Site icon Turkish Forum

Anadolu’da Doğan Bir Yıldız: Anadolu Üniversitesi

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşunun 60’ncı  yıldönümü dolayısıyla 29 Kasım Perşembe günü üniversitede bir kutlama  etkinliği yapılmıştır. Rektör Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın açış konuşmasından sonra, önceki rektörlere teşekkür plaketleri verilmiştir. Bu, bir kadirşinaslık örneğidir. Önce İktisat Bölümü’nde hocam ve sonra da kayınpederim olan Prof. Dr. Halil Dirimtekin’in plaketini büyük kızı kıymetli eşim Op. Dr. Sena Karluk almıştır. Kayınpederimi 1 Mayıs 2012 tarihinde kaybetmiştik, mekanı cennet olsun. - universite sinavina girmis gencler

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşunun 60’ncı  yıldönümü dolayısıyla 29 Kasım Perşembe günü üniversitede bir kutlama  etkinliği yapılmıştır. Rektör Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın açış konuşmasından sonra, önceki rektörlere teşekkür plaketleri verilmiştir. Bu, bir kadirşinaslık örneğidir. Önce İktisat Bölümü’nde hocam ve sonra da kayınpederim olan Prof. Dr. Halil Dirimtekin’in plaketini büyük kızı kıymetli eşim Op. Dr. Sena Karluk almıştır. Kayınpederimi 1 Mayıs 2012 tarihinde kaybetmiştik, mekanı cennet olsun.

Üniversite’nin tanıtım filminin izlenmesiyle başlayan programda  daha sonra söz alan  sayın rektör, “1958 Kasım’ında 3 öğretim üyesi ve 39 kız, 329 erkek, toplam 368 öğrencisiyle ilk adımını atan üniversitemiz bugün dünyanın sayılı; ülkemizin de öncü yükseköğretim kurumları arasında yer almakta ve bizlere mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu yaşatmaktadır1958 Kasım’ında 3 öğretim üyesi ve 39 kız, 329 erkek, toplam 368 öğrencisiyle ilk adımını atan üniversitemiz bugün dünyanın sayılı; ülkemizin de öncü yükseköğretim kurumları arasında yer almakta ve bizlere mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu yaşatmaktadır” demiştir.

Rektör Çomaklı  konuşmasında   önemli bir tespitte   bulunmuştur: “Anadolu Üniversitesi, uluslararası başarısıyla da öne çıkmakta, dünya çapında yapılan sıralamaya giren Türk üniversiteleri arasında 8. olarak önemli bir başarıyı sahiplenmektedir.” Bu başarıda öğretim  üyelerinin büyük katkısı vardır. Üniversitenin sahip olduğu fiziksel ve nitelikli insan kaynağının” gelecek adına güven verdiğini  söylemesi  çok önemlidir.

Anadolu’nun çorak topraklarında 1958 yılında Prof. Dr. Orhan Oğuz ve Orhan Hoca’nın yardımcısı olan hocam ve kayınpederim Prof. Dr. Halil Dirimtekin tarafından temeli atılan  Eskişehir İTİA; Anadolu Üniversitesi’ne   dönüştükten sonra  bağrından  Afyon Kocatepe Üniversitesi,   Kütahya Dumlupınar Üniversitesi,    Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, kayınpederim  Halil Dirimtekin tarafından   kurulan Bursa İTİA’nin de katılımıyla oluşan   Bursa Uludağ Üniversitesi  ve  son olarak Eskişehir Teknik Üniversitesi‘ni   çıkarmıştır.

Türk Yüksek öğretiminde bu bir rekordur. Dünyada buna benzer bir başka örnek yoktur.

Anadolu Üniversitesi’nin bazı fakülte, yüksekokul ve enstitüleriyle Eskişehir Teknik Üniversitesi kurulmasını öngören  yasa tasarısı TBMM’de kabul edildikten sonra  üniversitenin bölünmesine  yönelik  tepkiler de  olmuştur: “Üniversiteme Dokunma” Tepkilerin haklı olduğu en önemli  husus, bölünme sonunda yeni bir üniversitenin geçmişinin olmamasıdır.

