Site icon Turkish Forum

BUTONA BASILDI

<p>Başkan D.Trump'ın 18 Aralık'ta yayınlanan, ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi; dünyanın bütün ülkelerine 4  maddelik diyalektik bir gündem iddiasında bulunuyor.
1- ABD, uluslararası ilişkilerde güvenlik ve refahın lideridir.
2- ABD, Rusya ve Çin ile olan ilişkilerinde jeopolitik bir zihniyeti benimser.
3- ABD'nin Birleşmiş Milletler Örgütündeki sorumluluğunun daha fazla olduğu kaydıyla uluslararası düzeni Birleşmiş Milletler temel statüsü belirler.   
4- ABD, ulusal güvenliği doğrultusunda ekonomik ve siyasi faaliyetlere müdahale eder.
 
*</p>
<p>Bu belgenin dünyanın geri kalanıyla uyumlu olmadığı ve uygulanırsa herkese zararlı olacağı konusu ise Ulusal Strateji belgesinin antitezidir...
 
*</p>
<p>Nitekim Ulusal Strateji Belgesi felsefesine fiili ilk itiraz; ABD'nin Kudüs kararına karşı oldu.
Batılı ülkeler, Çin ve Rusya; ABD Ulusal Strateji belgesinin uygulanması halinde kendilerine sirayet edecek zararlara dikkat çekmek üzere,
Türkiye'de AKP Genel Başkanı Erdoğan ise İslamcılık kaygısı ile "Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir" diye başlayan cesur sözleriyle bir başkaldırı başlattılar.
 
*</p>
<p>Müslüman Kardeşler Örgütü'nün hamisi Erdoğan,
1- Müslüman cemaatinden popülerlik kazandı.
2- Dünya Müslüman topluluğu üzerinde hakimiyet kurma konusunda büyük bir açılım sağladı. 
3- İki önemli NATO müttefikinden biri olan Türkiye, ABD'ye "İslami Cihad" savaşı açtı... 
 
*
Ancak Erdoğan ve çevresinin kutsalaştırdığı fikirler ve metinlerin yani "İslamcı İdeolojisi"nin giderek "İslam Dini'ne" meydan okuduğu,
İslam toplumlarından çağdaş toplumlara tehlikeler saçıldığı, cinayetler ve yıkımlara neden olunduğu büyük bir endişe ile tesbit edilmiştir.
Bugün "İslamcı İdeolojisi "ne karşı bütün dünyada haklı ve ortak bir savaş veriliyor...
 
*
Ama Erdoğan Sudan Meclisi'nde yaptığı konuşmada hâlâ yarayı kaşıyor.
"Kimse bizden, Rohinga Müslümanlarının tüm dünyanın gözü önünde katledilmesine, Filistin halkının yıllardır maruz kaldığı saldırılara, Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Somali'deki insani krizlere, sahil ülkelerindeki, Çad gölü havzasındaki sıkıntılara sessiz kalmamızı beklemesin.
Kudüs kararınız yanlıştır.
Sayın Trump, senin şimdi bundan sonra yapman gereken şu; başını iki elinin arasına alacaksın, biz nerede yanlış yaptık. Bunu düşüneceksin ve bu karardan geri döneceksin" diyor.
 
*
​Diğer bir planda; ​Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas, Fransa'da Cumhurbaşkanı E.Macron ile görüşmesinde,"ABD sahtekar bir arabulucudur.​ ​Filistin artık ABD tarafından önerilen herhangi bir barış planını kabul etmeyecektir" açıklaması yap​ıyor.
Macron ise Avrupalı diğer ülkelerin düşüncesine göndermeyle " Fransa, Filistin'in bir devlet olarak tek taraflı tanınmasını reddeder"d​iyor.
​Suudi Arabistan Veliaht Prensi M.bin Sultan​ ise  Filistin ile İsrail arasındaki anlaşmazlıkta mevcut tek oyunun ABD'nin barış önerisi olduğunu savunuyor.
Filistin lideri M.Abbas'ın bu planı kabul etmesini istiyor...
 
​*​
Bu sırada ABD yönetimi, Başkan D.Trump ve Kudüs politikasına karşı yürüttüğü politika nedeniyle;
Filistin Devleti ve Mahmut Abbas'la arasındaki tüm bağları sessizce geri çekme kararı alıyor..​
Buna göre;
 
*
​1-​ Washington'da hazırlık aşamasındaki İsrail-Filistin barış planı yalnızca İsrail ve ilgili Arap ülkelerine gönderilecek fakat Filistin'e gönderilmeyecektir. 
​2-​ ABD-Filistin arasında yalnızca üst düzey değil günlük her tür görüşme askıya alınacaktır.
​3- ​Kudüs'teki ABD Konsolosluğu Filistinlilere  hizmet etmeyecektir.
​4-​ Washington'daki Filistin ofisinin kapatılması değerlendirilecek,
​5- Hiç bir Filistinli yetkili​ Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı da dahil olmak üzere ABD hükümeti tarafından davet edilmeyecektir.
​6-​ Trump yönetimi, mali yardımların kesilmesi konusunda Filistinlilere hiçbir açıklama yapmayacak,
7- Belirli ekonomik projeler için ayrılan Fon'lar, "yeniden değerlendirme" ihtiyacı bahanesiyle geri çekilecektir.
​8- ​ABD, yılda yaklaşık bir milyar dolar olan BM Çalışma ve Yardım Merkezi'ne ​y​aptığı katkıyı durdururken,​
​9-​ Filistin'e ekonomik yardımda bulunan Suudi Arabistan, Abu Dhabi ve Katar hükümetlerine müdahale edilerek​ ​Filistin'e ekonomik yardım​ların dondurulması ya da yavaşlatılması istenecektir.​
 
​*​
​Türkiye'de ise  Müslüman Kardeşler Örgütünün uyguladığı bir senaryo hazırlığı gözden kaçmıyor.​
1980'de Müslüman Kardeşler örgütü Suriye'de Hafız Esad'a başarısız bir suikast girişiminde bulunmuştu.
2 Şubat 1982 gecesinde bütün camiilerden okunan selalarla düzene cihad ilan edildi.
Müslüman Kardeşler militanları hükümet binaları, karakollar, kışla ve cephanelikleri bastı.
İş makinaları, kamyonlar ve otomobillerle yollar kesildi.
 
​*​
​Şimdi hükümete kayıtsız şartsız bağlı bulunan İstihbarat servisleri, Emniyet ve Askeri güçler başta olmak üzere;
Türkiye'deki tüm camiler teyakkuzdadır.
Nasılsa 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de yer alan "darbe girişimi ve girişimin devamı niteliğindeki eylemler’e müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacağı" hükmü ile desteklenen;
Neron- affedersiniz, Erdoğan'ın tüm yurttaki "Diriliş Başkanları" ve İnternet kanalıyla hepsi birer makinalı tüfek edinmiş paramiliter​ kadroları da emre amadedir...
Uluslararası yeraltı güçleri de cabası...
 
*</p>
<p>Herşeye rağmen Erdoğan retoriğinin ve hazırlıklarının çağdaş ülkeler ile  İsrail ve ABD'nin bağları üzerinde  gerçek bir önemi olmayacağı,
Zararının ise Türk Milletine olacağı aşikardır...
 
26.12. 2017</p> - washington 1212917 640

Başkan D.Trump’ın 18 Aralık’ta yayınlanan, ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi; dünyanın bütün ülkelerine 4  maddelik diyalektik bir gündem iddiasında bulunuyor.
1- ABD, uluslararası ilişkilerde güvenlik ve refahın lideridir.
2- ABD, Rusya ve Çin ile olan ilişkilerinde jeopolitik bir zihniyeti benimser.
3- ABD’nin Birleşmiş Milletler Örgütündeki sorumluluğunun daha fazla olduğu kaydıyla uluslararası düzeni Birleşmiş Milletler temel statüsü belirler.   
4- ABD, ulusal güvenliği doğrultusunda ekonomik ve siyasi faaliyetlere müdahale eder.
 
*

Bu belgenin dünyanın geri kalanıyla uyumlu olmadığı ve uygulanırsa herkese zararlı olacağı konusu ise Ulusal Strateji belgesinin antitezidir…
 
*

Nitekim Ulusal Strateji Belgesi felsefesine fiili ilk itiraz; ABD’nin Kudüs kararına karşı oldu.
Batılı ülkeler, Çin ve Rusya; ABD Ulusal Strateji belgesinin uygulanması halinde kendilerine sirayet edecek zararlara dikkat çekmek üzere,
Türkiye’de AKP Genel Başkanı Erdoğan ise İslamcılık kaygısı ile “Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir” diye başlayan cesur sözleriyle bir başkaldırı başlattılar.
 
*

Müslüman Kardeşler Örgütü’nün hamisi Erdoğan,
1- Müslüman cemaatinden popülerlik kazandı.
2- Dünya Müslüman topluluğu üzerinde hakimiyet kurma konusunda büyük bir açılım sağladı. 
3- İki önemli NATO müttefikinden biri olan Türkiye, ABD’ye “İslami Cihad” savaşı açtı… 
 
*
Ancak Erdoğan ve çevresinin kutsalaştırdığı fikirler ve metinlerin yani “İslamcı İdeolojisi”nin giderek “İslam Dini’ne” meydan okuduğu,
İslam toplumlarından çağdaş toplumlara tehlikeler saçıldığı, cinayetler ve yıkımlara neden olunduğu büyük bir endişe ile tesbit edilmiştir.
Bugün “İslamcı İdeolojisi “ne karşı bütün dünyada haklı ve ortak bir savaş veriliyor…
 
*
Ama Erdoğan Sudan Meclisi’nde yaptığı konuşmada hâlâ yarayı kaşıyor.
“Kimse bizden, Rohinga Müslümanlarının tüm dünyanın gözü önünde katledilmesine, Filistin halkının yıllardır maruz kaldığı saldırılara, Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Somali’deki insani krizlere, sahil ülkelerindeki, Çad gölü havzasındaki sıkıntılara sessiz kalmamızı beklemesin.
Kudüs kararınız yanlıştır.
Sayın Trump, senin şimdi bundan sonra yapman gereken şu; başını iki elinin arasına alacaksın, biz nerede yanlış yaptık. Bunu düşüneceksin ve bu karardan geri döneceksin” diyor.
 
