Demokrasi Kılıfı Altında Hazırlanan Tezgâhlar

Demokrasi Kılıfı Altında Hazırlanan Tezgâhlar - PROF.DR. CİHAN DURA / TURKISHFORUM - ABDULLAH TÜRER YENER - cihan dura

III) SONUÇLAR VE ETKİLER

Ekonomik tetikçinin faaliyetlerinin sonuçları ve diğer etkileri konusuna somut bir örnekle girelim.
A) Texaco şirketi 1968’de Ekvador’un Amazon bölgesinde petrol buluyor. Bugünse bu ülkenin ihracatının neredeyse yarısını petrol oluşturuyor. Ekonomik tetikçiyle bağlantılı bir konsorsiyumun inşa ettiği 450 kilometrelik bir boru hattı sayesinde, Ekvador ABD’ye petrol ihraç eden ülkeler arasında yer almayı hedefliyor. Ancak bu arada Ekvador, bakınız, hangi zararlara uğramış bulunuyor:

-Chevron Texaco şirketi açık çukur ve nehirlere her gün milyonlarca galon petrol, ağır metal ve kanserojen madde içeren zehirli atıklar dökmüştür.

-Tertemiz, billur gibi ırmaklar birer pislik kanalına dönüşmüştür.

-Yağmur ormanlarının büyük bir bölümü tahrip olmuştur.

-Chevron Texaco şirketinin, arkasında bıraktığı 350 civarında kapatılmamış atık çukuru, hâlâ hayvanları ve insanları öldürmeye devam etmektedir.

-Makavların (bir kuş türü) ve jaguarların ırkı, neredeyse ortadan kalkmıştır.

-Üç yerel Ekvador kültürü yok olmanın eşiğine gelmiştir.

-“Petrol patlaması” olarak bilinen dönem boyunca Ekvador’da resmî yoksulluk oranı %50’den %70’e, işsizlik oranı %15’den %70’e tırmanmıştır. Devletin borcu 240 milyon dolardan 16 milyar dolara yükselmiştir. Ulusal kaynaklardan nüfusun en yoksul kesimlerine ayrılan pay ise %20’den %6’ya düşmüştür.

-Ekvador dış borç içinde yüzmektedir. Bunun bir sebebi ekonomik tetikçilerin uygulattığı yatırım projeleridir. Ekvador devlet bütçesinin çok büyük bir kısmını dış borcun geri ödenmesine ayırmaktadır. Oysa yoksulluk sınırının altında bulunan milyonlarca Ekvadorlu yardım beklemektedir. Bu borç yükünden kurtulmak için ne yapıyor Ekvador? Yağmur ormanlarını petrol şirketlerine satıyor.

Ülkedeki yağmur ormanlarından çıkarılan her 100 dolarlık ham petrole karşı, petrol şirketleri 75 dolar elde etmektedir. Geri kalan 25 doların dörtte üçü dış borç ödemelerine gidiyor. Kalanın çoğu savunma ve diğer devlet harcamalarına ayrılır. Sağlık, eğitim, yoksullara yardım programlarına ise sadece 2.5 dolar kalır!

B) Ekvador kesinlikle bir istisna değildir. Ekonomik tetikçilerin küresel imparatorluk çatısı altına, yani Derin Merkez’in etki alanına soktuğu hemen her ülke aynı akıbete uğramıştır. Söz konusu dönem içinde Üçüncü Dünya ülkelerinin toplam borcu 2.5 trilyon dolara yükselmiştir. Bu borcun yıllık faizi 2004 itibariyle 375 milyar dolardır. Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının günlük kazancı 2 dolardan azdır. Bir üçüncü dünya ülkesindeki özel mülkiyetin ve parasal kaynakların %70 ila %90’ı nüfusun yüzde 1’inin elindedir.

SONUÇ

Gözlemlerimin ulaştırdığı bazı bulgu ve yorumlarımı sonuç olarak sunuyorum:

-Ekonomik tetikçi Harvard gibi ünlü bir çatı altında makroekonomi dersleri verebiliyor! saf İyi niyetli genç iktisatçılarımız, aktarmacı profesörlerimiz dikkat! Batı iktisat literatürünü Türkiye’ye taşırken, farkında olmadan tetikçilerin uydurma teori ve analizlerini “ekonomi biliminde son gelişmeler” diye taşımış olabilirsiniz. Farkında olmadan yönlendirilir, bir araç olarak kullanılabilirsiniz.

-Ekonomik tetikçinin ilk hedefi Çevre ülkelerinin liderleri!… Onları, sürekli kullanılacak şekilde borç batağına sokmak… Aklıma Türkiye’nin 1983’lerden itibaren borca alıştırılması geliyor. Bu borcun, 2002’den sonra daha da katlanmış olması geliyor. O dönemlerin liderleri geliyor.

-Batı’nın zenginlik kaynağı sadece bilim ve teknoloji değildir. Gençlerimizi, böyle diyerek gerçeklerden uzaklaştırmayalım. Batı ahlâk dışı yollardan da zenginleşiyor. Bunun payı en az birinci kadar büyük: Çevre ülkelerin liderlerini elde ediyor, onları köleleştiriyorlar, o ülkeyi borç batağına sokuyor, iflasa sürüklüyorlar. Bilimi, uydurma ekonomik modelleri araç olarak kullanıyorlar.

-Ekonomik tetikçinin başarısının temel ölçütlerinden biri, kurban ülkeyi olabildiği kadar borca sokmak; o kadar ki ülke, geri ödemelerini yapamaz bir hale gelsin! Türkiye borçtan iflas durumuna tarihte iki kez düşürülmüştür. Biri 1854 ve sonrasında Reşit Paşa ve Lord Canning ile birlikte, öbürü 1983 ve sonrasında T. Özal ve -kimse- çağdaş Canning ile birlikte. Bundan iki sonuç çıkıyor: Bir, ekonomik tetikçilik yeni bir meslek değil. İki, tarihte başımıza gelenlerden ders almıyoruz. Hep aynı hatâları işliyoruz. Sebep, çapsız yöneticiler… Burjuva demokrasisi böyle çapsız insanları, yönetici diye başımıza bela edip duruyor.

-Ekonomik tetikçinin uğradığı ülkelerde neler olduysa aynıları Türkiye’de de olmuş ve olmaktadır: Millî gelirin adaletsiz dağılımı devam etmektedir. Dış borçlar artmıştır. Borçların ödenmesi için fabrikalar, tesisler, liman işletme hakları, topraklar, akarsular,… satılmaktadır.

Ulusal kaynaklardan nüfusun en yoksul kesimlerine ayrılan pay %20’den %6’ya düşmüştür. Millî kaynaklardan elde edilen gelirlerin, savunma ve diğer devlet harcamaları ve borç ödemelerinden sonra, geriye kalan küçük bir kısmı sağlık, eğitim, yoksullara yardım programlarına ayrılabilmektedir.

En acısı da şudur ki, o ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de hükümetler değiştikçe halkımızın durumunda hiçbir önemli değişiklik olmamaktadır; hatta halkımız bu hükümetleri %34, %47 gibi yüksek oy oranlarıyla iktidara taşısa bile…

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir