğu orduyu etkisiz kılan, CİA saldırılarına karşı linç edilen askerler aleyhinde kaypak ifadeler veren, askerinin başına Coniler tarafından çuval geçirildiğinde çuvalı kabullenen Hilmi Özkök Genel Kurmay Başkanı olur…

Amerika ile çıkarlarımız ortak diyen Hilmi Özkök ve perde gerisinde Bahçeli… İngiliz Kraliçesinin Gül’ünü Çankaya’ya oturtan Bahçeli…

Sahi kim bu adam?

Türk Milletinin milli bayramları yasaklandı, Bahçeli yoktu.

Ülkenin direniş kaleleri Ergenekon tezgahı ile bertaraf edildi. Bahçeli gıkını çıkarmadı. Türk Ordusuna operasyon yapıldı. Bahçeli gene yoktu. Sizler Bahçeli’nin ağzından hiç Atatürk sözü duyuyor musunuz?

Bir önemli konuyu daha not düşelim.

Hatay/Reyhanlı saldırısında 57 vatandaşımız parçalanarak hayatını kaybetti. Erdoğan Reyhanlı’ya gidemedi. Nereye gitti? Amerika’ya… Reyhanlı’da çok diri ülkücü bir kadro vardır. Bahçeli 57 vatandaşımızın vahşice katledildiği Reyhanlı’ya gitmedi. Üstelik Reyhanlı’lı ülkücülerin “provokasyona gelmeyin” uyarısı yapılarak tepkileri kırıldı. Sonra ne mi oldu? Bahçeli Osmaniye’de miting yaptı. Reyhanlı ve Hatay’daki ülkücüler Osmaniye’ye geldi. Aynı gün Erdoğan’ın Reyhanlı’ya gidebilmesi sağlanmış oldu(!).. “Kutlu görev…”

Bahçeli seçimlerde mason isimleri ilk sıraya koyarken, milli kesimleri seçilemeyecekleri sıralara koyarak tasfiye etti. Murat Başeskioğlu… AKP’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı… Önce MHP’li, sonra ANAP’lı, sonra AKP’li… Şimdi MHP’li… AKP’den transfer olduktan sonra bir tek önerge vermeyen, AKP’nin tüm rezilliklerini bilmesine rağmen ağzını açmayan zat… Ve AKP’li olduğu süreçte Öcalan’a gizli af dahil, birçok ihanet yasalarına imza koyan şahıs… Şimdi MHP’de… Neden, niçin?

SIĞ KILÇIÇDAROĞLU

Bu isim Baykal’a yapılan bir operasyon sonucu CHP’nin Genel Başkanlığına oturtulmuş şahıstır. Baykal döneminde “Kılıçdaroğlu Baykal’ın yerine hazırlanıyor” diye yazmıştım. Küresel çeteye “Türk Milleti’ni Tunceli de katil ilan ederek SELAM çakmış, göreve hazırım” mesajı yollamıştır. Soros destekli TESEV’in üyesi olan Kılıçdaroğlu parti üst yönetimine Soros’un elemanlarını, etnik Kürtçüleri getirdi. Milli, Atatürkçü kanat “tu, kaka” oldu.

Soros’un gülü CHP’li vekil Binnaz Toprak Erdoğan için “Halk adamı, karizmatik lider” bile dedi.

CHP’nin milli kanadında yer alan bir vekil 2012 yılında durum değerlendirmesi yaptığımızda;

“AB taleplerine karşılık AKP’nin bile çekince koyarak imzaladığı yerel yönetimler yasası için, Kılıçdaroğlu çekinceleri kaldırma sözü vermiştir. Noter tasdikli çevirisi elimize geçti. Cumhuriyeti kurucu partiye yıktıracaklar” demişti.

Haklıydı. Mustafa Kemal Atatürk’ün adıyla birlikte bütün eserlerine “hem de kurulduğu tarihlerde” yok etmek için saldıranlar, ATATÜRKÇÜ kimliğini kaybetmiş olsa bile CHP’yi operasyon dışında bırakır mı hiç?

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si etnik milliyetçilik, yani Kürtçülüğe dolaylı destek vermektedir.