Yeni üniversite hem Türkiye ve hem de dünya sıralamasında  uzun bir süre yer almayacak, bu da öğrencilerin mezun oldukları ve diploma aldıkları üniversitenin prestiji açısından bir kayıp olacaktır. Aynı durum yeni üniversitenin öğretim üyeleri için de geçerlidir.

Bölünmeye karşı çıkanların ortak birleştiği hususlar; tasarı ile kurumların birikimlerinin silineceği, eğitimin ve bilimsel araştırmaların olumsuz etkileneceği, üniversitenin  akademik başarılarının ve yurtdışındaki tanınırlıklarının zarar göreceği, yüksek puanla üniversiteye giren  öğrencilerin  kayıplar yaşayacağı ve de  yasanın bilimsel gelişmeye faydası olmayacağıdır.  Bu  eleştirileri  yapanlar haklı olabilirler. Yedi yıl önce  yeni bir İleri Teknoloji Üniversitesi’nin Eskişehir’e kazandırılma sözü verildiği de unutulmamalıdır. Bu üniversite Anadolu Üniversitesi  bölünerek gerçekleştirilmiştir.

Üniversitelerin dünya sıralamasındaki yerleri, öğrencilerin tercihleri açısından önemlidir.  Dünyada bu sıralamayı yapan başlıca 10 kuruluş   vardır. Bunlar; Webometrics, SCIMago, US News and World Report, QS, THE, Leiden (CWTS), CWUR, RUR, ARWU ve URAP. İngiliz eğitim danışmanlığı kuruluşu QS, (Quacquarelli Symonds)  uluslararası tanınırlık ve bilimsel üretime dayalı olarak üniversiteleri  değerlendirmektedir.

Türkiye’de  ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesindeki  University Ranking by Academic Performance (URAP) Araştırma Laboratuvarı 2009 yılından bu yana  ülkedeki üniversiteleri  9 farklı göstergeye göre sıralamaktadır. Bunlar; makale sayısı, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, öğretim üyesi başına düşen toplam bilimsel doküman sayısı, 2014-2015 yılı doktora mezun sayısı, doktora öğrenci oranı, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısıdır.

URAP, Türk üniversitelerinin 2017 dünya sıralaması yapan 10 kuruluşun en az 6’nın  sıralamasındaki 17 Türk üniversitesini belirlemiştir. Bunlar; ODTÜ, İstanbul, Hacettepe, Ankara, Gazi, İTÜ, Boğaziçi, Bilkent, Erciyes, Marmara, Dokuz Eylül, Yıldız, Koç, Akdeniz, Ege, Sabancı ve TOBB üniversiteleridir. Ayrıca bu üniversitelerin dünya sıralaması yapan 10 sıralama kuruluşundaki yerleri de URAP araştırmasında yer almıştır.

URAP dışında YÖK’ten gelen talep üzerine  QS, 46 alanda Türkiye’deki üniversitelerin çıktılarını değerlendirerek  uluslararasında  rekabet  için 24 alan  belirlemiştir. Böylece  10 üniversitenin 24 alanda dünya üniversiteleri ile rekabet edebildiği  bulunmuştur. QS Dünya Üniversite Sıralamalarının verilerine göre, dünyadaki ilk 1000 üniversite içerisine Türkiye’deki 186 üniversiteden 10’nu  girebilmiştir.

YÖK Başkanı  Prof. Dr. Yekta Saraç,  QS tarafından yapılan  çalışmaya göre araştırma ve tanınırlık açısından dünyadaki 1000 üniversite arasındaki ilk 400’e giren 10 üniversiteye  ödül vermiştir. Başkan Saraç, Küresel Rekabet Ortamında Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Toplantısı‘nda  yaklaşık bir yıl önce QS’den Türk üniversitelerinin dünyada rekabet ettiği alanları göstermelerine ilişkin bir çalışma yapmalarını istediklerini   şöyle açıklamıştır: “YÖK olarak, tüm sistemde kurumsal bazda, akademisyen düzleminde ve öğrenci düzleminde başarıyı da ödüllendirmek istiyoruz.”

YÖK Başkanı, QS’in araştırmasında belirlenen üniversitelere sadece plaket sunumu ile kalmaması gerektiğine işaret ederek, her üniversite rektörünün sıralamalarda üst sıralarda yer alabilmek için çaba harcadığını  dile getirmiştir: “Bu süreçte tüm üniversite rektörlerine, başarılı olma yolunda öğrencilerini iyi yetiştirme yolunda topluma katkı sağlama yolunda, üst düzey araştırmalar yapma yolunda çalışmaları için her birine teşekkür ediyorum.”

Başkan Saraç’ın ödül verdiği 24 alanda dünya üniversiteleri ile rekabet eden 10 Türk üniversitesi  rektörleri  arasında Anadolu Üniversitesi Senatosu’nda birlikte görev yaptığımız Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hasan Mandal da vardır.

Üniversitelerin bölünmesi, bölünen üniversitenin  geçmiş birikimini ortadan kaldıracağı için  öğrenciler ve öğretim üyeleri açısından sıkıntı yaratabilir. Fakat bu durum zaman içinde telafi edilebilir.  18 Ağustos 1993 tarihinde 496 sayılı KHK ile Anadolu Üniversitesi’nden ayrılan Tıp, Mühendislik-Mimarlık ve Fen Edebiyat Fakülteleri, Sağlık Hizmetleri ve Eskişehir Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulları, Fen Bilimleri, Metalurji ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri ile yeni açılan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü,  Osmangazi Üniversitesi adıyla yeniden yapılandırılmıştır.

Bölünme Osmangazi Üniversitesi’ne yaramıştır. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Anadolu Üniversite’den  ayrılmasına rağmen   2016- 2017 döneminde 95 devlet üniversitesi genel sıralamasında 22’nci (puan aralığı 500-549)  olmuş ve bağrından çıkan Anadolu Üniversitesi’ni  geçmiştir. Demek ki bölünme,  bölünen üniversiteye zarar vermemektedir. Anadolu Üniversitesi’nden ayrılan Afyon Kocatepe Üniversitesi  38’nci (puan aralığı 400-449) Kütahya Dumlupınar Üniversitesi  ise 41’nci sıradadır.(puan aralığı 400-449)   )

Geçmişte üniversitelerin bölünmesi bir tarafa, üniversite sınavlarını kaldıracağını söyleyen siyasetçiler de olmuştur. Genç Parti  Genel Başkanı Cem Uzan, 19 Temmuz 2007 tarihinde “Kim ne derse desin üniversite sınavı kalkacak ve isteyen istediği üniversitede okuyacak”  demiştir. Benzer şekilde dönemin Başbakanı Tansu Çiller de  12 Mayıs 1997’de  “Üniversite sınavlarını kaldıracağım” diye 2 milyon öğrencinin aileleriyle birlikte gönlünü çelmeye kalkışmıştır.

İki gün sonra Milli Eğitim Bakanı “Nereden çıkardınız sınavların kalkacağını, mümkün değil” diyerek Başbakan Çiller’i yalanlamıştır. Benim kanımca büyük bir ihtimalle Tansu Çilleri birileri kandırmış olabilir. (http://www.milliyet.com.tr/1997/05/12/siyaset/ciller.html)

AK Parti Eskişehir Milletvekili,  Anadolu Üniversitesi’nin de bir mensubu olan Prof. Dr. Nabi Avcı TBMM’deki  görüşmelerde  bölünme eleştirilerine ODTÜ ve Hacettepe Üniversitelerini  örnek göstererek  cevap vermiştir: “Eğer bundan 61 sene önce burada oturanlar böyle düşünüyor olsalardı ben şimdi sizin karşınızda ODTÜ mezunu olarak bulunamayacaktım.”

Eskişehir, Türkiye’de  geçmişte  üç büyük il dışında Anadolu’da ilk yüksek öğretim kurumuna sahip  kenttir.  Anadolu Üniversitesi’nin kökeni olan Eskişehir İTİA’nin  kuruluşunda Kırım kökenli Eskişehir Milletvekili ve Maliye Bakanı rahmetli Hasan Polatkan’ın  büyük katkısı  vardır.

Anadolu Üniversitesi KHK ile bölünüp Osmangazi Üniversitesi oluşunca, 1993 yılından sonra  Eskişehir iki üniversitesi bulunan kent olmuştur.  Daha sonraları  Bursa’da 3, Gaziantep’te 3, Kayseri’de 3, Antalya’da 5, İzmir’de 5, Konya’da 5  üniversite kurulurken Eskişehir bir üçüncü devlet üniversitesine ancak 25 yıl sonra  kavuşabilmiştir. Eskişehir Ticaret Odası’nın bir vakıf üniversitesi kurma girişiminden de sonuç alınamamıştır.

Prof. Dr. Orhan Oğuz’un 80 Yıl adlı kitabında,  akademilerin  üniversiteleşmesi,  üniversitelerin  Anadolu’ya   yayılması ve de   Anadolu ve Marmara üniversitelerinin kuruluş  süreci anlatılmaktadır. 1995 yılında yayınlanan Anadolu’da Bir Üniversitenin Kuruluş Öyküsü’nde ise  Eskişehir İTİA’nin 1958 yılında nasıl zorluklarla kurulduğunun hikayesini okuyabilirsiniz. O dönemde  önce hocam sonra da kayınpederim olan Prof. Dr. Halil Dirimtekin akademinin kuruluş dönemine büyük katkı sağlamış, daha sonra Eskişehir İTİA’nin Orhan Hoca’da sonra üçüncü Başkanı olmuştur.

Dünya genelinde üniversitelerin sıralamasını yapan THE’nin 2019 yılı  yayınında Anadolu Üniversitesi iyi  bir performans göstererek üst sıraya geçmiştir.  İlk  5 sıradakilerin dışında Türk üniversitelerinin 2019 sıralamaları şöyledir: İstanbul Teknik ve Orta Doğu Teknik 601-800, ANADOLU, Atılım, Erciyes, Gebze Teknik ve İstanbul 801-1000. Akdeniz, Ankara, Bahçeşehir, Çukurova, Dokuz Eylül, Gazi, İzmir Teknoloji, Marmara, Ondokuz Mayıs, TOBB Ekonomi ve Teknoloji ile Yeditepe ise 1000 üstüdür.

Türk üniversitelerinin dünya sıralamasına üst seviyelere gelmesinde  yayınlar çok önemlidir. Bu yayınların miktarı ve niteliği ne kadar çok olursa, bilimsel maratonda o üniversite diğerlerinin önüne geçer. Anadolu Üniversite’nin bu başarısında yayınların çok önemli etkisi vardır.

Üniversiteler, bilimsel yayınları teşvik eder, “bilimsel hırsızlık” (intihal) yapılmaması için gerekli önlemleri alırsa başarı sağlanır. Eğer  çürük elmalar sepetten atılmazsa, sağlam elmalar da bir süre sonra çürümeye başlar ve  bilimsel araştırma yapanların şevki kırılır, yayınların sayısı azalır, niteliği  düşer. Bir öğretim üyesi hakkında bilimsel hırsızlık yaptığı iddiası varsa, üniversitelerimiz bunu örtmek yerine, gerçeğin ortaya çıkması için çaba harcamalı ve “benim hırsızım iyidir,” “elma bizdense çürük değildir” ya da “kol kırılır, yen içinde kalır” zihniyetiyle hareket etmemelidir.

Türkiye’de 8 yıl yaşayan İngiliz gazeteci David Hotham’ın  Türkler kitabının (Milliyet Yayınları, 1973) “Türkler, çalmak fiilinden nefret etmeyi alışkanlık durumuna getirmişlerdir”   dese de üniversitelerimizde intihal olaylarına sıkça rastlanmaktadır. Alanlarında  tanınmış ve saygın öğretim üyelerinin ayrı ayrı verdikleri raporlar ile tespit edilmiş intihal YÖK tarafından da onaylandıktan sonra,  tek bilirkişinin  yazdığı ve diğer iki öğretim üyesinin de olurunu aldığı bir rapor ile aklanabiliyorsa, üniversitelerde  “tefessüh” başlamış demektir. Bu durumda  intihal yapılmıştır tespitinde bulunan 6 saygın öğretim üyesi hakkında intihal yapan öğretim üyesi neden dava açmamıştır? Açamaz, çünkü bu hocalarla asla  yüzleşmek istemez. Atalarımız ne güzel demiş: “Güneş balçıkla sıvanmaz”

Bu durumda, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın  Beştepe’de düzenlenen Yükseköğretim 2018-2019 Akademik Yıl Açılış Töreni’nde “Dünyadaki ilk 500’ün içinde iki üniversite değil, sayıyı çok daha arttırmamız lazım. Ben hocalarımdan özelikle istirham ediyorum. Biraz daha gayretle bu ilk 500’ün içine çok sayıda üniversitelerimizle girelim ve adımızı farklı şekilde yazdıralım” çağrısı suya yazılmış yazıya dönüşür.

Marmara Üniversitesi, askeri darbe sonrası 1981 yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile kurulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın   1981 yılında  diploma aldığı,  benim 1979-1981  döneminde  İstanbul İTİA Başkanı olan Prof. Dr. Orhan Oğuz hocamın davetiyle 3. sınıflara “Uluslararası İktisat” dersini verdiğim İstanbul   Aksaray’daki  İktisadi ve Ticari Bilimler Yüksekokulu (Aksaray Yüksek Ticaret Okulu) da dahil tüm yüksek eğitim kurumları tek çatı altında toplanmış ve akademi üniversite çatışmasına son verilmiştir.

İngiliz  yüksek öğretim sıralama kuruluşu olan THE (Times Higher Education), 2019 dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasını  Eylül ayı sonunda   açıklamıştır. 2019 listesinde 23 Türk üniversitesi yer almıştır. Üniversiteler, öğretim kalitesi, araştırma etkisi, endüstri bağlantıları ile uluslararası görünüm kriterlerine göre sıralanmıştır.

Türkiye’den en iyi dereceyi 351-400 sıra bandıyla oğlum Cihan Karluk’un da bu yıl  Computer Science and Engineering (CSE)  Fakültesi’nden mezun olduğu  Sabancı Üniversitesi elde etmiştir. Koç Üniversitesi 401-500, Bilkent, Boğaziçi ve Hacettepe üniversiteleri 501-600 sıra bandındadır. !/page/0/length/25/sort_by/rank/sort_order/asc/cols/stats)

Bu üniversiteler öğretim üyesi alımında yönetmeliklerin belirlediği kriterleri esas almakta, sübjektif, bilimsel olmayan, siyasi  kriterleri yok saydıkları için listenin en üstünde  bulunmaktadır.

501-600 bandındaki İTÜ, 601-800 bandındaki Doğu Akdeniz, Hacettepe, İstanbul, TOBB Ekonomi ve Teknoloji, ODTÜ, İzmir Teknoloji Enstitüsü,  801 bandının üstünde  Anadolu, Ankara, Erciyes, Gazi, Marmara ve Yıldız Teknik üniversiteleri  yer almıştır. Yükseköğretim Kurulu web sitesindeki bilgilere göre Türkiye’deki 206 üniversiteden  ancak 13’ü sıralamada yer alabilmiştir.