*
​Diğer bir planda; ​Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas, Fransa’da Cumhurbaşkanı E.Macron ile görüşmesinde,”ABD sahtekar bir arabulucudur.​ ​Filistin artık ABD tarafından önerilen herhangi bir barış planını kabul etmeyecektir” açıklaması yap​ıyor.
Macron ise Avrupalı diğer ülkelerin düşüncesine göndermeyle ” Fransa, Filistin’in bir devlet olarak tek taraflı tanınmasını reddeder”d​iyor.
​Suudi Arabistan Veliaht Prensi M.bin Sultan​ ise  Filistin ile İsrail arasındaki anlaşmazlıkta mevcut tek oyunun ABD’nin barış önerisi olduğunu savunuyor.
Filistin lideri M.Abbas’ın bu planı kabul etmesini istiyor…
 
​*​
Bu sırada ABD yönetimi, Başkan D.Trump ve Kudüs politikasına karşı yürüttüğü politika nedeniyle;
Filistin Devleti ve Mahmut Abbas’la arasındaki tüm bağları sessizce geri çekme kararı alıyor..​
Buna göre;
 
*
​1-​ Washington’da hazırlık aşamasındaki İsrail-Filistin barış planı yalnızca İsrail ve ilgili Arap ülkelerine gönderilecek fakat Filistin’e gönderilmeyecektir. 
​2-​ ABD-Filistin arasında yalnızca üst düzey değil günlük her tür görüşme askıya alınacaktır.
​3- ​Kudüs’teki ABD Konsolosluğu Filistinlilere  hizmet etmeyecektir.
​4-​ Washington’daki Filistin ofisinin kapatılması değerlendirilecek,
​5- Hiç bir Filistinli yetkili​ Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı da dahil olmak üzere ABD hükümeti tarafından davet edilmeyecektir.
​6-​ Trump yönetimi, mali yardımların kesilmesi konusunda Filistinlilere hiçbir açıklama yapmayacak,
7- Belirli ekonomik projeler için ayrılan Fon’lar, “yeniden değerlendirme” ihtiyacı bahanesiyle geri çekilecektir.
​8- ​ABD, yılda yaklaşık bir milyar dolar olan BM Çalışma ve Yardım Merkezi’ne ​y​aptığı katkıyı durdururken,​
​9-​ Filistin’e ekonomik yardımda bulunan Suudi Arabistan, Abu Dhabi ve Katar hükümetlerine müdahale edilerek​ ​Filistin’e ekonomik yardım​ların dondurulması ya da yavaşlatılması istenecektir.​
 
​*​
​Türkiye’de ise  Müslüman Kardeşler Örgütünün uyguladığı bir senaryo hazırlığı gözden kaçmıyor.​
1980’de Müslüman Kardeşler örgütü Suriye’de Hafız Esad’a başarısız bir suikast girişiminde bulunmuştu.
2 Şubat 1982 gecesinde bütün camiilerden okunan selalarla düzene cihad ilan edildi.
Müslüman Kardeşler militanları hükümet binaları, karakollar, kışla ve cephanelikleri bastı.
İş makinaları, kamyonlar ve otomobillerle yollar kesildi.
 
​*​
​Şimdi hükümete kayıtsız şartsız bağlı bulunan İstihbarat servisleri, Emniyet ve Askeri güçler başta olmak üzere;
Türkiye’deki tüm camiler teyakkuzdadır.
Nasılsa 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alan “darbe girişimi ve girişimin devamı niteliğindeki eylemler’e müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğu doğmayacağı” hükmü ile desteklenen;
Neron- affedersiniz, Erdoğan’ın tüm yurttaki “Diriliş Başkanları” ve İnternet kanalıyla hepsi birer makinalı tüfek edinmiş paramiliter​ kadroları da emre amadedir…
Uluslararası yeraltı güçleri de cabası…
 
*

Herşeye rağmen Erdoğan retoriğinin ve hazırlıklarının çağdaş ülkeler ile  İsrail ve ABD’nin bağları üzerinde  gerçek bir önemi olmayacağı,
Zararının ise Türk Milletine olacağı aşikardır…
 
26.12. 2017

Exit mobile version