Bir de Türkiye’nin bölünme altyapısını oluşturan “ikiz yasalar” var. İkiz yasalar DSP, ANAP, MHP koalisyonu döneminde hazırlandı. Yasa alt komisyonda geldiğinde Refah Partisi üyeleriyle Doğru Yol Partisi üyelerinin bir itirazı olmadı. Tam tersi, iktidar ortaklarından bazı DSP’li vekiller itiraz etti. İhanet yasası yasalaşmadan koalisyon yıkıldı. AKP iktidarının ilk yılında AKP ve CHP’nin oyları ile yasalaştı.

Şimdi bana temiz bir parti söyleyin. İkiz yasalar denilen bu ihanet yasasına bulaşmayan bir parti gösterin!!. Sonradan sıfırdan kurulanlar hariç, gösteremezsiniz.

AKP’nin açılımdan sorumlu bölücü bakanı Beşir Atalay ne demişti?

“10 Yıldır CHP ve MHP ile birlikte sessiz bir devrim yaptık.”

Demişti değil mi?

İhaneti bu cümleden daha iyi kimse ifade edemez.

CHP ve MHP bu söze karşı sessiz kalarak onay vermiştir.

Şimdi çatı adayı diye, Türkiye’nin bağrına bir İngiliz bungolovu kondurmaya çalışıyorlar.

Ilımlı İslamcı, İngiltere Kraliçesi’nin yakın dostu, BOP projesini bir kere bile eleştirmemiş Mr. Ekmeleddin sahnelerde… Mr. Gül’e alternatif, Mr. Ekmeleddin…AKP’nin seçim şarkısındaki gibi; “Aynı bağın gülleri” onlar…

Millet Ebu Cehil’in Çankaya’ya çıkmasını engelleyecek bir aday beklerken, çare diye sunula sunula Ebu Süfyan’ı sundular. Bu zekaya ancak ALKIŞ, ALKIŞ diyebiliriz(!)..

Buldukları aday bir de intihalci, yani fikir hırsızı çıktı iyi mi? Başka türlü olsa şaşardım. Çünkü “çalmak” siyasi İslamcıların olmazsa olmazı, yani Amentüsü haline gelmiştir. Çalma imkanı bulamayanlar da çalanları alkışlayarak tatmin oluyor. Sapkınlığın, sapıklığın meşrulaştırıldığı küfür saltanatı…

İşte gerçek Muhammedi olanlar bu gün anlaşılacaktır.

“Ne Ebu Cehil, ne Ebu Süfyan… Tek kişi bile kalsak Hz. Muhammed…” diyenlerle yolumuz birleşecektir..

1919 Şartları “figürleriyle birlikte” sahnede aynen yerini almıştır.

***** ****** ****** *****

1919 yıllarında Osmanlı Devleti işgal edilmeye başlandığında, ülkeyi kurtarma derdine düşen bazı zavallılar çareyi ya Amerikan mandasında, ya da İngiliz Mandasında görüyordu.

Durum aynıyla vakidir.

Günümüzde kendini Milliyetçi, Atatürkçü diye tanımlayan birçok zavallı da;

“Amerikan mandası ile İngiliz mandası arasına sıkışmıştır.”

Başka bir çözüm üretmekten aciz Kabız Atatürkçüler ile kabız milliyetçiler kapana kısılmışlığın öfkesini bize saldırarak gidermeye çalışıyor. Eşeğini dövemeyen semerini döver misali…Tam bir acziyet… Yazık…

Dün Erdoğan’a şartsız biat edenlere “koyun” diyenler, bugün Bahçeli ve Kılıçdaroğlu karşısında biat ederek aynı konuma düşmüştür.

Hadi biz size koyun demeyelim. Ne de olsa saflar ayrıldı. Biriniz Amerikan mandası diyordu, diğeriniz İngiliz mandası dedi.

Evet, atlar koyun değildir ama,

“Sirk atları koyundan bile bin beterdir.”

Çünkü koyun koyun olarak kalırken, sirk atları atlıklarını unutmakla kalmamış, sirk maymunu haline gelmiştir.

Yazıklar olsun size… Sonunda “yetmez ama evet”çi de oldunuz ya(!)?.

Atatürk’ü böyle mi anladınız siz? Milliyetçiliği böyle mi anladınız siz?

