19 Mayıs 1919 Türkiye Cumhuriyeti’nin Temelinin Atıldığı Tarihtir

 

Türkiye Cumhuriyeti  29 Ekim 1923 yılında ilan edildi ama eğer Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsun’a ayak basmasaydı,  Türkiye Cumhuriyeti  adıyla bir devlet bu topraklarda  kurulamazdı.  Çünkü Lozan Anlaşması imzalanamayacağı için Sevr (Sevres) Anlaşması yürürlüğe girecek, Anadolu’da Sevr’e göre  Kürdistan ve Ermenistan devletleri kurulacak, sömürgeci Fransa, İngiltere, İtalya ve işgali Yunanistan Anadolu topraklarını paylaşacaktı. Fakat aziz şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış  bu topraklarda bu gerçeği  kabul etmeyen  hür ve mutlu yaşamış tarihçiler  de  vardır. Atatürk’ün 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’nde söylediği  “Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür parçalanamaz” sözünü bilmeyenler de bulunduğunu Türk gençliği unutmamalıdır.

Bazı gençler arasında  “Lozan 100 yıl sonra sona erecek”  görüşünde olanların  var olduğu  da  bilinmelidir. Hukuk Fakültesi son sınıfta iki hanım öğrencim  derste, Lozan  Anlaşması’nın 2023 yılında sona ereceğini   lisede öğrettiklerini  söylemişlerdir. Ben bu öğrencileri ikna edemedim, çünkü beyinleri yıkanmıştı. Çünkü onlara Lozan’ın gizli maddeleri olduğu lisede öğretilmişti. Bunları söyleyenlerin niyetlerinin  ne olduğunu tahmin  etmek zor değildir.

Cumhurbaşkanı  Erdoğan  14 Aralık 2016 tarihinde   “Yaşadığımız bu dönem en az İstiklal harbi kadar zordur. Bugün adı konulmamış bir Sevr tehdidi ile karşı karşıyayız” diyerek  Sevr  Anlaşması’na  atıfta bulunmuştur:  “Sevr Anlaşması  Türk Milleti’ne kurulan büyük tuzaktır.” Bu  ifade bir kelime hariç (tuzak yerine suikast) büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ündür.

Osmanlı Devleti’nin 1920 yılında imzaladığı Sevr  Anlaşması, Türklere Orta Anadolu’da 120 bin kilometrekarelik bir bölgeyi bırakıyordu. Sevr, emekli Büyükelçi Osman Olcay’a göre Avrupa’da  102 oturumda hazırlanan 433 maddelik bir idam fermanıydı. (Sevr Andlaşmasına Doğru, AÜSBF Yayını, Ankara, 1981.

Sevr  paylaşımını hazırlayan ABD Başkanı Woodrow Wilson’dur. Wilson planın kabul edilmemesine  bozulmuş, Lozan’ı onaylamamıştır. Türk düşmanı İngiltere Başbakanı David Lloyd George  29 Ekim 1919 tarihinde  Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada  şunları söylemişti: “Dünyanın en zengin topraklarından biri olan geniş bir ülkeyi  Türk’ün mahvedici nüfuzundan azad eyledik. Medeniyet yüzlerce yıl bu yolda başarısızlığa uğradıktan sonra İngiltere bunu gerçekleştirdi.” (Taha Akyol, Bilinmeyen Lozan, İstanbul, 2014, s. 23).

Lloyd George’un Atatürk hakkında “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi?” dediği söylense de, bu  konuda kanıt yoktur. Lloyd George’un  Birinci Dünya Savaşı anılarını bir araya getirdiği War Memoirs of David Lloyd George adlı  iki ciltlik kitapta bu yönde bir söz yer almamaktadır ). Ankara Üniversitesi  SBF’den arkadaşım ve meslektaşım Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Yakın Tarihin Gerçekleri kitabında da (s. 106)  bu sözün doğruluğunun belgelenemediğini belirtilmektedir. Belgelenmese bile bunun hiç önemi yoktur. İfade, bir gerçeğin açıklanmasıdır.

Sevr Anlaşması, Birinci  Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde  Paris’in batı banliyösü Sevr kasabasındaki Seramik Müzesi’nde (Musée National de Céramique) imzalanmıştır. Bu müzenin önünde de Ermeniler tarafından dikilmiş bir sözde Ermeni soykırım anıtı vardır. Anıtın neden oraya dikildiğini benim açıklamama gerek yoktur. Çünkü, “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.” (Mustafa Kemal Atatürk)

Mahatma Gandi  (Mohandas Karamçand Gandi) Sevr Anlaşması’nı adaletsizlik anıtı olarak adlandırmıştır: “Türkiye’ye barış diye imzalatılan bu anlaşma uzun süre yürürlükte kalırsa onur kırıcılığın ve insan yapısı adaletsizliğin bir anıtı olacaktır. Savaşta talihi yaver gitmedi diye kahraman ve cesur bir ırkın yok edilmeye çalışılması insanlığın bir zaferi olmayacak, fakat insanlık dışı davranışın bir örneği olarak tarihe geçecektir.” (Ravindra Kishore Sinha, Kurtuluş Savaşı, Devrimler, Mustafa Kemal ve Mahatma Gandi, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1972, s.102-181)

Amerikalı tarihçi  Paul C. Helmreich  Sevr Anlaşması için 19’ncu yüzyıl sömürgeciliğini izleyen önemli bir emperyalist çözüm  demiştir: “Herkesin Türkiye’de bir çıkarı vardı; olmayanlar da icat ediyordu. Bir anlamda, çıkar çatışmalarının da ötesine geçilmiş, yıllara yayılan uyutma anlaşmaları süreci, yerini nefret tutumuna bırakmıştı. Barbar bir ulus olan Türkleri, Avrupa’dan kovma fırsatı kaçırılmamalıydı. Lloyd George, sezgi gücünü yitirmiş, Türkler’in İstanbul’dan çıkarılmasında diretiyordu. Türkiye topraklarında, neredeyse akla gelebilecek bütün azınlıklar için birer ülke planlanıyordu. Büyük güçler, kamp ateşinin çevresinde, aç gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi”. (Paul C. Helmreich, From Paris to Sevres: The Partition of the Ottoman Empire at the Peace Conference of 1919-1920, Ohio State University Press, 1986. Türkçesi Sevr Entrikaları, Sabah Yayınları, İstanbul, 1996, s. 22)

Sevr Anlaşması’nda İskenderun, Adana, Mersin ve Çukurova’yı içine alan Fransız nüfuz bölgesi Sivas’ın Kuzeyine  kadar  uzanıyordu (Ek Protokol). Antalya merkez olmak üzere Bursa’dan Kayseri’ye çekilen, Afyonkarahisar’dan geçen hattın Güneyinde kalan Güneybatı Anadolu ve  günümüzde de tartışma konusu olan 12 ada İtalyan nüfuz bölgesi oluyordu.  Yunanistan; İzmir’le birlikte Batı Anadolu’yu, Edirne ve Gelibolu dahil tüm Trakya’yı ve Ege adalarını alıyordu (Md. 84-87). İstanbul, Marmara Denizi ve Çanakkale Türk askerinden arındırılarak İtilaf Devletleri’nin denetimine  bırakılıyordu. (Jacques de Benoist – Mechin, Mustafa Kemal  Bir İmparatorluğun Ölümü, Bilgi  Yayınları, Ankara, 1997, s.192)

Sevr Anlaşması’nın 62-63’ncü maddeleri Kürdistan ile ilgilidir. İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir Komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecektir.  Madde 64 aynen  şöyledir: “İşbu muahedenin mevki-i meriyete vaazından bir sene sonra 62 inci maddede zikredilen havalideki Kürtler, bu havali Kürtlerinin ekseriyeti Türkiye’den ayrılarak müstakil olmak arzu ettiğini ispat ederek Cemiyet-i Akvam Meclisine müracaat ederler ve Meclis de ahali-i mezkûreyi bu istiklâle lâyık görür ve onlara istiklâl bahşetmesini Türkiye’ye tavsiye eyler ise Türkiye işbu tavsiyeye muvafakat ve bu havali üzerindeki bilcümle hukukundan feragat etmeği şimdiden taahhüt eder.”

Kürdistan,  Lozan Anlaşması ile tarih olmuştur. 

Sevr Anlaşması’nın 88-93’ncü maddeleri  Ermenistan ile ilgilidir. Sevr Anlaşması’nda Kars, Erzurum dahil ülkenin doğusu tümüyle Bağımsız Ermeni Cumhuriyeti adıyla Ermenilere  verilmiştir. Paris Barış Konferansı sürecinde Ermenistan’ın sınırları konusu ABD Başkanı Wilson’un hakemliğine bırakılmış, Wilson da General James G. Harbord başkanlığındaki bir Amerikan heyetini incelemelerde bulunmak üzere 1919 sonbaharında Türkiye’ye  göndermiştir. 1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de incelemeler yapan Harbord, vardığı sonuçları bir raporla ABD Kongresi’ne sunmuştur.

Rapor’da; Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana yaşadıkları, tehcir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı çektikleri,  Ermenilerin Türkiye’de  hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç iddiaların  yanlış olduğu tespit edilmiştir. ABD Kongresi rapor üzerine 1920 Nisan ayında  Ermenistan’a mandater olunmasını reddetmiştir.10 Ağustos 1920 tarihinde Ermenileri bir  defa daha umutlandıran Sevr Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, Osmanlı Devleti’nin Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanımasını hükme bağlamış, sınırın tespitini ise Wilson’un hakemliğine bırakmıştır. ABD Başkanı Woodrow Wilson  22 Kasım 1920’de Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir.

Batı Ermenistan,  Lozan Anlaşması ile tarih olmuştur. 

Ermenistan Milli Marşı’nda ”Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılı olduğunu Türk gençleri hiç unutmamalıdır. Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşması’nın değerini bilelim. Çünkü Sevr  Anlaşması Atatürk’ün ifadesiyle Türk Milleti’ne kurulan büyük  suikasttır. Lozan Anlaşması ise Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur.  Bu tapunun temelleri, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da atılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta bu durumu şöyle açıklamaktadır: “1919 senesi Mayısı’nın 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye: Osmanlı Devletinin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumide mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır, bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harbi Umumiye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği yeni tedbirler araştırmakta…”

19 Mayıs 1919, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı tarihtir.  Bu tarihin gerisinde  çok önemli bir gerçek vardır: “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER.” Atatürk, İstanbul’un işgal edildiği 13 Kasım 1918 tarihinde “Geldikleri gibi giderler” diyerek Kurtuluş Savaşı’nın ilk işaretini  Kartal (Fransız işgal kuvvetlerine ait Enterprise) isimli istimbotta vermiştir.

Adana’dan hareket Mirliva (Tümgeneral) Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 Çarşamba öğle saatlerinde Haydarpaşa Garına vardığında  yorgundur. Bu sırada  İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan 55 parçalık işgal donanması Haydarpaşa önünden geçmektedir. Kartal istimbotu ile Galata Rıhtımı’na doğru giderken dudaklarından  “Geldikleri gibi giderler!’’ cümlesi çıkar. Bu sözün ağızdan çıktığı an, aslında Atatürk’ün  Kurtuluş Savaşı’nı  başlattığı tarihtir.

19 Mayıs, aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı”dır. Çünkü  Mustafa Kemal, Türk milletini ileri götürecek  ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştür.  Atatürk gençlerden  söz ederken  yaş sınırı dışında fikirde yeniliğe atıfta bulunmuştur: “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”  Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği 19 Mayıs’ı gençlerin anlayabilmesi için  16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu  iyi bilmeleri gerekir. Bu yolculuk  kurtuluş döneminin başıdır. Çünkü, Samsun’a ayak basışının taşıdığı önem, Atatürk’ün Büyük Nutku’nu 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmaktadır.

Samsun, işgal kuvvetleri için stratejik öneme sahipti.  İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askeri birlik çıkarmışlardı. İngiliz Yüksek Komiserliği’nin Türklerin  silahlandığı konusundaki şikayetleri üzerine  bölgeye olağanüstü yetkilerle donatılmış bir komutanın gönderilmesine karar verilince, bunun için  Mustafa Kemal  görevlendirilmiştir.

Aslında Atatürk Anadolu’ya geçmek istiyordu ve bu görevlendirme  O’nun için bulunmaz fırsattı. İstanbul-Samsun yolculuğu öncesinde Atatürk’le Padişah Vahdettin arasında geçen konuşmayı Atatürk şöyle anlatır: “Paşa, Paşa!… Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin! Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır)  Bunları unutun, dedi, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir…Paşa, Paşa…Devleti kurtarabilirsin!…” (Falih Rıfkı Atay ve Mahmut Soydan, Atatürk’ün Anıları, İstanbul, 1982, s.153)

Atatürk  bu sözlerden hayrete düşmüştür: “Acaba Vahdettin benimle içtenlikle mi konuşuyor?…O Vahdettin ki… bütün yaptıklarından pişman mı olmuştur? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat, böyle bir yorum ile başka konulara girişmeyi ürkütücü saydım, kendine karşılık verdim: Kişiliğe güveninize ve bana bunca yüz verişinize teşekkür ederim…Elimden gelen hizmeti esirgemeyeceğime lütfen güveniniz.”

Atatürk bu konuşmada planlarının sezilmiş olabileceği duygusuna kapılmıştı ama O’nu bekleyen ve O’na güvenen bir “Türk Milleti” vardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan’ın  19 Mayıs’ta yayınladığı, gençlere atıfta bulunduğu  oldukça uzun sayılabilecek mesajında, “Yaşasın özgür, bağımsız ve güçlü Türkiye. Özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın, egemenliğimizin ve Cumhuriyetimizin teminatı aziz Türk gençliği…Sevgili gençler, Biz size inanıyoruz…Bu vesileyle Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla anıyor, başta siz gençlerimiz olmak üzere aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum   demiştir.

Fakat  sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutulan Zafer: Kut’ül Amare” adlı programda  30 Nisan 2016 tarihinde yaptığı konuşmada, “Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum. Her kim ki zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır dediğini de unutmayalım.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı Twitter üzerinden 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin bir video paylaşmış,  paylaşımına “19 Mayıs’ın 100. yılında O’nun yolunda 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun” notunu da düşmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan biri Atatürk’ün Samsun’a ayak basışıdır. Türk Milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider Mustafa Kemal  ortaya çıkmış ve Samsun’a ayak basarak “kurtuluş” yolunu açmıştır.

Atatürk, 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra Bandırma vapuruyla Galata rıhtımından ayrılmış, 18 Mayıs 1919 Pazartesi günü   Kalyon Burnu’ndan  sandallarla Merkez iskelesine çıkmıştır. Atatürk, İstanbul’dan başlayan ve Samsun’da sona eren yolculuk esnasında görevli bir askerdi ve giyimi de buna uygundu.  Ancak Samsun’a ayak bastığı günden birkaç gün sonra asker değil, sivil olarak hareket ederek Kurtuluş Savaşını kazanacak ve 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyetini ilan edecekti.

Bu yolculuk Türk Milleti için bir dönüm noktası olmuştur. Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de 19 Mayıs’ı Türk gençliğine armağan etmiştir.  Atatürk’e göre gençlik kavramı fikirlerdeki yeniliği açıklamaktadır: “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken, Türk gençliğine olan güvenini  ortaya koymuştur.  Atatürk, “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir” demiştir.

Atatürk’ü anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlukları göz önünde tutarak 19 Mayısları Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız. Fakat Türk gençliği unutmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde  “M. Kemal’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin” diyenler de vardır. Atatürk Türkiye Cumhuriyetini kurmasaydı, Türk Bayrağı yerine başka bir bayrak olacaktı ama  maalesef bunun farkında olmayanlar da bu toplumda  Cumhuriyetin verdiği özgürlükler altında yaşamaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

  - 19 mayis her yer Samsun herkes Musfafa1

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. KUR’AN-İçki?! Robotlaşmış Kullar?! Kafayı içki içenlere takmış, onları cehennemlik-kâfir ilan eden din satıcıları-yobazlara inat, Yüceler Yücesi Yaratıcı aşağıdaki ‘içki’ ile…

  2. İlginç, bir sürü insan hakkında haklı haksız yurtdışına çıkış yasağı var ama sadece spesifik olarak TMSFye borcu olanların yasağını kaldırmak…

  3. KUR’AN! ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?! Vefa-Minnet! Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara…

  • Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    CHP’li Sarı, çocukların en çok tahılla beslendiğine dikkat çekti HEPİMİZ YOKSULLAŞTIK! Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili A.Adayı Serkan Sarı, TÜİK verilerinin çocukların sağlıklı ve dengeli […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • KURUCU MECLİS

    KURUCU MECLİS

    Öğrenme ve öğretmenin bir yolu da ‘yinelemek’tir (tekrarlamak). O nedenle, örneğin daha iki ay önce yayımlanan ‘düklük ve düdüklük’ başlıklı yazımı yeniden ve aynen yayınlamak […]


  • Korkutan tahmin…

    Korkutan tahmin…

    Türkiye deprem kuşağında. Art arda yaşadığımız depremler son olmayacak. Yeni depremler oluyor ve daha sonra beklenen depremler var. Uzmanlar uyarıyor. Tedbirleri almak ve yapılan bu […]


  • TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR? HÜSEYİN MÜMTAZ Meraklısı, iç politikaya hiç bulaşmadığımı iyi bilir. Ama yukarıdaki seçim afişini görünce kıyısından köşesinden iki laf etmek istedim. Yine meraklısı […]


  • ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    KUR’AN!ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!Vefa-Minnet!Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara sunarak yalan beyanda bulunup iftira edenler ALLAH’ın hakkına […]


  • Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir çıktı. Sağlığımızla oynayanlar yargılansın! Kızılay ile ilgili skandallar bitmiyor! Sorumluların yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyorum. Birgün Gazetesi, Migros’un 2019’da Kızılay maden […]


  • Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları Üzerine Bilgi Notları…1️⃣Emekli aylıkları yasayla artırılır. Yetki TBMM’dir. Bu 1.2️⃣En düşük emekli aylığı 7.500 olmuyor. Eğer yasa çıkarsa 7.500 TL’den düşük aylıklar Hazine […]


  • “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    Trabzon’da öğretmenlik yapan  R.G.S, 2005 yılında Başbakanlık tarafından “Yılın Öğretmeni” seçildi. 19 yıl “sahte diploma” ile öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. Suçunu itiraf etti. Yargı beraat […]


  • İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    Demokrasinin özde, dolaysız değil sözde yaşanır bir hale geldiğini görmek? Heyecan, sevinç, umutlar, yaşanası tüm güzellikler, huzur ve mutluluklar özgürlük hepsi unutulan bir zamanın içinde […]


  • Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALAN(SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ) UKRAYNALI KADINLAR AVRUPA’DA FUHŞA ZORLANIYORMUŞ AB ülkelerinde internette ‘Ukrayna mülteci pornosu’ aramalarında patlama yaşanmaktaymış (1 )  Savaş’tan kaçan […]


  • Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    VEKİL YOKUŞ: İTİRAF ETTİLER ÇİFTÇİYİ TEŞVİK EDECEKLERİNE TEHDİT EDİYORLAR! İYİ Parti Konya Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonu üyesi Fahrettin Yokuş, 20 Mart günü […]


  • Rusya iç turizme yöneliyor…

    Rusya iç turizme yöneliyor…

    Ukrayna savaşı nedeni ile sıkıntılı günler yaşayan Rusya iç turizmi canlandırmak için çeşitli önlemler almaya başladı. Hedef belli: Milli gelir dışa gitmesin. Ancak alınan bu […]


  • Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcılığının Putin’i tutuklama kararının Ukrayna’daki savaş suçlarının ötesinde anlamı bulunmaktadır. 1998 Roma Statüsü’yle kurulan, 2003’te çalışmaya başlayan mahkeme, yargı yetkisini kabul etmiş ülkelerde, soykırım, tecavüz, işkence gibi insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındaki kişileri yargılar. Aynı zamanda bu ülkelerin hakkında tutuklama kararı bulunanları tutuklama hakları ve görevleri vardır. Kremlin’dekilerin karar konusunda umursamaz görünmesinin temelinde, Rusya’nın mahkemeye taraf olmaması bulunmaktadır. Ukrayna sözleşmeyi imzaladığı halde henüz onaylamamış, fakat ihlaller konusunda mahkemenin yetkisini kabul etmiştir. Yasa dışı olarak çocukların, insanların zorla Rusya’ya nakledilmesi insanlığa karşı suç kabul edilerek sorumlular Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri için tutuklama kararı çıkartılmıştır. Bu durumda lise/üniversite çağındaki çocuklarımızın ABD destekli terör örgütü tarafından zorla dağa kaldırıldığını hatırlayalım. UCM savcılığı Ukrayna’da tahkikat yaparak iddiaların gerçek olduğu sonucuna varmıştır. Bunlar önemli ölçüde Rusya kontrolündeki Dombass kentlerinde gerçekleşse de hukuken Ukrayna’ya aittir. Kararı memnuniyetle karşılayan Ukraynalılar arkasının geleceğini, başka tutuklama kararları olacağını söylemişlerdir. Bütün umursamaz tavırlara karşın, Kremlin’de derin endişeler bulunmaktadır ki yine nükleer silah gücünü gündeme getirmiştir


Exit mobile version