Site icon Turkish Forum

Doğu Akdeniz’de Savaş Senaryoları Üzerine

Teori Dergisi Çalıştayı - dogu akdeniz savas

Teori Dergisi Çalıştayı

Doğu Akdeniz’de Savaş Senaryoları Üzerine

Sunuş: Doğu Perinçek

5 Ekim 2022, saat 20.00, Çevrimiçi

  1. Türk-Yunan savaşı olmaz. Olursa, Türkiye-ABD savaşı olur, Yunanistan, ABD’nin piyonu olarak savaşır.
  1. Savaşa Yunanistan karar veremez, Türkiye de karar vermez. Savaşa ABD karar verir. 

Savaşı, Yunanistan kendi kararıyla başlatmaz. Türkiye de savaşı başlatmaz. ABD’nin kararıyla başlayan savaşta, iki komşu ülke savaşır. ABD, bu savaşı kendi savaşı olarak kabul ettiği için, savaşa şu veya bu aşamada doğrudan kendi güçleriyle girer. 

 Şu anda Vaşington yönetimi şunu tartışıyor: 

ABD Derin Devleti bu sorulara verdiği yanıtlara göre savaşa karar verecektir. Yunanistan için ABD’nin kararına uymaktan başka bir çözüm yoktur.

  1. Türkiye ile Yunanistan arasında teke tek savaş senaryoları hayalidir, uydurmadır, aldatıcıdır, Atlantik kaynaklıdır.

Çünkü teke tek savaşta Yunanistan’ın kazanma şansı yoktur. Bunu Yunanistan da bilir, ABD de bilir, İsrail de bilir. Fransa da bilir, herkes bilir. Zaten Yunanistan gözüne kestirse hemen savaşı açar. Böyle bir olasılık yoktur. 

Yunanistan hükümetinin ve komuta kademesinin bozguna uğrayacakları bir savaşa girişecek enayilerden oluşuğunu varsayan bütün senaryolar kökten yanlıştır. Kaldı ki ABD yönetimi de Yunanistan’ı kaybedeceği bir savaşa itmez. Çünkü Yunanistan’ın yenilgisi, ABD’nin yenilgisi olur. 

Yunanistan ile teke tek savaş senaryolarını dile getirenler, istedikleri kadar Türk Milliyetçisi havaları atsınlar, kafaları Atlantik’e bağlıdır. Onların senaryolarında, itiraf etmeseler dahi “ABD, her şeye rağmen Türkiye’nin müttefikidir, Türkiye’den vazgeçmez” varsayımı gizlidir.

  1. Kurtuluş Savaşı ve Yunan Ordularını denize dökme benzetmeleri önümüzdeki savaşa uymuyor.

Bizim 1919-1922 yıllarında işgalci Yunan ordularıyla savaşımız, bir kara savaşıydı. Hava kuvvetleri savaşın sonuçlarını belirlemeyecek güçteydi. Deniz harekâtları Karadeniz’de Türkiye’nin silah ve uçak  tedârikiyle ilgili olarak çok sınırlıydı. 

Savaş, Anadolu topraklarında oldu. Yunan orduları işgalciydi. Türkiye’yi destekleyen Sovyet Rusya vardı. Savaş, kara savaşı olduğu için Yunan işgalcileri denize döküldü. 

Bugünkü Doğu Akdeniz Savaşı senaryosunda ise, işgalci bir Yunan Ordusu yok. Savaş, Anadolu toprağında kara savaşı olarak cereyan etmeyecek. Hava ve deniz kuvvetleri belirleyici olacak. Denize dökme benzetmeleri bilgisizlikten geliyor ve ciddiyetsiz. Belki maneviyatı güçlendirmek için söyleniyor ama akla hitap etmiyor ve toplumu nesnel verilere göre bilinçlendirmiyor.

  1. Savaş, kazayla olmaz, planlanmış kışkırtma ve tertiplerle başlar. 

Savaşın başlamasına ilişkin olası senaryo şudur: Havada veya denizde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yanıt vermeye zorlayan planlı kışkırtmalar, savaşa dönüşür. ABD’nin planı çerçevesinde Yunan hava veya deniz kuvvetlerine bağlı unsurların girişeceği taciz veya saldırı, Türk silahlı birimlerinin yanıt vermesi üzerine silahların konuştuğu tırmanma başlar ve yayılır. 

Türkiye, yanıt veremezse, Türk Silahlı Kuvvetleri itibar kaybeder ve Tayip Erdoğan iktidarı devrilir. Bu nedenle Yunan Ordusunun ABD destekli ve planlı kışkırtmaları savaşı başlatır. 

Yunan hava ve deniz kuvvetleri yanında ABD üslerindeki ABD kuvvetleri “Yunanistan’ı savunma” gerekçesiyle harekete geçer. Fransa ve İsrail deniz güçleri de, gelişmelere göre savaşa doğrudan katılabilirler. 

  1. Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı 48 saatlik baskın savaşı olmaz. Baskın savaşını Yunanistan değil, ancak ABD kararlaştırır ve örgütler.

Hatırlanacağı üzere ABD Ordusunun, 2002 yılı 24 Temmuz günü Nevada Çölünde başlattığı 22 gün süren “Millenium Challenge2002” (Binyılın Meydan Okuması2002) tatbikatı senaryosunda savaş, “Akdeniz’deki bir ada” diye tanımlanan Kıbrıs’tan başlıyordu ve Türkiye sözümona “96 saat içinde” işgal ediliyordu. Bölgemizde genel seferberlik süresi 96 saat olan tek ülke Türkiye. ABD, o tarihte baskın savaşın kesin sonuca ulaşma süresini 96 saat olarak planlamıştı. Bugün farklı planlar yapılabilir.

  1. Savaş, Ege/Doğu Akdeniz boyutunda kalmaz. ABD, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum kesimi yanında PKK/YPG/YPD, DEAŞ ve FETÖ artıkları gibi elindeki bütün güçleri savaşa sürer, bu unsurları kullanarak, büyük olasılıkla Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyi yanında Kıbrıs’tan da cephe açar. 

Türkiye, hiç kuşkusuz planlarını çok cephede savaşa göre yapmaktadır. PKK da savaşa dış düşmanın emrinde doğrudan katılmanın sonuçlarını hesap etmek durumundadır. Vatana ihanetin boyutları, cezanın boyutlarını da belirler.

  1. ABD, Yunanistan’ı ortada bırakmaz. Bu savaş, ABD’nin savaşıdır.

ABD’yi “savaşın seyircisi”, “Yunanistan’ı geriden destekleyecek ülke”, “Yunanistan’ı ortada bırakacak güç” olarak tanımlamak, Türkiye kamuoyunu aldatmaya hizmet ediyor. Çünkü savaşa Yunanistan karar vermeyecek, ABD karar verecek. ABD, Yunanistan’ı “ortada bırakacağı” bir savaşı başlatmaz. Başlatan güç, ancak ABD olur. Yunanistan, ABD’nin kesin ve fiilî güvencesini sağlamadan savaşı kabul etmez. Dolayısıyla bu savaşta Yunanistan’ın “ortada bırakılması” gibi bir olasılık yoktur. Şu da çok önemlidir ve siyasetimize ışık tutar: Yunanistan, ABD’yi ortada bırakabilir, ama ABD Yunanistan’ı ortada bırakamaz. 

Bu savaş, ABD’nin savaşıdır. Yunanistan yenilirse, ABD yenilmiş olur, Doğu Akdeniz’deki ve Batı Asya’daki bütün iddialarını kaybeder. Dahası, Doğu Avrupa’yı ve Batı Avrupa’nın zaten çözülen güvenini de bütünüyle kaybeder. 

  1. Fransa’nın “Yunanistan ağır bastıktan sonra savaşa katılacağı” senaryosu, gerçekçi değildir.

Çünkü Yunanistan’ın ağır basabilmesi için başta ABD’yi, mümkünse İsrail ve Fransa’yı da yanına alması gerekir. Esasen savaş, ancak ABD katılacaksa olur. “Yunanistan’ın ağır basması” olasılığı da ancak bu koşulda tartışılabilir. Fransa, savaşa Yunanistan’ın ağır basması için katılır, yoksa ağır basmasını bekleyerek katılmaz. Ancak Fransa’nın silah kullanmakta ne kadar istekli olacağı da değerlendirilmelidir. 

  1. Türk ve Yunan ordularının karşılaştırılmasına dayanan savaş senaryoları gerçekçi değildir. Bu, yalnızca kulağa hoş gelen bir senaryodur. Çünkü ABD, kendisinin girmeyeceği bir savaşa Yunanistan’ı sürmez. Sürerse de savaşa kendisi girer. Dedeağaç’tan Girit’in Kuzeyine kadar ABD üsleri bunun için kurulmuştur ve yığınak bunun için yapılmaktadır.

Savaşın sonucuna yönelik değerlendirmelerde, Türk ve Yunan millî kuvvetlerini karşılaştırmakla yetinen, Doğu Akdeniz’deki ABD silahlı yığınağını hesap dışı bırakan görüşler ciddiyetsizdir. Bu varsayımlar, ABD’nin bölgeye niçin bu kadar büyük bir yığınak yaptığını açıklayamıyor. Yunanistan’ın Ege kıyılarında Türkiye’ye bakan ABD üslerinin Rusya’ya karşı kurulduğu yönündeki aldatıcı görüşlerin gerçeklerle bir ilgisi olmadığı aydınlığa çıkmış bulunuyor. Bu üslerin öncelikle Türkiye’yi hedef almakla birlikte genişleyen bir savaşta Rusya’yı da tehdit edeceği bellidir.

  1. Savaş, havada veya denizde başlar, hava ve deniz savaşı olarak devam eder. Kıbrıs’ta karada ve kentlerde savaş olur. Gelişmelere göre, Trakya’da karadan cephe açılır. 
  1.  Savaşta ABD’nin hedefleri:
  1. Savaşta Yunanistan’ın hedefleri
  1. Türkiye, savunma planlarını ABD-İsrail+Yunanistan tehdidini hesap ederek yapmalı, özgüçlerini düzenlemek yanında Doğu Akdeniz cephesinde caydırıcı bir ittifak inşa etmeli, Kafkaslar ve Karadeniz’den Doğu Akdeniz ve Umman Denizi’ne Kadar Tek Cephe stratejisini hayata geçirmelidir.

Sonuç: Doğu Akdeniz’in geleceğini Uluslararası Hukuk belirlemez. Doğu Akdeniz’in geleceğini silahlar belirler.

Uluslararası Hukuka göre hesaplar yapan anlayışlar gerçekçi değildir. Hukuku da Uluslararası Hukuku da, yaptırım gücü, yani silahlı iktidarlar belirler. Türkiye’nin egemenliğinin ve çıkarlarının karadaki, denizlerdeki ve havadaki sınırlarını da Türk Ordusunun süngüsü çizer. Türkiye, Ege/Doğu Akdeniz’deki boy ölçüşmeleri, hukukla çözemez. En sonunda kimin silahlı gücü kuvvetliyse, onun hukuku geçerli olur. Türkiye kamuoyunu bu gerçekten uzaklaştıran söylemler zararlıdır. Türkiye, Mavi Vatanını en sonunda hukukla değil, ancak Türk Devletinin ve Ordusunun gücüyle hayata geçirebilir. Savaşı önlemenin de biricik yolu, hem özgüç hem de ittifak gücü olarak caydırıcı bir kuvvet inşa etmektir.  

Türkiye, Mart 2014’te Vatan Partisi önderliğinde Silivri Duvarlarını yıkmamızdan bu yana Atlantik zincirlerini kırıyor ve bağımsızlaşıyor. Atlantik’te Türkiye için borca batma ve bölünme dışında bir seçenek yok. Oysa Avrasya’da Türkiye, Ankara’dan yönetilir, Çağdaş Asya Uygarlığının öncüleri içinde yer alır, Üretim Devrimini başarır, zenginleşir, millî devrimci kültürünü geliştirir, millî demokratik devrimini tamamlar.

Mavi Vatanımızda egemenliğimizi sağlamlaştırmak ve doğal kaynaklarımızı işletmek, ancak Asya ikliminde konumlanmakla mümkündür.

Savaşı önlemek için kararlıyız. Ancak düşman savaşa cüret ederse, Türkiye savaşa devrimle yanıt verecektir.
Bu sunuşu değerlendirmenize sunarken, Vatan Partisi’nin Mavi Vatan kavramı ve stratejisinin oluşturulmasına, diğer komutanlarımızla birlikte eşsiz katkılarda bulunan Genel Başkan Yardımcımız, Amiral Soner Polat’ı sonsuza uğurlamamızın 3. Yılında derin saygıyla anıyoruz.

Exit mobile version