Anadolu Üniversitesi 801 bandının üstünde  ilk sıradadır.

Bu satırların yazarı Anadolu Üniversitesi’nin  kökeni olan Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde akademik kariyerine 1972 yılında başlamıştır. Paris’te Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptığı 5 yıl dışında 2014 yılında emekli olana kadar  görev yapmış, on binlerce öğrencinin, 23 yüksek lisans, 16 doktora öğrencisinin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Bunlardan 10’nu öğretim üyesi olmuştur: Sevilay Küçüksakarya,  Ayşen Altun, Betül Yüce Dural, Nazım Çatalbaş, Özgür Tonus,  Resul Yazıcı, H. Naci Bayraç, Filiz Tutar, Mehmet Şahin ve Nüvit Oktay. (profesör ve doçent)

Üniversiteler, bulundukları bölgenin sadece sosyal ekonomik kalkınmasında motor rolü oynamıyor, kültürel kalkınmada da çok büyük bir role sahiptirler.  Üniversite bilim kurumudur, ürettiği bilimi toplumla paylaşır, toplumun hizmetine sunar.

Nitekim  CNBC-E Business ve Forbes dergilerinin, Türkiye’nin en yaşanılabilir kentleri araştırmalarında Eskişehir ikinci sırada gelmiştir. Araştırma; eğitim, sağlık, kent hayatı, güvenlik, sanat ve ekonomi olmak üzere 6 kategoride yapılmıştır. Bunda, Eskişehir’in bir üniversite kenti olmasının büyük  rolü vardır.

Bu kapsamda Anadolu Üniversitesi Yenilikçi ve Girişimci Üniversiteler  2017 sıralamasında  50 üniversite arasında da 19’ncu olmuştur. Bu sırayla Anadolu Üniversitesi; Gazi, Ankara, Dokuz Eylül, Marmara  gibi köklü devlet üniversitelerini geride bırakmıştır.

Bir üniversiteyi üniversite yapan, öğretim üyeleridir. Hocalar olmazsa  eğitim  olmaz, binalar topluluğu olur. Anadolu Üniversitesi bu bakımdan hem binaları ve alt yapısı ve hem de nitelikli öğretim üyeleri ile Türk yüksek öğretimine büyük katkı vermektedir.

Anadolu Üniversitesi’nde İTİA dönemi dahil 42 yıl  eğitim vermekten  dolayı duyduğum memnuniyet sonsuzdur.  60’ncı yıl kutlama etkinliğinin sonunda kesilen pastanın tadı hala damağımdadır. Anadolu Üniversitesi “Halktan kopmamıştır, şehrinden kopmamıştır, ülkenin ve milletin dertlerinden kopmamıştır,  üniversite  kendisine ve de memlekete  faydalı olmuştur.”

Sayın rektör 60’ncı kuruluş yılı için bir başlangıç yapmıştır. Üniversitenin 60. Yıl Kuruluş etkinlikleri kapsamında  üniversitenin bugünlere gelmesinde ve dünya sıralamasında  öne çıkmasında emeği  geçen emekli öğretim  üyelerinin   birer “şükran”  plaketi  ile onurlandırılmalarını, sayın rektörün  takdirlerine  sunuyorum.

Her ne kadar bu öğretim üyelerini bazı fakülteler  tören yaparak ödüllendirmiş olsalar da, 60. Yıl sebebiyle onurlandırılmaları  onların emeklerine saygının  ifadesi olacaktır. Çünkü bir 60 yıl sonra bu öğretim üyeleri hayat olmayacaklardır. Geriye bırakacakları bir “60. Yıl Hatırası” onların çocuklarına Anadolu Üniversitesi’nin  hatırası olarak kalacaktır.

İkinci 60 yılı bizim nesil görmez ama daha nice 60’lı yıllara dileğiyle etkinliği düzenleyen başta sayın rektör Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı olmak üzere tüm emeği geçenleri  kutluyor,  kadirşinaslıkları  için teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

Exit mobile version