Site icon Turkish Forum

TEHLİKELİ CEHALET

TEHLİKELİ CEHALETBAKAR KÖR BİR TOPLUM - adam erkek goz

TEHLİKELİ CEHALET
BAKAR KÖR BİR TOPLUM

Duyarsız ve kör bir toplumda düşüncelerin iğdiş edilmesi. Milliyetçilik adına. Tanrı adına insanların acımasızca sömürülmesi vakayı adliyedendir!..
Ne yazık ki toplumun büyük bölümü bu durumun farkında değil. farkında olanlarda korkmuş sinmiş konuşamıyor. Geriye kalanlar da zaten bu sistemi sürdürenlerdir!…
Ama asıl şimdi gerçeği görmenin sırası değil mi? Türk halkı Sinmiş ligin acının, matemin döngüsünde biteviye dönmek yerine. Böyle bir yaşama layık olmadığına asıl şimdi karar verecek. Vermek zorunda. seçmek zorunda. 

İktidar hırsı, vicdanı ve aklı devreden çıkartırsa o ülke büyük acılar çeker. Bugün cehaletin hızla büyüdüğü bir ülkede, gördüğüne değil duyduğuna inanan bir toplum resmine bakmak acı veriyor insana. 

ATATÜRK ” Benim mirasım akıl ve bilim ” demiş, ama bunun anlamından değerlerinden çoktan uzaklaştırılmadık mı? ”Celladına aşıksa bir millet ister can ister ezan sesi dinlet itiraz etmiyorsa sürü gibi illet. Müstahaktır ona her türlü zillet demiş ÖMER HAYYAM.

Ama hala inanamadığım asla kabul edemediğim tüketilen bir gerçek var akıl, insana düşünme, yaşama, var olma hakkını tanıyan akıl aklımız. Atatürk bile bunu her defasında öne çıkarmış halkını insanca bir yaşam hakkına sahip olması adına.

Ama ne yazık ki bugün akıl SOKRATES‘ten bu yana yobazlık cehalet ve hurafeye karşı açtığı savaşı kazanamadı. Bunun da tek sebebi birilerin inanç saygınlığını tüketerek cehaleti öne çıkarmaları değil mi?

Adına TEHLİKELİ CEHALET desek daha doğru olmaz mı? Cehalet düşünemez göremez duyduğuna inanır ve felaketin yaşanması kaçınılmazdır. Şimdi ülkenin yaşadığı tıkanmışlığın tek sorumluları cehaleti körükleyenler değil mi?

Güç daima eğitimi düşük insanları cezbeder cesaretlendirir. Cehaletin hızla büyüdüğü bir memlekette, önce akıl sonra insanlık ölür, tehlikeli cesaretin yarattığı tablo da budur. Aklın gösterdiği saklanan gerçekleri görmez ama duyduklarına körü körüne inanır bağlanır.  Cehaletin içinde tükenmişlik vardır cesaret yoktur sorgulamaktan korkar. Cesaret ayakta kalmak uygarlık bilim aydınlık araştırmak demektir. Cehalet korkaklık ve yalanlara inanmaktır. Otoriter bir güce sahip olanlar da bu cehaletten güç alırlar, cehaleti sürü gibi kullanmak gerçeğin dışında yaşananlara inandırmak masallarla hayallerle buluşturmak kolaydır.

Kuvvetler ayrılığı yaşama yürütme yargı erkleri tek bir kişinin elinde şekillenirse. Özgürlükler kısıtlanır ülke yıkılır perişan olur. İşte bu sistemi oluşturmak isteyenler cehaletten güç alarak onu kullanırlar.

Kör bir toplum olmak, duyarsız bir toplum olmak, kendisini yönetenleri sorgulama cesareti bile olmayan korkak bir toplum olarak kalmak felaketin ta kendisidir. İnanç saygınlığını her dönemde kullanarak cehaletin eline gözlerinin içine baka baka yalan söylemek siyaset anlayışının içinde olmamalı.

Okumayan, körleşmiş ve duyarsız toplumlar korkak ve unutkandır.

Bugün yaşanan ve gizlenen sorgulanamayan acı gerçekler dün olduğu gibi bugün hatta yarında unutulup gidecektir. Bugün kendilerine siyasetçi modeli adını koyanların ne yazık ki politika üretemediklerini görmek üzüyor beni.

Hala 70-80 yaşına gelen birinin inadına koltuk davasında olmaları, gelecek genç kuşakların önünü açmaları yerine kişisel hırslarına ülkeyi kurban etmeleri felaketin adı değil mi?

Batı’ da eğitimi olmayan en azında bir üniversite bitirmeyenlerin siyaset sahnesinde olmadıklarını düşünüyorum. Ama benim ülkemde politika üretemeyenlerin konuşamayanların vekil olmalarını ise kabul edemiyorum. Açlık ve sefaletin hızla büyüdüğü bir ülkede, biz hala kendi çıkar ve kişisel hırslarımızdan kurtulamadık.

Kim cumhurbaşkanı olacak diye hala acı gerçekleri unutup yarının tükenmişliğini hazırlıyoruz. Halkın açlığı yoksulluğu ekonomik tükenmişliği göz yaşları kimsenin umurunda değil. Nasıl olurda cehaleti kendime bakar hala getiririm, kendime mahkum ederim diye yapılan senaryoların hayata geçirilmesi yapılanlar bunlar değil mi? 

Bugün gerçekleri görenler. Parlamenter sistemin sağladığı çok sesliliğin demokrasi çağdaşlık cumhuriyet aydınlık bir geleceğin teminatı olacağına inanıyor. Otoriter bir sisteme alışamadı bu toplum, bundan sonra da alışamayacak ve sıkıntılar hızla büyüyecek. Dünya bir değişim içinde. Rusya- Ukrayna savaşı ve sonrasında dünyanın dengesini değiştirecek olan bir yıkım yaşanacak her şey buna doğru gidiyor. Biz Batı’nın çağdaş demokrasi anlayışından uzak, inadına Ortadoğu’nun kabile demokrasisine doğru sürükleniyoruz. 

Biz bakar kör bir toplumuz! Bir toplum nasıl olur da bu kadar körleşir. Nasıl olur da gözlerinin önünde yaşananlara yalanlara inanır? 80 milyon bir ülkede 3,5 4 milyon gazete okursa, hatta kitabın bile elinde yük olduğunu düşünürse. Sabah akşam sürekli mistik içi boş anlamsız diziler seyrederse, insanın özel hayatının bile sınırsızca sergilendiği magazinsel kadın programlarına zaman ayırırsa, kültürel sanatsal hiçbir anlamı olmayan bacım edebiyatı yapanları izlerse. Böylesine bir toplum nasıl çağdaş aydınlık özgür değerler sahip çıkabilir. Birileri işte böyle bir toplum olmanın çabası içinde ve bunu da becerebildiler.

Türk halkının duyarsız, unutkan ve kolay idare edilebilir olması, beceriksiz siyaset adamlarının elinde kendi geleceklerinin felaket anlamlında adını koyduklarının da farkında değil. Peki, Türk halkı böyle bir yaşama layık mı? Şimdi bunun cevabını vermek zorunda. Bu nedenle yapılacak seçimler bu nedenle çok önemli. Özellikle her zaman eleştirdiğim muhalefetin şimdi daha çok çalışması gerek. Siyasi oyunların entrikaların ve kişisel çıkar adına bir siyasetin içinde değil. Kendisine inanan ve güvenmek isteyen halkın yanında olmalı, halka anlatacakları çok şeyin var olduğunu bilmeleri, mutsuz yalnız korkan bir toplumun inanmak güvenmek istedikleri zamanın tam sırası değil mi?

Ben burada ısrarla fikrimi söyledim söylemekten yorulmam. Ama özellikle KEMAL KILIÇDAROĞLU aday olmamalı. Toplumu barıştıran bir arada insanca özgürce yaşamasını sağlayacak dürüst bir aday benim beklediğim bu dur. Dilerim bu seçimler de asıl şimdi NASIL YAŞAYACAĞINA HALK KENDİ KARAR VERECEKTİR.

Bu vesileyle tüm okurlarıma hayırlı mutlu huzurlu bir Bayram geçirmelerini dilerim.

Prof. Dr. Levent Seçer

Exit mobile version