Ne İngiliz mandası, ne Amerikan mandası…

Amasya Genelgesi’nde yazıldığı gibi;

“Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

İngiliz Mandacılarına, Hilafet tuzaklarına teslim olacağınıza, toplanıp genel merkezlerinizi ablukaya almayı ve dümenin hık deyicilerini caydırmayı acaba neden akıl edemiyorsunuz? Zor mu geliyor?

Yarın ülkeye Vahhabi hakim olursa zaten sesinizi hiç çıkaramayacaksınız. Siz aynen böyle devam edin(!).. İngiltere ve tabii ki kuyruğu olan İsrail ile birlikte küresel elit İngiliz Müslümanı bir şahsı Halife yapmaktan çok mutlu olacaktır. Dışı Müslüman, içi İngiliz, patronu küresel eşkıya olan şeytan için en büyük armağanı sunacaksınız.. Hem de Sevr’in yıldönümünde… Erdoğan’a alan temizliği(vatanseverleri saha dışına çıkarma görevi) yaptırıldı nasıl olsa. Şartlar olgunlaştı diye düşünüyor olmalılar.

Ekmeleddin İhsanoğlu sadece Türkiye için değil, Ortadoğu coğrafyası için de bir Truva atıdır.

Medyanın kartelleştirilmesi operasyonunun baş aktörü olan Aydın Doğan’ın Ekmeleddin’e iki yıl önceden “cumhurbaşkanı adayı ol” teklifi sunduğu ortaya çıktı. Ekmeleddin’in yakınında bulunan bir çalışanın Arslan Bulut’a söylediğine göre kendisi ve eşi zaten iki yıldır Cumhurbaşkanı adayı olmak için çalışıyormuş. İçinize sindiriyorsanız, afiyet olsun.

Bizler Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cephesinde savaşmaya devam edeceğiz. Son nefesimizi verene kadar!!.

“Ne ABD, ne İngiltere… Tam bağımsız Türkiye.”

NOKTA!!.

YARI AYDIN

Şu hümanist geçinen yarı aydınlar şimdi bir şarkı tutturmuş ama notası nota değil, mantığı mantık değil, sözü söz değil. Ya bilerek psikolojik operasyon yapıyorlar, ya da bizzat kendileri operasyona uğramış durumdalar.

Diyorlar ki;

“SUÇ VE CEZA ŞAHSİDİR..KİMSEYİ ANASI YA DA BABASININ YAŞAMINI GEREKÇE GÖSTEREREK SUÇLAYAMAYIZ.”

Sevsinler sizin adilliğinizi… İlk bakışta doğru gibi geliyor değil mi? Sorgulamayan insan için ise mutlak doğru geliyor.

O zaman cevap veriniz hümanist beyler ve bayanlar…

MİT bir memuru sadece mesleği, yabancı dile hakimiyeti ve emniyetten aldığı temiz kağıdıyla işe neden almıyor? MİT bir personel alırken adayın yedi sülalesini neden araştırıyor?

Kritik görevlere getirilecek kişilerin aile bağları, ilişkileri, kökleri neden araştırılıyor?

Araştırma sonucunda teyze eşinde bile bir sakınca görülse kişi işe neden alınmıyor?

Bu sorularıma yüreklice, kıvırmadan adam gibi bir cevap verin hele…

Ayrıca günümüz Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurucularına düşman olanların, devletin rejimini dönüştürenlerin, Kurtuluş Savaşı sürecinde Kuva-i Milliye Ordusu’na karşı “Yunanistan-İngiliz-Amerika” ile işbirliği yapan ailelerin çocukları olmasını nasıl, neyle, hangi hukukla izah ediyorsunuz?

Bu işler öyle hukuk fakültelerinde okuduğunuz ders notları ile yorumlanamıyor beyler ve bayanlar… Tarih bileceksin, bu biiir… Psikoloji-pedagoji bileceksin, bu iki… Yabancı istihbaratların kendi içimizden ajan yetiştirirken kimlerin çocuklarına el attığını, hangi argümanlar üzerinden devletine düşman yandaşlar yarattığını da incelemiş olacaksın. Yani istihbarat bilgilerin de olacak?

Sende ne var? Biraz yerel hukuk bilgisi, biraz siyaset… Eee… bu bilgiyle ülke kaderini belirleyeceksin he mi?

De get işine…

“Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder misali…”

Yarım aydın daha kendi karanlığını yenememiş, millete gaz lambasını projektör niyetine kakalıyor.

[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir