Site icon Turkish Forum

Öğrenci Andı’nın Yasaklanması İskilipli Atıf’ın Öcünün Alınması mıdır?

İskilipli Mehmet Atıf’ı idama mahkum eden Ankara İstiklal Mahkemesi’nin Başkanı Afyon Mebusu Kel Ali (Çetinkaya), Üyeleri ise Savcı Sıfatıyla Denizli Mebusu Necip Ali(Küçüka), Antep Mebusu Kılıç Ali (Ali Kılıç) ve Aydın Mebusu Reşit Gâlip’tir.(1) Bu kişileri kısaca tanıtmak gerekirse:

Ali Çetinkaya: “Üç Aliler” olarak da bilinen İstiklal Mahkemeleri’nin ünlü üç Ali’sinden ilkidir. Harp Okulu mezunudur. Birinci Dünya Savaşı’nda Irak, Makedonya ve Kafkas cephelerinde savaşmış ve yarbaylığa kadar yükselmiş bir subaydır. Osmanlı’nın son büyük zaferi olan Kutü’l Ammare’de İngiliz birliklerinin esir alınmasında görev almış ve yararlılıklar göstermiştir. Milli Mücadele döneminde İzmir’in işgali üzerine Ayvalık cephesinde Kuvayı Milliye’nin oluşturulmasında ön ayak olmuş, askeri anlamda düşmana ilk kurşunu atan kişidir. Meclis-i Mebusan’da Afyon mebusu olarak görev yapmış, Malta sürgünleri arasında yer almıştır. Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanlığı yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Ulaştırma Bakanıdır. Bakanlığı sırasında Demiryolu politikasının savunucusu olmuş, 1200 km demiryolu yaptırmıştır.(2)

Kılıç Ali (Ali Kılıç): “Baba Gündüz” lakabıyla da bilinen GS ve Milli Takım’ın ünlü Futbolcu Gündüz Kılıç ve ünlü gazeteci Altemur Kılıç’ın babalarıdır. Astsubay okulu mezunu olmasına karşın, başarıları sebebiyle subaylığa (önce Teğmen, arkasından Üsteğmen) terfi ettirilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde görev almıştır. Nuri Paşa’nın İslam Ordusu ile Bakü’ye gitmiştir. Mustafa Kemal Paşa tarafından Antep ve Maraş bölgesindeki Fransız işgaline karşı direniş hareketini örgütlemek üzere görevlendirilmiş ve Kuvayı Milliye komutanı olarak Antep ve Maraş’ın işgalden kurtarılmasında üstün başarılar göstermiştir. Çeşitli isyanların bastırılmasında etkin rol oynamış, 1919’dan 1938 yılına kadar Mustafa Kemal Paşa’nın yanından hiç ayrılmamıştır. Hatay’ın devlete bağlanması çalışmalarında da bölge ile Ankara arasında koordinasyon görevi görmüştür.(3)

Necip Ali (Necip Ali Küçüka): İstanbul Hukuk Fakültesi mezunudur. Çeşitli yerlerde savcılık yapmıştır. Esas mesleği savcılık olduğu içindir ki; Ankara İstiklal Mahkemesi’nde de iddia makamı olarak görev yapmıştır. 2-6. dönemler denizli Milletvekilliği, Meclis Başkanlık Divanı Katipliği ve Başkanlık Divanı İdare Amiri olarak görev ifa etmiştir.(4)

Reşit Galip (Mustafa Reşit Baydur): Tıbbiye mezunudur. Öğrenci iken Balkan Savaşı’na, arkasından gönüllü olarak Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştır. Balkan Savaşı’nda yaralanarak GAZİ olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında Çatalca ve Kafkasya Cephelerinde savaşmış Erzurum’da hastalanarak geri dönmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple 1911 yılında girdiği tıbbiyeyi ancak 1917 yılında bitirebilmiştir. Kurtuluş Savaşı başlayınca, doktor olarak görev yaptığı Tavşanlı’da (Kütahya), işgale karşı direniş konusunda propaganda yapmış, halkı örgütlemiştir. Savaş sırasında ve savaştan sonra farklı yerlerde doktorluk görevine devam etmiştir. 2-4. dönem Aydın milletvekilidir. 19 Eylül 1932-13 Ağustos 1933 arasında Millî Eğitim Bakanlığı yapmıştır. TTK ve TDK’nın kuruluşlarında görev almış, üniversite reformu onun Milli Eğitim Bakanlığı sırasında yapılmıştır. Yeni öğretim kadrosunun saptanması Millî Eğitim Bakanlığı’nın göreviydi. Kadro oluşturulurken 150’ye yakın müderris ve müderris yardımcısının görevlerine son verilmiş, onlardan doğan boşluk, Nazi Almanyası’ndan kaçan Alman bilim adamları ile doldurulmaya çalışılmıştır. Darülfünun’un lağvedilip yerine İstanbul Üniversitesi’nin kurulmasına dair kanun 31 Mayıs 1933’te TBMM’de kabul edilmiş, yasanın yürürlüğe girmesinden önce kadronun saptanmasına ilişkin yoğunlaşan eleştiriler yüzünden Reşit Galip 13 Temmuz 1933’te bakanlıktan ayrılmıştır. Milli Eğitim Bakanı olduğu sırada TTK Başkanlığı da yapmıştır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi onun bakanlığı sırasında tasarlanmıştır. Türkiye’de 23 Nisan 1933 tarihinden itibaren ve daha sonra KKTC’de ilköğretim okullarında her sabah okunan Andımız (Öğrenci Andı) metninin yazarıdır.(5)

Yukarıdaki kısa özet bilgilerden de anlaşılacağı üzere; İskilipli Mehmet Atıf’ı yargılayıp idam cezasına çarptıran Ankara İstiklal Mahkemesi’nin başkan ve üyelerinin hemen hepsi güzide vatan evlatlarıdır. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak o cepheden bu  cepheye koşturmuş adamlardır. Yani Said Molla, Mustafa Sabri, Said-i Kürdi(Nursî) ve İskilipli Mehmet Atıf gibi adamlar, molla, müderris, dersiam, şeyh, meşayıh gibi unvanların arkasına saklanıp, keyif çatarken ve nemalandıkları saltanat ve hilafetin kaldırılmaması için her türlü hinliği yaparken, hatta bunun için İngiliz Muhipleri Cemiyeti, İslam Teâli Cemiyeti, Kürt Teâli Cemiyeti gibi çeşitli cemiyetler kurarak, kurulanlara üye olarak, bu cemiyetler vasıtasıyla işgal güçleriyle bile işbirliği yaparken, ötekiler kelle koltukta o cepheden bu cepheye savrulmuşlardır. Reşit Galip gibi, öğrenciliği bir yana bırakıp, cepheye koşan ve yaralananlar da vardır aralarında.

İçlerinden Reşit Galip’e biraz daha geniş yer verdik ki; bunun sebebi, yazımızın başlığında gizlidir. Çünkü Reşit Galip, topluma “Açılım Süreci” adı altında dayatılan, arkasından da “Barış ve Kardeşlik Projesi” gibi afili bir isimle sunulan, ancak tam anlamıyla PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerini şımartan uygulamalara dönüşen ve ancak 793 şehit verme pahasına bitirilebilen süreç kapsamında olmak üzere; 08 Ekim 2013 tarihinden itibarenilkokullarda okunması yasaklanan ve yasaklama gerekçesi “Andımız uygulaması 1933’te başladı. Metin yazarı tartışmalı bir isim olan doktor Reşit Galip’ti. Galip, Türkçe ezan zulmünün de yazarlarındandı. Her sabah Türküm demekle Türk olunmaz.” şeklinde açıklanan(6), ancak Danıştay 8. Dairesi’nin, okunmasını yasaklayan mevzuat değişikliğini iptal eden  24.04.2018 tarih ve 2013/10501 E. ve 2018/2319 K. sayılı kararına rağmen(7), hâlâ okutulmayan   “Andımız” ya da “Öğrenci Andı” denilen metnin de yazarıdır.

Evet Sayın Cumhurbaşkanı, başbakan olarak 1933’ten beri İlkokullarımızda okunan ve  kısaca “Andımız” olarak bilinen ve bir anlamda milletimizin “Milli Yemini” haline gelen,  öğrencilere milli mensubiyet şuuru aşılamasında şüphe bulunmayan metnin kaldırılmasının gerekçesini şöyle açıklamıştır, partisinin grup konuşmasında:

“Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip’ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrı Reşit Galip insanları kafa taslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. CHP ve MHP bu uygulamanın tarihini bilmedikleri için kestirmeden bir istismar kampanyası başlatıp milleti yanıltma yoluna gidiyorlar. 30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocuklar içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Balı yersen ağız tatlanır, Türküm demekle Türk olunmaz. Doğruyum demekle çalışkan olunmaz. İnsan ailesinden öğretmenlerinden çevresinden aldığı eğitimle bir takım değerlere sahip olur. Çalışkanlığı bir kenara bırakıp borca, işsizliğe mahkum ettiler. Andımız lafın ötesine geçseydi en başta CHP ve MHP Türkiye’ye bu kadar ağır bedeller ödetmezdi. Kim çalışıyor biz, kim doğru biz doğru. Geri kalmış ülke manzarasını değiştirdik.Gitsinler okusunlar anlattıklarımın daha detayını görecekler. Uygulamanın cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle ilişkisi olmadığını görecekler, istismar siyasetini görecekler. Bizim gibisi var mı? Yok”(8)

Kendisini tarihçi zanneden ve 2017 yılında “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası da almakla(9) tescilli Atatürk düşmanı olan Mustafa Armağan, Danıştay’ın 2019’da verdiği “Andımız okunsun” kararı hakkında şöyle demiştir: “Danıştay hukukîlik yerine yerindelik denetimine girerek yetkisini aşmış ve iktidarın iradesini yok saymıştı. Çünkü andımız gibi totaliter bir yemin metni ancak Komünist veya Faşist ideolojilerde mümkündü. Çünkü yeni Türkiye meşum bir Tek Parti dönemi uygulamasına dönmemeli, bu karanlık devrin defterini tamamen kapamalıydı.”(10)

Adı geçenin 1 yıl 3 ay hapis cezası almasına sebep olan TV. programında sarf ettiği sözleri bir kez daha hatırlatmakta fayda var: “Çankaya Köşkü’ne bir fotoğraf çekimi için gitmiştim. 2012 yılında. Bizi bir profesyonel rehber grup gezdirdi. Üst kata çıktık. İki tane oda var. Bir kütüphane kısmı var,  Mustafa Kemal’in yatak odası var, onun yanında Ankara Ovası’na bakan bir başka oda var. Dedim ki, ‘Afet İnan’ nerede kalıyor dedim. Köşkte beraber yatıp kalkıyorlar çünkü. ‘Burası Zübeyde Hanım’ın odası’ dedi, neyi kast ettiğimi anladı. Dedim ki ‘Zübeyde Hanım 1923’te ölmedi mi?’ Afet İnan’ın o odada kaldığı işte ortaya çıktı. Niye gizlemeye çalışıyorsunuz? Bunun bir ismi olur”(11)

Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan, bu sözlerinden dolayı adı geçeni şöyle tenkit etmiştir 08.05.2017 tarihli köşe yazısında:  Güya tarihçi ama ekrana çıkmış müptezel bir dedikoducu gibi. ‘Atatürk’ün şununla ilişkisi vardı, bununla ilişkisi vardı’ diye ağzını eğe eğe konuşuyor. Tarihçiliği geçtim efendiliğe…Efendiliği geçtim delikanlılığa…Delikanlılığı geçtim insanlığa… Sığmayacak bir yavşaklık. Bu müptezelin tıynetini en iyi anlatan husus şudur: Atatürk’e dil uzatmanın bir bedeli olduğu dönemde susmuş, Atatürk’e dil uzatmanın hiçbir bedeli olmadığında ise bik bik ötmeye başlamıştır.”(13)

Bakınız bu tescilli Atatürk düşmanı, İskilipli Mehmet Atıf’ın idamına ilişkin bilgi verirken 26 Ocak 1925 tarihli duruşmayı sanki kendi gözleriyle takip etmişçesine tasvir ettiği yazısında nereye, nelere ve kimlere vurmuş:

“Yer: Ankara İstiklal Mahkemesi. Tarih: 26 Ocak 1926. Başkan: Kel Ali (Çetinkaya), Üyeler: Kılıç Ali ve Reşit Galip. Yargılanan: İskilipli Atıf Hoca.

Arada ‘Kılıç Ali Bey’ ve ‘Kel Ali Bey’ de lafa girip sanığı suçlayıp payladıkları için S rumuzuyla soruları soran kişinin Aydın mebusu Reşit Galip olduğu anlaşılmaktadır… Bir şeyler çıkarmaya azimlidir mahkeme heyeti. Nitekim Reşit Galip şöyle çıkışır Atıf Hoca’ya:
‘Sen en karanlık günlerde Teali-i İslamcılık yap, Mustafa Sabri’nin yanında yer al da, sonra karşımızda şöyle böyle söyle. Sözleriniz hiçbir gerçeğe uygun değildir.’
Bunun üzerine Atıf Hoca öldürücü darbesini indirir: ‘Bunun belgesini size gösterdim.’ der. Reşit Galip kızar: ‘Ne belgesi?’ Atıf Hoca gayet sakin ‘Mustafa Sabri ile bu beyanname meselesini görüşseydim tekzip etmezdim.’ der.

Suçlandığı beyannameyi imzalamadığı gibi Mustafa Sabri’ye açıkça muhalefet ettiğine dair resmî bir tekzip belgesi de sunmuştur mahkemeye. Onu hatırlatır. Mahkeme, belgeyi dikkate almak istememiştir besbelli.Reşit Galip köşeye sıkışmıştır. Kızgın bir tonda ‘Belgeyi göster.’ diye hırçınlaşır. Merhum Atıf Hoca o vakur tavrını hiç bozmadan sözlerine devam eder: ‘Belgeyi arz ediyorum. ‘Vakit’ gazetesinin 1034. nüshasında tekzipnamem duruyor. Şimdi bu durup dururken bendenize belge sormak bilmem nasıl olur?’(14)

Bu darbeyi hazmedemeyen Andımız’ın mucidi, Atıf Hoca’nın tekzip metnini kendisini kurtarmak için yayımladığını söylemek zorunda kalır. Hoca, ‘Öyle olsaydı onlarla beraber olurdum.’ der, yollarının ayrıldığından bahseder. Demek ki, tekzip metni kuvvetli bir belgedir.
İşte Reşit Galip’in evlere şenlik cevabı: ‘Sus! Bizi çileden çıkarma! Biz budala olmalıyız ki, bu sözlere inanalım. Bol bol atıyorsun. Çıkarın!'(Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları 1926, İşaret: 1993, s. 109-115.) İşte İstiklal Mahkemeleri’nin adalet anlayışının Yassıada’dakinden hiçbir farkı olmadığını gösteren çarpıcı bir örnek. Hatta Yassıada’daki adalet anlayışının kaynağının İstiklal Mahkemeleri’nden miras kaldığını bile söyleyebiliriz.”(15)

Mustafa Armağan, “Hatta Ergenekon ve Balyoz davalarındaki adalet anlayışının kaynağının İstiklal Mahkemeleri’nden miras kaldığını bile söyleyebiliriz” diyecek yerde, galiba yanlışlıkla “Hatta Yassıada’daki adalet anlayışının kaynağının İstiklal Mahkemeleri’nden miras kaldığını bile söyleyebiliriz.” demiş. Gerçi Yassıada Mahkemeleri Baş Hakimi Salim Başol’un “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” şeklindeki ifadesiyle şekillenen Yassıada’daki adalet anlayışı da sakattı. Ancak adı geçen hiç değilse “Hatta Yassıada’daki ve Silivri’deki adalet anlayışının kaynağının İstiklal Mahkemeleri’nden miras kaldığını bile söyleyebiliriz.” deseydi çok daha kabule şayan insaflı bir önermede bulunmuş olurdu.

Reşit Galip hakkında yazılanları ve söylenenleri dikkate aldığımızda karşımıza çıkan netice şudur; Andımızın, yasaklanmasının sebebi, biraz da Reşit Galip’in, Milli Eğitim Bakanı olarak altına imza attığı üniversite reformu ile  150 civarındaki müderris ve müderris yardımcısını üniversite çevresinden uzaklaştırması ve İstiklal Mahkemesi Üyesi olarak İskilipli Mehmet Atıf’ın idamında oynadığı roldür. İktidar, böylece aralarında herhalde İskilipli Mehmet Atıf’ın dost ve arkadaşlarının da bulunduğu 150’ye yakın Müderrisin Üniversite’den uzaklaştırmasının ve İskilipli Mehmet Atıf’ın idam kararındaki imzasının intikamını almak istemiştir. Aksi takdirde bu millet ve bu memleket için GAZİ olmuş bir vatan evladı için “Son derece tartışmalı bir isim” denilmezdi.

Öte yandan eğer “Türkçe Ezan” bir zulüm ise bu zulmü yapan Atatürk’tür, Reşit Galip değil! “Türkçe Ezan” üzerinden Atatürk’e “Zulüm yaptı” diyemeyenlerin, Reşit Galip’i veya İsmet İnönü’yü eleştirmeleri isabetli değildir ki; “Türkçe Ezan” asla bir zulüm olarak nitelendirilemez. Çünkü Ezan, en başta ayet ve hadis değildir. Sahabeden bazılarının önerisiyle kabul edilmiş bir “Namaza Çağrı” metnidir. Hangi dilde olursa olsun, duyulduğu anda eğer namaz vaktinin geldiği anlaşılıyorsa fonksiyonunu icra etmiş demektir. Bundan gerisi lâfı güzaftır.

Ayrıca demek gerekir ki; Andımız’ın sözleri, tartışmalı bir isim denilen Reşit Galip’e ait olsa bile artık onun değil, milletin malı olmuştur. Esasen sonraki yılarda üzerinde bazı değişiklikler de yapılmıştır. Bu sebeple Reşit Galip’ten intikam almak için milletin ortak malına zarar verilemez. Darbeci Kenan Evren’in yaptırdığı Anayasa, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu halen yürürlükte iken Reşit Galip tarafından yazılmış olması, Andımız’ın kaldırılmasına gerekçe yapılamaz…

_____________

1- Selim Yenikapı, İskilipli Atıf Hoca’nın idam duruşması” başlıklı yazısı, 

2- “https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_%C3%87etinkaya” internet adresinden özetlenerek aktarılmıştır.

3-“https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_K%C4%B1l%C4%B1%C3%A7” internet adresinden özetlenmiştir.

4-“https://tr.wikipedia.org/wiki/Necip_Ali_K%C3%BC%C3%A7%C3%BCka” internet adresinden özetlenmiştir.

5-“https://tr.wikipedia.org/wiki/Re%C5%9Fit_Galip” internet adresinden özetlenmiştir.

6-https://www.milliyet.com.tr/siyaset/erdogan-andimizin-neden-kaldirildigini-acikladi-1774517

7-

8-

9-https://www.ntv.com.tr/turkiye/mustafa-armagana-ataturke-hakaretten-hapis-cezasi,7J9kOOucHEq2Cb1a3X4KmQ

10-

11-https://t24.com.tr/haber/ahmet-hakan-ataturkun-yatagina-merakli-muptezel-yavsak,403247 &

13- Ahmet Hakan ” CHP’nin dibe vurması şart” başlıklı yazısı, “Atatürk’ün Yatağına Meraklı Tarihçi” ara başlıklı bölüm;

14- Mustafa Armağan’ın bahsetmiş olduğu “Tekzip Belgesi” dediği şey, yargılama konusu yapılan Teali İslam Cemiyeti’nin Milli Mücadele aleyhtarı bildirisinin, İkdam gazetesinde yayınladığı tarihten (26 Eylül 1919),  tam 1 yıl 1 ay sonra, Yunan uçaklarıyla Anadolu’daki halkın ve cephede savaşan askerlerin üzerine atıldığı tarihten (30 Ağustos 1920) 2 ay sonra olmak üzere 23 Teşrin-i Evvel (Ekim) 1920 tarihli ve 1032 sayılı Vakit gazetesinde yayınladığı Tekzip metnidir. Tekzip metninin yayınlandığı Vakit gazetesinin tarih ve sayısını 25 Ekim 1920/1034 olarak veren kaynaklar da var.

15-Mustafa Armağan, “İskilipli Atıf Hoca’yı neden idam ettiler?” başlıklı yazısı, ttps://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafaarmagan/iskilipli-atif-hocayi-neden-idam-ettiler-2035987

Exit mobile version